1 Ocak 2016 Cuma

ADI AŞK BÖLÜM 3 PART 1

             Gün herkes için güzel geçmişti. Akşam olmuş yemekler yenilmiş,sohbetler edilmiş,yatma zamanı gelmişti. Nurettin beyle Melis hanım odalarına çekilmek için izin istemişlerdi. Pınarda onlarla beraber odaya girdi.
             '' Anne baba bir şey söylemeliyim size''
             Nurettin bey
             '' Buyur söyle bakalım küçük hanımefendi''
             '' Babacığım büyükbaba saat 6.30 da kalkar düzenli olarak hergün''
             '' Öylemi. Pazar gününde demi''
             '' Vallah babacığım benimde bu evde ilk pazar günüm olacak ama bildiğim kadarıyla öyle''
             Melis hanım
             '' Hayırdır kızım ne zoru var ki büyükbabanın ''
             '' Ben kısaca anlatayım siz ona karar verin olur mu''
             '' Peki kızım anlat bakalım.Seni dinliyoruz'' dedi annesi
             Pınar
             '' Büyükbaba erkenden kalkar Zülali çağırır ama onu o an görseniz şaşırırsınız sanki üstünden tır geçmiş gibi görünür zayıf,yorgun,halsiz ve yürüyemiyecek halde ''
             Nurettin beyde Melis hanımda duyduklarına inanamıyordu. Görüp tanıdıkları adam olamazdı bu kızlarının anlattığı.Pınar devam etti.
             '' Zülal onu önce lavaboya götürür, bende kahvaltıyı için çayı demlemeye giderim.Sonra salonda buluşuruz. Hani o ortada üstü örtülü şey var ya''
             '' Hah işte bende onu soracaktım ayıp olur diye sormadım büyükbabaya. Sahi o ne ve neden üstü örtülü''
             Pınar annesine gülümseyerek konuşmasına devam etti.
             '' O bir boy aynası anne. Büyükbaba onun karşısına gelir, orada durur. Aynanın üstündeki örtü toplanır. Yan tarafta duran koltuğun üstüne konur.  Sonra Zülal dolaptan Büyükbabanın kemanını alır. Büyükbabaya verir.''
            Melis hanım
            '' Sabah sabah keman çalıyor deme''
            '' Anneciğim ona çalıyor denemez. Büyükbaba kemanını çalmıyor kemanıyla bir bütün oluyor,konuşuyor,dertleşiyor,ağlaşıyor. Ben hiç büyükbaba gibi keman çalabilen insan olacağını sanmıyorum. Sabah sizde bu söylediklerimin doğruluğuna şahit olacaksınız''
           Nurettin beyde Melis hanımda duyduklarına inanamıyorlardı.
           Nurettin bey
           '' Hani şu yürüyemiyecek kadar yorgun olarak uyandığını söylediğin büyükbaba mı yapıyor bunları''
           '' Evet baba evet O kemanını çalarken büyük değişim başlıyor. O yorgun bitkin adam gidiyor
Yerine genç cıvıl cıvıl hayat dolu bir adam geliyor''
          Nurettin bey
          '' İlginç sabah olmasını iple çekeceğim şahsen. O anı görmeyi şimdiden istiyorum''
          '' Bende bey bende. Bak şimdi uyku da tutmaz beni meraktan''
          Pınar annesinin konuşmasından sonra kendi gülmesinin geçmesini bekledikten sonra.
          '' Dahası da var Anne''
          '' Dahası da mı var. Neymiş onlar.''
          '' Onuda yarın sabah anlarsınız anneciğim.Bende yatmaya gideyim artık hadi Allah rahatlık versin.''
           '' Pınar kızım ya büyükbaba o koltukta rahat uyuyabilecek mi. Kalktı kendi yatağını bize verdi.
İçim pek rahat değil''
           '' Bende Zülale aynı şeyi sordum anne. Zülalin anne ve babası geldiğinde de Büyükbaba o koltukta yatıyormuş. O yüzden o koltuğu biraz özel yaptırmış.Eskiden koltukçu imiş büyükbaba. Bir yatakta olması gerekende fazlası var diyor Zülal.''
           '' Mutlaka öyledir de gene de huzursuz oluyor insan be kızım''
           '' Haklısın anneciğim de Zülal özellikle sizin o konuda sıkılmamanızı, büyükbabanın orada çok daha rahat uyuduğunu bilmenizi istedi''
           '' Bu saatten sonra yapacak bir şey yok zaten kızım.Hadi sende git yat madem sabah erken kalkacağız. Uykusuz kalma.''
           '' Haklısın anneciğim hadi size tekrar iyi geceler''
           '' Sana da güzel kızm,''
           Pınar odadan çıktı.Salona şöyle usulca baktı büyükbaba ne yapıyor  diye. Büyükbabanında yatağında olduğunu görünce kendi odasına Zülalin yanına döndü.
           Zülal
           '' Uyudu mu sizinkiler''
           '' Birazdan uyurlar. Sabahı anlattım kısaca onlara''
           '' Kesin deli mi bu adam demişlerdir ''
           '' Yok vallah be demediler öyle bir şey ''
           '' Biliyorum demeyeceklerini kuzum ya şaka yaptım''
           İki arkadaş gülüştüler.Zülal
           '' Seninki facebooktan sana yazmış. Senden yanıt alamayınca bana yazdı.''
          '' Tahmin ettim zaten sana yazacağını arayı düzelt mi dedi sana''
          '' Onun gibi bir şey işte. Yok sakıncalı bir şey yokmuş alan da filan.Bende madem öyle diyorsun Pazartesiye kadar o sorunu halleder gelir durumu Pınara anlatırsın'' dedim
          '' Şimdi söyleyemem,Zamanı gelince söylerim ama söyle ona benden uzak durmasın.'' diye yazdı
          '' Yapma Allah aşkına Öner söyleyemiyeceğin ne olabilir. Hem Pınar kesin kararlı sen söylemeden asla seninle konuşmaz. Aynı şeyi Murat ta bana yapsa. Aynı karşılığı alır benden de .Eğer bir gelecek düşünüyorsak birbirimizle ilgili. Bu birliktelikte hayatımızla ilgili sır olmamalı . O yüzden ben Pınara hak veriyorum. Asla senin yanında olamam. Bu konu sen Pınara anlatıncaya kadar benim içinde kapanmıştır.'' yazdım
           '' İyi demişsin aşkımdan ölürüm gene de konuşmam tüm gerçekliğiyle her şeyi bana anlatana kadar.'' Sonra
          '' Murat ne diyor,ne düşünüyor bu konuda'' diye sordu Zülale
          Onunla da yazıştık Pınar Murat sana tamamen hak veriyor. Önerin yanlış işler yapmayacağını söylüyor ama anlatmamasını onaylamıyor.
           '' Korkuyorum Zülal''
           '' Biliyorum tatlım.Korkmakta da haklısın.''
           '' Zülal o adamlardan değil Önere bir zarar verecekler. yada bu olay ilişkimizi değiştirecek diye korkuyorum. Öneri kaybetmeyi istemiyorum.Onu seviyorum''
          '' Biliyorum hayatım biliyorum''
          '' Offff her şey düzelecek değil mi Zülal ''
          '' Düzeleceğine eminim Pınar. Hem büyükbabam da elini koydu bu işe.Göreceksin bak her şey çok çabuk halledilecek ve tekrar eski mutlu günlerimize döneceğiz''
          '' İnşallah Zülal, İnşallah tatlım''
          '' Hadi bizde yorgunuz uyumaya çalışalım biraz Pınar''
          '' Haklısın canım. Hadi uyuyalım.Allah rahatlık versin''
          '' Sana da Pınarcığım.Sabah ola hayır ola ''
          İki arkadaş ışığı söndürüp yataklarında uyumaya çalıştılar. Kafalarında soru çoktu ama yorgunlukta had safhadaydı. Bir süre sonra ikisi de sızıp kalmışlardı yorgunluktan ve uykusuzluktan.
         Sabah ilk Nurettin beyle  Melis hanım uyanmışlardı. Nede olsa gündüz de uyumuş kısmen dinlenmişlerdi.Birde üstüne sabah olacakları merak ediyorlardı. Nurettin bey saate baktı. Saat sabahın altısını beş geçiyordu. Herhalde birazdan herkes uyanırdı. Nurettin bey yatakta Melis hanıma doğru yan dönüp,Dirseğinin üzerinde doğrularak eşine sevgi dolu gözlerle baktı.
        '' İyi ki seninle evlenmişim''
        '' Bende aşkım''
        Nurettin bey eşine doğru eğildi. İkisininde gözleri kapanmış, dudakları birbirleriyle buluşmuştu. Uzun soluksuz bir öpücük olmuştu bu. Melis hanım gözleri aşkla kocasına bakarak.
        '' Seni seviyorum ''
        Nurettin bey karısının üstüne eğilip bir kez daha dudaklarını buluştururken
        '' Bende seni aşkım bende seni''
        Büyükbabanın sesini duymasalar. Bu öpüşmenin sonu daha ileriye gideceği muhakkaktı. Büyükbabanın  Zülal diye bağıran sesiyle kendilerini toparlamışlar. Yavaşça yataklarından çıkmış,olan  biteni izlemeye çalışıyorlardı.Pınar anne ve babasının uyandığını görünce. Yanlarına gidip kısık sesle
        '' İsterseniz salona geçin siz babacığım'' dedi
        Nurettin beyle Melis hanım yavaş hareketlerle salona geçip ikili koltuğa oturdular.Pınar hemen hızla büyükbabanın önce yatağını topladı sonra aynanın üsütündeki örtüyü de kaldırıp katlayarak yandaki sehpanın üstüne koydu. Az sonra büyükbaba da aynanın karşısında ki yerini almıştı.
        Nurettin beyde Melis hanımda şaşkınlık içindeydiler. Tamam kızları bir şeyler anlatmıştı ama büyükbabayı  kendi gözleri ile görünce, Kızlarının  anlattıklarının büyükbabnın  gördükleri durumu yanında hafif bile kalırdı.Çok daha kötü bir büyükbaba görmüşlerdi.Karşılarında duran sanki yaşlı bir adam değil ölüm anı gelmiş can çekişen ve son nefesini her an verecekmiş gibi duran bitkin,yorgun nefes almakta bile zorlanan bir adam vardı.
       Zülal dolaptan babasının kemanının bulunduğu kılıfı almış,içindeki kemanı ve yayı büyükbabanın ellerine teslim etmişti. Büyükbaba kemanını boynuna yerleştirip, o çok iyi bildiği parçayı notalara bile gerek duymadan çalmaya başlamıştı.Kemandan çıkan notaların ahengi ve güzelliği sihri başlatmış önce büyükbabayı  sonra diğerlerini değişimin içine almıştı. Büyükbaba çaldıkça içerideki armoni festivali büyüyor ve hepsini etkiliyordu.Nurettin beyde Melis hanımda şaşkınlık içindeydiler.Bu nasıl bir müzik bu nasıl bir keman konçertosu idi. Hele büyükbabanın geçirdiği değişimin tek bir adı vardı evrim...
        Melis hanım kendisine hiç yabancı gelmeyen bu konçertoyu hayatında ilk defa dinlediğine yemin edebilirdi. Ama ne hikmetse bu müziği, bu notaları daha önceden duymuş ve yakınen tanıyor gibiydi. Hayran olmuş gözleriyle büyükbabaya bakıyor ve gözyaşlarının usulca yanağından süzülmesine engel olamıyordu.Tıpkı büyükbaba gibi,tıpkı eşi gibi, kızlar gibi. Büyükbabanın çaldığı bu konçertonun bitmesini hiç istemiyordu.Ölünceye kadar dinleyebileceğini içten içe biliyor.İçine dolan huzuru,mutluluğu ve sevgiyi sindirmeye ve onu kabullenmeye hazırlanıyordu.
        Her güzel şey bitermiş derler ya Büyükbabanın konçertosu da son notalarını çalmış ve ortalığı derin bir sessizlik kaplamıştı.Ne bir alkış vardı nede ses sadece sessizlik huzurun sessizliği. Büyükbaba kemanı boynundan bambaşka bir adam olarak indirdi. Aynaya sevgi dolu gözlerle bakarak
        '' Beğendin mi hayatım;Bak bugün kalabalığız,Pınar kızımın annesi ve babası da buradalar. Bu sabah hem senin için hemde onlar için çaldım söyle beğendin mi ''
        Nuretin beyin ve Melis hanımın iyice şaşıran gözlerine aldırmadan Zülal ve Pınar büyükbabalarının yanına gittiler.
        '' Beğendi büyükbaba hemde çok beğendi'' dediler. İşte o an Nurettin beyde Melis hanımda kızlarının onların yatacağı odadan çıkmadan son söylediği sözler akıllarına geldi '' Dahası da var'' İşte kızlarının sözünü ettiği an kesinlikle bu olmalıydı. Büyükbabayı tanımasalar ve ilk defa bu şekilde ayna ile konuştuğunu görselerdi '' Bu yaşlı adam kafayı sıyırmış'' derlerdi ama büyükbaba'yı çok iyi tanımışlardı. O aynada konuştuğu çok sevdiği ve yitirdiği bir kadın olmalıydı ve büyük olasılıkla bu kadın Zülalin büyükannesi idi.
       Büyükbaba kemanını kaldırması için Zülale vermiş aynaya dönüp misafirleriyle ilgilenmesi gerektiğini söyleyip izin istemiş ve Pınarın boy aynasını örtmesi  ile Yurdakul maqlikanesinde gün başlamıştı. Büyükbaba
       '' Hadi kahvaltımızı yapalım sonra isterseniz bir yerlere gidelim ne dersiniz''
       '' İyi olur deriz büyükbaba'' dedi Nurettin bey
       Melis hanım gözlerindeki yaşı bir peçete yardım ile sildikten sonra büyükbabanın yanına gelip sevgi dolu gözlerini de büyükbabaya dikerek. Büyükbabanın elini dudaklarına götürüp şefkatle ve sevgiyle öptü
       '' Teşekkür ederim Cevher baba teşekkür ederim''
       Büyükbaba boşta olan eliyle Melis hanımın saçlarını okşayıp
       '' Asıl ben teşekkür ederim beğendiğine çok sevindim''
       '' Beğenmez olurmuyum Cevher baba, Beni aldın cennetlere götürüp getirdin''
       Büyükbaba duyduklarına çok sevinmişti. Melis hanım
      '' Cevher baba bu çaldığın eserin bir adı var mı''
      '' Elbette var kızım. Biz ona aşkın keman konçertosu diyoruz''
      '' Biz derken Cevher baba biz derken kim le siz''
      '' Büyükbaba bu soruyu yanıtsız bırakmış sadece gülümsemekle geçiştirmişti. Nurettin bey eşinin yanına gelmiş ve onun koluna girerek.
      '' Aşkım hadi yorma büyükbabayı''
      Büyükbaba Nurettin beye sevgi ile bakmış. Melis hanımda kocasının kolunu tutmasıyla bir adım geriye çekilmişti.Bu arada kızlar boş durmamış kahvaltı masasını hazırlamışlardı bile.Zülalin sesi duyuldu.
         '' Hadi sofraya''
         '' Karnı aç olanalar bu tarafa lütfen '' diyen de Pınar olmuştu.
         Hep beraber sofraya oturdular ve karınlarını doyurmaya başladılar. Büyükbaba
         '' Ne dersiniz kahvaltıdan sonra Şirince köyüne gidelim mi''
         Nurettin beyde
         '' İnan Cevher baba içimi okudun.Bende ne zamandır ailemle orya gitmeyi düşünüyordum. Çok çok iyi olur.Hem orayı gezer hem de o bahsedilen ünlü şaraplarından tadarız.''
         '' Tamam o zaman karar verildi sayıyorum. Kahvaltı sonrası Şirinceye gidiyoruz'' diye son noktayı büyükbaba koydu.
          Kahvaltı sofrası toparlanıp her şey yerli yerine konulmuş, Şirinceye gitmek için hazırlıklara başlanmış. Beş on dakika içinde de yola çıkmak için Nurettin beyin arabasına bayanlar arkada erkekler önde oturacak şekilde doluşmuşlardı.
          Şirince köyü İzmir'in Selçuk ilçesine bağlı,Yeşil zeytin ağaçları ile süslenmiş tepelerin arasında Rum'lar tarafından kurulmuş Eski adı  buradaki dağlara vurup yerleşen kırk kişinin  oluşturduğu bir yer olduğu için Kırkınca olan, sonra rumların kirkince ve Çirkince olarak değiştirip söylediği bu isim.Savaş sonrası nüfus mübadelesi sonucu buradaki rum'ların,Trakya da yaşayan müslümanlarca değişmesi sonucu. Dönemin valisi Kazım Dirik tarafından Şirince olarak değiştirilmiş.Zeytin yağı ve şarabıyla ünlü ve İzmir de gezmek denilince ilk akıla gelen yerlerden olan küçük şirin bir köydü.
           Yaklaşık bir saatlik bir yolculuktan sonra Şirinceye varılmış.Her taraf gezilmeye çalışılmış.Öğle vakti olduğunda hem yöresel yemekleri hemde ünlü Şirince şarabını tatmak için kendilerince beğendikleri bir yere oturup hem karınlarını doyurmuş hemde lezzetli Şirince şarabının tadına bakmışlardı. Nurettin bey araba kullandığı için sadece tadına bakmakla yetinmişti.Akşama doğru Şirince köyünü terk ederken Bir kaç şişe şarap almayıda ihmal etmemişlerdi. Nurettin bey ancak pazartesi akşamı İstanbul'a vardığında Bu güzel şarabın tadına iyice varabilecekti.
            Gezi bitmiş eve dönmüşlerdi. Yorgundular ama harika bir gün geçirmişlerdi. Ve yarın iş vardı Nurettin beyle Melis hanımda evlerine dönmek zorundaydılar. Büyükbaba.
            '' Çocuklar yoruldunuz isterseniz bu gece burada yatın sabah yola çıkarsınız ne dersiniz''
            Nurettin bey
            '' Gitmemeyi bile düşünebilirdik Cevher baba da. Maalesef işimiz gücümüz ekmek paramız orada.''
            '' Haklısın oğlum ama iyice dinlenip yola öyle çıkın.Yolunuz uzun''
            Pınar
            '' Büyükbabam haklı akşam yemekten sonra çıkarsınız yola. Böylece bende biraz daha özlemimi gidermiş olurum''
            '' Peki kızım.Öyle yaparız hem bizde seni çok özlüyoruz ''
            '' Eeee tamam o zaman evlat daha sık gelin sizde o zaman''
            '' Elbette Cevher baba bizde çok isteriz''
            '' Biz hep buradayız değil mi kızlarım seve seve bekleriz sizleri''
            Pınar da Zülal de '' Seve seve bekleriz hemde'' dediler.
            Herkes yorgunluktan bir koltuğa atmıştı kendini. Televizyonu açıp seyretmeye başladılar. Bir süre yorgunluklarını attıktan sonra Zülal,Pınar ve Melis hanım mutfağa geçtiler akşam yemeği için hazırlık yapmaya başlayacaklardı ki  Buzdolabında Perihan hanımın daha önceden yaptığı yemeklerden musakka  ve hiç dokunulmamış dolma yemeği duruyordu. Melis hanımın getirdikleri aşağıdaki raftaydılar..Birbirlerine baktılar ne yiyelim gibilerinden, Sonra buzdolabından dolmayı çıkarmaya karar verdiler.
            Büyükbaba ile Nurettin bey içeride oturmuş sohbet ediyorlardı.Bayanlar masayı yiyeceklerle donattılar. Hep beraber geçip akşam yemeği yenildi.sonra herşey toparlanıp eski yerlerine bulaşıklar da bulaşık makinesine konuldu.
            Nurettin beyle Melis hanım hiç gitmek istemeseler de hayatın gereklilikleri vardı ve onlarda bu gerekliliğe uymak zorundaydılar. Yavaş yavaş hazırlıklarına başladılar. Eşyalar toplandı çantalara konuldu. Çantalarda arabanın bagajına.Az sonrada Nurettin beyle Melis hanımda geriye İstanbul'a dönmeye hazırlardı.Vedalaşmalar, tekrar ve en kısa sürede buluşma istek ve dilekleriyle birbirlerine sunulup  Nurettin bey ve Melis hanım arkalarından bir maşrapa su dökülerek kazasız belasız gitme temennisiyle ve eve vardıklarında aramaları istemiyle İstanbul'a  uğurlandı.
             Büyükbaba ve kızlar içeri girmişlerdi. Bu iki günün yorumlarını yapıyorlardı. Dolu dolu geçen iki gün. Büyükbaba kendini biraz yorgun hissediyordu. Gezme yaşlı adamı yormuştu.Üçlü koltuğa Televizyonun karşına geçip koltuğa uzandı ve kendini uykuya teslim etti.Onun uyuduğunu gören kızlar büyükbabanın üstünü örtüp. Sessizce bilgisayarlarını çıkarıp. Facebook ve twitter hesaplarıyla oyalanmaya başladılar.Aslında ikisi de yorgundular ama uyumaya niyetleri yoktu. Büyük baba uyanırsa büyükbabanın hikayesine kaldığı yerden devam etmesini isteyeceklerdi.
Bir saat sonra bekledikleri an gelmiş. Büyükbaba uyanmış ve su istemişti. Hemen büyükbabanın istediği su getirilmiş ve büyükbabanın iki yanına ilişilmişti. Büyükbaba kızların niyetini anlamıştı.
            '' Pes yani hiç değilse bir kendime gelmemei bekleseydiniz''
            '' Hadi ama büyükbaba çok merak ediyoruz,anlat ne olur''
            '' Sizi yaramazlar peki nerede kalmıştım''
            Pınar atıldı
           '' Okulda antremanlara başlamış ve bir ayseçmelere katılmıştın büyükbaba''
           Büyükbaba
          '' Ha tamam hatırladım. Bir aylık deneme sürem bitmiş. Son gün okul takımına girecekler açıklanıyordu... Osman Hocamız takıma girenlerin ismini okumaya başlamış. Hepimiz tüm dikkatimizi öğretmenimize vermiştik.''
             
         
       
         
         
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder