10 Ocak 2016 Pazar

ADI AŞK BÖLÜM 3 PART 5

         Bazen sen istemesen de
O sessizce gider....

Yüksel ŞEKER 

 Siyah gürültülü bir İzmir sabahına uyanmışlardı. Dışarıda gök gürültüsü eşliğinde yağan bir yağmur,Kapalı kasvetli bir hava vardı. Hani insanın işi olmasa otur pencerenin önünde dışarıdan cama vuran yağmur damlalarını. İçeride gürül gürül yanan sobanın sıcaklığında seyret dedikleri tipte bir hava. Ama kızlar okula. Büyük baba da arkadaşı ile buluşmaya gideceklerdi. Evde pencere keyfi yapma şansları yoktu Kaldı ki ev soba ile değil doğal gazla ısınıyordu.
          Ev halkı saat 06.30 da büyük babanın konseri için uyanmış.saat 07,30 dada kızlar okullarına gitmeye hazırlanmıştı. Büyük baba kızları yolcu etikten sonra. Banyoya girdi güzel sıcacık bir duş aldı. Bu sabah ''Sigara olsa iyi olurdu'' diye düşündüğü sabahlardandı ama sigarayı bırakalı çok uzun zaman olmuştu.
           ''Eh be Cevher yetmiş üç yıllık ömrüne pek çok şeyi sığdırdın. Sığdırdın da.Bir sevdiğin kadına yer bulamadın.Sen nasıl bir adamsın.'' Büyük baba  buzdolabına gitti elini uzatıp kapısını açtı. Buzdolabın içinden içindeki sıvısı küflenmiş yarısına kadar dolu. Üzerinde belli belirsiz kırmızı bir ruj izi bulunan yetmişlik yeni rakı şişesini çıkardı.Elindeki eski rakı şişesine bakmak içindeki isyanı dışarı vurmuş '' Sahi Cevher sen adam'mısın'' demişti kendine.
           Büyük babanın içi de dışarıdaki hava gibi kara ve kasvetliydi bu sabah.Geçmiş anıları filim şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu. Sevdiği kadını ölümde buluşuncaya kadar kaybettiği anı canı yana yana tekrar tekrar yaşıyordu. İçmek, herkes büyük babanın acısını dindirmek için içki içtiğini sanıyordu. ama büyük baba  dindirmek için değil.O anı hiç unutmamak için hep kıvamında içiyordu.               Büyük baba sevdiği kadınla o son gecede karşılıklı içmiş. Sevdiği kadın o gece büyükbabaya  o müthiş aşk konçertosunu çalmış ve o gecenin sabahında Büyük babaya kendi kemanını ve büyükbabanın asla unutamayacağı o konçertonun notalarını geride bırakarak, bir daha dönmemek üzere gitmiş. Büyükbaba ona gitme bile diyememişti.          
             Sevdiği kadın sabah saat 06.30 da büyük baba uyurken sessizce kalkıp,hazırlanmışbüyük babayı  son bir kez daha dudağından  öpüp.''Sen benim tek aşkım olarak kalacaksın ve asla senden başkası olmayacak'' diyerek usulca evden gözyaşlarını akıta akıta çıkıp gitmişti. Büyükbaba sevdiği kadının sözlerini hayal meyal duymuş ama uykusuna yenik düştüğünden uyanamamış ve sevdiği kadına ''Gitme kal sonu ne olursa olsun benle kal'' diyememişti.
            Büyük baba elindeki eski rakı şişesini buzdolabına geri koyarken ''Sen onun bana bıraktığı beş şeyden birisin'' dedi. Sevdiğinden Büyük babaya o geceden kalan beş şeyden biri Büyük babaya  o gece çaldığı kemanı ile yayı,  O müthiş aşk konçertonun notaları.Kadeh kullanmadan ağızlarına dikerek içtikleri yarısı boş üstünde kırmızı dudak ruju bulunan rakı şişesi ve Bir başka kadına asla veremeyeceği aşkı ve...
              Büyük baba  sevdiği kadını kaybetmişti ama ondan kalan beş şeye ömrünün sonuna kadar sadık kalmıştı. O yarım rakı şişesi buzdolabında hep olduğu gibi kalmış,kendinden başka  kimsenin dokunmasına izin vermemişti. Yıllarca evli kaldığı, kendine iki şahane çocuk veren kadına bile dokunmayı yasaklamıştı. Büyük baba öyle yüce ruhlu bir kadınla evlenmişti ki. O kadın bir gün olsun sinirlenip o şişeyi fırlatmaya bile yeltenmemiş. Kocasına duyduğu sevgi ve saygıdan dolayı o şişeye bırakın dokunmayı,Konusunu bile öleceği o son ana kadar hiç açmamıştı. O son andada kocasının gözlerinin içine bakmış
              '' Biliyorum O rakıyı paylaştığın kadın kadar beni hiç sevmedin.Ama bana bir gün olsun içindeki o büyük aşkın acısını hissettirmedin.Beni mutlu edebilmek için her şeyini verdin. O yüzden bütün hakkım son damlasına kadar helaldir sana'' demiş kocasından da helalliğini aldıktan sonra gözlerini bir daha hiç açmamak üzere kapamıştı.
           Büyük baba salona geçti koltuğuna oturdu.Saate baktı. Saat dokuza geliyordu.Telefonunu aldı Kamburu aradı.Saat on bir de buluşma kararı aldılar. Büyük baba koltuğundan kalkıp elbise dolabına doğru yürüdü. Dolabın kapağını açtı.İçindeki elbiseleri bir kenara çekip Dolabın altında kendisinin yaptığı gizli bölmeyi açtı.Bölmenin içinden kilitli bir kutu çıkarıp aldı ve koltuğuna döndü.Kutuyu cebindeki anahtarların en küçüğü ile itinayla açtı Kutunun içerisinde düzgünce katlanmış kağıtlar ile eski siyah beyaz bir kadın fotoğrafı vardı. Fotoğrafı eline aldı dakikalarca baktı. Büyük babanın büyük aşkı Pınarın fotoğrafıydı büyük babanın dakikalarca elinde tutup baktığı. Büyük babaya sevdiği kadından kalan beşinci şey Sevdiği kadının fotoğrafıydı..
           ''Tanrım Pınar ne kadarda benziyorsun evimdeki yeni küçük torunum dediğim Pınara. Allah'ımın bana  geri verdiği hediye olsa gerek bu. Bunca yıl sonra.Tekrar evime geri gelmişsin gibi''. Büyük baba  öz torunu kadar çok sevmişti Pınarı. fotoğrafa bakarak konuşmaya başladı büyük baba.
           ''Seni kaybederek hayatımın en büyük hatasını yaptım. O sabah uyanmalı senin gitmene engel olmalıydım.Asla uykuma yenik düşmemeliydim. Ama olmadı uykuma yenildim ve seni kaybettim.Şimdi küçük torunum dediğim ve senin adını taşıyan o küçük harika kızın; Sevdiği oğlan yüzünden başı belada ve ben ne pahasına olursa olsun.Onu asla kaybetmeyeceğim''
             Büyük baba fotoğrafı itina ile kutusuna geri koydu,Kutunun içinde iyice sararmış kağıtları eline aldı.Kağıtları  açmaya çalışsa kağıtlar un gibi darmadağın olacaktı. Kağıtlar iyice kurumuş her an dikkatsiz bir dokunuş kağıtları un ufak edebilir ve sevdiği kadının ona bıraktığı küçük veda notu ile o gece çaldığı o müthiş aşk konçertosunun notalarını sonsuza kadar kaybedebilirdi. Kağıdı burnuna götürdü doyuncaya kadar kokladı.Sonra kalbinin üzerine koydu'' Hala sen kokuyor biliyormusun'' sözcükleri dilinden sonsuzluğa döküldü. Büyük baba kağıtları da aynı itina ile küçük kutusuna geri koydu.Kutunun kilidini kapatıp. Elbise dolabındaki gizli bölmesine koyup bölmeyi kapattı. Üzerine de daha önce kenara çektiği elbiseleri koyup dolabın kapağını da kapattı. Büyük baba odasına döndü üstünü değiştirdi.Kambur ile buluşmaya hazırdı.
            Saat on bire çeyrek vardı Büyükbabanın Kambur ile buluşacağı Çınar cafeye ulaştığında. Kambur daha gelmemişti.En köşedeki boş masaya oturup Kamburu beklemeye başladı.Saat on bire beş kala Kambur Çınar cafenin giriş kapısında görünmüş. Gözleri ile cafe nin içini taradıktan sonra Büyükbabanın oturduğu masayı görmüş ve büyük babanın karşısındaki boş sandalyeye büyük babaya selam vererek oturmuştu.
            Büyükbaba da Kamburun verdiği selamı almış eski dostunun elini sıkarak.
            '' Kahvaltı yaptın mı''dedi
            '' Elbette yaptım sen yapmadın mı yoksa yaşlı bunak''
            Büyükbaba gülerek
            ''Yaptım yaptım seni yaşlı ihtiyar.Kahve söylüyorum o zaman''
            '' Ha bak o olur''
            Büyükbaba gelmesi için garsona işaret etti.Garson gelince iki orta şekerli Türk kahvesi söyledi. Sonra Kambura dönüp.
            '' Seni dinliyorum Mehmet'' dedi.
            Kambur derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.
            '' Cevher durum tahmin ettiğimizden daha vahim''
            '' Nasıl yani''
            '' Sizin şu oğlan başından büyük bir derde bulaşmış görünüyor''
            '' Nasıl yani''
            '' Kızlar anlatmışlardır okulun önünde olan biteni sana''
            '' Evet anlattılar''
            '' Bizim çocuklar o iki adamı paketleyip getirdiler bana.Önce konuşmamakta direndiler ama Yılmaz gibi tecrübeli birine daha fazla dayanamazlardı. En sonunda dilleri çözüldü.''
            '' Neymiş oğlanla dertleri''
            '' Cevher zaman çok değişti. Pek çok suçta zamanla beraberşekil değiştirdi yada yeni türleri üredi ve bunlar bizim pek anlamadığımız türde suçlar.''
           '' Nasıl yani''
           '' İnterneti biliyorsundur.''
           '' Eh yani birazda olsa evet''
           '' İnternet'' dedi biraz durup kafasındakileri nasıl anlatacağını düşünüp kafasında derledikten sonra anlatmaya devam etti.
           '' Cevher bizim kullandığımız internet yasal internet dediğimiz internet''
           ''Başka internettemi var''
           '' Evet Cevher deep web diye bir yer var. Türkçesi derin internet. İnternetin bu kısmı yasal olmayan şeyler içeriyor .O yüzden bilinen internet sunucuları burayı yasal olmadığı için kullanmıyor''
           ''Anladığım kadarı ile kullanan var galiba''
           ''Var Cevher. Tor diye bir bağlantı uzantısı kullanılarak giriliyor buraya.Burada normal olan şeylerin yanında normal olmayan pek çok yer var. Porno yayınlarının en pis hali. Türlü türlü sapıklıklar,Satanizm pisliği.Canlı kadın satışı.Esrar eroin satıcılığı burada çok rahat yapılabiliyor.İstersen kiralık katil bile kiralayabildiğin gibi.Yasal olmayan yollarla pek çok devlet sırrına yada  belgeler ulaşabiliyorsun. Hele usta bir hacker sen''
           '' Vay canına nasıl bir yer böyle burası. Bizim oğlanla ilgili kısmı neresi Mehmet''
           '' Bizim oğlanda burada gölge isimli hacker olarak tanınıyor. Deep web'in en sıkı kullanıcılarından Ve sanırım bazılarını rahatsız edecek belgeler var elinde.Henüz bunların ne olduğunu ve kimlere ait olduğunu bilmiyoruz.Bu iki adam bizim oğlanı korkutmak ve elindeki bilgilerin ve belgelerin ne kadar olduğunu, Kimlerin bu belgelerden haberdar olduklarını öğrenmeleri ve bu belgelerin sessiz sedasız Bizim oğlanın elinden almaları için gene bu deep web denilen yerden kiralanarak tutulmuşlar.''
           '' Kim tutmuş belli mi ''
           '' Hayır bu deep webte en önemli unsur gizlilik.Ne tutan nede tutulan birbirlerini hiç görmüyorlar. Para alış verişi bankalar üstünden yapılmıyor.Herkesin kendine özgü para tahsil sistemleri ve yolları var. Yani takip edilip bulunmaları nerede ise olanaksız.''
           '' Yani''
           '' Bu iki adama göre; İş dallanıp büyümeden.Belgeler  bizim oğlandan alınıp sahiplerine geri verilmesi için tutulmuşlar. Bu arkadaşlar o belgeleri  sahiplerine ulaştırıp kimsenin zarar görmeden bu konunun kapanması için baya yüklüce bir para almışlar''
           '' Ne kadar''
           '' Beş yüz bin Türk lirası''
           '' Yarım trilyon yani. Peki kambur sen ne düşünüyorsun''
           '' Bunlara para verenlerin amacı farklı bence''
           '' Nasıl yani''
           '' Düşünsene Cevher bu adamlar yada adam kimse artık.Sadece evrakların bulunması için olsa bu adamları tutmaz.Kendi adamlarını kullanılır o parayı bizim oğlana önerir belgeleri geri alır ve konu sonsuza kadar kapatılırdı.''
           '' Anladım galiba''
           '' Bu adamlar evrakları ellerine geçirse bile evrağı eline geçiren kişiyi ortadan kaldırmak isteyeceklerdir. Onların amacı bu belgelerden kaç kişinin haberi var onları tespit edip hepsinden tek tek kurtulmak olacaktır''
           ''Peki biz ne yapacağız''
           '' Şimdi bu tuttukları adamların bu işi beceremediklerini,belgeleri bizim oğlandan geri alıp kendilerine getiremeyeceğini er geç anlayacaklardır. İşte o zaman daha sert önlemlere başvurmaları kaçınılmaz olacaktır.Yakın zaman da  işin içine kendi imha ekiplerini sokmaları olasılıklardan biri.İşte o andan itibaren bizim oğlanın çevresinde kim var kim yok hepsi tehlikedeler demektir.Bizim oğlanın elindeki belgeler ve onların harekete geçmeleri halinde belgelerin yayılma olasılığı şimdilik bu adamları tutuyor görünüyor. Yeni hamleleri evrakların yerini ve kimlerin bu evraklardan haberdar olduğunu belirleyip öyle harekete geçmek olacaktır.Bence bu adamlar kesin sonuç almak istiyorlar. Bir süre daha bekleyip daha çok bilgi ele geçirmek niyetindeler. Ama her an harekete de geçebilirler''
          '' Harekete geçerlerse Ölümlerde başlar diyorsun yani''
          '' Kesinlikle ve bizim oğlanın ulaşabileceği herkesi yok etmeye çalışacaklardır ve buna bizim oğlanın en yakınından başlarlar. Anne,baba, kardeş ve sevgili.''
          '' Nasıl kurtulacağız bu adamlardan Kambur''
          '' Cevher bugün bizim oğlanı alarak ondan bilgi almaya çalışacağız ki. kiminle neyle karşı karşıya olacağız bilelim.''
          '' Benimde olmam Bizim oğlanın daha rahat anlatmasına yararı olabilir''
          '' Bende öyle düşündüm Cevher''
          '' Ya kızlarım''
          '' Onların korunmasına devam edeceğiz ve daha dikkatli olacağız''
          '' Bizim oğlanı aldınız mı bana da haber verirsiniz. Olmam gereken yeri''
          '' Onu da düşündüm Cevher''
          '' Nasıl yani''
          '' Kısmen sende tehlike altındasın''
          '' Bende mi.İyi güzelmiş''
          '' Dalga geçme Cevher senin evin orada da bir ekip olacak. Oğlanı aldık mı biri gelip seni evden alacak ve buluşma noktasına getirecek''
          '' Tamam o zaman Hadi kahvelerimizi içelim''
          Kahveleri içerken Kambur Büyükbabaya bir paket uzattı.
          '' Al bunu''
          '' Bu ne''
          '' Bir on dörtlük yarı otomatik Browning''
          '' Ne yapacağım bunu''
          '' Daha önce hiç silah kullandın mı''
          '' Atış parkurunda evet''
          ''Al inşallah kullanmak zorunda kalmazsın da. Yanında bulunsa iyi olur.Güvenlik açısından''
          '' Yasak değil mi''
          '' Yok dün bütün resmi evrakları hallettik. Bunu taşıma ve evde bulundurma iznin halledildi''
          '' Şuraya bak ya Yetmişinden sonra belimizde silah taşıyacağız desene''
          '' Güvenlik açısından evet''
          '' Tamam  ver şunu bakalım''
          Büyükbaba Kamburdan silahı aldı beline koydu.
           '' Sahi kambur o iki adam.Onlara ne oldu''
           Kambur
          '' Uzunca bir süre ortalıkta görülmeyecek şekilde. Emin bir yere bırakıldılar''
          '' Sanırım bilmem gereken bu kadar bu konuda''
          '' Aynen öyle Cevher''
          Başka soru sormaya gerek yoktu.Kahveler içildi.Hesap ödendi.İkisininde yapması gereken işler vardı ve onları yapabilmek için kendi yollarına düştüler.
          Büyükbaba eve geçmiş. Elindeki silahı evdeyken hem kızların kolay bulup göremeyeceği hemde kendisinin en kolay ulaşabileceği bir yere koyması gerektiğini düşündüğünden. Evin içinde turluyor ve buranın neresi olması gerektiğini bulmaya çalışıyordu. İki yer belirlemişti büyük baba. İlki sürekli oturduğu koltuktu.Koltuğun altına bantlar ve koltuk döşeme tabancası ile bir düzenek yaptı. Evde otururken tabancayı oraya koyacaktı. İkinci yer ise yatağın baş ucu mobilyası idi. Yatarken istediği anda elinin altında olabilmesi için   Yatağının baş ucuna benzer bir düzenek kurmuş yatarken de silahını  oraya koymaya karar vermişti. Her ikisi yerde dışarıdan bakıldığında görülmeyecek şekilde yapılmıştı.Şimdi akşamı beklemekten başka yapacağı işi yoktu. Koltuğuna oturdu. Önce oğlunu sonra kızını arayıp onlarla dakikalarca konuştu.
           Pınar ile Zülal otobüs durağında Murat ile buluşmuşlardı. Öner görünürde yoktu. Belli ki okul önünde olanlardan haberdar olmuş. Pınar ve Zülalin karşısına çıkacak yüzü bulamadığından durağa gelmemişti.Pınar durakta ve okula giderken Önerin mevzusunu hiç açmamış Murada gördün mü Öneri diye sormamıştı ''Nasılsa okulda yakalar,dünün hesabını sorarım '' diye düşünüyordu.Ama gün boyu tüm aramalara ve okuldaki arkadaşlarına sormalarına rağmen Öneri ne gördüler nede gören bilen birine denk geldiler. Öner kaybolmuştu sanki.
           Okulda günün konusu bir önceki gün yaşananlardı. Pınar ve Zülali gören herkes ne olup bittiğini onlardan öğrenmeye çalışıyorlardı. Ama kızların kendilerinin bile tam olarak bilmedikleri şeyler için açıklama yapmaları hem zor hemde olanaksızdı. ''Bizde bilmiyoruz öğrenmeye çalışıyoruz''  diyorlardı.Okulun dekanı da onları odasına çağırmış.Sorular sorarak olaylar hakkında bilgi edinmeye çalışmış. Ama sonuç alma çabalarının boşa gideceğini. Kızların bile tam olarak ne olduğunu bilmediğinden anlamış. Emniyet ile gerekli yazışmaları yapıp okul önünde güvenlik önlemlerinin daha sıkı yapılmasını sağlama girişimlerinde bulunma kararı almıştı.
           Saat üçe doğru büyükbabanın kapısının zili ile telefonun aynı anda çalındı. Büyükbaba kapıya giderken telefonunu açtı arayan Kamburdu onu evden alması için birini gönderiyordu.Gelen adamın ismi Asımdı. Büyükbaba tamam deyip telefonunu kapattı. Kapının megafonundan
            '' Kim o '' diye bağırdı
            '' Cevher bey amca ben Asım ''
            Büyükbaba silahı beline koydu. Kapıdaki adama seslendi.
            '' Tamam geliyorum hemen, bekleyin biraz lütfen''
            '' Tamam Cevher bey amca bekliyorum''
            Büyükbaba az sonra Asım ile beraber Kamburun yanına gidiyorlardı.Yarım saatlik bir yolculuktan sonra Urla yolunda toprak bir yola sapıp eski püskü bir fabrika olduğunu zannettiği bir yere gelmişlerdi. Asımla beraber içeri girdiler. İçeride dört kişi vardı.Kambur Büyükbabanın geldiğini görünce yanına gitti. Tokalaştılar
            '' Gel Cevher''
            Öner bir sandalyeye oturtulmuş başında da iki kişi vardı.Öner gelenin büyük baba olduğunu anlayınca kısmen rahatlamıştı. Demek ki bunlar kendisinin problemli olduğu kişiler değildi. Kambur büyükbabaya Tayfun ve İsmail'i tanıttı. Büyük baba Önere dönüp
            '' Merhaba evlat'' dedi
            Öner ne olduğunu çözmeye çalışıyordu. Korktuğu her halinden belli idi.Büyük babanın bu adamların yanında ne işi olduğunu anlamaya çalışıyordu.
            ''Merhaba Cevher amca'' dedi Öner
            Büyükbaba Önerin karşısındaki bir sandalyeye oturdu ve Öner'le konuşmaya başladı.
            '' Bak evlat senin iyi kötü ne yaptığını kısmen de olsa bulduk sayılır. Senin bu yaptıklarından dolayı benim kızlarımda, senin ailende büyük tehlike altındalar. Burada bulunan tüm arkadaşlar bu işten sağ salim kurtulmamız için bize yardım edecek insanlar. Lakin kimden ve neden korumamız ve bunu nasıl yapacağımızı belirlememiz için seninde bize yardımcı olman gerekiyor.Yoksa çok can yanacak ve sen sanırım bunun bilincindesin''
          '' Evet Cevher amca''
          '' Oğlum ne işin var senin öyle acayip yerlerde''
          '' Büyükbaba durum bildiğiniz gibi değil. Siz benim orada gölge kod isimle bulunduğumu herhalde öğrenmişsinizdir.''
         '' Evet öğrendik. İyide oğlum neden böyle bir işe bulaştığını anlamadım''
         '' Cevher amca benim de İnternetin bu kısmından haberim yoktu. Bir gün bir mail aldım mailde Hesabıma yüz bin lira yatırıldığı yazıyordu. Eğer daha fazla kazanmak istiyorsam benle yeteneğim doğrultusunda çalışmak istiyorlardı''
          Kambur
          '' Kimden geldi o mail''
          '' Suratsız nikli birinden''
          '' Sen ne yaptın peki''
          '' Ciddiye almadım birileri benle dalga geçmeye çalışıyorlar sandım. Sabah kalktığımda banka hesabıma baktım mail doğruydu ve hesabımda yüz bin lira fazlalık vardı.Şaşırmıştım maile yanıt verdim hemen.Benden ne yapmamı istiyorsunuz diye''
          ''Yanıt geldi mi''
          '' Evet geldi Bana deep webe girmemi ve kendisine verilecek bir siteyi hackleyip oradan bazı evrakları ele geçirip. Hiç okumadan ona bildirilecek  bir adrese evrakları bırakmamı istediler''
           ''Sen ne yaptın''
          ''Yapamayacağımı yazdım onlara''
          '' Ne dediler peki o zaman''
          '' Bana bir mail daha gönderdiler içinde resimler vardı. Resimleri açıp gelen resimlere baktım.Tüm aile bireylerimin resimleri vardı.Annemin babamın kardeşimin hatta bir kaç sevdiğim akrabamın resimleri ile beraber Pınarın ve  Zülalin de içinde bulunduğu resimler. Sonra resimlerin sonun da bir yazı vardı''
           '' Ne yazıyordu'' diye sordu Tayfun
           '' Dediğimizi yaparsan bu resimdeki herkesin rahat ve huzurlu yaşamlarına devam edeceklerini ve hesabına dokuz yüz bin lira daha yatıracaklarını ama yapmazsa hiç hoş şeylerle karşılaşmayacağımı belirten bir yazı vardı''
          '' Polise gitmeyi düşünmedin mi''
          '' Düşünmezmiyim ilk düşüncem o oldu.ama ikinci gelen mail de bu düşüncem ile ilgili idi. Eğer polise veya başka bir kuruma başvurursam O resimdekileri unutmam gerektiğini belirten bir mail aldım''
          '' Dediklerini yapmaktan başka çarem yoktu.''
          '' Sende dediklerini yaptın.''
          '' Aynen öyle yaptım. bana verdikleri siteyi hackledim. Belgeleri ele geçirdim ve hiç okumadan bana verilen adrese gidip bıraktım. ama her ihtimale karşı birer kopya daha alıp güvenli bir yere sakladım.Ama inanın hiç okumadım. Sadece güvenlik için lazım olduğunu düşünmüştüm. Evrakları teslim ettikten sonra Paramı yatırdılar hesabıma.''
          ''Sende her şeyin bittiğini sandın değil mi''
          '' Aslında evet her şeyin bittiğini sandım.Her şey normale dönmüş ve ben bolca paraya kavuşmuştum. Ama parayı kullanamıyordum. Kime ne diyecektim bu parayı nereden bulduğumu nasıl açıklayacaktım. İlerde bir yolunu bulurum diye hesabımdaki paraya hiç dokunmadım.Belki bir süre sonra piyangodan kazandığımı falan söyleyecektim. Şans oyunlarını takibe başladım  ne zaman o miktarda parayı İzmir den biri yakalarsa ve o kişi ortaya çıkmaz ise ben o kişiyim diye ortaya çıkabilecektim''
           '' Sonra ne oldu'' dedi Kambur
           '' Bir gün Pınarı kaldığı yurduna bıraktıktan sonra iki adam karşıma çıktı''
           '' Ne istediler senden''
           '' Benim bir siteyi hacklediğimi ve bazı evrakları elimde tuttuğumu söylediler''
           '' Hayır ben öyle bir şey yapmadım desem de. Onları inandıramadım. Bilgisayarda yaptığım her şeyin dökümanını koydular önüme linkimi çözmüş ve o link onları bana getirmişti.''
           '' Yok o link benim ama ben hiç bir şey yapmadım desem de bana üç gün süre verdiler. Evrakları geri getirmem için. Bir an yedeklerini onlara vereyim dedim. Ama bu düşüncemin çözüm olamayacağı her halinden belliydi.Evrakları onlara versem bile beni asla rahat bırakmayacaklardı.O evraklar tüm sevdiklerimin hayatta kalma garantisi idi''
          '' Evet bir yere kadar haklısın evlat ta.Bir süre daha seni bekleyip senden olumlu bir hareket gelmezse Harekete geçeceklerdir.Yani oda çözüm değil'' dedi Kambur
          '' Peki ne yapacağım''
          '' Artık ne yapacağım değil ne yapacağımıza bakmamız lazım evlat''dedi Büyükbaba
          Kambur.
          '' Şimdi hacklediğin sitenin linkini ver de bir araştıralım bakalım neresiymiş. Tabi sendeki o evrakları da. Neyle karşı karşıyayız bilelim''
          Öner büyükbabaya baktı.
          Büyükbaba
          ''Bundan sonra hep beraber hareket edeceğiz  evlat versen iyi olur'' dedi Önere
          ''Tamam o zaman bir yere gitmemiz lazım Cevher amca''
          Kambur Tayfun ve İsmail'e
          '' Siz Öner ile gidin evrakları ve sitenin adresini alın.Gerekli araştırmaları yapın yarın toplanır konuşuruz. Bu arada Öneri de Önerin  aile bireylerini de koruma altına alın. Ama kimseye belli etmeden yapın bunu''
          '' Tamam baba'' dedi Tayfun
          Kambur Cevhere dönüp
          '' Bizlerde evimize dönelim Cevher yarın görüşürüz''
          Asıma dönüp
          '' Hadi bizi sen bırak önce Cevheri sonra beni evime bırakır sonra görev yerine dönersin. Bu gece nöbet senin değil mi''
          '' Evet baba benim'' dedi Asım
          Tayfun İsmail ve Öner üçü beraber çıktılar bulundukları yerden. Önerin onları götüreceği adrese doğru. Asım da büyük babayı ve Kamburu evine bırakmak için yola koyuldular.
          Büyükbaba eve geldiğinde saat 18.10 geçiyordu. Silahını koltuğunun altına yaptığı yere koydu. Koltuğuna oturup kızları beklemeye başladı. Henüz kızlara bir şey söylememeyi uygun görmüşlerdi. Büyükbaba da bir şey anlatmayacaktı kızlarına. En azından bir süre daha belkide kızlara haber vermeye hiç gerek olmadan bu konu halledilirdi.
            Saat 19.25 te kızlar eve gelmişlerdi.yemekler yenilip. içeri geçildi. Ne büyük baba Öneri sordu nede kızlar Öneri anlattı herkes anlaşmış gibi bu konuda susmuşlardı.Koltuğa oturdular Pınar büyük babaya kahvesini getirmiş.
             '' Seni ve hikayenin devamını dinlemeye hazırız Büyükbaba'' demişti
             Büyükbaba kahvesinden bir yudum aldı ve Kızlarına kendisini kaldığı yerden anlatmaya başladı....
      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder