6 Ocak 2016 Çarşamba

ADI AŞK BÖLÜM 3 PART 3

            Günlerden pazartesi her nedense günlerin içinde en az sevileni. İşe gidenler için iş okula gidenler için okula gitme günü.Kızlarda okuluna gidecekleri için uyandılar. Büyükbabanın konserinden sonra hazırlanıp okula gitmek üzere yola koyuldular.
           Caddeye çıktıklarında her zamanki gibi durakta Murat ile Öner onları bekliyordu.Kızların geldiklerini görünce yanlarına gidip kızların eşyalarını ellerinden aldılar. Pınar elindeki eşyaları vermek istemiyordu. Kalabalık bir durakta olduklarından ses çıkarmayıp ellindeki kemanın kılıfını Önere verdi. Kimse konuşmuyordu otobüs gelmiş zorda olsa otobüse binmeyi başarabilmişlerdi. Okula varana kadar konuşmadılar sadece sustular.
           Okulun önüne gelince Pınar
           '' Çözdün mü o küçük problem dediğin şeyi Öner''
           '' Evet''
           '' Adına sevindim o zaman. peki derdi neymiş adamların senle ki benim de yolumu kestiler tehdit ettiler''
           '' Bir daha etmezler ''
           '' Ya Öner sen bu adamlara arkadaşım dedin. Onlar sa benim yolumu kesip beni tehdit ettiler. Sen sadece bu kadar mı konuşacaksın bu konuda. Bir daha etmezler. Kusura bakma ama bana anlatmak zorundasın, ne olup bittiğini. Sanırım bu benim hakkım.''
           '' Şimdi söyleyemem lütfen zamanı gelince anlatırım ''
           Pınar Önerin elindeki kılıfını çekip aldı.
           '' İyi, o zaman dediğin an gelince görüşelim seninle.Arkadaşlarına da söyle benden bizden uzak dursunlar''
           '' Yapma Pınarrrr''
           '' Konu kapanmıştır Öner bey''
           Pınar Zülale döndü
           '' Hadi gidelim kardeşim''
           Zülal başıyla onay verdi Murat'ın elini hafifçe sıkıp '' Görüşürüz'' dedi
           Murat ta '' Görüşürüz aşkım'' deyip Öner ile baş başa kalınca
           '' Ya arkadaş sen neye bulaştın Allah'ını seversen ya. Nedir bu anlatamadığın dert''
           '' Sonra Murat sonra'' dedi ve sinirli bir şekilde Muradın yanından uzaklaştı.
           Pınar okula giderken cep telefonu çalmaya başladı. Pınar telefonuna baktı arayan annesiydi.
           '' Kuzum biraz geç oldu ama, gece yarısı da telefon açıp sizi uyandırmak istemedik. Biz sağ salim evimize ulaştık. Haber vereyim dedim kızım''
          '' İyi yaptın anne. Zülal le bizde sizi merak ediyorduk. Şimdi sizden bahsediyorduk ''
          '' Sağolun kızım selam söyle Zülale de bu arada biz büyükbabayı da arayıp haber verdik''
          '' Sağol annecim sen annelerin bir tanesisin bir tanesi.Zülal'inde size selamı var  ''
          '' Siz derse gireceksinizdir. Ben kapatayım sonra görüşürüz kızım. Kocaman öptüm sizi''
          '' Bizde seni öpüyoruz anneciğim by''
          Pınar telefonunu kapattı.
          '' Zülal okul bitimi seninle burada buluşalım olur mu yalnız gitmek istemiyorum cafe'ye''
          ''Olur Pınar burada buluşuruz da nasılsa ders aralarında görüşeceğiz konuşuruz bol bol.''
          '' Tamam''
          Konuşarak derse girecekleri amfilerin önüne gelmişlerdi. Birbirlerine ''iyi dersler'' dileyip Amfilerine girdiler.
         Akşam Zülalin dersi erken bitmiş Pınarın ders gördüğü amfinin hemen dışında Pınar'ı beklemeye başlamıştı. Az sonra Pınarın içinde bulunduğu amfi de dağılmış Pınar kapıda görünmüştü.           '' Nasıl geçti dersin'' dedi Zülal Pınar'a
          '' Güzeldi.Senin''
          '' Şan dersi vardı son saat zevkli geçti''
          '' Sevindim. Cafe de çok takılmayalım olur mu Zülal''
          '' Tamam takılmayız.Hayırdır bir şey mi oldu''
          '' Yok be bir şey olduğu yok biran önce eve gidip büyükbabanın hikayesini dinlemek istiyorum''
          İki arkadaş gülüştüler. Zülal
          '' Açıkça söylemek gerekirse ben de''
          İki arkadaş ellerinde müzik kutuları defter ve kitaplarının bulunduğu çantaları ile beraberce okuldan dışarı çıkıp buluşacakları cafe ye doğru yürümeye başladılar.
          Kampüsün kapısından çıkmışlardı ki Önlerinde siyah bir BMW sert bir fren yaparak durdu. Aracın durması ile arabadan iki adam hızla inip, kızların kollarına yapıştılar.
          '' Çabuk binin arabaya''
          Gelenler Önerin arkadaşım dedikleri kişilerdi.Pınar onları tanıyor ama Zülal tanımıyordu Pınar
          '' Durun be ne oluyorsunuz siz''
          Adam belindeki silahı gösterip
          '' Size binin diyorsam binin.Bizi başka şeyler yapmaya zorlamayın''
          Zülal
          '' Kimsiniz ne istiyorsunuz bizden''
          Adam elini beline götürdü.
          '' Soru yok sessizce binin arabaya. Yoksa şu belimdekini kullanmak zorunda kalacağım''
          '' Kullan da görelim bakalım''
          İki adamın yanında ellerinde ki silahları adamların kafalarına dayamış iki genç adam bitivermişti.
         '' Hadi kullanmayı bir deneyin bakalım. Kullanmayı biliyormusunuz bir görelim''
         Silahların çekildiğini gören diğer öğrenciler panik ve korku içinde bağırarak kaçışmaya başlamışlardı.Murat öğrencilerin panık içinde kaçıştıkları yöne bakınca Zülalle Pınarı ve yanlarında duran dört adamı görmüştü. Üstelik iki adamın elinde silah vardı ve bu silahları diğer iki adamın kafasına tutuyorlardı. Hızla koşturarak kızların yanlarına geldi.
         '' Ne oluyor be''
         Ellerindeki silahı adamların kafalarında tutanlardan.Uzunca boylu olan Murat'a döndü
        ''Sen delikanlı bayan arkadaşlarını al uzaklaşın buradan. Bizim bu iki arkadaşla küçük birer görüşmemiz olacak''
        Sonra kızlara dönüp.
        ''Merak etmeyin kızlar Ben komiser Tayfun. Arkadaşımda yardımcım İsmail. Büyükbabanızın arkadaşlarıyız''
         Boşta olan eli ile çıkarıp polis rozetini kızlara gösterdi.
        ''Şimdi biz bu iki arkadaşla bir merkeze gidelim bakalım dertleri neymiş.Onu bir öğrenelim''
        Gelenlerin Polis olduğunu anlayan adam.
        '' Komiserim yanlış şeye bulaşıyorsunuz''
        Tayfun ve İsmail adamların bellerindeki silahları alırken.
        '' Yapma ya bak şimdi çok korktuk. Binin lan arabaya şerefsizler.İki masum genç kızın yolunu kesip kabadayılık yapın, Sonrada gizli kapaklı bizi tehdit edin ha. sizi gidi orospunun doğurdukları'' deyip tabancanın kabzasıyla adamın suratına sertçe vurması bir oldu. Adamın suratı anında kan gölüne dönüştü.
         '' Burnum, burnum Kırdın burnumu orospu çocuğu. Bunun acısını çıkartırım senden''
         '' Bak pezevenge bak ya hala tehdit ediyor.Şeytan diyor sık kafasına kurtul.''
         Kızlar korku ile olan biteni izliyorlardı. Tayfun Murada döndü bağırarak
         '' Oğlum sana demedim mi al kızları götür diye. Ne duruyorsun daha al götür kızları evine''
         Murat
         '' Tamam abi gidiyoruz''
         Korkudan taş kesilmiş gibi duran kızların kollarından tutarak
         '' Hadi kızlar gelin''
         İki kızda robot gibi Murattan gelen talimata uymuşlardı. Az sonra Murat bir taksi döndürdü kızları taksiye bindirdi.kendide şoförün yanına oturdu.
         '' Hatay nokta durağı '' dedi şoföre
         '' Biraz hızlı lütfen''
         Taksici az ilerde duran dört adamı görmüştü. Sözü ikiletmedi gaza basıp oradan uzaklaşması ile. Arabada sinirleri boşalan Zülalle Pınar birbirlerine sarılıp ağlamaya başladılar.
          Kızların uzaklaşması ile Tayfun adamları arabalarına bindirip kendileri de ellerinde silahları adamlara çevrilmiş şekilde arabaya bindiler. Tayfun
          '' Sür bakalım ben nereye gideceğimizi tarif ederim sana''
          Adamlar o an karakola gitmeyeceklerini anlamışlardı. Bunlar hiçte sıradan Polislere benzemiyorlardı. Yüzü kan içinde olan peçeteler vasıtası ile akan kanını hem durdurmaya hem de silmeye çalışıyordu. Hemde küfür etmeden duramıyordu. Aracı kullanan diğeri dikiz aynasından hem arkadaşına hemde Komiser Tayfuna bakıyordu.
          '' Bizi karakola götürmeyeceğinizi anladık nereye götürüyorsunuz bizi''
          '' Sus lan sen sürmene bak biz tarif ederiz gideceğimiz yolu'' dedi İsmail.
          Tayfun boştaki elini cebine atıp telefonunu çıkardı. Aramaya başladı.Karşıdan telefon açıldı.
          '' Baba adamları aldık. Malum yere getiriyoruz''
          '' Tamam evlat sizi bekliyoruz''
          Tayfun telefonu kapattı. Arabayı kullanan adama
          '' Sahil evlerine doğru sür''
          Adam oraya doğru arabayı sürmeye başladı.Yirmi dakika sonra Sahil evleri civarındaydılar.                 Tayfun.
          '' Şuradan sağa dön ve ilerde çeşmenin yanında dur''
          Adam denileni yaptı çeşmenin yanında uygun şekilde park edip Komut beklemeye başladı.
          Tayfun
          '' İnin''
          Hep beraber arabadan indiler
          '' Arkanızı dönün ve ellerinizi verin''
          Adamlar gayri ihtiyari denileni yaptılar. Tayfun ve İsmail adamların ellerini kelepçelediler.Sonra siyah bir bez çıkarıp gözlerini kapattılar. Az sonra bir Volkswagen Transporter marka minibüs yanlarında durdu. Gelen arabanın içinden yaşlı bir adam. Aracın yan kapısını açıp,Komiser Tayfun ve İsmail'e gelin diye işaret yaptı.Komiser Tayfun ve İsmail adamların arabaya binmesine yardımcı olduktan sonra kendileri de  arabaya bindiler.Araba yolcularını alınca yola koyuldu.
          Tayfun
          ''Arabaları ne olacak''
          '' Halledilecekler'' dedi yaşlı ses. Konuşan kamburdu
          Yaklaşık bir yarım saatlik yolculuktan sonra. Araba eski bir fabrikanın içinde durmuş.Adamlar elleri kelepçeli bir şekilde ortaya konulan iki sandalyeye oturtulmuş. Gözlerindeki bağlarda çözülmüştü.Odada boş birkaç sandalye ile bir masa daha vardı ve onlara arkası dönük duran bir adam da  masada bir şeyler yapıyordu.Adamlar çevrelerine şöyle bir bakınıp nerede olduklarını anlamaya çalıştılar.
           Kambur
           '' Bakın bakın belki nerede olduğunuz anlarsınız.''
           Sonra Tayfuna dönüp.
           '' Sen dağıttın değil mi adamın suratını''
           Ne yapayım der gibi işaret yaptı Tayfun.
           '' Söz dinlemiyordu''
           ''Merak etme birazdan dinlerler''
           Sonra adamlara dönüp
           ''Güzelce konuşalım mı yoksa zorla mı konuşmak istersiniz beyler''
           Yüzü kan içinde olan
           '' Bakın siz kime ve neye bulaştığınızı bilmiyorsunuz. Salın bizi bu yaşananları unutalım gitsin. Yoksa hiç biriniz için iyi olmaz''
          Tayfun. Kambura dönüp.
          '' Görüyorsun değil mi baba''
          Kambur Tayfuna sakin olmasını işaret ederek
          '' Peki evlat anlat bakalım biz neye bulaşmışız bir bilelim. Sonra ona göre davranırız''
          '' Anlatırsam sizi de bizi de yok etmek zorunda kalırlar''
          '' Oooo desene siz piyonsunuz. O zaman patronundan başla anlatmaya kimdir nedir ''
          ''Bizi konuşturamazsınız''
          '' Sen öyle san'' dedi kambur. Arkadaki masaya dönüp
          '' Hazır mısın Yılmaz''
          '' Evet baba be hazırım.''
          Yüzünde maskesi elinde ucundan ateş çıkan oksijen tüpüyle Yılmaz adamların karşısına geçti
          '' Bağlayın sandalyeye şunları''
          Tayfun ve İsmail adamları sandalyeye bağladılar. Yılmazda oksijen tüpünün gazını biraz açıp ateşin gürlemesini sağladı.
          '' Merak etme baba birazdan bülbül gibi şakırlar''
          Murat kızları taksiye bindirmiş. Kızların sakinleşmesini bekliyordu.Kızların ağlamaları bitecek gibi değildi. Murat
          '' Tamam kızlar geçti bitti. Bakın taksi'deyiz ve eve gidiyoruz.Sakinleşin de anlatın bakalım olan biteni''
          Zülal
         '' Lütfen Murat bizi eve götür hemen .Orada konuşuruz''
         '' Peki tamam öyle olsun'' dedi
         Evin önüne gelinceye kadar konuşmadılar. Evin önünde taksiye ödemesini yapıp indiler.Eve hep beraber girdiler. Eve girerken Timur ve arkadaşları da bunları görmüştü. Timur arkadaşlarına dönüp
         '' Siz yukarı çıkın ben geliyorum''  dedi ve kızlarla beraber içeri girdi.
         Kızlar büyükbaba nın yanına gelince Büyükbabanın boynuna sarılıp ağlamaya başladılar yeniden
        Büyükbaba odadaki diğer gençlere bakıp ne oldu gibilerinden başını salladı.
        Murat okul önünde olanları anlatmaya başlayacaktı ki. Zülal
        '' Dede okulda önümüzü kestiler bizi kaçıracaklardı''
        '' Ne diyorsun kızım sen''
        Pınar
        '' Büyükbaba Önerin arkadaşım dediği adamlar önümüzü kestiler bellerindeki silahı gösterip arabaya binmemizi istediler. Biz korkudan ne yapacağımızı bilemiyorduk ki sizin arkadaşınız olduğunu söyleyen Komiser Tayfun ve yardımcısı İsmail adamları etkisiz hale getirdiler o anda Muratta geldi. Murada bizi oradan uzaklaştırmasını söylediler. Murat'ta bir taksi tutup bizi eve getirdi.
         Büyükbaba Timur'a baktı
         ''Büyükbaba bizde kızların içeri böyle ağlamaklı kıpkırmızı bir şekilde girdiklerini görünce. Belki bir yardımım dokunur diye  diğer arkadaşları yukarı gönderip ben içeri geldim''
         Büyükbaba
         '' Tamam '' dedi
         Demek Kambur gerekeni yapmıştı. Ne güzel bir arkadaşı bir dostu vardı.Kamburla İzmir otogarında tanışmışlardı. Büyükbabanın eli yüzü kan içinde ve her tarafı şişmişti kamburla ilk tanıştığında. o günden beri arkadaşlıkları sürüp gitmişti.
         '' Tamam kızlar geçti her şey Tayfun ve arkadaşları hallederler her şeyi hadi gidin elinizi yüzünüzü yıkayın. Şuraya bakın yüzünüz rengarenk olmuş''
         Kızlar aynaya şöyle bir bakıp
         '' Eyvahhh'' diye bağırarak lavaboya koştular. Ağlamaktan gözlerindeki rimel yanaklarındaki allık ve fondotene karışmış. Ortaya siyah tonlarında bir renk cümbüşü çıkmıştı.Hemen ellerini yüzlerin temizleyip yıkadılar. İçeri geçtiklerinde, içeridekileri koltuklara oturmuş onları beklerken buldular.
         Büyükbaba kızları yanlarına çağırarak yanlarına oturmalarını istedi. Kızlar büyükbabnın biri sağına diğeri soluna oturup, başlarını büyükbabanın omuzuna koydular.Uzunca süren sessizliği büyükbabanın çalan telefonu bozdu.Büyükbaba Murat'ın yanında olan telefonu işaret ederek Murattan vermesini rica etti.Murat telefonu büyükbabaya verip yerine oturdu. Arayan Kamburdu
         '' Efendim Mehmet''
         '' Cevher konuşmamız lazım''
         '' Hemen mi''
         '' Yarın aynı yerde olur mu''
         '' Tamam olur''
         ''Kızlarım'' dedi
         '' Kızlarım ne olacak''
         '' Şimdilik bir sorun yok Cevher onlar gönül rahatlığı ile okullarına gidebilirler. Her ihtimale karşılık gene de uzaktan korunacaklar.Yarın anlatırım hepsini sana''
         '' Tamam sağolasın Mehmet''
         Telefonda biraz daha genel konular konuşup kapattılar.
         '' Arayan arkadaşımdı. Tayfunlardı yani'' dedi büyükbaba
         Kızlar hemen kafalarını doğrultup büyükbaba ya baktılar.
         '' Şimdilik korkulacak bir sorun kalmamış kızlar''
         Pınarla Zülal az da olsa rahatlamışlardı. Büyükbaba büyük bir güvenceydi onlar için. Pınar
         '' Peki o adamlara ne yapmışlar büyükbaba''
         '' Herhalde ne gerekiyorsa onu yapmışlardır kızım''
         Pınar
         '' Eh Öner yarın gözüme gözükme benim. Bak başımıza neler açtın''
         '' Siz bir şeye karışmayın diyeceğim de nasılsa dinlemeyeceksiniz beni''
         Kızlar zorla da olsa gülmüşlerdi.
         Murat
         '' Önce ben konuşacağım'' dedi başını sinirli sinirli sallayarak
         Timur olan biteni anlamamıştı ama
         '' Her ne oluyorsa yalnız değilsiniz arkadaşlar bizlerde varız burada''
          Pınar Timur'a bakıp
         '' Teşekkür ederiz, biliyoruz iyi ki varsınız Timur''
         Büyükbaba
         '' Kızlar benim midem kazınıyor.Hadi bir şeyler yiyelim''
         Kızlar hiç açlık hissetmemesine rağmen. Kalkıp mutfağa yöneldiler.
         Muratla Timur'da gitmek için büyükbabadan izin istediler
         ''Yemek yemeden olmaz. Yemeğimizi yer sonra gidersiniz. Timur sende arkadaşlarını çağır yemeğe gelsinler'' dedi büyükbaba
         Timur teşekkür ederek yemeklerin yukarıda hazır olduğunu söyledi Muratta evdekilerin onu merak edeceğini bahane ederek izin isteklerini yenilediler.
         Büyükbaba ikisininde yalan söylediğini anlamıştı ama sessiz kalmayı daha uygun buldu. Sadece
         '' Peki teklif var ısrar yok'' demekle yetindi. Muratla Timur kızlarla da konuştuktan sonra evi terk ettiler. Kızlar büyükbabalarıyla başbaşa kalmıştı gene . Zar zor yenilen bir iki dilim yemekten sonra koltuğa oturdular. Herkes susuyordu. Büyükbaba
         '' Tamam ben sizi nasıl rahatlatacağımı biliyorum yanaşın bakalım''
         Kızlar büyükbabanın yanına iyice yanaştılar. Büyükbabanın hikayesini anlatmaya başlayacağını anlamışlar. Tüm dikkatlerini büyükbabaya vermişlerdi.


   

   
     
       
     

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder