1 Aralık 2016 Perşembe

ŞEKER ADAMCA ŞİİRLER

Ne hissediyorum biliyor musun
Kırılmış bir bardak düşün
İpi kopmuş bir uçurtma
Etinden ayrılmış bir tırnak
Sönmüş bir yıldız
Düşün işte
Sensiz ben
Hepsinden az birazım...

Yüksel ŞEKER

29 Ağustos 2016 Pazartesi

BAYRAMIMIZI KUTLU(YORUM)



Bugün alalade bir gün değil. Bugün her bir parçası bölünmüş yokluğa ve esarete terk edilmiş. Bayrağı indirilmiş,ezanı susturulmuş bir ulusun, bir halkın Ulu önderimiz MUSTAFA KEMAL ATATÜRK sayesinde uyanışının,dirilişinin, ayağa kalkışının ve ben bu bayrak altında başka bir ulusun egemenliği altında yaşamam deyişinin en güzel günü. 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI.
Gözleri çakmak çakmak. Geceyi delen zehir zemberek bakışlarıyla ''Geldikleri gibi giderler'' diyen bir önderin, kahraman silah arkadaşları, yiğit mehmetciklerimiz ve her türlü esarete hayır diyen Mustafa Kemal Atatürk'e inanmış cengaver bir halk ile beraber verdikleri o müthiş tasviri ve tanımı yapılamayacak bir yoklukla her türlü zenginliğe sahip düşmanları denize döktüğü o muhteşem gün.
Kahramanlığın telefonun ucundan sokağa çıkın beni kurtarın demek olmadığını aksine cephe cephe hep en önde olmak olduğunu anlatan. Günümüzde kendini lider sanan adam yüzünden bir daha ülkeme gelmeyin diyen ülkelerin bile önünde saygı ve sevgi ile ceket'ini iliklediği mavi gözlü sarışın devin Türk halkına hediye ettiği o şahane gün.
Kadınlarımıza,analarımıza,bacılarımıza sen ikinci sınıf insan değil sen bu ülkenin baş tacısın deyişinin. Her türlü hak ve özgürlüğünün verildiği. Kocasının üç adım arkasında değil yanında gerekirse iki adım önünde yürüyeceğini öğreten. O büyük öğretmenin bizlere hediye ettiği o şahane gün.
Köylüyü köle değil bir ülkenin efendisi gören. Emekçiye en ufak hakkı kalmasın teri kurumadan hakkını verin diyen. Kendi yorgunluğuna aldırmadan ceketi ile askeri üşümesin diye onun üstünü örten adamın. Bugün Japonya'nın bile en iyi öğretim sistemi olarak kabul ettiği eğitim sisteminin sahibi olan birinin. Dünyaya ''Her yüz yılda dünyaya bir dahi gelir. Şansa bakın ki bu yüzyılda oda Türklere geldi'' dedirten bir aslan yürekli adamın bizlere hediye ettiği o anlatılmaz gün.
Bir matematik dehası, bir filozof, bir sanatçı,bir öğretmen, Bir askeri deha, Siyasetçi,Tanımını İtalyan başkanının şöyle yaptığı '' Bugün ona kendi düşüncelerimi kabul ettirmeye gittim. Konuşmalarımız sonunda kendi düşüncelerini sanki benim düşüncelerimmiş gibi bana kabul ettirdi'' dedirten bir dahinin. Bu ülkenin bağımsız,hür ve esir edilemez olduğunu dünyaya kanıtlayan bir kurtarıcının bize hediye ettiği o muhteşem gün.
Şimdi bize söylenecek ve yapılacak tek şey kalıyor. Gerisinin hepsini o yaptı. Onun eserine ilelebet sahip çıkmak, Onu korumak,ve onun dediği gibi müesser devletlerin üstüne çıkarmak. İç ve dış düşmanlardan korumak. İhtiyaç duyduğumuz tek şeyi de o söylüyor
DAMARLARIMIZDAKİ ASİL KAN....

BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN...

Yüksel ŞEKER

11 Ağustos 2016 Perşembe

BİRAZ ANI/ BİRAZ DERS


Görev yaptığım Göztepe anadolu meslek ve kız meslek lisesi okulunda ikinci senem idi. Okullar açılmadan ben ve sporcularım sezonu erken açmıştık. Okul bahçesinde biz öğrencilerimle spor yaparken bir yandan da okulun kayıtları yapılıyor okulumuzu kazanmış öğrenciler bizim spor yaptığımız bahçeden bizleri az da olsa seyrederek okula giriyorlardı.
Yanıma bir bayan oğluyla geldi.
''Merhaba hocam''
''Merhaba.Hoş geldiniz. Kayıt yerini soracaksanız kapıdan girin sola dönün alt kata inin'' dedim
'' Yok onu sormayacağım''
'' Buyurun o zaman size nasıl yardımcı olabilirim'' ama bir yandan da gözlerim sporcularımda onların strechinglerini seyrediyorum
'' Şey dedi nasıl bir okuldur burası''
Kadının imasını anlamıştım.
'' Geldiğiniz okul nasıldı bayan''
''Çok kötü'' dedi ''Neler çektik neler o okulun öğretmenlerinden''
'' Anladım''
'' İnşallah burada o kadar çekmeyiz''dedi
'' Hayır bayan burada daha fazlasını çekersiniz'' dedim
'' Ciddi misiniz'' dedi
'' evet'' dedim
çocuğunu kenara çekti kararsız kalmış ordaki bir banka çöküp oturmuş şaşkın ve ne yapacağını bilmez bir durumda bizleri seyrediyordu.
Çok değil ondan az sonra o kadın oğluyla otururken bir bey geldi kızıyla yanıma
'' İyi günler iyi çalışmalar öğretmenim'' dedi ''size bir şey sorabilir miyim''
''Elbette buyurun '' dedim
'' Affedersiniz kızımın bazı sağlık problemleri var.''
'' Öyle mi geçmiş olsun''
''Onun için çekinerek geliyorum kayıt yaptırmaya nasıldır bu okulda durumlar''
Ona da aynı yanıtı verdim
''Geldiğiniz okulda nasıldı?''dedim
''Tek kelime ile harikaydı. Öğretmenlerin hepsi müthiş yardımcı oldular bize''
'' İçiniz rahat olsun bayım burada da aynısı olacak'' dedim
''Ciddi misiniz''
''Evet'' dedim
Bu konuşmalarımızı dinleyen kadında şaşırmış yanımıza gelmişti
''Ama demin bana siz bu okulda öğretmenlerle de sorunlar yaşayacağımızı ima etmiştiniz'' deyince adam da gayri ihtiyari durdu
'' Sevgili bayan bir okula geliyorsunuz okulun durumunu soruyorsunuz geldiğiniz okuldaki bütün öğretmen arkadaşlardan şikayet ediyorsunuz. Bu mümkün olamaz demek ki sorun sizde ya da çocuğunuzla olan iletişiminizin kopukluğunda, Sizin davranışlarınız size nasıl davranılması gerektiğini belirler. Okullar eğitim yuvasıdır ama kurallarla da yönetilirler. Biz eğitimciler bütün çocuklara eşit başlarız eşit de devam etmek isteriz ama bizim tüm iyi niyetimizi suistimal eden ya da diğer evlatlarımızın zarar göreceğine inandığımız insanları da doğal olarak kurallar çerçevesinde engellemekle yükümlüyüz. Kısacası bayan siz ne iseniz biz o oluruz''
'' Yani suç bizde mi diyorsunuz''
''Hayır bunu suç olarak görmeyin. Siz kendinizi geliştirmeye kapatıyorsunuz. Siz bir kolunuzu açın biz öğretmenler hepimiz tüm kollarımızı açar sizi kucaklarız.''
Adam gülümsemeye başladı...
'' Doğru okula gelmişiz hocam. Teşekkür ederim''
Kadın ise
''Peki bana kollarımı nasıl açacağımı öğretebilir misiniz'' dedi
'' Hoş geldiniz öğrenmeye başladınız bile''
Kız öğrenci mükemmel bir derece ile okulu bitirdi. Erkek öğrenci ise benim sporcum oldu başarı ile mezun oldu ve sporuna üniversitede devam etti iyi bir sporcu ve harika bir arkadaş oldu...

                                                                                                                                  Yüksel ŞEKER

28 Haziran 2016 Salı

Şeker adamca düşünceler

Ülkemizde 3 milyondan fazla Suriyeli var ve bunların hepsi maalesef kayıtlı değiller ve bunlar terörist faaaliyetlerde bulunan Işid ve pkk gibi terör kaynaklarının yandaşlarıdırlar ve bunlar hepimiz tarafından maalesef bilinen gerçeklerdir. Artık kontrol tamamen kaybedilmiştir. bu duruma yol açan hükümet ve hükümetin bu pervasızlığına göz yuman herkes bu katliamların ortağıdır. Bizde artık ah vah diyecek halde kalmadı sabırda Türkiye'm artık eski Türkiye değil korkarım asla eskisi gibi de olmayacak. Bu iktidar bu zihniyette oldukça namuslu dürüst ve vatanseverler gibi hareket etmeyip gururlu bir insan gibi ortaya çıkıp ben ülkemin insanını koruyamıyorum o yüzden istifa ediyorum diyerek istifa etmeyip nasılsa bunu da bu millet unutur ben bir iki gün vatan millet sakarya yaparım birde yayın ve internete yasaklamalar koyar geçiştiririm diye düşündükçe ve bizlerde bunlara ayak uydurdukca korkarım bu acı er yada geç hepimizin kapısını çalacak.
İnanın bunları yazmaktan son derece utanıyor ve üzülüyorum. Ben güzel ülkemde güzellikleri paylaşmak istiyorum. sevgiyi paylaşmak istiyorum şiiri huzuru mutluluğu paylaşmak istiyorum sokaklarda akan kanları değil sokaklarda güvenle oynayan çocuklarımızı onlar oynarken onlarla eğlenen hayvanlarımızı kedilerimizi köpeklerimizi paylaşmak istiyorum. ama korkarım bunları paylaşmak her geçen gün daha da zorlaşıyor ve olanaksızlaşıyor.ve gene korkarım ki bazılarımızın gözlerinin en içlerine kadar sokmadıkça bu acıyı ne gerçekleri görecekleri var ne de bu acıya dur artık diyecekleri.
Üzgünüm gerçeklerimiz bu. Bu hükümetin bir şey yapacağı yok biliyorum şimdi pek çoğunuz daha iyisi mi var diye soruyorsunuz kendi kendinize evet var her zaman daha kötüsü olacağı gibi daha iyisi de mutlaka vardır yeter ki biz iyi olmaları için zorlayalım ve isteyelim. Unutmayın ulu önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK sayesinde her şeyi değiştirebilme gücü biz vatandaşların elinde...

Yüksel ŞEKER

30 Mayıs 2016 Pazartesi

ŞEKER ADAMCA ŞİİRLER

Hadi kalk değişik bir şey yapalım bu gece
sen şehrin ışıklarını kapat
ben göğün perdelerini örteyim
sonra yeni yetişen gençlere
buram buram sımsıcak aşk hikayeleri anlatalım
zarar görmüş kadınlara hayat pansumanı yapalım
mesela tapusuz olsun tüm aşklar
benim malım değil benim aşkım olsun
hüzünleri
yanılgıları
pişmanlıkları
gün doğmadan ortadan kaldıralım
hadi kalk değişik bir şeyler yapalım bu gece
sen şehrin ışıklarını kapat
ben göğün perdelerini örteyim
tüm canlılara arkadaşlık edelim
akmayan çeşmeleri onaralım
açılmayan kapılar
söylenmeyen sözler kalmasın aşka dair
rengarenk uçurtmalar hazırlayalım gökyüzüne
güneş gibi pas parlak uçurtmalar
sonra siyah beyaz bir filim olalım
sen türkan sultan ol
ben göksel arsoy
baktık olmadı
aşkı ta en başından en baştan tekrar alalım
hadi kalk değişik bir şeyler yapalım bu gece
sen şehrin ışıklarını kapat
ben göğün perdelerini örteyim...

Yüksel ŞEKER 
http://sekeradamca.blogspot.com.tr/












20 Mayıs 2016 Cuma

ŞEKER ADAMCA

Dinle sevgili
Rakımdan bir yudum da sen al ve beni iyi dinle sevgili.
biliyorum, alıştın benim çiçek kokan aşk kokan satırlarıma şiirlerime ama bugün umutlu, çiçekli, böcekli, aşklı meşkli yazılar yazmayacağım için sakın ha kızmayasın bana. Bu akşam belki hayal kırıklığı ile bu yazdıklarımı okuyup bitireceksin. İçinde fazla aşk kelimesi bulamayacağın için,haksız da sayılmazsın; Bu akşam dünyanın en kirli ve sidikli sokakları olacak satırlarımda. Sonra gencecik kızların yarı karanlık batakhane masalarında meze oluşları
Dinle sevgili savaş meydanlarında barut ve kan kokusu vardır. Bu akşam yazdıklarımda ,tecavüze uğrayan sokak çocukları, mezarlıklar dolusu ölü kadınlar.Polis jopunun altında hakkını arayan işçiler memurlar ve üniversiteli gençler, Şerefsizler yüzünden yakılmış ve yıkılmış kentler, terk edilmiş köyler, son eroini cami tuvaletinde damarında patlatan kimliksizler, travesti küfürü, fahişe pazarlığı yazılar yazıp paylaşacağım bu akşam. Evet bu akşam düşüncemin suçlusu olacağım, kabul ediyorum.

Rakımdan bir yudum da sen al ve beni iyi dinle sevgili.
bu akşam düşüncemin suçlusuyum, kabul ediyorum. fakat sen de bana hak ver. beyaz mendillere kırmızı göz yaşları silenler benim eserim değil. Milyonlarca köle çocuk, fabrikalarda, fuhuş evlerinde, sokaklardalar ve onlar benim eserim değil. Bu akşam açlığı, kuraklığı, hastalıkları, hapishaneleri, idam sehpalarını, hastane odalarını, omuzlarda taşınan çocuk tabutlarını ben sadece yazacağım ve yazıyorum, yapan ben değilim. Pencereler kapalı, kapılar sürgülü, herkes dilini silah yapmış ağzında. her sözcükle bir insan vuruluyor yada tutuklanıyor. sevginin olmadığı cehennemleri cennet bellemişler. dualar dua değil bildiğin tanrı ile pazarlık. bu akşam bunları sadece yazıyorum yapan ben değilim. Biraz gülmeye kalksam ya bir ağaç kesiliyor, ya bir hayvan öldürülüyor ya da bir insan kayboluyor göz bebeklerimizde. biraz gülmeye kalksam zehir zıkkım oluyor yaşananlar bana.

Rakımdan bir yudum da sen al ve beni iyi dinle sevgili.
sokaklardan geliyorum ben, o sokakların en acımasız zamanlarından geliyorum. Haklı haksız olduğuna bakılmaksızın yapılan sorgulardan, takiplerden, ihbarlardan, yalanlardan ve talanlardan geliyorum. Yaralarımı iyi kötü bilirsin. Dilim eğer sokağın diliyse bu akşam, yüreğimin tavanı olmadığındandır. Dilim eğer diline benzemiyorsa bu akşam, yaşadığım bu ülkede olan bitenlere daha fazla duyarsız kalmak istemediğimdendir. Bilirsin hiç sınırlarım olmadı benim, elimde gururla salladığım bir bayrağım var sadece. ha evet hiçbir toprağın uğruna ölemedim tek suçum bu. Bütün dinlerin ve milletlerin katliamları ve yaptıkları pislikleri ile övündükleri bir kereden bir şey olmaz dedikleri bu lanet dünyada Onların dinlerine göre dinsiz ve işe yaramaz adamın tekiyim. Sokaklardan geliyorum ben. gündüzleri gördüklerimdendir geceleri rahat rahat uyuyamam. Bakma benim bu akşam yazdıklarıma aslında korkağın tekiyim. yaşamaktan en çok korkan benimdir. doğum günlerimdeki alkışlar öldürür beni. üfürdüğüm her mum ömrümden sönen bir ışıktır. bilmezler.

Rakımdan bir yudum da sen al ve beni iyi dinle sevgili
ben bunları zaman zaman yazmaya devam edeceğim,belki de sen de bana kızmaya başlar ve devam edersin,olsun. Ben seni öpeceğim, sen beni yaşatacaksın, ben kaçacağım kendimden, sen beni bulup geri getireceksin. Evet aşk şiirleri de yazacağım aşk üzerine sözlerde, yazılarda ama arada bu düzenin çarkına da söveceğim, Bu arada sen rakımızı dolduracaksın. başka yolu yok mudur dersen yoktur sevgili, yeryüzünde her çocuğun dudağında bir parça gülücük açana kadar başka yolu yoktur...

Şimdi son yudumu bana bırak, hak ettim sanırım...

Yüksel ŞEKER

16 Mayıs 2016 Pazartesi

ŞEKER ADAMCA

Sizi bilmem ama kazanlarda kaynatılmış su ile leğenlerde yıkanmış çocuklardık bizler. Donduğumuz su ile haşlandığımız suyun yanı sıra kafamıza sürdüğümüz sabunun gözlerimize kaçması ile öğrendik ağlamayı. Annelerimizin bizi yıkarken arada bir kafamıza indirdikleri maşrapalar ile açıldı ufkumuz. Detarjan kokulu havlular ile sobanın yanına gelene kadar tir tir titreyip soba da yanan kömürün verdiği ısıda da kurulanırken, gözümüz televizyondaki komiser Kolombo'nun partal eski püskü elbiselerindeydi.

Arkadaşlarımızla top oynarken toplarını komşunun bahçesine kaçırmış çocuklardık bizler. Azarlanmayı göze alarak, kapıları çalmayı taaa o zamanlarda öğrendik. Aşk uğruna rezil olacağımızı bile bile yürek kapılarını çalan da bizdik; ’’sevdam yüreğinize kaçtı da...’’. ne de rezil bir durumdu bu komşunun bahçesine kaçan toplar; Duvardan tırmanıp topu almaya kalksak, yakalanma ihtimalimiz vardı. Topu almadan eve dönsek, yiyeceğimiz paparanın ve dayağın haddi hesabı yoktu. Cesaretimizi toplayıp kapıyı çalsak bir ton fırça yiyen. top uğruna yerin dibine giren de, uçurtmalarını göklere salan da bizlerdik. Şimdi sözüm ona büyüdük ya, göğün bulutunu da, yerin dibini de en iyi bizler tarif ederiz.

En güzel en renkli yıllarımızı simsiyah okul önlükleriyle örten çocuklardık bizler. kendi başımıza bir şeyler söyleyemezdik. okul bahçelerinde toplanıp, andımız’ı ve İstiklal marşı’nı tekrar ettik, dersleri anlamak yerine ezberledik. Öğretmenlerimizin çoğunu sevecektik sevmesine de , korkmasaydık eğer. Cetveller ölçüm aleti olmaktan daha çok ceza aracıydı bizim için. Saç uzatmak mı o ne olanaksız yasak,kazara uzamasın saçlar biraz.hava alanı yolu anında açılırdı kafamızda. Bayansak oje sürmek yasaktı mesela , Nazım yasak, gorki yasak. Okulu kırmalar, bütünlemeye kalmalar, sorumlu geçmeler...bizler şimdi iki kelimeyi bir araya getirmekte zorlanıyorsak, işte bu ezberlenmiş siyah zamanların eseridir. İnsanın düşleri hiç hazır ol da bekler mi? Bizim düşlerin önü bile hep ilikliydi. tahtaya konuşanlar yazılırdı, konuşmak suçtu. konuşmuyorsak anlayın...

Ha birde ’’elalem’’ denilen birileri vardı annelerimizin dillerinde ve onların çocuklarından örnek alması gereken çocuklardık bizler. artık onlar kimlerdiyse, hep bizden iyilerdi, başarılıydılar, akıllılardı, çalışkanlardı, yemeklerini hep bitirirlerdi. en temiz onlardı. en efendi ve en hanım hanımcık onlardı. Erkenden yatağa giderlerdi, günde en az üç kere dişlerini fırçalardı bunlar, Yeni ayakkabılarıyla top oynamazlardı, otururlarken eteklerini bacaklarının altına iterlerdi, misafirliğe gittiklerinde yatak odalarına dalmazlardı, bir şey istediklerinde ’’rica edebilir miyim efendim.’’ derlerdi, annelerini babalarını üzmezlerdi.

işte biz böyle mahallelerin ’’kötü çocukları’’ olarak büyüdük ve şimdi o ’’elalem’’in dünyasında ’’aykırılar’’ olarak hayatımıza devam ediyoruz.

Yani anlayacağınız kimsenin iplemediği çocuklardık bizler. Şimdi birileri ’’iplesin’’ diye aha böyle face deki duvar’larla konuşuyoruz. beğenilmek, övülmek, takdir görmek, yorumlanmak istiyoruz. hele birde arada dürtenimiz de olursa var yaa ! değmeyin keyfimize.

Yüksel ŞEKER


6 Mayıs 2016 Cuma

ŞEKER ADAMCA ŞİİRLER


Ev yapımı bir aşk benim aradığım
hünerli parmakları
ve
hünerli yüreği olan bir kadın olmalı
ev yapımı bir aşk benim aradığım
zile basmadan bana kapıyı açan
kapıdan girdiğimde
terliklerimi ayağıma uzatan
çok yorgunsam orta şekerli kahvem
hastaysam limonlu ıhlamur'um
üzgünsem dizleri hazır olan...
ev yapımı bir aşk benim aradığım
balkonunda gül manolya mimoza büyüten
saçı şampuan kokulu
teninde İzmir sabahı yumuşaklığı
dudaklarında ismim bir başka güzel duran
dokunsa bana
şiir yazdıran
öpse beni
dünyayı
insanı
sevdiren
ev yapımı bir aşk benim aradığım
soframızda salatayı eksiltmeyen
kuru fasulye pişiren,börekler yapan
kulağıma usulca türküler söyleyen
uykudayken ben
her gece beni seyreden
o uykudayken
benim seyredebileceğim
omzunda çiçekler açan
gidiyorsam benimle giden
kalıyorsam benden önce kalan
ev yapımı bir aşk benim aradığım
evdeysem
masamdaysa bir kadeh rakım
bir kadeh de kendine doldurup
karşımda oturan,
gerektiğinde saki'liğimizi yapan
sevişirken tokasını yastığımız da unutan
uyanırken göğsümden öpen
ev yapımı bir aşk benim aradığım
beni kahveye kağıt oynamaya değil
bir elimde ev azığım
bir elimde çiçeğim
evime koşarak gelmeme sebep olacak
ev yapımı bir aşk benim aradığım...

Yüksel ŞEKER



5 Mayıs 2016 Perşembe

ŞEKER ADAMCA ŞİİRLER

Bizde böyledir agam
sevgiliyi hesapsız
tanrıyı kitapsız severiz
bizim için aşk
''alışveriş'' değil
''ölümüne seviş''tir.
işine gelmeyene
güle güle deyiştir...

Yüksel ŞEKER 
http://sekeradamca.blogspot.com.tr/



26 Nisan 2016 Salı

ŞEKER ADAMCA

''Beğenmezse bozulmayalım arkadaşlar'' diyerek tüm harflerim titreye titreye ya yana geldiler senin için ...
'' SENİ SEVİYORUM''dediler...
                                                                                                                                          Yüksel ŞEKER


23 Nisan 2016 Cumartesi

ADI AŞK BÖLÜM 6 PART 3

         Büyük baba çok yorulmuştu. gençlik dönemini anlatırken anlattığı her anı tekrar yaşıyor ve hep o son geceye dönüyordu. Yatağına zor attı kedini. Salondakiler büyük babanın gitmesini sessizce seyretmişlerdi. Hepsi şaşkındılar duydukları çok özel şeylerdi. Buna en çok Melis sevinmişti. artık gayri meşru bir çocuk olmadığını biliyordu. Anne ve babası resmi olarak evlenmişlerdi.öyleyse ne olmuştu da ayrılmışlardı. Hayatında birbirini bu kadar  seven kimseyi duymamış görmemişti. Annesini ölüme götüren sonu merak ediyordu.
         Anıl '' Yatalım mı baya geç oldu. Yarın okul var''
         Sıla '' benim oğluşum uyumuş bile''
         '' Hay Allah ben yatırayım bari yerine hanım''
         Nurettin Bey '' Hadi kızlar sizde yatın artık sabah okula beraber gideceğiz uykusuz kalmayın. Hatun bizde yatalım artık''
         '' Sen yat tatlım ben biraz daha oturacağım. Sonra gelirim yanına''
         Sıla '' Aşkım sende oğlanı yatır bende birazdan gelirim yanına''
         '' Tamam tatlım''Melis Ve Sıla dışındaki herkes yataklarına çekilmişti. Ortalık sessizliğe dönünce Melis göz  yaşlarını serbest bıraktı. Sessizce ağlıyordu. Sıla Melisin ağladığını görmüş. Mutfağa gidip buz dolabından iki bardak cola doldurup gelmiş Melisin önündeki sehpaya birini bırakmıştı. Melis'in yanına oturdu .Elindeki kolayı da bir yere bıraktıktan sonra kolunu uzatıp Melis'i kendine doğru çekti. Melis başını Sılanın omuzuna gömüp ağlamasına sesli olarak devam ediyordu.
         Sıla '' Ağla hayatım ağla Ben yanındayım istersen sabaha kadar ağla rahatlayıncaya kadar ağla''
 Melis'in ağlama sesine diğerleri de yataklarından kalkıp yanlarına gelmek isteseler de Sıla bir el işareti ile hepsini hem sessiz olmalarını hemde onları yalnız bırakmalarını isteyen hareket yaparak geri gönderdi. Melis hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Sıla sessizce duruyor Melisin başını okşuyordu. Melisin  hıçkırıkları azalmıştı şimdi sadece ''Neden'' diyordu ''Neden'' Bir süre dağa ağladıktan sonra başını Sılanın ömuzundan kaldırdı. Gözlerinden yaşlar hala sicim gibi akıyordu. Slaya sevgi dolu gözlerle baktı
           ''  Özür dilerim Sıla''
           '' Niçin hayatım. Niçin özür diliyorsun''
           '' Ağladığım için ve teşekkürde ediyorum beni yalnız bırakmadığın için''
           '' Elbete yanında olacağım biz büyük ve güzel bir aileyiz''
           '' Öyleyiz değil mi Sıla''
           '' Evet hayatım öyleyiz''
           '' Annemi özlüyorum''
           '' Gayet normal bu Melis. Onu tanıma şansın hiç olmadı''
           '' Annemden babamdan yoksun büyüdüm Sıla tüm yaşamım boyunca hep eksikliklerini yaşadım.Herkesin anne babası yanında olduğu anlarda ben ya anne annemle idim yada yalnız. Hep imrenerek baktım onlara. Hep bir yanım ezik kaldı. İhtiyacım olduğunda sarılacağım ne annem nede babam yanımdaydı. Anne baba sevgisi nasıldır hiç bilmedim. Oysa benim bir babam varmış bana yalan söylenmese ben babamdan ayrı büyür müydüm. Ona sarılmaz mıydım. Ve dedem de nenem de babamın sağ olduğunu biliyorlardı. Neden ben böyle yoksun büyüttüler. Neden bu kötülüğü bize yaptılar. Benim de babam ile büyümek hakkım değil miydi.''
           '' Elbette hakkındı. Sana ve babamıza yapılan büyük haksızlıktı. Nasıl bu kadar katı kalpli olabildiler anlayabilmem olanaksız . Cevher baba benim belki öz babam değil ama inan Melis kendi öz babamdan çok seviyorum onu ve bunları hiç hak etmediğini düşünüyorum''
           '' Babam sevgili babam ne çok sevmiş annemi. Ya annem onsuz yaşamayı bile düşünmemiş ve beni bile bırakmayı göze almış. İşte bundan kızıyordum ona beni erkenden sevgisinden yoksun bıraktığı için kızıyordum''
            '' Hayatım ben annenin seni yalnız bırakmamak için çok çaba sarf ettiğine inanıyorum. Mutlaka  başka bir nedeni vardı. Ya çok hastalandı yada başka bir şeyler oldu ama her ne olduysa olsun o senin için son nefesine kadar savaştı''
            '' Şimdi bende ona inanıyorum Sıla canı yürekten inanıyorum. Keşke onu birazcık olsa tanıyabilseydim. Ne kadar özel bir kadınmış''
            '' Kesinlikle tatlım kesinlikle öyleymiş''
            '' Keşke bir kez olsun sarılabilseydim ona''
            '' Kızın var hayatım ona çok benziyormuş. Belki annene sarılmak gibi olmayabilir ama kızın için anneye sarılmak gibi olacak''
            '' Pınar benim her şeyim Sıla. Kızım anam, ablam, kardeşim, arkadaşım. Şimdi birde sen ve kardeşlerim eklendiniz buna. Bir şey soracağım Simay o nasıl biri sen gördün mü Simay'ı''
            '' Evet Melis gördüm görmem mi. Çok çok güzel bir kız uzun boyludur Simay sap sarı saçları vardır. Hemen kanın kaynar ona sıcaktır sevgi doludur.Üstelik konuşkandır.girdiği her yere çok kolay uyum sağlar.
           '' Ne yapıyor Amerika da''
           '' Sosyal bir ağ olan facebookta mühendislik yapıyor bildiğim kadarıyla''
           '' İyi tamam da madem bilgisayar ortamında oluşan bir suçtan dolayı bizlerin başı belada neden ondan yardım istenmedi''
           '' Babam bizi bile bulaştırmadan çözmek derdindeydi. Mümkün olan en az hasarla kapatacağını umuyordu herhalde''
           '' Belki de Sıla ama durum gittikçe daha zorlaşıyor. Bence ondan yardım almamız şart gibime geliyor. Yarın sabah baba ile konuşalım bunu''
           '' Olur konuşalım. Büyük baba kabul etmeyecektir onun da başı belaya girmesin diye ama bize çok faydası olacağı da kesin''
           ''Kahve yapayım mı. Yatalım mı''
           '' Canın kahve mi istedi Melis'ciğim''
           '' Aslında evet ama uykumuzu da kaçırmasın''
           '' Aman boş ver kaçırırsa kaçırsın. Ben hazırlıyorum orta şeker mi''
           '' Evet ama dur bende geleyim hem kahvelerimizi yapar hemde sohbete devam ederiz''
           '' İyi hadi kalk o zaman''
          Sabah saat 06.30 da büyük baba uyanmış Zülali çağırmış ama yanına kızı Melis gelmişti.Büyük babanın sabah konserinden sonra kahvaltılar yapılmış. Nurettin Bey kızları okula bırakmak için evden ayrılmışlardı. Anıl da oğulcanın okulu için MEV. Avni Akyol Özel okuluna gitmişti. Melis ve Sıla büyük baba ile evde salonda oturmuş konuşuyorlardı. Sıla Simay konusunu açtı.
          '' Baba Simay'a da haber versek mi ne dersin''
          '' Ne haberi kızım''
          '' İçinde bulunduğumuz durumu baba''
          '' Kızım birde onun başını belaya sokacağız bence gerek yok''
          Melis '' Baba Simay şu anda dünyanın en büyük sosyal ağlardan birinde çalışıyormuş. Bize çok yardımı olabilir nede olsa buradaki hiç birimiz onun kadar bilgi sahibi değilizdir İnternet konusunda''
         '' Güzel kızım evet öylede bize nasıl yardımcı olabilir ki Amerika'dan.''
         '' Bilmiyorum ama konuşmakta yarar olduğunu düşünüyorum''
         '' Sıla sendemi öyle düşünüyorsun kızım.''
         '' Evet baba dün gece enine boyuna tartıştık bu konuyu dün gece Melis ile birlikte''
         '' Peki konuşalım bakalım.Ama boşu boşuna telaşlandıracağız onuda. Şuanda saat 7.30.değil mi orada yanılmıyorsam saat 00.30 olması lazım dur bir deneyelim bakalım belki uyumamıştır''
         Büyük baba cep telefonunu çıkardı. Numaraları çevirmeye başladı. Bir kaç çalmadan sonra karşıdan telefon açıldı.
         '' Baba''
         '' Kızım prensesim''
         '' Baba iyisin değil mi bir sorun bir yaramazlık yok değil mi?''
         '' Prensesim iyiyim bir tanem  Uyandırmadım değil mi seni''
         '' Sen babamsın uyandırsan ne olur ki babacığım. Sizi o kadar çok özledim ki sesinizi duymak için değil uyanmak günlerce uyumamayı bile tercih ederim''
         '' Tatlım benim bende buradaki hepimiz de seni çok özledik. Abin de burada yengenle beraber birde birde''
         '' Bir de ne baba bir de ne''
         '' Prensesim bu telefonda söylenecek bir şey değil. Sen yazın geldiğinde söyleyecektik sana ama''
         '' Baba lütfen söyler misin. Ne olabilir ki telefonda konuşamayacağımız şey.''
         '' Kızım birde birde ''
         '' Hadi baba söyle gitsin.Hazırım ben duymaya''
         '' Peki kızım madem hazırsın. Söyleyeyim o zaman. Birde ablan burada''
         '' Ablam mı?  Ne ablası ne diyorsun sen baba''
         '' Evet kızım bir ablan var.''
         '' Baba saçmalama lütfen''
         '' Saçmalamıyorum kızım Bizde yeni bulduk birbirimizi.''
         '' Baba sen ciddisin. Bunu söylemek için mi aradın beni. Gerçekten telefonda konuşulacak konu değilmiş. Nereden çıktı bu abla şimdi''
         '' Hayır kızım onun için aramadım ama konuyu anlatabilmek için bunu da söylemem gerektiğini düşündüğüm için söyledim''
          '' Peki baba  anladığım kadarıyla daha büyük bir sorun var ki bunu bana yaz'ı beklemeden söyledin''
          '' Evet kızım haklısın var''
          '' Peki abla konusunu sonra ele alırız o zaman. Şimdi asıl konuya geçelim babacığım. ve senin asla yanlış bir şeyler yapmayacağını bildiğim için asıl konuya geç diyorum''
          '' Teşekkür ederim prensesim. Bak konu şu.....''
          Büyük baba konuyu mümkün olduğu kadar atlamadan kızı na aktardı. Simay babasının konuşmasını  hiç soru sormadan dinledi. Büyük baba ''İşte durumumuz bu kızım''diyerek konuşmasını sonlandırdı.
          '' Babacığım bana hemen topladığınız ilgileri gönderin ben buradan inceleyeyim bir bu konuda uzman arkadaşlarım var hemde FBI dada baya yetkileri var.Sonra gerekirse hemen bende izin alır oraya gelirim''
          ''Tamam kızım göndertirim hemen''
          '' Baba şimdi ablamı verir misin telefona''
          '' Ablanı mı?''
          '' Evet baba ablamı''
          Büyük baba kızı Melis'e baktı. '' Seni istiyor kızım konuşacak mısın?''
          Melis çekine çekine babasının elindeki telefona uzandı.
         ''Alo''
         Karşı tarafta bir sessizlik oldu. O sessizlikte Melis'i korkutmaya yetti de arttı bile. Olabilecek en kötü senaryoya hazırlıyordu kendini. Ne tepki vermesini kafasında ölçüp duruyordu. Onu tüm bu korkulardan uyandıran Simay'ın telefondaki sesi oldu.
         '' Abla''
        Melis hem şaşırmış hemde acayip şekilde rahatlamıştı. Üzerindeki o korkunç baskı ve yük birden bire üstünden kalkmış hafiflemişti. Gözleri dolmuş dokunsalar ağlayacak gibiydi. Oysa karşısındaki ses gayet sakin ve netti. Nasıl bir soğukkanlılıktı bu. Anlayamamıştı. Sesinin titremesine engel olmaya çalışarak yanıt verdi telefona.
         '' Ablam''
         '' Abla bir gün bu sözü söyleyeceğimi söyleseler hayatta inanmazdım''
         '' Bende  bir gün kız kardeşin ile telefonda konuşacağımı söyleselerdi bende inanmazdım''
         '' Demek ki oluyormuş ve  bunu söylemek çok güzelmiş''
         '' Evet aynı şeyler benim içinde geçerli kardeşim. Benim içinde öyle''
         '' Ablam sesinden senin ne kadar tedirgin ve şaşkın olduğunu anlıyorum. Bu kadar çabuk kabul olduğuna inanamıyorsun belli ki. Bak ablacığım ben babamın asla yanlış bir şeyler yapmayacağına aşırı şekilde inanıyor ve babama bu konuda çok güveniyorum. Çünkü onu çok iyi tanıyorum. Onun hep hüzünlü bir yüzü vardı. Bunun neden olduğunu hala bilmiyorum ama sanırım şimdi o yüzün geçmişte yaşadığı ve yarım kalan bir şeyden kaynaklandığını ve o yarım şeyin tamamlandığına inanıyorum''
        '' Evet kardeşim haklısın. Ben babamızın ilk evliliğinden olan ama ikimizinde birbirinden bu zamana kadar haberdar olmadan yaşadığı kızıyım''
        '' İlk evliliğinden mi''
        '' Evet bizde dün öğrendik bunu''
        '' Şimdi bende merak ettim bu hikayeyi''
        '' Hepsini konuşuruz kardeşim hepsini''
        '' Abim nasıl karşıladı seni''
        '' Aynı sen gibi kardeşim ve inan bende şimdi çok çok daha mutluyum.şimdi kocaman bir aile olduk. Daha bir kaç güne kadar bir tek Bahar teyzem var sanıyordum. Şimdi çok güzel bir ailenin parçasıyım''
        '' Ve ablacığım çok daha güzel günler yaşayacağız. Şimdi şu meseleyi bir çözelim bakalım önce''
        '' Haklısın kardeşim buna bende inanıyorum. Ve hep beraber olursak bu sorunuda çözeceğimize inanıyorum''
        '' Abla o belgeler bana saat kaç olursa olsun hemen ulaştırın. Olur mu. Şimdi bana müsade ablacığım burada gece ben biraz dinleneyim''
        '' Tamam kardeşim Allah rahatlık versin sana''
        '' Sizlere de iyi günler diliyorum. Oradaki herkesi çok sevdiğimi söyler misin''
        '' Elbete kardeşim seve seve üstelik birde senin için öpebilirim de''
        '' Harika olur ablacığım. Hadi görüşürüz''
        '' Görüşürüz tatlım yaz aylarını iple çekeceğim''
        '' Belki o kadar beklemen gerekmeyebilir ablacığım''
        '' Nasip kardeşim nasip Allah'a emanetsin''
        '' Sizde ablam''
        Melis ağzı kulaklarında telefonu kapattı. Önce babasına sonra Sıla'ya sımsıkı sarılıp öptü. Babasına dönüp
        '' Babacığım Simay saat kaç olursa olsun belgeleri bekliyor''
        '' Tamam kızım Mehmet amcanı bir arayayım bakalım.''
        Büyük baba telefonunu çıkardı Kambur'un numaralarını tuşlamaya başladı. Çok geçmeden karşısındaki telefon açıldı.
        '' Cevher biraz sonra görüşelim olur mu acil bir şey yoksa''
        '' Mehmet bir şey söyleyeyim sonra kapatayım''
        '' Birazdan yanına geleceğim o zaman söylersin tamam mı''
        '' Ama Amerika''
        Kambur sözünü tamamlamasına izin vermeden.
       '' Cevher'cim çok yoğunum ve yorgunum ne olur sana gelince söyle bana söyleyeceğini''
       Büyük baba Kambur'un ısrarları karşısında şaşkına dönmüş ama çaresiz
       '' Peki tamam'' diyebilmişti.
       Kambur '' Bir iki saat sonra görüşürüz'' deyip telefonunu kapatmıştı. Büyük baba şaşkın kızlarının yüzlerine bakarak
        '' Bana söyletme di yahu. Oysa gelirken evrakları getirmesin söyleyecektim. Zaman kazanırdık''
        Sıla '' Vardır herhalde Mehmet Amcanın da bir bildiği baba ''
        '' Sesi soğuk ve ilgisiz gibiydi. Hayır olsun bakalım bir kaç saate kalmaz belli olur''
        Melis '' Haklısın babacığım bekleyip görürüz. O zamana kadar bizde şu evin işlerini yapalım baba''
        '' Ha bana ya çık bir gez yada bir köşeye çekil diyorsunuz yani''
        Melis gülümseyerek '' Anlayışlı abam benim''
        '' Tamam bende bir yukarı çıkayım hem oradaki duruma bir bakarım hemde vakit geçirmiş olurum. İşiniz bittimi seslenirsiniz bana''
        Sıla '' Tamam baba''
        Büyük baba üstüne bir şeyler giyip evden çıktı. Melis ve Sıla ise hemen iş bölümü yapıp ortalığı derleyip toplamaya başladılar. bir iki saat sonra tam işleri bitmek üzereydi ki kapının zili çalındı.
        Sıla '' Babamdır herhalde, tabi sıkıldı yukarıda seslenmemizi bekleyemedi'' dierek kapıya doğru yöneldi. Kapıya yanaşınca
         '' Kim o'' diye seslendi
         Kapıda ki '' Aç kızım benim Mehmet amcan''
         Sıla Melis'in yüzüne baktı ne yapayım gibi dercesine iki kolunu yanlara açarak bir hareket de yaptı. Melis başını onaylar gibi sağa doğru yatırarak yavaş sesle'' aç aç'' dedi. Sıla kapıyı açtı. Kambur elini dudaklarına götürerek sus işareti yaparak iki kişi ile beraber içeri girdiler. Sıla da Melis de şaşkın şaşkın birbirlerine bakıyorlardı. İkisi de konuşmaya cesaret edemiyorlardı. Kambur cebinden bir kağıt kalem çıkardı kağıda bir şeyler yazdı Melise uzattı Melis kağıdı eline aldı yazılanı okudu kağıtta Cevher nerede yazıyordu. Melis bunu konuşmadan yapmasına bir anlam verememişti ama eliyle yukarı işaret ederek üst katta demişti. Kambur başıyla tamam dercesine onay verdikten sonra. İçerideki adamlarına bakışlarını yöneltti.
          İçeri giren adamlar ellerindeki cihazlar ile evi didik didik ettiler. Yarım saat sonra kamburun yanına yaklaşıp. ''Temiz komserim'' dediler Onlar temiz deyince Kamburda konuşmaya başladı                    ''Biriniz yukarıdan babanızı da çağırsın ve cep telefonlarınızı da çıkarıp arkadaşlara verin bakalım''  dedi. Kızlar ne olduğunu anlamamış olmanın şaşkınlığına rağmen Kamburun dediğini yaptılar telefonlarını gelen adamlara verdiler. Sıla da yukarı çıkıp babasına Mehmet amcanın geldiğini haber verdi. Az sonra ikisi de aşağıda Kamburun yanındaydılar. Kambur Cevher ile selamlaşma faslından sonra
          ''Cep telefonunu arkadaşlara ver sende Cevher''
          '' Hayırdır Mehmet neler oluyor''
          '' Sen ver telefonunu anlatacağım'' Sonra elini cebine attı bir flaş bellek çıkardı
          '' Al bunlarda istediklerin'' dedi   Büyük baba iyice şaşırmıştı.kendisine uzatılan flaş belleği alırken. Kambur konuşmasına devam etti
          '' Ali''
          '' Efendim komiserim''
          '' Kızlara da nasıl yaptığınızı iyice anlatın da akşam sizi çağırmak zorunda kalmayayım''
          '' Deneyeyim ama siz gerekirse gene de çağırmaktan çekinmeyin olur mu?''
          '' Sağ ol evlat.Kızlar biz sizden daha yaşlıyız teknolojiden fazla anlamayız siz bakın bakalım Ali'nin yaptığını yapabilecek misiniz''
          Kızlar hala ne olduğunu anlayamamış olmanın şaşkınlığına rağmen Polis olduklarını anladıkları Ali'nin yanına gidip izlemeye başladılar.
          Ali önce telefonların kapaklarını ayırdı şimdi telefonlar çıplak kalmış gibiydi. Elinde küçük bir şarzlı matkapla cep telefonun daha içlerine girmesini engelleyen vidaları sökmeye başladılar. Melis ve Sıla sanki bir ameliyat masasında hemşirelik yapıyorlarmış gibi hissetmeye başlamışlardı kendilerini vidalar çıkınca telefonun bütün mekanizmaları bağırsakları ile beraber ortaya çıkmış Ali her yaptığı işlemi tane tane anlatarak yapmaya devam ediyordu. Ali cihazın belleğine giden kabloları da çıkardı elleri bir cerrah elleri gibi hızlı ama ne yaptığını bilen bir eda ile yapıyordu. Kabloları söküp çipi eline aldı çipin üstüne küçük bir cihaz takarak tekrar montaj yapmaya telefonu toparlamaya başladı. Kısa süre sonra telefonu Kambura uzatıp
          '' Bu tamamdır komiserim''
          Sonra diğer iki telefona da anı işlemleri yaptı.Yarım saat içinde telefonlar tamamen hazırdı. Kambur kızlara dönüp
          '' Evet bayanlar söyleyin bakalım Ali'nin yaptıklarını yapabilir misiniz''
          Kızlar ikisi de başlarını hayır anlamında sallayarak '' Kesinlikle yapamayız'' dediler Kambur Ali ye dönüp
          '' Ali mecburen akşam gelmek zorunda kalacaksın''
          '' Sorun değil komiserim seve seve kaç telefon daha var yapılacak''
          Kambur elini çenesine götürüp düşünmeye başladı yüzünün aldığı ifadeden içinden sayım yaptığı besbelli idi . Sonra sesli düşünmeye başladı.
         '' Büyük babalar iki kaldı damatlar iki asıl iki yedek dört daha bir yakışıklı oğlan ne yaptı''
         Ali yanıtladı '' Yedi komiserim''
         ''Yani''
         '' Tamam o zaman komiserim ben Talat'ı da alıp geleyim iki kişi daha çabuk bitiririz''
         '' Tamam Ali öyle yaparsınız. Teşekkür ederim''
         '' Estağfurullah amirim işimizi yaptık'' Sonra arkadaşına seslendi
         '' Cemil hadi biz gidelim''
         Sıla şaşkınlığını üzerinden atamamış olmasına rağmen
         '' Şey hiç değilse bir kahve falan içseydiniz?''
         Ali Cemilin yüzüne baktı ne yapalım dercesine sonra Sıla'ya döndü
         '' Teşekkürler bir daha kine içeriz biz izninizi isteyelim büroya dönmemiz lazım''
         Büyük baba '' Kusurumuza bakmayın hazırlıksız yakalandık akşama yemeğe buyurun o zaman nasıl olsa gelmeyecek misiniz. Üçünüzü de ağırlamaktan onur duyarız''
         Ali ile Cemil birbirlerine baktıktan sonra
         '' Zahmet vermeyelim sizlere''
         Melis '' Ah şu Türk insanlığı sen ne kadar özel bir şeysin''  dedikten sonra devam etti '' Sizleri soframızda ağırlamak bize şeref verir gurur verir güzel insanlar'' dedi ve ekledi'' Akşam yedide bekliyoruz sizleri Talat arkadaşınız ile birlikte''
        Ali '' Peki sizleri kırmayalım. Çok teşekkür ederiz akşam görüşmek dileğiyle''
        Büyük baba '' O nasıl söz oğlum asıl biz teşekkür ederiz emeklerinize''
        Ali ve Cemil geldikleri gibi sessizce çıkıp gittiler.Büyük baba onlar gittikten sonra Kambura dönerek.
         '' Evet Mehmet seni dinliyoruz nedir bu olan biten ve bu bellek midir nedir ne var bunun içinde?''
         '' Anlatayım o bellekte telefonda benden istemeye çalıştığın belgelerin kopyaları var. telefonlarınıza dinlenmeyi engelleyen bir çip taktım evin içinde de bir dinleme cihazı falan varmı diye kontrol ettirdim''
        Büyük baba '' Dinleniyor muyuz yani''
        '' Maalesef evet hepiniz dinleniyorsunuz''
        '' Hepimiz mi?''
        '' Evet Cevher hepimiz yani bizlerde dahil''
        Büyük baba telaşla '' Eyvah eyvah eyvah bak şu akılsızlığımıza kızımı aradım olan biteni anlattım ona. Eğer dinleniyorsak kızımında başını belaya soktum demek.''
       '' Ne yaptın ne yaptın?''
       '' Amerikadaki kızımı da aradım ve şimdi onunda başı belada''
       '' Belgelerden falan bahsetmedin değil mi?''
       '' Ettim belgeleri isteyende oydu''
       '' Ah be Cevher biraz daha bekleseydin ya''
       Sıla '' Mehmet amca babama kızma biz arattırdık babama suç bizim kızılacak bir şey varsa bize kızın. Ne yapacağız şimdi. Bizi dinliyorlarsa her şeyi duydular demektir''
       Kambur '' Tamam tamam olan oldu artık şimdi telefonlarınızdan diğerlerini arayın ama unutmayın sizinkiler engellenmiş olsa bile onların ki hala dinleniyor ne yapın edin bu akşama kadar telefon görüşmesi yapmalarını engelleyin. Cevher sende kzını tekrar ara ve onu uyar umarım henüz dinlemeye başlamamışlardır onu da''
       '' Amerika da o ama''
       '' Öyle ondan baya uzun zaman alır onu dinlemek NSA ya başvurmaları gerekir ki onuda dinleyebilsinler''
       '' NSA mı o ne ki''
       '' Oda anlayabileceğin dilden anlatayım bir çeşit güvenlik birimi. İstedikleri kişileri dinleyebilen bir güvenlik birimi''
      '' Tele kulak yani''
      '' Evet öyle de denilebilir. Hadi sen kızını ara uyar bende diğer arkadaşları arayayım''
      Melis '' Diğer arkadaşlar mı?''
     '' Evet kızım çocukları ve sizleri korumak için görevlendirdiğim diğer arkadaşlarım''
     '' Anladım''
     Herkes telefonlara sarılmıştı ilk ulaşan Sıla oldu Anıl'a
     '' Hayatım naber ne yaptın oğlanın okul işini''
     '' Hallediyoruz şu anda aşkım''
     '' Anlamadım hayatım çok cızırtılı geliyor sesin normal bir telefondan ararmısın beni lütfen''
     '' Duymuyor musun beni''
     Sıla duymuyormuş gibi yaparak
     '' Alo alo hayatım sesin gelmiyor eğer benim sesim sana geliyorsa sen beni normal bir telefondan ara lütfen'' dedi ve kapattı.
     Az sonra Melis te ulaşmış kocası Nurettin ile konuşmaya başlamıştı. Sistem aynıydı tek farkla kızları da  yanında tutmasını istemişti.
     En son büyük baba kızı Simay'a  ulaşmıştı.
     Simay'' Baba hayrıdır. gecenin bu saatinde''
     ''Kusura bakma kızım ya saati unuttum gitti ama sana söylemem gereken önemli bir şeyler var''
    '' Tamam söyle baba''
     '' Ama senin beni normal telefondan araman lazım''
     '' Anladım baba ama gerek yok bu hat güvenli''
     '' Nasıl yani''
     '' Şöyle babacığım kimse benim telefonumu dinleyemez karşı taraf dinleniyor olsa bile dinleyemez''
     '' Yani sen diyorsun ki bir iki saat önce yaptığımız konuşmayı kimse dinleyemedi mi?''
     '' Aynen öyle babacığım. Biz facebook yöneticilerinden olduğumuz için firmamız sırların başka bir kii yada kurumun eline geçmemesi için telefonlarınıza güvenlik kiteri koyarlar ve kim ararsa arasın kit devreye girer ve dinlenmeyi engeller''
     '' Oh çok şükür bak bu güzel haber o zaman''
     '' Babacığım evrakları göndereceksen benim facebook hesabımdan gönderebilirsiniz orası da güvenli ''
     '' Tamam kızım sağol kusura bakma uyutmadık bu gece de seni''
     '' Babam varsın uyutmayan sen olasın''
     '' Tamam kızım selam söyle herkese ve çok özlediğimi ilet lütfen''
     '' Elbette baba bizde seni çok özledik''
     '' Hemen gönderiyorum kızım belgeleri. Hazır sabah uyanınca bakarsın''
     '' Tamam babacığım hadi size iyi günler''
     '' Sana da tatlı uykular prensesim''
     Herkes büyük babaya bakıyordu. Büyük baba çok rahatlamıştı.
     '' Onunla olan konuşmalar başka biri tarafından dinlenemezmiş. evrakları da facebook hesabından atmamızı istedi oradaki hesabı da güvenli imiş''
     Sıla '' Tamam baba ben o kısmı hallederim hele şu bizimkilerde bir arasın'' İlk arayan gene Anıl olmuştu. Sıla kısaca olan biteni anlattı telefon konuşmalarına dikkat etmesini söyledi. ''Oğlumuzu da uyar lütfen'' deyip kapattı.
     Az sonra Melisin telefonu çaldı arayan Nurettin Bey idi kısaca durum ona da anlatıldı ve hepsini uyarması istendi. Kamburda telefon görüşmelerini yapmış böylece uyarılması gereken her kes uyarılmıştı. Şimdi gönül rahatlığı ile Simay'a  evrakları gönderebilir kahvelerini de içebilirlerdi. Melis mutfağa kahveleri yapmaya Sıla ise bilgisayarın başına geçmiş Simay'a mesaj yolu ile bellekteki belgeleri ve bilgileri atıyordu.