26 Nisan 2016 Salı

ŞEKER ADAMCA

''Beğenmezse bozulmayalım arkadaşlar'' diyerek tüm harflerim titreye titreye ya yana geldiler senin için ...
'' SENİ SEVİYORUM''dediler...
                                                                                                                                          Yüksel ŞEKER


23 Nisan 2016 Cumartesi

ADI AŞK BÖLÜM 6 PART 3

         Büyük baba çok yorulmuştu. gençlik dönemini anlatırken anlattığı her anı tekrar yaşıyor ve hep o son geceye dönüyordu. Yatağına zor attı kedini. Salondakiler büyük babanın gitmesini sessizce seyretmişlerdi. Hepsi şaşkındılar duydukları çok özel şeylerdi. Buna en çok Melis sevinmişti. artık gayri meşru bir çocuk olmadığını biliyordu. Anne ve babası resmi olarak evlenmişlerdi.öyleyse ne olmuştu da ayrılmışlardı. Hayatında birbirini bu kadar  seven kimseyi duymamış görmemişti. Annesini ölüme götüren sonu merak ediyordu.
         Anıl '' Yatalım mı baya geç oldu. Yarın okul var''
         Sıla '' benim oğluşum uyumuş bile''
         '' Hay Allah ben yatırayım bari yerine hanım''
         Nurettin Bey '' Hadi kızlar sizde yatın artık sabah okula beraber gideceğiz uykusuz kalmayın. Hatun bizde yatalım artık''
         '' Sen yat tatlım ben biraz daha oturacağım. Sonra gelirim yanına''
         Sıla '' Aşkım sende oğlanı yatır bende birazdan gelirim yanına''
         '' Tamam tatlım''Melis Ve Sıla dışındaki herkes yataklarına çekilmişti. Ortalık sessizliğe dönünce Melis göz  yaşlarını serbest bıraktı. Sessizce ağlıyordu. Sıla Melisin ağladığını görmüş. Mutfağa gidip buz dolabından iki bardak cola doldurup gelmiş Melisin önündeki sehpaya birini bırakmıştı. Melis'in yanına oturdu .Elindeki kolayı da bir yere bıraktıktan sonra kolunu uzatıp Melis'i kendine doğru çekti. Melis başını Sılanın omuzuna gömüp ağlamasına sesli olarak devam ediyordu.
         Sıla '' Ağla hayatım ağla Ben yanındayım istersen sabaha kadar ağla rahatlayıncaya kadar ağla''
 Melis'in ağlama sesine diğerleri de yataklarından kalkıp yanlarına gelmek isteseler de Sıla bir el işareti ile hepsini hem sessiz olmalarını hemde onları yalnız bırakmalarını isteyen hareket yaparak geri gönderdi. Melis hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Sıla sessizce duruyor Melisin başını okşuyordu. Melisin  hıçkırıkları azalmıştı şimdi sadece ''Neden'' diyordu ''Neden'' Bir süre dağa ağladıktan sonra başını Sılanın ömuzundan kaldırdı. Gözlerinden yaşlar hala sicim gibi akıyordu. Slaya sevgi dolu gözlerle baktı
           ''  Özür dilerim Sıla''
           '' Niçin hayatım. Niçin özür diliyorsun''
           '' Ağladığım için ve teşekkürde ediyorum beni yalnız bırakmadığın için''
           '' Elbete yanında olacağım biz büyük ve güzel bir aileyiz''
           '' Öyleyiz değil mi Sıla''
           '' Evet hayatım öyleyiz''
           '' Annemi özlüyorum''
           '' Gayet normal bu Melis. Onu tanıma şansın hiç olmadı''
           '' Annemden babamdan yoksun büyüdüm Sıla tüm yaşamım boyunca hep eksikliklerini yaşadım.Herkesin anne babası yanında olduğu anlarda ben ya anne annemle idim yada yalnız. Hep imrenerek baktım onlara. Hep bir yanım ezik kaldı. İhtiyacım olduğunda sarılacağım ne annem nede babam yanımdaydı. Anne baba sevgisi nasıldır hiç bilmedim. Oysa benim bir babam varmış bana yalan söylenmese ben babamdan ayrı büyür müydüm. Ona sarılmaz mıydım. Ve dedem de nenem de babamın sağ olduğunu biliyorlardı. Neden ben böyle yoksun büyüttüler. Neden bu kötülüğü bize yaptılar. Benim de babam ile büyümek hakkım değil miydi.''
           '' Elbette hakkındı. Sana ve babamıza yapılan büyük haksızlıktı. Nasıl bu kadar katı kalpli olabildiler anlayabilmem olanaksız . Cevher baba benim belki öz babam değil ama inan Melis kendi öz babamdan çok seviyorum onu ve bunları hiç hak etmediğini düşünüyorum''
           '' Babam sevgili babam ne çok sevmiş annemi. Ya annem onsuz yaşamayı bile düşünmemiş ve beni bile bırakmayı göze almış. İşte bundan kızıyordum ona beni erkenden sevgisinden yoksun bıraktığı için kızıyordum''
            '' Hayatım ben annenin seni yalnız bırakmamak için çok çaba sarf ettiğine inanıyorum. Mutlaka  başka bir nedeni vardı. Ya çok hastalandı yada başka bir şeyler oldu ama her ne olduysa olsun o senin için son nefesine kadar savaştı''
            '' Şimdi bende ona inanıyorum Sıla canı yürekten inanıyorum. Keşke onu birazcık olsa tanıyabilseydim. Ne kadar özel bir kadınmış''
            '' Kesinlikle tatlım kesinlikle öyleymiş''
            '' Keşke bir kez olsun sarılabilseydim ona''
            '' Kızın var hayatım ona çok benziyormuş. Belki annene sarılmak gibi olmayabilir ama kızın için anneye sarılmak gibi olacak''
            '' Pınar benim her şeyim Sıla. Kızım anam, ablam, kardeşim, arkadaşım. Şimdi birde sen ve kardeşlerim eklendiniz buna. Bir şey soracağım Simay o nasıl biri sen gördün mü Simay'ı''
            '' Evet Melis gördüm görmem mi. Çok çok güzel bir kız uzun boyludur Simay sap sarı saçları vardır. Hemen kanın kaynar ona sıcaktır sevgi doludur.Üstelik konuşkandır.girdiği her yere çok kolay uyum sağlar.
           '' Ne yapıyor Amerika da''
           '' Sosyal bir ağ olan facebookta mühendislik yapıyor bildiğim kadarıyla''
           '' İyi tamam da madem bilgisayar ortamında oluşan bir suçtan dolayı bizlerin başı belada neden ondan yardım istenmedi''
           '' Babam bizi bile bulaştırmadan çözmek derdindeydi. Mümkün olan en az hasarla kapatacağını umuyordu herhalde''
           '' Belki de Sıla ama durum gittikçe daha zorlaşıyor. Bence ondan yardım almamız şart gibime geliyor. Yarın sabah baba ile konuşalım bunu''
           '' Olur konuşalım. Büyük baba kabul etmeyecektir onun da başı belaya girmesin diye ama bize çok faydası olacağı da kesin''
           ''Kahve yapayım mı. Yatalım mı''
           '' Canın kahve mi istedi Melis'ciğim''
           '' Aslında evet ama uykumuzu da kaçırmasın''
           '' Aman boş ver kaçırırsa kaçırsın. Ben hazırlıyorum orta şeker mi''
           '' Evet ama dur bende geleyim hem kahvelerimizi yapar hemde sohbete devam ederiz''
           '' İyi hadi kalk o zaman''
          Sabah saat 06.30 da büyük baba uyanmış Zülali çağırmış ama yanına kızı Melis gelmişti.Büyük babanın sabah konserinden sonra kahvaltılar yapılmış. Nurettin Bey kızları okula bırakmak için evden ayrılmışlardı. Anıl da oğulcanın okulu için MEV. Avni Akyol Özel okuluna gitmişti. Melis ve Sıla büyük baba ile evde salonda oturmuş konuşuyorlardı. Sıla Simay konusunu açtı.
          '' Baba Simay'a da haber versek mi ne dersin''
          '' Ne haberi kızım''
          '' İçinde bulunduğumuz durumu baba''
          '' Kızım birde onun başını belaya sokacağız bence gerek yok''
          Melis '' Baba Simay şu anda dünyanın en büyük sosyal ağlardan birinde çalışıyormuş. Bize çok yardımı olabilir nede olsa buradaki hiç birimiz onun kadar bilgi sahibi değilizdir İnternet konusunda''
         '' Güzel kızım evet öylede bize nasıl yardımcı olabilir ki Amerika'dan.''
         '' Bilmiyorum ama konuşmakta yarar olduğunu düşünüyorum''
         '' Sıla sendemi öyle düşünüyorsun kızım.''
         '' Evet baba dün gece enine boyuna tartıştık bu konuyu dün gece Melis ile birlikte''
         '' Peki konuşalım bakalım.Ama boşu boşuna telaşlandıracağız onuda. Şuanda saat 7.30.değil mi orada yanılmıyorsam saat 00.30 olması lazım dur bir deneyelim bakalım belki uyumamıştır''
         Büyük baba cep telefonunu çıkardı. Numaraları çevirmeye başladı. Bir kaç çalmadan sonra karşıdan telefon açıldı.
         '' Baba''
         '' Kızım prensesim''
         '' Baba iyisin değil mi bir sorun bir yaramazlık yok değil mi?''
         '' Prensesim iyiyim bir tanem  Uyandırmadım değil mi seni''
         '' Sen babamsın uyandırsan ne olur ki babacığım. Sizi o kadar çok özledim ki sesinizi duymak için değil uyanmak günlerce uyumamayı bile tercih ederim''
         '' Tatlım benim bende buradaki hepimiz de seni çok özledik. Abin de burada yengenle beraber birde birde''
         '' Bir de ne baba bir de ne''
         '' Prensesim bu telefonda söylenecek bir şey değil. Sen yazın geldiğinde söyleyecektik sana ama''
         '' Baba lütfen söyler misin. Ne olabilir ki telefonda konuşamayacağımız şey.''
         '' Kızım birde birde ''
         '' Hadi baba söyle gitsin.Hazırım ben duymaya''
         '' Peki kızım madem hazırsın. Söyleyeyim o zaman. Birde ablan burada''
         '' Ablam mı?  Ne ablası ne diyorsun sen baba''
         '' Evet kızım bir ablan var.''
         '' Baba saçmalama lütfen''
         '' Saçmalamıyorum kızım Bizde yeni bulduk birbirimizi.''
         '' Baba sen ciddisin. Bunu söylemek için mi aradın beni. Gerçekten telefonda konuşulacak konu değilmiş. Nereden çıktı bu abla şimdi''
         '' Hayır kızım onun için aramadım ama konuyu anlatabilmek için bunu da söylemem gerektiğini düşündüğüm için söyledim''
          '' Peki baba  anladığım kadarıyla daha büyük bir sorun var ki bunu bana yaz'ı beklemeden söyledin''
          '' Evet kızım haklısın var''
          '' Peki abla konusunu sonra ele alırız o zaman. Şimdi asıl konuya geçelim babacığım. ve senin asla yanlış bir şeyler yapmayacağını bildiğim için asıl konuya geç diyorum''
          '' Teşekkür ederim prensesim. Bak konu şu.....''
          Büyük baba konuyu mümkün olduğu kadar atlamadan kızı na aktardı. Simay babasının konuşmasını  hiç soru sormadan dinledi. Büyük baba ''İşte durumumuz bu kızım''diyerek konuşmasını sonlandırdı.
          '' Babacığım bana hemen topladığınız ilgileri gönderin ben buradan inceleyeyim bir bu konuda uzman arkadaşlarım var hemde FBI dada baya yetkileri var.Sonra gerekirse hemen bende izin alır oraya gelirim''
          ''Tamam kızım göndertirim hemen''
          '' Baba şimdi ablamı verir misin telefona''
          '' Ablanı mı?''
          '' Evet baba ablamı''
          Büyük baba kızı Melis'e baktı. '' Seni istiyor kızım konuşacak mısın?''
          Melis çekine çekine babasının elindeki telefona uzandı.
         ''Alo''
         Karşı tarafta bir sessizlik oldu. O sessizlikte Melis'i korkutmaya yetti de arttı bile. Olabilecek en kötü senaryoya hazırlıyordu kendini. Ne tepki vermesini kafasında ölçüp duruyordu. Onu tüm bu korkulardan uyandıran Simay'ın telefondaki sesi oldu.
         '' Abla''
        Melis hem şaşırmış hemde acayip şekilde rahatlamıştı. Üzerindeki o korkunç baskı ve yük birden bire üstünden kalkmış hafiflemişti. Gözleri dolmuş dokunsalar ağlayacak gibiydi. Oysa karşısındaki ses gayet sakin ve netti. Nasıl bir soğukkanlılıktı bu. Anlayamamıştı. Sesinin titremesine engel olmaya çalışarak yanıt verdi telefona.
         '' Ablam''
         '' Abla bir gün bu sözü söyleyeceğimi söyleseler hayatta inanmazdım''
         '' Bende  bir gün kız kardeşin ile telefonda konuşacağımı söyleselerdi bende inanmazdım''
         '' Demek ki oluyormuş ve  bunu söylemek çok güzelmiş''
         '' Evet aynı şeyler benim içinde geçerli kardeşim. Benim içinde öyle''
         '' Ablam sesinden senin ne kadar tedirgin ve şaşkın olduğunu anlıyorum. Bu kadar çabuk kabul olduğuna inanamıyorsun belli ki. Bak ablacığım ben babamın asla yanlış bir şeyler yapmayacağına aşırı şekilde inanıyor ve babama bu konuda çok güveniyorum. Çünkü onu çok iyi tanıyorum. Onun hep hüzünlü bir yüzü vardı. Bunun neden olduğunu hala bilmiyorum ama sanırım şimdi o yüzün geçmişte yaşadığı ve yarım kalan bir şeyden kaynaklandığını ve o yarım şeyin tamamlandığına inanıyorum''
        '' Evet kardeşim haklısın. Ben babamızın ilk evliliğinden olan ama ikimizinde birbirinden bu zamana kadar haberdar olmadan yaşadığı kızıyım''
        '' İlk evliliğinden mi''
        '' Evet bizde dün öğrendik bunu''
        '' Şimdi bende merak ettim bu hikayeyi''
        '' Hepsini konuşuruz kardeşim hepsini''
        '' Abim nasıl karşıladı seni''
        '' Aynı sen gibi kardeşim ve inan bende şimdi çok çok daha mutluyum.şimdi kocaman bir aile olduk. Daha bir kaç güne kadar bir tek Bahar teyzem var sanıyordum. Şimdi çok güzel bir ailenin parçasıyım''
        '' Ve ablacığım çok daha güzel günler yaşayacağız. Şimdi şu meseleyi bir çözelim bakalım önce''
        '' Haklısın kardeşim buna bende inanıyorum. Ve hep beraber olursak bu sorunuda çözeceğimize inanıyorum''
        '' Abla o belgeler bana saat kaç olursa olsun hemen ulaştırın. Olur mu. Şimdi bana müsade ablacığım burada gece ben biraz dinleneyim''
        '' Tamam kardeşim Allah rahatlık versin sana''
        '' Sizlere de iyi günler diliyorum. Oradaki herkesi çok sevdiğimi söyler misin''
        '' Elbete kardeşim seve seve üstelik birde senin için öpebilirim de''
        '' Harika olur ablacığım. Hadi görüşürüz''
        '' Görüşürüz tatlım yaz aylarını iple çekeceğim''
        '' Belki o kadar beklemen gerekmeyebilir ablacığım''
        '' Nasip kardeşim nasip Allah'a emanetsin''
        '' Sizde ablam''
        Melis ağzı kulaklarında telefonu kapattı. Önce babasına sonra Sıla'ya sımsıkı sarılıp öptü. Babasına dönüp
        '' Babacığım Simay saat kaç olursa olsun belgeleri bekliyor''
        '' Tamam kızım Mehmet amcanı bir arayayım bakalım.''
        Büyük baba telefonunu çıkardı Kambur'un numaralarını tuşlamaya başladı. Çok geçmeden karşısındaki telefon açıldı.
        '' Cevher biraz sonra görüşelim olur mu acil bir şey yoksa''
        '' Mehmet bir şey söyleyeyim sonra kapatayım''
        '' Birazdan yanına geleceğim o zaman söylersin tamam mı''
        '' Ama Amerika''
        Kambur sözünü tamamlamasına izin vermeden.
       '' Cevher'cim çok yoğunum ve yorgunum ne olur sana gelince söyle bana söyleyeceğini''
       Büyük baba Kambur'un ısrarları karşısında şaşkına dönmüş ama çaresiz
       '' Peki tamam'' diyebilmişti.
       Kambur '' Bir iki saat sonra görüşürüz'' deyip telefonunu kapatmıştı. Büyük baba şaşkın kızlarının yüzlerine bakarak
        '' Bana söyletme di yahu. Oysa gelirken evrakları getirmesin söyleyecektim. Zaman kazanırdık''
        Sıla '' Vardır herhalde Mehmet Amcanın da bir bildiği baba ''
        '' Sesi soğuk ve ilgisiz gibiydi. Hayır olsun bakalım bir kaç saate kalmaz belli olur''
        Melis '' Haklısın babacığım bekleyip görürüz. O zamana kadar bizde şu evin işlerini yapalım baba''
        '' Ha bana ya çık bir gez yada bir köşeye çekil diyorsunuz yani''
        Melis gülümseyerek '' Anlayışlı abam benim''
        '' Tamam bende bir yukarı çıkayım hem oradaki duruma bir bakarım hemde vakit geçirmiş olurum. İşiniz bittimi seslenirsiniz bana''
        Sıla '' Tamam baba''
        Büyük baba üstüne bir şeyler giyip evden çıktı. Melis ve Sıla ise hemen iş bölümü yapıp ortalığı derleyip toplamaya başladılar. bir iki saat sonra tam işleri bitmek üzereydi ki kapının zili çalındı.
        Sıla '' Babamdır herhalde, tabi sıkıldı yukarıda seslenmemizi bekleyemedi'' dierek kapıya doğru yöneldi. Kapıya yanaşınca
         '' Kim o'' diye seslendi
         Kapıda ki '' Aç kızım benim Mehmet amcan''
         Sıla Melis'in yüzüne baktı ne yapayım gibi dercesine iki kolunu yanlara açarak bir hareket de yaptı. Melis başını onaylar gibi sağa doğru yatırarak yavaş sesle'' aç aç'' dedi. Sıla kapıyı açtı. Kambur elini dudaklarına götürerek sus işareti yaparak iki kişi ile beraber içeri girdiler. Sıla da Melis de şaşkın şaşkın birbirlerine bakıyorlardı. İkisi de konuşmaya cesaret edemiyorlardı. Kambur cebinden bir kağıt kalem çıkardı kağıda bir şeyler yazdı Melise uzattı Melis kağıdı eline aldı yazılanı okudu kağıtta Cevher nerede yazıyordu. Melis bunu konuşmadan yapmasına bir anlam verememişti ama eliyle yukarı işaret ederek üst katta demişti. Kambur başıyla tamam dercesine onay verdikten sonra. İçerideki adamlarına bakışlarını yöneltti.
          İçeri giren adamlar ellerindeki cihazlar ile evi didik didik ettiler. Yarım saat sonra kamburun yanına yaklaşıp. ''Temiz komserim'' dediler Onlar temiz deyince Kamburda konuşmaya başladı                    ''Biriniz yukarıdan babanızı da çağırsın ve cep telefonlarınızı da çıkarıp arkadaşlara verin bakalım''  dedi. Kızlar ne olduğunu anlamamış olmanın şaşkınlığına rağmen Kamburun dediğini yaptılar telefonlarını gelen adamlara verdiler. Sıla da yukarı çıkıp babasına Mehmet amcanın geldiğini haber verdi. Az sonra ikisi de aşağıda Kamburun yanındaydılar. Kambur Cevher ile selamlaşma faslından sonra
          ''Cep telefonunu arkadaşlara ver sende Cevher''
          '' Hayırdır Mehmet neler oluyor''
          '' Sen ver telefonunu anlatacağım'' Sonra elini cebine attı bir flaş bellek çıkardı
          '' Al bunlarda istediklerin'' dedi   Büyük baba iyice şaşırmıştı.kendisine uzatılan flaş belleği alırken. Kambur konuşmasına devam etti
          '' Ali''
          '' Efendim komiserim''
          '' Kızlara da nasıl yaptığınızı iyice anlatın da akşam sizi çağırmak zorunda kalmayayım''
          '' Deneyeyim ama siz gerekirse gene de çağırmaktan çekinmeyin olur mu?''
          '' Sağ ol evlat.Kızlar biz sizden daha yaşlıyız teknolojiden fazla anlamayız siz bakın bakalım Ali'nin yaptığını yapabilecek misiniz''
          Kızlar hala ne olduğunu anlayamamış olmanın şaşkınlığına rağmen Polis olduklarını anladıkları Ali'nin yanına gidip izlemeye başladılar.
          Ali önce telefonların kapaklarını ayırdı şimdi telefonlar çıplak kalmış gibiydi. Elinde küçük bir şarzlı matkapla cep telefonun daha içlerine girmesini engelleyen vidaları sökmeye başladılar. Melis ve Sıla sanki bir ameliyat masasında hemşirelik yapıyorlarmış gibi hissetmeye başlamışlardı kendilerini vidalar çıkınca telefonun bütün mekanizmaları bağırsakları ile beraber ortaya çıkmış Ali her yaptığı işlemi tane tane anlatarak yapmaya devam ediyordu. Ali cihazın belleğine giden kabloları da çıkardı elleri bir cerrah elleri gibi hızlı ama ne yaptığını bilen bir eda ile yapıyordu. Kabloları söküp çipi eline aldı çipin üstüne küçük bir cihaz takarak tekrar montaj yapmaya telefonu toparlamaya başladı. Kısa süre sonra telefonu Kambura uzatıp
          '' Bu tamamdır komiserim''
          Sonra diğer iki telefona da anı işlemleri yaptı.Yarım saat içinde telefonlar tamamen hazırdı. Kambur kızlara dönüp
          '' Evet bayanlar söyleyin bakalım Ali'nin yaptıklarını yapabilir misiniz''
          Kızlar ikisi de başlarını hayır anlamında sallayarak '' Kesinlikle yapamayız'' dediler Kambur Ali ye dönüp
          '' Ali mecburen akşam gelmek zorunda kalacaksın''
          '' Sorun değil komiserim seve seve kaç telefon daha var yapılacak''
          Kambur elini çenesine götürüp düşünmeye başladı yüzünün aldığı ifadeden içinden sayım yaptığı besbelli idi . Sonra sesli düşünmeye başladı.
         '' Büyük babalar iki kaldı damatlar iki asıl iki yedek dört daha bir yakışıklı oğlan ne yaptı''
         Ali yanıtladı '' Yedi komiserim''
         ''Yani''
         '' Tamam o zaman komiserim ben Talat'ı da alıp geleyim iki kişi daha çabuk bitiririz''
         '' Tamam Ali öyle yaparsınız. Teşekkür ederim''
         '' Estağfurullah amirim işimizi yaptık'' Sonra arkadaşına seslendi
         '' Cemil hadi biz gidelim''
         Sıla şaşkınlığını üzerinden atamamış olmasına rağmen
         '' Şey hiç değilse bir kahve falan içseydiniz?''
         Ali Cemilin yüzüne baktı ne yapalım dercesine sonra Sıla'ya döndü
         '' Teşekkürler bir daha kine içeriz biz izninizi isteyelim büroya dönmemiz lazım''
         Büyük baba '' Kusurumuza bakmayın hazırlıksız yakalandık akşama yemeğe buyurun o zaman nasıl olsa gelmeyecek misiniz. Üçünüzü de ağırlamaktan onur duyarız''
         Ali ile Cemil birbirlerine baktıktan sonra
         '' Zahmet vermeyelim sizlere''
         Melis '' Ah şu Türk insanlığı sen ne kadar özel bir şeysin''  dedikten sonra devam etti '' Sizleri soframızda ağırlamak bize şeref verir gurur verir güzel insanlar'' dedi ve ekledi'' Akşam yedide bekliyoruz sizleri Talat arkadaşınız ile birlikte''
        Ali '' Peki sizleri kırmayalım. Çok teşekkür ederiz akşam görüşmek dileğiyle''
        Büyük baba '' O nasıl söz oğlum asıl biz teşekkür ederiz emeklerinize''
        Ali ve Cemil geldikleri gibi sessizce çıkıp gittiler.Büyük baba onlar gittikten sonra Kambura dönerek.
         '' Evet Mehmet seni dinliyoruz nedir bu olan biten ve bu bellek midir nedir ne var bunun içinde?''
         '' Anlatayım o bellekte telefonda benden istemeye çalıştığın belgelerin kopyaları var. telefonlarınıza dinlenmeyi engelleyen bir çip taktım evin içinde de bir dinleme cihazı falan varmı diye kontrol ettirdim''
        Büyük baba '' Dinleniyor muyuz yani''
        '' Maalesef evet hepiniz dinleniyorsunuz''
        '' Hepimiz mi?''
        '' Evet Cevher hepimiz yani bizlerde dahil''
        Büyük baba telaşla '' Eyvah eyvah eyvah bak şu akılsızlığımıza kızımı aradım olan biteni anlattım ona. Eğer dinleniyorsak kızımında başını belaya soktum demek.''
       '' Ne yaptın ne yaptın?''
       '' Amerikadaki kızımı da aradım ve şimdi onunda başı belada''
       '' Belgelerden falan bahsetmedin değil mi?''
       '' Ettim belgeleri isteyende oydu''
       '' Ah be Cevher biraz daha bekleseydin ya''
       Sıla '' Mehmet amca babama kızma biz arattırdık babama suç bizim kızılacak bir şey varsa bize kızın. Ne yapacağız şimdi. Bizi dinliyorlarsa her şeyi duydular demektir''
       Kambur '' Tamam tamam olan oldu artık şimdi telefonlarınızdan diğerlerini arayın ama unutmayın sizinkiler engellenmiş olsa bile onların ki hala dinleniyor ne yapın edin bu akşama kadar telefon görüşmesi yapmalarını engelleyin. Cevher sende kzını tekrar ara ve onu uyar umarım henüz dinlemeye başlamamışlardır onu da''
       '' Amerika da o ama''
       '' Öyle ondan baya uzun zaman alır onu dinlemek NSA ya başvurmaları gerekir ki onuda dinleyebilsinler''
       '' NSA mı o ne ki''
       '' Oda anlayabileceğin dilden anlatayım bir çeşit güvenlik birimi. İstedikleri kişileri dinleyebilen bir güvenlik birimi''
      '' Tele kulak yani''
      '' Evet öyle de denilebilir. Hadi sen kızını ara uyar bende diğer arkadaşları arayayım''
      Melis '' Diğer arkadaşlar mı?''
     '' Evet kızım çocukları ve sizleri korumak için görevlendirdiğim diğer arkadaşlarım''
     '' Anladım''
     Herkes telefonlara sarılmıştı ilk ulaşan Sıla oldu Anıl'a
     '' Hayatım naber ne yaptın oğlanın okul işini''
     '' Hallediyoruz şu anda aşkım''
     '' Anlamadım hayatım çok cızırtılı geliyor sesin normal bir telefondan ararmısın beni lütfen''
     '' Duymuyor musun beni''
     Sıla duymuyormuş gibi yaparak
     '' Alo alo hayatım sesin gelmiyor eğer benim sesim sana geliyorsa sen beni normal bir telefondan ara lütfen'' dedi ve kapattı.
     Az sonra Melis te ulaşmış kocası Nurettin ile konuşmaya başlamıştı. Sistem aynıydı tek farkla kızları da  yanında tutmasını istemişti.
     En son büyük baba kızı Simay'a  ulaşmıştı.
     Simay'' Baba hayrıdır. gecenin bu saatinde''
     ''Kusura bakma kızım ya saati unuttum gitti ama sana söylemem gereken önemli bir şeyler var''
    '' Tamam söyle baba''
     '' Ama senin beni normal telefondan araman lazım''
     '' Anladım baba ama gerek yok bu hat güvenli''
     '' Nasıl yani''
     '' Şöyle babacığım kimse benim telefonumu dinleyemez karşı taraf dinleniyor olsa bile dinleyemez''
     '' Yani sen diyorsun ki bir iki saat önce yaptığımız konuşmayı kimse dinleyemedi mi?''
     '' Aynen öyle babacığım. Biz facebook yöneticilerinden olduğumuz için firmamız sırların başka bir kii yada kurumun eline geçmemesi için telefonlarınıza güvenlik kiteri koyarlar ve kim ararsa arasın kit devreye girer ve dinlenmeyi engeller''
     '' Oh çok şükür bak bu güzel haber o zaman''
     '' Babacığım evrakları göndereceksen benim facebook hesabımdan gönderebilirsiniz orası da güvenli ''
     '' Tamam kızım sağol kusura bakma uyutmadık bu gece de seni''
     '' Babam varsın uyutmayan sen olasın''
     '' Tamam kızım selam söyle herkese ve çok özlediğimi ilet lütfen''
     '' Elbette baba bizde seni çok özledik''
     '' Hemen gönderiyorum kızım belgeleri. Hazır sabah uyanınca bakarsın''
     '' Tamam babacığım hadi size iyi günler''
     '' Sana da tatlı uykular prensesim''
     Herkes büyük babaya bakıyordu. Büyük baba çok rahatlamıştı.
     '' Onunla olan konuşmalar başka biri tarafından dinlenemezmiş. evrakları da facebook hesabından atmamızı istedi oradaki hesabı da güvenli imiş''
     Sıla '' Tamam baba ben o kısmı hallederim hele şu bizimkilerde bir arasın'' İlk arayan gene Anıl olmuştu. Sıla kısaca olan biteni anlattı telefon konuşmalarına dikkat etmesini söyledi. ''Oğlumuzu da uyar lütfen'' deyip kapattı.
     Az sonra Melisin telefonu çaldı arayan Nurettin Bey idi kısaca durum ona da anlatıldı ve hepsini uyarması istendi. Kamburda telefon görüşmelerini yapmış böylece uyarılması gereken her kes uyarılmıştı. Şimdi gönül rahatlığı ile Simay'a  evrakları gönderebilir kahvelerini de içebilirlerdi. Melis mutfağa kahveleri yapmaya Sıla ise bilgisayarın başına geçmiş Simay'a mesaj yolu ile bellekteki belgeleri ve bilgileri atıyordu.
             







SEVGİLİYE GÖNDERİLMEMİŞ MEKTUPLAR -2

Sevgiliye gönderilmemiş  mektuplar

İşte böyle nur yüzlüm, şimdi sen bir ’’of’lu geçmiş zaman’’sın içimde...
ben burada
sen orada
dört tarafı yapa yalnızlıkla çevrilmiş odalardayız artık.

Evet şiir gözlüm biz ayrıldık, O çocuksu umutlarımızı öldürdük, bizim için yazdığım o şiirler artık yoklar. Zaten eskisi gibi güzel şiir yazan şairlerde yok artık.Şiirler bile düşmüş bel altlarına. Buralar sensiz bom boş,  sanki herkes tasını toprağını toplayıp bir deve kervanına yükleyip çekip gitmişler buralardan. Sokaklar da  tek tük yüzü gülmez, ocağı tütmez, umudu yaşamaz insanlar ve sokak aralarında dil bilmez, iz bilmez, ayaklar çıplak, eller boş, gözler buğulu Suriyeli çocuklara kaldı.Ha bir de gül yüzlüm  kredi kartları, araba anahtarları ve banka hesapları ile ’’adam’’ olduklarını sanan heriflere ve çirkin makyajların arkalarına sakladıkları sahte yüzleri ile balon meme, balon kalça, balon görüntülü karılara kaldı.

İşte böyle nur yüzlüm, şimdi sen bir ’’of’lu geçmiş zaman’’sın içimde...
ben burada
sen orada
dört tarafı yapa yalnızlıkla çevrilmiş odalardayız artık.

İnsanlar bile değişti şiir gözlüm.Sanki biz idik onları güzele sevgiye götüren aşkı güzelleştiren Ya da o kadar aşıktık ki nur yüzlüm herkesi beyaz sanıyorduk. İçlerindeki karanlık sevdaları  görmeden
Şimdi nur yüzlüm insanlar sağlıksız ilişkilerden medet umuyorlar, dualar beddualara, sevişmeler savaşmalara,sevmeler sövmelere dönmüş. Gördüm ki şiir gözlüm biz yoksak bu şehirde hayvanlar aç çaylar demsiz,sokak çocukları kimsesiz, insanlar sevgisiz ve aşksız yaşıyorlar

İşte böyle nur yüzlüm, şimdi sen bir ’’of’lu geçmiş zaman’’sın içimde...
ben burada
sen orada
dört tarafı yapa yalnızlıkla çevrilmiş odalardayız artık.

ben sana ’’gel’’ demeyeceğim, sen de gelmeyeceksin. ben ’’ben ne hallerdeyim beni gör’’ demeyeceğim, sen de gelip görmeyeceksin
Tanrısı ölmüş bir aşk dininin  son inananlarıyız biz. bütün aşk tapınaklarını yıkıyoruz birer ikişer. Biz yoksak yaşamak da yalan ölüm de ama en çok aşk yalan be şiir gözlüm...

Yüksel ŞEKER

22 Nisan 2016 Cuma

ŞEKER ADAMCA PARODİLER 1

İÇ MEKAN AKŞAM

Bir süper marketteyiz, içeride birkaç müşteri alış veriş yapmaktadır
Genç bir adam  da marketin reyonlarında gezinmektedir
Yaşlı bir kadın onu görür.Yaşlı kadın ona dik dik bakmaya ve onu takip etmeye başlar.
Genç adam rahatsız olmuştur.
Marketin içinde daha hızlı dolanmaya ve yaşlı kadının bakışından kurtulmaya çalışır
En sonun o derce rahatsız olmuştur ki alış verişini yarım yamalak yapar
üç dört parça bir şey koyar alış veriş arabasına
kasa kuyruğuna girer. Yaşlı kadın üç kişi önündedir kadının önünde de dört kişi vardır.
Yaşlı kadını genç adamın yanına gelirken görürüz
genç iyice rahatsız olur sağa sola bakmaya başlar
yaşlı kadın genç adamın yanına gelerek

YAŞLI KADIN

- Özür dilerim size böyle dikkatli bakmam sizi rahatsız etmiş olmalı.
Üzgünüm ama geçenlerde ölen oğluma o kadar benziyorsun ki.

Yaşlı kadının anlattıklarından üzülen genç adam.

GENÇ ADAM

-Bunu duyduğuma çok üzüldüm. Sizin için yapabileceğim bir şey var mı?

YAŞLI KADIN

-Evet oğlum az sonra eşyalarımı ap çıkarken bana güle güle anne diye seslenebilirmisin.Ne olur çok mutlu edersin beni.

GENÇ ADAM

-Tabi ki,

Yaşlı kadını eşyalarını torbalara doldururken görürüz. Torbalara doldurma işi bitince
genç adama döner kolunu kaldırarak el sallar.
bunu gören genç adam . Yüzünde mutlu bir gülümseme oluşturarak
yaşlı bir kadını memnun edeceği düşüncesi ile yüksek sesle kadına seslenir

GENÇ ADAM

- Güle güle  anne

Ödeme sırası genç adama gelmiştir. Paketlerini verir  toplam beş parça bir şeydir
Kasiyer bayan aldıklarını makinadan geçirir ve genç adama döner

KASİYER BAYAN

- 250 TL Efendim

Genç adamı şaşırmış görürürüz şaşkınlıktan kekelemeye başlar

GENÇ ADAM

- Bu nasıl olabilir aldığım beş parça bir şey tutsa tutsa 10 tl tutar

KASİYER

- Evet sizinkiler öyle geri kalan annenizin alış verişi.
Sizin ödeyeceğinizi söyledi  ....

Müzik girer Adamı şaşkın cüzdanına uzanırken kapatırırz...

Yüksel ŞEKER






20 Nisan 2016 Çarşamba

SEVGİLİYE GÖNDERİLMEMİŞ MEKTUPLAR

Sevgiliye gönderilmemiş mektuplar

Merhaba...
Nur yüzlüm,şiir gözlüm...
Ben seni tanıyana kadar, böyle aşklar böyle ayrılıklar sadece şiirlerde olur sanırdım. Ben seni tanıyana kadar dünyayı kocaman bir ülke, İzmir'i sadece şehir, kendimi şiir yazabilen şair sayılabilecek biri olarak bilirdim. Ben şiir gözlüm, ben seni tanıyana kadar mezarlıklarda ağlayanların ölenlerin ardından ağladıklarını düşünürdüm. Sonra bütün kadınların keder, bütün erkeklerin yalnızlık büyüttüklerini gördüm. Heder edilmiş, ötelenmiş, itilip kakılmış, sövülmüş, kovulmuş, siktir çekilmiş insanların isimlerini okudum yüz çizgilerinden. Yüz çizgileri kanıyor biliyor musun nur yüzlüm.Birer bıçak yarası gibi ince ince kan sızıyor yüz çizgilerinden. Bilmeyenler bu akan kanı gün batımının kızıllığı sanıyorlar.
Nur yüzlüm
Şiir gözlüm...
Bir kaç gündür bilmediğim, tanımadığım bir yerlerde bazen rutubet kokulu bir batakhane barında. bazende serserilerin takıldığı bira hanelerde seni unutmak için köpekler gibi dur durak bilmeden içtim. Beni dövsünler diye, gidip bela heriflere bulaştım. ağzım burnum kan içinde sen evde olduğumu sanasın diye pc elimde kaldırımlarda sabahladım. Face de paylaşımlar yaptım. Bir gece de hastanenin acil servisinde adını sayıklamışım.Seni unuttursunlar diye o kadar dövdürmüşüm ki kendimi. Acil serviste hemşire ''o sayıkladığınız isim mi sevdiğiniz'' dedi .Seni sayıkladığımı öyle anladım.Hastane polisini gene hiç sorma tam iki saat sorularına kaçamak yanıtlar vermekten imanım gevredi. Zor saldılar.Seni unutayım senden nefret edeyim derken kendimden tiksinmeye kendimden nefret etmeye başladım.
Kaç gündür adam gibi çalışamıyorum, uyuyamıyorum, yemek bile yiyemiyorum. Ben seni unutmak istedikçe sen benim tenime, ruhuma, aklıma, yüreğime yapıştın şiir gözlüm. Ben seni unutmak istedikçe, sen azalacak yerde üredin çoğaldın içimde.Anladım ki nur yüzlüm benim için sen hala aşk’sın!
Nur yüzlüm
Şiir gözlüm...
Dün gece bir düş gördüm. bir otobüse atlayıp gitmişim buralardan. benden başka kimse yok otobüste. ne bir şoför ne de benden başka bir yolcu gidiyoruz işte öylece.Yollar karanlık ve ıssız bitmek bilmiyor. Ne kadar yol aldık, kaç saattir yoldayız bilmiyorum.Sonra otobüsüm birden duruyor. Uzun bir sessizlikten sonra ön kapı açılıyor. Yüzünü görmediğim biri ’’Buraya kadar bayım. inmelisiniz’’ diyor. Neredeyim, neden buralara geldim ve neden ’’buraya kadar’’...Şiirlerimi yazdığım lap topumu alıp iniyorum otobüsten. Ayın ve yıldızların ışığı da olmasa etrafımı göremeyecek kadar bir karanlığın içindeyim. Arkamda bir ses duyuyorum arkama dönüyorum ne olduğunu anlamak için. Otobüsün gitmekte olduğunu görüyorum. ''Dur'' diye bağırıyorum içinde şoförü olmayan otobüse ama nafile durmuyor. Önümde uzanan ipince bir yol var. Korkarak yürümeye başlıyorum. Birkaç adım attım atmadım önümde yaşlı bir kadın belirdi. Elinde asası, üst üste giydiği güllü dallı elbiseler, gözleri kapalı, yüzü kurumuş yaprak gibi sapsarı. ’’yolun sonunda kendini bulacaksın. otur oraya ve ruhunu temizleyene kadar ağla oğul'' diyor bana. Şiir gözlüm etrafıma bakıyorum seni görebilir miyim diye ama sonuçsuz kalıyorum. Sen yoksun nur yüzlüm. Sen yoksan dünya yok. Yaşlı kadın konuşuyor hala .''Biliyor musun delikanlı'' diyor mezarlıkta ağlayanlar ölülerin ardından ağlamazlar, kendi zavallı hallerine ağlarlar. sen de otur kendi haline ağla.’’ diyor ve birden kayboluyor. Yaşlı kadının dediğini yapmak için yürüyorum, yürüyorum ve yürüyorum. Ne yol bitmek biliyor nede yolun sonu görünüyor.En sonunda tan ağarırken ileride küçük bir kulübe görüyorum. Gördüğüm kadarı ile tek göz bir odadan oluşan eve benziyor. Kapısı yarı açık. sağıma soluma bakıyorum, kimseler yok. Tedirgin içeri giriyorum. Tavanı alçak, küçük bir oda. Kapının karşısında bir yer yatağı, yatağın kenarında bir masa ve masanın üstünde içi su dolu bir sürahi ve yanında üstü örtülü boş bir bardak. Duvarda siyah beyaz çekilmiş bir çocuk fotoğrafı var. Fotoğrafa dikkatli bakınca birden tokat yemiş gibi kalakalıyorum çünkü o fotoğraf benim çocukluk fotoğrafım.Sonra anlıyorum ki bu çocuk saflığımın odası. Fotoğrafımı elime alıyorum ağlamaya başlıyorum. Saatlerce sürüyor bu ağlamam yapa yalnızlığıma sarılıp ağlıyorum Nedenini anlamadığım bir şey var bu evde. Kaybettiğim hayallerime umutlarıma ağlıyorum, kırgınlıklarıma, kaygılarıma, acılarıma ağlıyorum. ve şimdi neden buraya geldiğimi daha iyi anlıyorum.Ben sensiz bir hayatın cehenneminden çıkıp buraya gelmiştim. Hemde ağlamak için...
Yatağa atıyorum kendimi ve ağlıyorum. dakikalar, saatler geçip gidiyor ve ben hala ağlıyorum. ’’ruhum o kadar kirli ki şiir gözlüm, bir ömür boyu ağlasam da geçer mi bilmiyorum.’’ diyorum kendi kendime.
Benim gibi adamlar şiir gözlüm benim gibi şiirler yazan adamlar kalabalık yaşarlar yalnız ölürler nur yüzlüm...
ben bu yazdıklarımı sana yollayamayacağım. ve sen belki benim bu yazdıklarımı bilmeyeceksin, okumayacaksın. Sen orada, ben burada kendi cehennemimiz de yanıp bir avuç küle döneceğiz. Olsun iki gözüm, aşka kül olmayan, alev alev ateş olsa ne olur.
Sonra sürahiye gözüm ilişiyor şiir gözlüm. İçindeki sudan boş bardağa dolduruyorum. Sonra cüzdanımdan profilinden çaldığım resmini çıkarıp sürahinin içine atıyorum. Seni sürahide ki suyun içinde boğuyorum nur yüzlüm. Bardaktaki suyu bir dikişte içiyorum içimdeki seni de o suda boğuyorum şiir gözlüm.
Bu sabah nur yüzlüm bu sabah.Ben seni bende öldürdüm şiir gözlüm. Evet yaşlı kadının dediği oldu şiir gözlüm o küçük tek göz odalı evde kendimi buldum
Şimdi yeni bir masala başlama zamanı...

Yüksel ŞEKER

17 Nisan 2016 Pazar

AŞK ÖZÜR DİLEMEZ 6 PART 2

     

         Konser büyük bir başarı ile sonuçlanmıştı. Tüm seyirciler ayağa kalkmış Pınar'ı ayakta alkışlıyorlardı. Pınar selam vererek sahneden ayrılmış ama tam yirmi defa tekrar sahneye çıkıp selam vermek zorunda kalmıştı. Bu o zamana kadar görülmemiş bir olaydı ve belkide bir daha hiç görülmeyecek bir olaydı.Sadettin hoca gözleri gururdan yaş dolu olarak yanlarına gelmişti.
        Sadettin Hoca ''Pınar sevgili kızım seninle ne kadar gurur duysam azdır. Harikaydın''
        '' Teşekkür hocam başardık değil mi?''
        '' Sen tek başına başardın kızım''
        '' Hayır hocam hep beraber başardık''
        'Teşekkür ederim kızım bu onuru yaşattığın için hem bana hem ülkene''
        Pınar önce hocasına sonra sevdiği adama sıkıca sarıldı.Az sonra kapı sık sık çalınmaya başlamıştı. Her taraftan çiçekler kutlama mesajları geliyordu. İçerisi çiçeklerle dolup taşmaya başlamıştı. Büyük elçi elinde çiçekleri ve bir kağıt ile içeri girmek için izin istemiş ve içeri girmişti.
Büyük elçi içeri girdiğinde gözlerindeki gurur ve mutluluk  gözle görülecek kadar belliydi.
        '' Sizlere sayın Cumhur başkanımızın, ve sayın Başbakanımızın kutlama mesajlarını iletmek istiyorum ve küçük hanım size de şahsım ve ülkem adına çok çok teşekkür ederim hepimizi aşırı derce gururlandırdınız''
        '' Ülkemi başarı ile temsil edebildiysem ne mutlu bana sayın Büyük elçim''
       Melis  büyük babanın anlatmasının arasına dayanamayarak girmişti.
       '' Annem benim neler yapmış neler başarmış hiç birinden haberimiz olmadan büyüdük. Dede seni ömrümün sonuna kadar affetmeyeceğim''
      Nurettin Bey '' Annemiz ile ne kadar gurur duysak azmış''
      Pınar '' Dede demek sana keman çalmayı anne annem öğretti''
      '' Evet torunum yalnız öğretmedi bendeki keman onun o konserde ve ondan sonraki konserlerinde çaldığı keman''
      Zülal '' Ne güzel aşk yaşıyormuşsunuz dede. Ne olur devam et burada bitirme''
      '' Peki prensesim.devam edeyim. o gece bizim en özel ilk gecemizdi....
      Kutlamaları kabul edilmiş  ve dışarı çıkmaya hazırlanılıyordu ki  Salon başkanı yanlarına bir tercüman ile geldi. İtalya başbakanın da konserde olduğunu davete yetişemediği için özür dilediğini ve kendilerinin onuruna yarın bir akşam yemeği düzenlediğini ve davetini kabul etmelerini  rica ettiğini belirten bir davet mektubu verdi. ve konser için çok çok teşekkür ettiğini belirtti. ''Bir resminizin burada hep asılı olacağınızı bilmenizi isterim sevgili bay ve bayan  Cevher ve Pınar Yurdakul''
       Konser salonundan dışarı çıktıklarında kendilerini bir gazeteci ordusu bekliyordu. İyice karanlık  olan gece fotoğraf makinesinin flaş ışıkları ile aydınlanıyordu. Arabaya zar zor bine bildiler ve otellerine döndüler. Otelde konser salonundan farksız değildi. Cevher ve Pınar kol kola içeri girdiklerinde. Giriş lobisi insanların alkışları ile çınlıyordu. Herkes onlarla bir hatıra fotoğrafı çektirmeye çalışıyordu Hem Pınar hem Cevher hiç birini kırmadan resimler çekiliyorlardı. Yaklaşık bir saat süren bu hengameden sonra zorla odalarına attılar kendilerini ikisininde kulakları çınlıyordu. Yatağa üstlerini hiç değiştirmeden attılar kendilerini. Bir süre el ele tutuşarak hiç konuşmadan tavana baktılar. Sonra Pınar yüzünü Cevher'e döndü
         ''Yemeğe inmeyelim buraya isteyelim'' dedi
         '' Olur aşkım. acıktın mı''
         '' Hayır acıkmadım ama içecek bir şeyler olsa iyi olurdu''
         Cevher telefona sarıldı ve kendilerine içecek bir şeyler getirmelerini rica etti. Onların telefonuna  Türkçe bilen bir rsepsiyonist bakıyordu
         '' Hemen efendim derhal gönderiyorum''
         Az sonra kapı çalındı. Garson bir el arabası ile içeri girdi Masaya bir şampanya ve bir kaç ordövr ile çikolatalar  koymuşlardı. Tabi şişe bir buz kovasının içindeydi. Garson bardakları hazırladı içerisine patlatarak açtığı şampanyadan biraz koyup ikisine de ikram etti. İkram edilen şampanya gerçekten harikaydı. Tamam dediler başları ile garson şişeyi masaya bırakıp bahşiş bile beklemeden hızla odadan çıktı.
        Pınar ve Cevher üstlerine rahat bir şeyler giyip masayı yatağın yanına çektiler artık sakilik Cevher de idi Yatağın baş ucuna yastık destekleri yaparak bacaklarını uzatacak sırtlarını dik duracak bir şekilde ayarladılar Cevher bardakları doldurdu birini Pınar'a diğerini de kendine aldı. yatakta yüzleri birbirine dönük dizlerinin üzerilerinde duruyorlardı. Kollarını bir birinin içinden geçirerek ilk yudumlarını ''mutluluğumuza'' diyerek aldılar. Anıl masadaki çikolatalardan birini aldı önce Pınar'a sonra ısırttı sonra kendi ısırdı. Yatakta uzanarak içmeyi denemişler ama bunda başarılı olamayınca yatağın baş ucuna gelmişler orada içmeye başlamışlardı. Cevher bir müzik kanalıda bulmuştu beraber hem içiyorlar hemde müzik dinliyorlardı. Şişe yarılanmıştı. Cevher Pınarı kolundan tutup dansa kaldırdı.
           Gözleri birbirlerine bakarak dans ediyorlardı ellerinde kadehleri vardı Cevher Pınarın elindeki kadehi alıp masaya bıraktı. Sevdiği kızın belini yakalayıp kendine iyice çekti artık tek vücut gibi dans ediyorlardı. Gözleri ikisininde buğulanmış gibiydi, dudakları birleştiğinde. Öpüşmenin ardı arkası kesilmiyordu. Cevher Pınarın üstündekilerini çıkardı Pınarda Cevherin üstündekilerini çıkardı artık belden yukarısında Pınarın sütyeninden başka bir şey yoktu. Cevher ise yarı çıplaktı. Öpüşmeye devam ediyor durmak bilmiyorlardı. Cevher sevgilisinin boynuna inmiş her santimi öpücüklere boğuyordu. Pınarın elleri arkasına gitti ve sütyeninin kopçasını çözdü sütyenini çıkarıp kenara attı artık ikisi de yarı çıplaktı. Cevher bu gördüğü müthiş manzaraya karşı koyamamış önce elleri sonra dudakları sevdiği kızın göğüsleri ile buluşmuştu. Cevher sevgilisinin bacaklarını da kollarının üstüne alarak öpüşmelerini kesmeden Pınar'ı yatağa taşıyarak getirmişti. Nazikçe yatağa bıraktı. İkisi de birbirlerini deliler gibi arzuluyorlardı. ve artık ikisinde de filim kopmuştu. Ne zaman çırılçıplak kaldıklarını bile anlamadan sevişmenin en üst seviyesi olan cinsellikte bir birleriyle buluşmuşlar ve o gece defalarca zevkin nirvanasına beraber çıkarak biri bekaretini diğeri bakirliğini birbirlerine ikram etmişlerdi. Nefes nefes kalmış yataklarında sarmaş dolaş oturuyorlardı.
            '' Artık resmen benim kadınımsın''
            '' Sende benim erkeğim''
            ''Türkiye'ye gittiğimizde evlenelim hemen hatta beklememize bile gerek yok yarın burada büyük elçimiz kabul ederse hemen burada evlenelim. Nikahımızı o kıysın  sonra uygun bir zamanda ailelerimize söyleriz olur mu ''
            '' Harika olur resmen karı koca oluruz''
            '' Evet ve sen Pınar Yurdakul olursun''
            '' Evet çok isterim''
            '' O zaman sabah ilk işimiz büyük elçi ile görüşmek ve o kabul ederse uygun bir gelinlik kiralamak
            '' Gelinlik olmasa da olur hayatım''
            '' Olursa daha güzel olur ama aşkım''
            '' Evet öyle de''
            '' Biliyorum ailenin de olduğu bir oramda giymek istersin gelinliği. Aşkım istersen döndüğümüzde açalım konuyu ailelerimize biz okulun bitmesini beklemeyeceğiz diye hemen evlenmek istiyoruz diye. zaten nişanlı değil miyiz ''
            '' Olsun aşkım biz gene burada evlenelim eve gidince bu dediğini gene yaparız. Ben korkuyorum ve bu dünyadan göçeceksem senin karın olarak göç etmek istiyorum''
            '' Aşkım farkında mısın bilmiyorum ama bugünlerde çok doladı bu ölüm lafını ağzına''
            '' Biliyorum tatlım ama korkuyorum da ondan hepsi bu''
            '' Peki o zaman sabah planımızı gerçekleştiriyoruz böylece senin korkuna da bir son veriyoruz''
            '' Ama daha sabaha çok var ve ben seni istiyorum''
            '' İstediğin ben olayım her zerrem ile seninim''

             Sabah olduğunda yataklarında mışıl mışıl uyuyorlardı. İlk uyanan Cevher oldu. İlk baktığı da sevdiği kadın oldu yatakta dirseğinin üstüne yan dönüp yükselerek sevdiği kadını seyretmeye başladı.
'' Allah'ım bu muhteşem güzelliği bana gönderdiğin için teşekkür ederim'' boşta olan eli ile sevdiği kızın saçlarını okşamaya başladı.'' Seni çok seviyorum hem de çok'' Pınar gözlerini açmamıştı daha ağzından bir cümle döküldü '' Ben de seni çok seviyorum'' Cevher şaşırmıştı '' Uyanık mısın aşkım'' diye bir iki defa seslendi ise de Pınar' dan hiç yanıt gelmedi. Ya rüya görüyordu. yada Allah ona bir gerçeği göstermişti, ne kadar çok sevildiğini...
              Cevher sevdiği kadını uyurken seyretmeye doyamıyordu.On on beş dakika kadar onu seyrederken Pınar gözlerini açtı. Sevdiği adamın kendisini seyrettiğini görünce gülümseyerek                          '' Günaydın kocacığım''
             '' Günaydın karıcığım''
             '' Biliyor musun Cevher çok güzel bir rüya gördüm''
             '' Hayır olsun aşkım ne gördün rüyanda''
             '' Sen ile ben evlenmişiz ben bembeyaz bir gelinlik içindeydim. Sen ise dünkü kuyruklu smokinin içinde idin''
             '' E eee kalbim ne duruyoruz o zaman kalk rüyanı gerçekleştirelim. Bak smokin hala orada ben hazırım yani''
             '' Gerçekleştirecek miyiz yani''
             '' Evet aşkım. Hadi banyomuzu yapalım. Önce sen al istersen''
             '' Ya beraber alsak''
             '' Bak bu fena fikir değil hem bir de''
             '' Azgın boya doymadın yani''
             '' Ben sana doyamam ki''
             '' Bende kalk o zaman hadi ne bekliyoruz''
             El ele tutuşarak koşarcasına banyoya girdiler. Bir saat sonra banyodan üstlerinde bornozları ile çıktılar Pınar başına sarılı olan havlu ile iyicene saçlarını kurularken. Cevher yatağın kenarında oturan sevgilisinin arkasına geçti Pınar'ın başındaki havlu ile Pınar'ın saçlarını kurulamaya başladı. İyice kurulandığına inanınca tarağı eline aldı, sevdiği kızın saçlarını taramaya başladı. Aynadan da birbirlerine bakıyorlardı.
             '' Bak aşkım beni fazla şımartma yoksa her beraber banyomuzda senden bunu isterim''
             '' İstemene gerek yok ki. Ben zaten seve seve yaparım''
             '' Sen hayatımın en güzel kısmısın''
             '' Sense hayatımın tamamısın''
             '' Yaaaa seninki daha güzel oldu''
             '' Elbette öyle olacak benim sevgilim herkesten çok daha güzel de ondan''
             '' Uyuz''
             '' Gıcık''
             '' Deli, manyak''
             '' Bak bu olmadı işte''
             '' Neden aşkım alındın mı yoksa. Oysa ben..''
             '' Yooo aşkım yooo sadece her seferinde tek kelimelik seçiyordum sen iki tane seçtin. Hem anlaşmıştık seninle ben dei değil zır deliydim hani''
             '' Ama aşkım manyağın zırı olmuyor ki''
             '' Neden olmuyormuş delinin oluyor da manyağın neden olmasın. Bundan sonra aynı zamanda zır manyağım da ''
             '' Zır manyak bak şimdi harbi bu oldun''
             Gülüştüler. Cevher elindeki tarak ile Pınar'ın saçlarını iyice açmıştı ve üstelik bunu onun hiç canını yakmadan yapmıştı.
              Pınar ''banyoda duvarda asılı olan şeyin ne olduğunu biliyor musun Aşkım''
              '' Otellerde çok gördüm onu aşkım da ayıp olur diye kimseye soramadım. Cahil demesinler diye''
              '' Gel bakalım o zaman belki ne olduğunu anlarız''
              Beraber banyoya gittiler aynanın yanında asılı olan boru gibi şeye bakıyorlar ne olabileceğini düşünüyorlardı.
              Pınar '' Bak aşkım tutacak yerinde iki tane düğme var bunun''
              '' Sen bana ver elektrikli bir şey bu sen dışarı çık olur da çarparsa beni çarpsın''
              '' Asla olmaz anca beraber kanca beraber''
              '' Peki o zaman. Önce üsttekini açalım''
              '' Tamam hadi bas düğmeye''
              Cevher düğmeye basınca boru gibi olan yerinden bir ses ile hava gelmeye başladı.Elini oraya götürdü havanın önüne tuttu.
               '' Sıcak bu''
               '' Onu kapat ikincisine bas bakalım''
               Cevher denileni yaptı. İlkini kapattı ikincisini açtı. Hiç bir şey olmamıştı.
               '' Bir şey yok''
               '' O zaman ikisine birden bas bakalım yada önce birinciye sonra ikinciye bas istersen''
               '' Tamam aşkım''
               Cevher ilk düğmeye bastı sıcak hava gene çıkmaya başladı. Sonra ikinci düğmeye bastı hava daha hızlandı ve sıcaklığı biraz daha arttı''
               Pınar ''  Nedir acaba bu''
               ''Aşkım banyoda olduğuna göre banyo ile alakalı olmalı''
               Cevher konuşurken yanlışlıkla elini fazla yukarı kaldırmış sıcak hava pınarın yüzüne doğru vurmuş ve sıcak hava Pınar'ın saçlarını havalandırmıştı. Cevher saçların havalandığını görünce.
               '' Dön arkanı bakayım aşkım''
               Pınar denileni yaptı. Cevher makineyi pınarın saçlarına tuttu. Sıcak hava Pınarın saçlarına vurmaya başladı.
               '' Yakma yasın saçlarımı ha !''
               '' Yok aşkım biraz uzaktan tutuyorum saçlarına. Bak havayı tutuğum yerler kurudu bile''
               '' O zaman buna saç kurutma makinesi diyebiliriz yani''
               '' Bence diyorlardır bilem''
               '' Kapat aşkım tarağımı da getireyim   kuruturken tara bari''
               '' Tamam hadi git getir''
               Pınar tarağını da getirmişti. Cevher bir güzel sevdiği kızın saçlarını hem kuruttu hem taradı. Sonra hızla hazırlanıp aşağıya kahvaltı salonuna indiler. Sadettin hoca bir masa ya oturmuş elinde bir masa da yedi sekiz tane gazete onlara bakıyordu.
               Pınar ve Cevher '' Günaydın hocam''
               Sadettin hoca başını kaldırdı Pınar ve Cevher'i görünce
               '' Günaydın çocuklarım  gelin hadi. Bende bugünkü gazetelere bakıyordum. Hepsi sizden övgü ile bahsediyor ve pek çoğunda ilk sayfadasınız. Bakın''
               Pınar kendilerine uzatılan gazeteye bakınca küçük dilini yutacak gibi oldu.
               '' Ama bu gazete renkli''
               '' Evet Avrupa da ki gazeteler hep renklidir kızım''
               Pınar ilk defa kendini renkli bir resim olarak renkli bir fotoğraf olarak görüyordu.
               ''Bu gazetelerin hepsinden almalıyız ''
               '' Bunlar bizim zaten kızım. Bak koltuğa sizinkilerde orada''
               Cevher '' Hocam yoksa hepsini siz mi aldınız ''
               '' Hayır oğlum bunlar otelin bize hediyesi ve sizden bir ricaları da var''
               Cevher '' Rica ne demek hocam yeter ki yapabileceğimiz bir şey olsun değil mi aşkım?''
              '' Elbette bir tanem. Ne rica ediyorlar hocam''
              '' Sizin birer fotoğrafınızı çekmek istiyorlar bu fotoğrafı da hem kendi arşivlerinde hemde otelin tanıtımlarında kullanmak istiyorlar''
              '' Tamam hocam siz de uygun görüyorsanız''
              '' Elbette olur.''
              Sadettin hoca yan masada oturan tercümana seslendi.
              '' Onur bey lütfen kabul ettiğimizi söyler misiniz''sonra  onlara dönüp '' Madem kabul ettik kahvaltımızı yapalım çıkın side üstünüze güzel bir şeyler giyinin''
              '' Tamam hocam'' Hep beraber kahvaltıya oturmuş kahvaltılarını yaparken. Tercüman Onur yanında orta yaşlı hafifkel bir adam ve oldukça zarif görünen uzunca boylu kumral bir bayan ile yanlarına geldi.
               '' Sadettin hocam. Bu arkadaşları tanıtayım size. Bayanın ismi Ornella bey efendinin ise Carlo '' İsimlerini duyunca ikisi de tokalaşmak için ellerini uzattı. tokalaştılar.Onur Bey devam etti
              ''Carlo otelin fotğrafçısıdır resimleri o çekecek Ornella ise butiğin yöneticisidir elbiseleri o ayarlayacak''
              Cevher Pınar'a göz kırptı '' Tamam o zaman resimlerin birinde gelinlik ve damatlık ta olsa olur mu diye sorar mısın lütfen''
              Onur bey tercüme etti Cevher'in söylediklerini Ornella nın gözleri parladı  '' Grande grande''
             Onur Bey '' Anlamışsınızdır her halde harika  olur diyor''
             '' Peki sonra bir süreliğine o gelinlik ve damatlık bizde kalabilirmi diye de sorar mısın lütfen''
             Onur bey onuda tercüme etti aldığı yanıtı tercüme etti . '' Sizin bile olabilirmiş''
            Cevher '' Harika bu  Grande Ornella grande''
             Sadettin Hoca '' Çocuklar siz bir haltlar karıştırıyorsunuz galiba yanılıyor muyum?''
            '' Hayır hocam yanılmıyorsunuz. Biz bugün Pınar ile evlenmeye karar verdik''
            Onur beyde onların konuşmalarını italyancaya çevirerek Ornella ve Carlo ya aktarıyordu.
            Ornella '' Grande grande'' diye bağırmaya başladı. Carlonun da gözleindn ışıklar saçıyordu. Ornella Pınar'ın ve Cevher'in elinden tutup ''Venga con me'' diyordu. Onur Bey '' Kendisi ile gelmenizi istiyor'' diye tercüme etti.
             Hep beraber masadan kalkıp yürümeye başladılar. Ornella'nın bir eli Pınar'da bir eli Cevher'de yürüyerek otelin kuyumcu dükkanına getirdi. Adam ile konuştuktan sonra yüzükler ortaya çıkardı ve içlerinde en güzelini seçmelerini istedi .
            Cevher '' Sen seç aşkım''
             Pınar '' Nasılsa bir fotoğraf için seçeceğiz o zaman en güzeli ve en pahalısı olsun'' dedi ve iyice inceledikten sonra yüzükleri gösterdi. Kuyumcu ikisininde parmak ölçülerini aldı. ve iki saat içinde hazır olacaklarını Ornella'ya iletti Onur Bey de onlara tercüme etti.
            Cevher '' Demek iki saatimiz var.Hadi aşkım bizde hazırlanalım hemen iki saatte halledebilecekmiyiz bakalım''
            '' Neyi evlat''
            '' Evlenmek için gereken evrakları elbette hocam''
            '' Siz ciddisiniz''
            Pınar '' Elbette hocam siz benim Onur bey de kabul ederse Cevherin şahidi olur''
            Onur Bey '' Elbette şeref duyarım''
            Cevher '' O zaman hızla elçiliğe gidiyoruz''
            Onur bey konuşulanları Ornella'ya tercüme ediyordu. Ornella duydukları çok hoşuna gitmişti.Onur beye bir şeyler söyledi Onur Beyde tercüme eti
            '' Size bir araba tahsis ediyor kendisi ayrıca kendisi ve Carlo'nun da sizinle gelmelerini istiyormuş.''
            Pınar '' Tamam gelsinler''
            Hızla odalarına döndüler üstlerini değiştirdiler on beş dakika sonra her şey ve herkes hazırdı büyük elçiliğe yola koyuldular. Yirmi dakika kadar sonra büyük elçinin odasında konuşuyorlardı.
            Büyük elçi '' Bir saatte hazırlaya bilir miyiz ki evrakları Kütükleriniz nerede
            Cevher '' Benim İzmir''
            Pınar '' İstanbul sayın elçim''
            Büyük elçi'' Tamam o zaman hızlanalım ''
            Büyük elçi içeriye seslendi iki memur geldi istediklerini tek tek söyledi ve çok acil olmasını istedi''
            Cevher ve Pınar nüfus cüzdanlarını memurlara verdiler. Hızla hazırlıklara başlandı. Evraklar yetişmeyecekti teknoloji buna izin vermiyordu ancak yarın biterdi. Büyük elçi çözüm üretti.Telefonla iki ilin nüfus müdürlüğünü de aradı onay aldıktan sonra dönüp.
            '' Tamam her şey hazır ben burada defteri işletiyorum evraklar yarın geldiğinde biz buradaki işlemleri düzenler içine koyarız. Yarın bir uğrar imzalarınızı da atarsınız''
            Cevher '' Sayın elçim Nikahımızı siz kıyarmısınız''
            Büyük elçi '' Elbette ben kıyacağım benden başkası kıyamaz zaten sizin nikahınızı''
            Ornella Büyük elçi ile italyanca bir şeyler konuştu. Büyük elçi konuşması bitince yüzünü onlara döndü
            '' Bayan Ornella sizin için Otelin büyük salonunu ayarlatmış Nikahınızı orada kıymak istiyor. Ne dersiniz. İsterseniz burada da kıyabiliriz''
            Sadettin Bey '' Sayın büyük elçim sizce de uygunsa otelde olsun çünkü gelinlik damatlık ve yüzükler orada olacak''
             '' Peki o zaman ben hemen defteri hazırlatayım sizlerinde birer resminizi çekelim cüzdanınızı da hazırlatayım.''
             Carlo hemen çantasından bir fotoğraf makinesi çıkardı ve ikisininde resmini çekti. Sonra hızla kayboldu büyük elçi defterleri hazırlatırken onlar odada kahvelerini yudumluyorlardı Yarım saat kadar sonra Carlo elinde üçer tane resim ile geldi. resimleri Büyük elçiye verdi. Bir saat sonra her şey hazırlanmış hep beraber iki araba otelin yolunu tutmuşlardı.
             Otele vardıklarında bir bay ve bir bayan onları bekliyordu. Onlar gelir gelmez biri Cevher'i diğeri Pınar'ı almış önce butiğe götürmüşlerdi. Orada Pınar ve Cevher'in resim için giyecekleri ve damatlık ve gelinliklerini beğenmişler sonra ikisi de kuaför salonuna alınıp hazırlanmalarına devam etmişlerdi. bunların hepsi üç saat içinde olmuştu. Önce Cevher'i otel çalışanlarının ve misafirlerinin alkışları arasında Büyük salona almışlar ve bir odaya götürmüşlerdi. Az sonrada dışarıdaki çılgınca alkışlardan anlaşılacağı gibi Pınar da gelinliği ile Büyük salona doğru yürümeye başlamıştı. Pınar Cevherin bulunduğu odaya girince Cevher gözlerini sevdiği kadından alamamıştı.
            '' Aman tanrım ben bir melek ile evleniyorum''
            '' Güzel olmuşmuyum''
            '' Biri güzelliği tarif etmeye çalışsa laf ile değil senin resmini göstererek anlatabilir ancak aşkım''
           '' Sen öyle görüyorsun beni. Hem sende bu yaşamdaki en yakışıklı erkeksin''
           '' Sende kainattaki en güzel kadın''
           Az sonra içeriden düğün müziği sesi gelmeye başladı. Kapı aralandı Ornella göründü. eliyle gelin işareti yapıyordu. Cevher kolunu sevdiği kadına uzattı Pınar sevdiği adamın koluna girdi beraberce kapıdan çıktıklarında kızılca kıyamet koptu sandılar salon hınca hınç dolmuş her taraf çiçeklerle süslenmiş küçük kızlar ellerinde çiçeklerle iki yana dizilmiş ellerindeki çiçekleri önlerinden geçerken onların üstlerine atıyorlardı. Carlo ise önlerinde geri geri yürüyor sürekli fotoğraflar çekiyordu salon alkıştan inliyordu. Bütün personel ve misafirler salondaydılar herkes bu olaya şahit olmak için orada bulunuyordu.
          Pınar beyaz bir kuğu gibi süzülüyordu. Cevher ise tam bir prens havasındaydı. Her şey hayal ettiklerinden çok çok daha güzel oluyordu. Tek eksikleri aileleri idi. Ama şu anda o kadar mutluydular ki hiç bir şey umurlarında değil gibiydi. Az sonra nikah masasında kendilerine ayrılan koltuğa oturmuşlardı Büyük elçi masanın bir ucunda şahitleri olan Sadettin Hocaları ile Onur Bey masanın öbür ucundaydı. Büyük elçi önündeki mikrofonu kendine çekti.ve konuşmaya başladı önce Türkçe'ini ardında konuklar için İtalyanca'sını
          '' Bu iki genç evlenmek için elçiliğimize baş vurmuş olup elçiliğimizce yapılan tahkikat sonunda bu iki gencin evlenmesinde sakınca bulunmamıştır. Bugün burada bu iki gencin evlilik işlemlerini tamamlamak ve evlilik akdi'lerini yerine getirmek için bulunuyoruz Sen Çetin kızı Pınar Hakkı oğlu Cevheri iyi günde kötü günde ölüm sizi ayırana kadar eş olarak kabul ediyor musun''
         Pınar '' Evet ediyorum''
         Büyük elçi '' Sen hakkı oğlu Cevher Çetin kızı Pınar'ı iyi günde kötü günde ölüm sizi ayırana kadar eş olarak kabul ediyor musun''
         Cevher '' Evet ediyorum''
         Büyük elçi'' Siz şahitler bu iki gencin akdi lerini duydunuz sizde buna şahitlik ediyor musunuz
         Sadettin Hoca ve Onur Bey '' Evet ediyoruz''
         Büyük elçi '' Bende Türkiye Cumhuriyetin bana verdiği yetkiye dayanarak sizleri karı koca ilan ediyorum hayırlı uğurlu olsun''
         Ortalığı gene bir alkış sesi doldurmuştu. Carlo durmaksızın fotoğraflarını çekiyordu. Ornella zevkten dört köşe olmuş gibi çılgınca onları alkışlıyordu. Defter önce Pınar sonra Cevher imza attı ardından da şahitler. Büyük elçi defter önüne gelince ayağa kalktı elindeki aile cüzdanını Pınar'ın eline vererek '' Hayırlı olsun bir yastıkta kocayın''dedi Pınar cüzdanı eline alıp havaya kaldırdığında ortam gene alkışlarla dolmuştu Pınar elindeki cüzdanı erkeğine verdi Anıl cüzdanı eline aldı. Pınarı kedine çekti ve alnına kocaman bir öpücük kondurdu. Carlo hiç bir kareyi kaçırmamak için durmada fotoğraf çekiyordu.
           Pınar ve Cevher önce büyük elçinin elini öptüler sonra Hocalarının Onur Beyinde elini sıkarak çalışanların ve misafirlerin tebriklerini almak için masanın önüne el ele geçtiler tüm tebrikleri kabul etmişlerdi en son Ornella kaldığında Pınar ona sım sıkı sarıldı ''Teşekkür ederim teşekkür ederim''diyor başka bir şey diyemiyordu. Ornella da ona sarımş gözlerinden bir kaç damla yaşa engel olamamışlardı. Sonra Cevher ile de sarıldılar  Herkesin arasından açılan yoldan el ele yürüyerek salondan çıktılar. Onlar başka bir yere gideceklerini düşünürken Görevli asansörün kapısını açtı onları içeri davet etti odamız gidiyoruz herhalde diye düşünürken asansör en son katta durdu kapı açıldı Ornella ve Carloda diğer asansörle çıkmışlardı. o
Ornella odayı işaret etti
            Pınar '' Galiba bal ayı süitene gidiyoruz aşkım''
            ''Galiba öyle tatlım'' Kapıya yaklaştıklarında Ornella Cevher'e işaret yaptı. Cevher ne demek istediğini anlamıştı. Pınar'ı kaldırdığı gibi kollarına aldı. Carlo da durmadan fotoğraflarını çekiyordu. Görevli kapıyı açtı onların İçeri girmesini sağladı. Pınar ve Cevher Ornella'a baktılar Ornella el salladı ve kapıyı kapadı.
          Oda müthiş güzeldi her şeyi düşünmüşlerdi Her şey bir hayal gibiydi uyanmak istemedikleri bir hayal Cevher sevgilisini usulca yatağa bıraktı.
          Melis '' Siz annemle resmi olarak evlendiniz yani öyle mi baba''
          '' Evet kızım annenle ben evlendik hemde resmi olarak. Sadece bunu ailelerimize okul bitince söyleyecektik. Ogün her şey bir rüya gibiydi
         Pınar '' Peki büyük baba o resimler gazeteler neredeler.''
         '' Hepsi özel bir odada tutuluyorlar''
         '' Pınar apartmanında mı''
         '' Hayır iş bankasının hava korumalı bir kasasında''
         '' Neden oradalar büyük baba''
         '' Büyük annenle tutmuştuk o kasayı ailemize açıkladığımızda gösterecektik''
         '' Ama gösteremediniz''
         Anıl '' Ne oldu baba neden gösteremediniz''
         '' Bugünlük bu kadar yeter sonra devam ederim çok yoruldum''
   
     

           
                     
           
 
           










       

14 Nisan 2016 Perşembe

ŞEKER ADAMCA ŞİİRLER

Sevecektim,sevilecektim..
cüzdanımda onun resmini taşıyacaktım,
uyumadan en son mesajı hep ona yollayacaktım..
sabah ilk uyandığımda onun yüzünü hayal edecektim,
şarkılar söyleyerek çıkacaktım evden..
önüme gelene,
"günaydın efendim,ben çok aşığım bu sıralar affedin ..."
diyecektim..
cebimde iki sinema bileti ile onu bir bankta oturup bekleyecektim
uzaktan gelmesini seyrederken ona gülümseyecektim..
söylerken gözlerime bakar da söyleyemeyebilirim diye
gözlerimi kapatıp onu çok sevdiğimi söyleyecektim.
sonra;
sinemada o filmi,ben de onu seyredecektim..
elleri üşüse kendi ellerimin içine alıp ısıtacaktım,
evlendiğimizde koltukta onunla sevişecektim..
sadece soyunmasına değil
seviştikten sonra giyinmesine de yardım edecektim ...
ne çok hayallerim vardı onunla ilgili
ve şimdi o
ne kadar da hayal oldu...

Yüksel ŞEKER
http://sekeradamca.blogspot.com.tr/


10 Nisan 2016 Pazar

ŞEKER ADAMCA ŞİİRLER

Ya içim taşıp akarsam sana ...
ya senin hasretin sarar boynumu
dayanamazsam yokluğuna...
ya haykırmak istersem aşkımı
söyle ne olur bana ... 
yanan ben yakan sen
söyle nasıl çıra olmayayım o aşka ben
Yüksel ŞEKER


6 Nisan 2016 Çarşamba

ADI AŞK BÖLÜM ALTI PART 1

           Büyük baba ve Nurettin bey akşam olup eve döndüklerinde. Oğulcanın okul işleri halledilmiş. Evin içinde uyuyabilmek için gerekli kadar yatak getirtilmiş. Geçici de olsa  bu sorunlar ortadan kaldırılmıştı. Geriye ileriye yönelik yapılması gereken hamleler kalmıştı. Anıl, Zülal ve Pınar'ı okuldan almaya gitmiş. Evdeki herkes onların bir an önce eve gelmesini bekliyordu.
            Anıl Kızı Zülalin okulunun çıkış kapısının önüne gelmiş kızını ve yeğenini ve götürmek için arabasına yaslanmış bekliyordu. Zülal ve Pınar okulun içinde buluşmuş Murat ve Timur ile buluşmaya gidiyorlardı. Okul kapısına yaklaşınca Zülal babasının onları beklediğini gördü. Babasına onu gördüğünü belirtmek için el salladı.
            '' Babam gelmiş''
            '' Evet gördüm hayırdır neden geldi acaba''
            '' Bizi almak içindir herhalde başka bir şeyde varsa öğreniriz zaten''
            '' Evet kesinlikle. Hadi bekletmeyelim fazla. Murat ile Timur'a da haber vermemiz lazım ki bizi beklemesinler.''
            ''Hallederiz Pınarcığım''
            Yürüyüşlerini hızlandırarak Anıl'ın yanına geldiler.
            '' Baba... Hayırdır bizi almak için mi geldin. Gerek yoktu biz gelirdik eve''
            '' Biliyorum kızımda durumlar biraz değişti bundan sonra bir süre sıra ile sizi okula biz getirip biz götüreceğiz''
            '' Aaa neden ki Anıl amca''
            Zülal '' Amca değil artık alış Dayı diyeceksin bundan sonra''
            '' Amannn ağız alışkanlığı işte Zülal Ağzımdan öyle çıkıverdi'' Gülüştüler.
            Anıl '' Arkadaşlarınız nerede''
            '' Baba genelde ilerde ki kafeteryada buluşuyoruz onlarla''
            '' Tamam oraya gidelim o zaman onları da alır yolda konuşuruz''
            '' Peki babacığım. Nasıl istersen''
            Pınar'' Arayalım o zaman oradalar sa dışarı çıksınlar yoldan alalım''
            Zülal '' İyi düşündün öyle yapalım''
            Zülal Muradı Pınar da Timur'u arayıp bilgi verdi. Az sonra araba ile ikisininde yanına gelmişlerdi Timur öne Murat Pınar ve Zülal arabanın arkasına oturmuşlardı. Murat yolda ineceği için öne Timur oturmuştu. Yola çıktıklarında Anıl konuşmaya başladı.
            '' Çocuklar bir süre sizi okuldan alıp bırakmayı sıra ile bir gün ben bir gün Nurettin yapacağız. Biliyorum biraz sizin özgürlüğünüze ve hayatınıza kısıtlama gibi gelecek bu davranışımız ama buna mecburuz. Bu sabah siz kızlar evden ayrıldıktan sonra eve polis geldi. Büyük babayı tutukladılar sadece onu değil Mehmet amca ve ekibini de''
            '' Ne ! Ne diyorsun sen baba''
            '' Dedem tutuklandı mı gerçekten dayı''
            '' Şimdilik telaş edilecek bir durum yok kızlar önce tutuklandılar devreye Babamın avukatları girince acil olarak mahkemeye çıkardılar ve delil yetersizliğinden yargılama işleri tutuksuz olarak devam edecek şekilde  serbest bırakıldılar. Bizlere de durumu olduğu gibi anlattı dedeniz. Sizlerin burada koruma altında olduğunuzu biliyoruz ama maalesef şu an o korumalar saf dışı kalmış durumda yani anlayacağınız şu anda kısmende olsa profesyonel koruma yönünden savunmasızsınız''
           Timur '' Bizler de varız Anıl amca''
           '' Biliyorum Timur  o yüzden kısmen ve profesyonel olarak dedim zaten. İkinizin de elinizden geleni yapacağınızdan zerre kadar şüphemiz yok örneğini yaşamışız zaten yanılıyor muyum''
           Pınar sevgi dolu olarak gözlerini Timur'a dikerek
           '' Hayır dayıcığım aynen dediğin gibi yaşadık''
           Timur arkasını dönerek Pınar'ın gözleri ile buluştu.
           '' Gene olsa gene yaparım bir saniye bile düşünmem''
           Murat '' Kesinlikle bende''
           Anıl '' Biliyorum çocuklar ikiniz de bunu yapacak yüreğe sahipsiniz. Ama beraber sağlıklı şekilde dolaşmak ve yaşamak var iken neden birileriniz vurulmak zorunda kalsın ki. Sizlerin hiç birinizin bu olayla ilgili en ufak bir suçunuz yok. O yüzden  bu konuda en ufak zarar görmeden kurtulmamız lazım
          Murat '' Öylede olacak ba.. Anıl bey amca''
          Zülal ve Pınar Murat'ın konuşmasının ardından birbirlerine bakarak gülümsediler. Murat kendini tutamasa ağzından Zülali babası için ona az daha baba diyecekti. Bu Zülal'inde aslında hoşuna gitmişti.
          '' Bende buna inanıyor ve öyle olmasını istiyorum oğlum''
          Timur '' Bizde biraz daha dikkatli olmamız gerekecek.''
          Kesinlikle öyle Timur. Mehmet amcanız yeni korumalar ayarlayıncaya kadar sizler birbirinizi daha çok kollamanız gerekecek. Hoş ayarlasa bile siz gene aynen devam edin. Bu işi hep beraber çözünceye kadar.anlaştı mı?''
          Murat '' Evet efendim anlaştık ve bizlerde öyle yapacağız. Şey ben burada durakta inebilirmiyim''
          '' Evlat evini tarif et bırakayım istersen''
          '' Teşekkür ederim ama hemen bir arka sokaktayım sizi de yolunuzdan alıkoymayayım. Nede olsa ev halkı da sizi merak ediyordur şimdi''
          '' Peki evlat kendine dikkat et. sabah buradan alırız seni''
          '' Ben giderdim efendim ya siz zahmet etmeseydiniz hiç''
          Zülal '' Bir tanem babamı duydun işte yarın sabah buradan alacağız seni''
          Murat kıpkırmızı olmuş konuşurken kekelemeye başlamıştı
          '' Pe pe pe peki ö ö  y öy öyle o   olsun''
          Arabanın içindekiler gülüşmeye başladılar
          Anıl '' Hadi iyi akşamlar evlat. Sabah buraya yaklaşırlarken seni ararlar sen ona göre çıkarsın. Tamam mı ?''
          '' Ta ta ta tamam Ba ba ba babacığım''
          Murat ağzından kaçan sözleri duymuş başını öne eğerek '' iyi akşamlar'' demiş ve kaçar gibi hızla arabanın yanından ayrılmıştı. Anıl kızlara dönerek
         '' Ne dedi o bana babacığım mı dedi''
         Zülal '' Evet baba öyle dedi''
         '' Galiba buna alışmam gerekecek''
         '' Evet baba''
         '' Hay Allah ya''
         Pınar '' Ne oldu dayıcığım''
         '' Yok bir şey kızım. Sadece çok kızacağımı sanırdım ama hoşuma gitti''
         Hep beraber gülüştüler. Zülal'inde babasının Murat'ı beğendiğinin ve damat adayı olarak kabul ettiğinin belirtisiydi bunlar.Bu yüzden o herkesten daha mutlu bir konuma gelmişti. Tabiri caiz ise ağzı kulaklarına gelmişti. Zaten babasının tepkisini öğrenmek için bilerek sevdiği çocuğa bir tanem demişti.
         Az sonra eve varmışlardı. Eve girdiklerinde herkes özellikle bayanlar onları ayakta karşılamış ve içeri girdikleri gibi çocuklarına sımsıkı sarılmışlardı.  
         Pınar '' İyiyiz anne  iyiyiz, merak etmeyin. Geldik işte''
         Melis ''Sizin için söylemesi kolay tabi. Merak edenler sizler değilsiniz''
         Sıla '' Melis'ciğim  onlar da anne olunca hak verecekler bize elbet. Annemler ne kadar haklıymış ancak o zaman söleyebilecekler''
         Zülal '' Olur mu hiç öle şey anne Pınar sadece şaka yaptı sizlere''
         Pınar '' Annemmm bu kadar üzüleceğinizi bilseydim yapmazdım o şakayı. Nasıl bilmeyiz özellikle bu durumdayken''
         Büyük baba '' Hadi bayanlar kızlarımızı biraz da bizlere bırakın bakalım''
         Anıl '' Baba önce şu elimdeki yüklerden beni bir kurtarsınlar sonra ne yaparlarsa yapsınlar''
         Gülüştüler Zülal ile Pınar hemen Anıl'ın elindeki kendilerine ait eşyaları aldılar. yerlerine bırakmaya gittiler. Sonra dönüp büyük baba ve babalarıyla kucaklaşıp ellerinden öptüler.
          Büyük baba  '' Hadi bayanlar karnımız acıktı. Şu sofrayı kuralım da karnımızı bir güzel doyuralım.
          Melis '' Hadi o zaman kızlar siz üstünüzü falan değiştirin biz sofrayı hazırlayana kadar sonra kahvelerimizi siz hazırlarsınız.
          Pınar ''Tamam Anne''
          Zülal ve Pınar üstlerini değiştirmek için odalarına çekildiler. Melis ve Sıla ise sofrayı hazırlamaya başladılar. Erkekler salona geçmiş konuşmadan bayanları izliyorlardı. En nihayetinde sofralar kurulmuş yemekler yenilmiş. Sofra toparlanmış bulaşıklar halledilmiş kızların hazırladığı kahveler keyifle içiliyordu.
         Anıl içinden kahveleri içelim sonra ne yapacağımızı konuşalım diye düşünüyordu ama Zülal ve Pınar  tüm planını bozmuştu. İkisi de kahvelerini çabuk içmiş fincanlarını masaya bırakır bırakmaz dedelerinin yanına atlamışlardı bile
        Zülal '' Dede bu akşam da anlatacaksın değil mi?''
        Pınar '' Evet dedeciğim Anne annemle olan hikayenizi çok merak ediyorum. Hem böylece hiç görmediğim Anne annemi tanıma şansına sahip oluyorum''
         Melis '' Evet baba kızım haklı. Bende annemi tanımak senin sözlerinde ona olan hasretimi biraz olsun dindirmek istiyorum ''
         Anıl bira kızmıştı ama konuşulanları dinleyince kendine '' Galiba bu gece en iyisi bu'' olacak dedi ortamın biraz gevşemesi ve yumuşaması iyi gelebilirdi. Kaldı ki oda en az kızlar ve Melis kadar merak ediyordu. Nede olsa tanıdığını sandığı babasının hiç bilmediği yanını tanıma şansına sahip oluyordu. ''Evet baba lütfen anlat''
         Nurettin Bey ile Sıla da aynı düşünce içindeydiler katıldıkları ailenin hikayesini dileyerek daha iyi tanımış oluyorlardı.
         Sıla'' Kızlar sanırım dedeniz sizleri kıramayacak ve anlatacak ama önce sizler şu fincanları bir bulaşık makinesine  koyup gelin bakalım.
         Pınar'' Ben hallederim '' diyerek hızla kalktı fincaları topladı telvelerini su ile akıttıktan sonra bulaşık makinesine hızla yerleştirip büyük babanın yanında ki yerine attı kendini '' Bitti işte hazırız''
         Büyük baba başka kurtuluş olmadığını anlamıştı. Koltuğuna iyice yaslanıp derin bir iç geçirdikten sonra anlatmaya başladı.
         '' O gece Pınar ile sarmaş dolaş olarak beraber aynı yatakta uyuduğumuz ilk geceydi. Sabah kalktığımda beni kocaman bir sürpriz bekliyordu....
         İlk uyanan Pınar olmuştu. Yatağında dirsekleri üerinde doğrulmuş sevdiği erkeği uyurken seyrediyordu. Cevher sanki hissetmiş gibi gözlerin dudaklarında kocaman bir gülümseme ile açmış Kendisini seyreden aşkının sevgi dolu gözler ile kendini izlediğini görmüştü. Yataktan hızla hafifçe doğrulup Pınarı kendi üstüne çekti ve büyük bir Arzu ile öpüşmeye başladılar. Dakikalarca süren bu öpüşmeden sonra.Cevher '' Demek uyurken beni izlersin ha'' deyip yatakta hızla dönerek Pınarı altına aldı.
         Pınar '' İzlerim izlerim sana ne ''
         '' Görürsün sen izlemeyi şimdi''
         Bu sefer Cevher üste Pınar altta öpüşmeye başlamışlardı. Pınar öpüşmeler sonunda Cevher'i hafifçe iteleyerek üstünden atmış şimdi şimdi yan yana yatakta yatıyorlardı. Cevher kolunu sevdiği kızın boynunun altına atmış Pınar da buna uyarak kafasını sevdiği adamın göğüsüne  dayamıştı. Cevher sevdiği kızın saçlarını kokluyor okşuyordu. ''Keşke hiç bitmese bu gece''
        Pınar başını sevgilisinin göğsünden ayırmadan onun yüzüne döndü. Ellerini sevdiği adamın saçlarına götürüp Tıpkı sevdiği adamın yaptığı gibi saçlarını okşamaya başlamıştı.
        '' Seni seviyorum aşkım. Hemde sensiz yaşayamayacak kadar''
        '' Bende seni çok seviyorum ve lütfen öyle söyleme biz bizden önceki aşıklar gibi olmayacağız. Onlar birleşemediler ama biz birleşeceğiz ve mutlu bir yaşam sürüp çocuklarımızı büyüteceğiz''
        '' İnşallah aşkım inşallah. Ama şimdi kalk bu sabah yapacağımız çok işimiz var''
        '' Yaa neymiş o işler''
        '' Kalkarsan görürsün'' diyerek yataktan fırladı ve keman kutusunu eline alıp kemanını çıkardı.
        '' Anladım bana keman konseri vereceksin ''
        '' Hayır bilemedin aşkım''
        '' Eee keman çalmayacaksan neden  o kemanı eline aldın''
        '' Sen çalacaksın''
        Cevher gözlerini hayretle faltaşı gibi açarak '' Ben mi?''
        '' Evet sen ne var bunda bu kadar şaşıracak''
        '' Şey aşkım yok yokta ben keman çalmasını bilmem ki ''
        '' Evet bilmiyorsun ama öğrenmeye başlayacaksın. Hadi kalk ilk dersin başlıyor''
        '' Sen ciddisin''
        '' Elbette hadi koca tembel kaldır şu yataktan kıçını da buraya gel''
        Cevher yataktan kalktı sevgilisinin yanına gitti. Pınar kemanı Cevherin boynuna yerleştirdi.
        '' Aşkım bak bu boynuna yerleştirdiğim kısmına çenelik derler kemanın sapına da tuşe notalar buradadır. Fixler gördüğün akort vidalarıdır. Akort kulakları ile beraber kemanı akort etmekte kullanılırlar. Şunlara eşik derler tellerin seviyesini ayarlarlar  şu s şeklinde gördüğün boşluklara da f  delikleri denir ses oradan çıkar ve en son parçamızda bu yay buna da Arşe denir ve kemandan ses çıkarmaya yarar''
         Galiba anladım şimdi ben bu arşeyi bu kemanın tellerine sürterek bu f deliklerinden ses çıkartacağım yani''
         '' Evet aşkım aynen öyle yapacaksın ama yayı o tellere dokundururken kimi zaman en çok sevdiğin kişeye dokunur gibi nazikçe ve onu incitmeden dokunduracak bazense o senin elinden kaçmak kurtulmak istiyormuş ve sen onun kaçmasına izin vermiyormuş gibi yumuşak sağlam ve o hızla kurtulmak sense kaçmasına kurtulmasına izin vermemek için hızla hareket ediyormuş gibi seri ve güçlü dokunduracaksın ama asla zarar vermeyecek şekilde''
         '' Aşkım bunun dersinin böyle verildiğine emin misin''
         '' Aslında böyle verilmez ama konu sevdiğin adam olunca aynen ders böyle verilir''
         Cevher kemanın çeneliğini boynundan çekerek  kemanı aşağıya indirdi boşta kalan kolu ve eli ile sevgilisinin boynundan yakalayıp kendine çekip yumuşacık bir şekilde dudaklarını onun dudakları ile birleştirdi. '' O zaman ben senin en seveceğin tek öğrencin olacağım''
         '' İlk ve tek aşkım.İlk ve tek''
        Cevher kemanın çeneliğini boyuna oturttu yayı eline aldı.Tam çalmaya başlayacaktı ki bir an durdu sevdiği kadının gözlerinin içine bakarak '' ama ben notaları bilmiyorum''
         '' Şimdi notaları umursama aşkım. Onlara hiç dokunma bile, sadece yayı tellerde doğru olarak  gezdirmeye öğreneceksin bugün''
         '' Anladım deneyeyim bakayım'' Yayı kemanın tellerinin üstüne koydu önce yukarı ve sonra aşağıya sürterek yayı hareket ettirdi. Ortalığı uyumsuz ahengsiz kapı gıcırtısına benzeyen bir ses kaplamıştı. Hemen kemanı boynundan çekti sevdiği kadına merak dolu gözler ile baktı.
         '' Kötü değil mi ?''
         Pınar gülmeye başladı. '' Hayır aşkım hiç te değil üstelik ilk çalmana rağmen harika bile. Ben Anne annemin mekanı cennet olsun kemanı elime ilk tutturduğunda ilk okul dördüncü sınıfındaydım ve o çal bakalım dediğinde ben kemanın telini koparmıştım''
          '' Kızdı mı sana? teli kopardığın için''
          '' Hayır aşkım o ne bana ne ablama asla kızmazdı.''
          '' Ne yaptı peki?''
          '' Kemanı elimden aldı sakince kopan kemanın telini değiştirdi akortunu ayarladı bana geri verdi ve bana bu yayı bu tellere dokundururken en çok sevdiğin kişiye dokundurur gibi nazik ve şefkatle dokundur dedi''
          Cevher şaka ile karışık '' Eee hani öyle öğretilmezdi bak nenen bile sana öyle öğretmiş''
          Pınar Cevherin muzipliğini anlamış ama bozuntuya vermeden '' Ama aşkım sana söyledim di konu en sevdiğin kişiler olunca böyle öğretiyorsun diye''
          '' Biliyorum aşkım şaka yaptıydım''
          '' Ben de senin şaka yaptığını biliyordum zaten deli''
          '' Eee sen ne yaptın tabi ikinci dokunuşunu anne anneni düşünerek yaptın değil mi''
          '' Hayır seni düşünerek yaptım. Seni ilk gördüğüm anda sevmiştim.''
          '' Beni hani o çöp kurusu gibi zayıf tipsiz olan çocuğu yani''
          '' Evet büyüyünce ne kadar yakışıklı olacağını tahmin etmiştim''
          '' Tatlı yalancı seni''
          '' Gerçekten öyle aşkım ilerisi için elbette yalandı ama seni ilk gördüğümde içim ısınmıştı sana belki çöp gibi zayıfdın ama başka bir şey vardı sende. Evet kabul ediyorum önce çocukça sevdim seni ama sonra o sevgi büyüdü büyüdü ve kocaman bir aşka dönüştü. Hemde sensiz asla yaşayamayacak kadar''
           '' Biliyormusun aşkım seni ilk gördüğüm zaman bile gözlerimi senden alamamıştım. Hep senin yanında olmak için bahaneler yaratıyordum. Sana yakın olmak,sana dokunmak ve sesini duymak hayattaki tek amacım gibiydi. Evet belki ilk başta benim ki de çocukça idi, bizler büyürken aşkımda büyümüş beni hiç kurtulmak istemediğim girdabına almıştı''
          ''Hala o girdaptamısın''
          '' Evet ama tek farkı var''
          '' Neymiş o fark''
          '' O girdabın içinde en çok sevdiğim birik aşkım la beraberim''
          '' Kim miş o şanslı kız bakalım?''
          Cevher sevdiği kızı belinden yakaladı kendine çekti ve
          '' Bu kainatta bu gözlerin görüp görebileceği en güzel en harika kız ''
          '' O kız be'' sözünü bitiremedi sevdiği adamın dudakları sözünü tamamlamasına engel olmuştu. Oda o dudaklara teslim olmayı tercih etti konu aşk olunca söze hacet yoktu. tüm sözler yok olabilirdi.
Dudakları birbirinden ayrıldığında geriye birbirine bakan istekli buğulu gözler kalmıştı. Akşamı ikisi de iple çekmeye başlamışlardı şimdiden . Pınar sevdiği adamın kollarından sıyrılarak
          '' Hop hop bey efendi beni öyle sık sık öperek derslerden kurtulamazsın hadi bakalım bir daha çal''
          Cevher sevgilisinin sözünü gülerek tuttu '' Tamam tamam anlaşıldı kurtuluş yok senden'' Çeneliğini boynuna yerleştirdi Yayı kemanın tellerinin  üstüne yerleştirdi avaşça çalmaya başladı. Çıkan ses fena değildi bu sefer ama gene de çok kötüydü.
          '' Tamam aşkım şimdi yayı tutan elini gevşek bırak''
          Cevher denileni yaptı elini gevşek bıraktı. Pınar elini sevdiği adamın yayı tutan eliin üstüne koydu. ''Elini bana bırak aşkım''
         '' Yalnız elim değil kalbimde ellerinde hatunum''
         '' Deli''
         '' Ama senin delin''
         '' Evet her şeyi ile yalnız benim olan delim''
         '' Seni seviyorum nefesimin nedeni''
         '' Bende seni seviyorum yaşamımın nedeni''
         Şimdi kemanın telleri üstünde iki aşığın elleri birlikte geziniyordu. Ses iyice düzelmişti Pınar bir eli ile de notalara dokunmaya başladı. Artık çıkan ses bir gürültü olmaktan çıkmış, bir müziğe bir ahenge bürünmüştü. İkisi de tüm ruhları ile o müziğin notalarında kendilerini kaybetmişlerdi. Müzik onları almış bulutların ötesinde bir geziye çıkarmıştı hiç inmek istemedikleri bir noktaya varmışlardı ikisi de gözlerini kapatmış birlikte olmanın hazzını yaşıyorlardı.
         Sihri kapının çalınma sesi bozmuştu. ikisi de gözlerini açtı ve ikisinde de göz yaşı gözlerinden süzülüyordu.Birbirlerine baktılar ve sımsıkı sarıldılar hiç bırakmak istememecesine''
         '' Çocuklar adi geç kalacağız kahvaltıya inelim sonra çıkacağız''
         Pınar '' Tamam hocam geliyoruz''
         İkisi de apar topar hazırlanıp kahvaltı salonuna indiler. Kahvaltılarını yaptılar sonra tekrar odalarına dönüp duşlarını alıp hazırlandılar artık o büyük güne nerede ise hazırlardı. Cevher Kemanı kılıfına koydu  Sevdiği kadına baktı. Müthiş güzeldi. Pınar sevdiği adama baktı çok yakışıklıydı. İkisi de akıllarından geçenleri anlamış gibiydiler birbirlerine bakıp gülümsediler.
          ''Çocuklar hazır mısınız'' diye dışarıdan seslendi Sadettin hoca
          Cevher '' Hazırız hocam geliyoruz.'' Sevdiği kadına döndü bu akşam herkesi etkileyeceğin muhteşem bir akşam olacak.''
          '' Bu akşamda bundan önceki akşamlarda da hatta gündüzle de de hep senin için çaldım başkası umurumda bile değil ben senin için varım ve yalnız seni düşünerek senin için çalarım. Bundan sonrada senin olmadığın hiç bir yerde bu kemanı çalmayacağım''
          '' O zaman bende hep yanında olacağım ve çalmayı bir an önce öğrenip seninle beraber çalacağım''
          '' Hadi çıkalım adamım''
          '' Hadi çıkalım kadınım''
          Odadan dışarıda kendilerini bekleyen hocalarının yanına çıktılar hep beraber aşağıda kendilerini bekleyen arabaya doğru yöneldiler. Şoför onların geldiğini görünce nazikçe selam vererek arabanın arka kapısını açtı önce Pınar ardından da Cevher arka koltuğa yerleşti şoför kapıyı nazikçe kapattı ve Sadettin hocanın binmesi için ön kapıyı açtı. Sadettin hoca da arabaya binince şoför kapıyı gene nazikçe kapatıp kendi de şoför nahaline geçti ve arabayı konserin verileceği yere doğru sürdü.
         Yaklaşık yarım saat kadar süren bir yolculuktan sonra konser salonuna gelmişlerdi Onları kapıda salonun başkanı  ve orkestranın şefi birlikte karşılamışlardı.
         * '' Hi My name is Gilberto I am president of the hall ''
            '' Mer aba ben Adriano Lombardi ben şef'' Bozuk ta yarım yamalak ta olsa şef nezaketini gösterip Türkçe öğrenmeye çalışmış ve kendini öyle tanıtmıştı
            Cevher konuşmaya başladı '' Grazie ''
            Pınar '' Grazie capacuoca  e presidente sala''
            Şef  ''Hoş gelmek Pınar anım buyrun'' diye içeri taktim etti onları El sıkışarak içeri girdiler
onlara bir oda tahsis edilmişti. Pınar ve Cevher odada hazırlanmaya çekilirken Sadettin hoca da ingilizce şef ile ve salonun başkanı ile konuşmaya başlamıştı. Sonra kapıyı çalarak içeri girdi
            '' Çocuklarım tüm orkestra hazırmış bir iki prova yapalım diyorlar bende senin adınasana sormadan olur dedim ama istersen kızım''
            '' Elbette olur hocam iyi de yapmışsınız hadi o zaman gidelim fazla bekletmeyelim insanları.''
 Hep berbar orkestranın yanına geçtiler . Pınar içeri girince bütün orkesta ayağa kalktı. Aslında hepsi kısmen de olsa şaşkındı hiç bu kadar genç birini beklemiyorlardı. Pınar hepsinin ayağa kaltığını görünce
           '' Grazie Grazie Si prega di sedersi, Grazie''
           Orkestra oturdu sadettin hoca şefin yanına gidip  son ayaramaları yaparken Cevher kendisine verilen bir sandalyeye oturmuş Hayran hayran sevdiği kadını seyrediyordu. Pınar kemanını çıkarmış akordunu hallediyordu az sonra herkes hazırdı. Şef çubuklarını eline almış Pınar'ı bekliyordu. Pınar başı ile hazırım işareti yapınca orkestra çalmaya başlamıştı. Şef çalma sırası Pına'a gelince  yüzünü Pınar'a dönmüştü Pınar ise sevdiği adama dönüp ''Senin için aşkım'' diyerek kemanını çalmaya başladı. Pınarın yeteneği tüm salondakileri kısa sürede etkilemişti. Orkestra artık çalmıyor hep beraber gökyüzünde notaları uçuşturuyorlar ve asla aşağıya inmek istemiyorlardı. İlk prova bittiğinde bütün ekip gene ayağa kalkmış çalgı aletlerine vurarak Pınar'ı kutluyorlardı. Şef yerinden ayrıldı Pınar'ın yanına geldi nazikçe elini tutup öperek '' Harikasin kizim'' dedi o bozuk Türkçe'si ile  Pınar utancından kızarmıştı '' Grazie şef grazie'' diyordu sonra orkestraya döndü kemanına vurarak oda orkestrayı alkışladı. Saygı ile hepsinin önünde eğilerek selam verip hızla sevdiği adamın kollarına attı kendini. Gözlerinden dokunsan yaş gelecekti ikisininde
          Pınar '' Hadi aşkım odaya gidelim.''
          ''Gidelim aşkım''
          Onlar odalarna çekilirken orkestradakiler kendi aralarında fısıldaşmaya başladılar birbirleri ile. Kimse kulaklarına ve gördüklerine inanamıyorlardı. Kız tek kelime ile mükemmeldi şimdiye kadar ki müzik geçmişlerinde böyle bir keman çalan görmemişlerdi. Şef herkese mola verdi. Müzik aletlerini orada bırakıp mola verdiler.
          Pınar ve Cevher odada birbirlerine sarılmış sessizce ağlıyorlardı.
          Pınar '' Çok mutluyum aşkım ve çok korkuyorum bu mutluluğumuz bir gün bitecek diye''
          '' Korkma aşkım hiç kimse hiç bir şey bizim mutluluğumuzu engelleyemez''
          '' Engelleyemez değil mi aşkım''
          '' Evet bir tanem kesinlikle evet''
          Sadettin hoca kapıyı çalarak içeri girmiş ti ''Harikaydın kızım'' diye onu tebrik ediyordu '' Tüm orkestrayı kendine hayran bıraktın''
          ''Teşekkür ederim hocam''
          '' Kızım programı anlatayım sana. Birazdan bir makyöz gelecek sana ve Cevhere biraz makyaş yapacaklar''
          '' Ne bana da mı''
          '' Evet evlat sana da''
          '' Yandık desenize''
          Gülüştüler. Sadettin bey devam etti.
          '' Önce bir basının önüne çıkacaksınız. Sizin fazla konuşmanıza gerek olmadığı bir şey olacak fotoğraflarınız çekilecek ve televizyon görüntünüz alınacak. Sonra adınıza verilen bir yemek davetine gideceğiz sonra ordadan da buraya dönüp bir prova daha yapıp akşamki konsere hazır hale geleceğiz''
           Pınar '' Bu hep böylemi olur hocam''
           '' Evet kızım hep böyle olur ve hep böyle de olacak''
            '' Tamam Cevher hep yanımda olsun da gerisi önemli değil''
            Az sonra makyöz geldi işine başladı önce Cevherin yanına geldi biraz fondötenle ışıkta yansıyacak yerleri kapattı işi çabuk bitmişti  Sonra Pınarı aldı aynanın karşısına geçti ve Pınara bakarak '' Non e necessario fare nulla per te che . Sei cosi bella '' dedi Pınar ne dediğini çat pat ta olsa anlamıştı ''Grazie Signora sei molta bella'' Gülüştüler. Makyöz biraz ruj biraz rimel allık ve fondöten ile Pınarın kusursuz güzelliğine güzellik katmıştı.Cevher makyaj bitince
           '' Vav tek kelimeyle harikasın. Seni kolumdan asla ayıramam ''
           '' Ne yani daha önce ayırırmıydın ''
           '' Asla nefesimi ne kadar ayırabilirsem ancak o kadar ayırabilirim seni kendimden''
           '' Delim benim. Seni seviyorum''
           '' Bende seni aşkım'' deyip Pınar kedine çekti tam öpecekti ki makyöz telaşla
           '' Nosignore no non ora'' deyip Pınarı kendine çekti.
            Hepsi birden gülüşmeye başladılar Makyöz
            ''Attendere che la notte''
           Pınar ''Ne dedi bu kadın
           ''Sanırım geceyi bekleyin dedi''
            İkisi de makyöze bakıp '' OK, aspettiamo''dediler. Gülüştüler
            Makyöz '' un bellissimo lo amano''
            Pınar Cevhere baktı ne dedi der gibi
            '' Çok güzel bir aşk bu dedi''
            Pınar '' Grazie signora
            Makyöz başı ile selam vererek odadan çıktı. Pınar ve Cevher de Sadettin hocanın seslenmesi ile odadan çıktılar önce basının önüne çıkıp beraber poz verdiler. Sonra oradan kendileri için düzenlenen yemeğe icabet ettiler '' Her şey mükemmel ayarlamıştı. Dünyanın dört bir yanında ünlü şefler müzik adamları merak ettikleri bu güzel genç bayanı izlemeye gelmişlerdi pek çok ünlüde bu davetin içindeydi Hatta roma belediye başkanı ve devlet bakanları bile içlerindeydi. Pınar zerafeti şıklığı ve güzelliği Cevher ise efendiliği ile hepsinden tam not almışlardı. Türk insanını olabildiğince iyi temsil ediyorlardı. Oradaki Türk gazetecilerin gözlerinden bu besbelliydi. Davette hazır bulunan büyük elçimiz bile yanlarına gelip kendilerini kutlamış ve teşekkür etmişti.
           Davetten sonra konser salonuna döndüler. Pınar yorgunluktan bir koltuğa bırakmıştı kendini.
           '' Çok yoruldum aşkım''
           '' Biliyorum istersen provayı iptal edelim dinlen''
           '' Olur mu öyle şey insanlar burada beni beklediler. Hadi gidelim de onlarda akşam için dinlenecek zaman bulsunlar''
          Pınar prova için hazır olduğunu bildirdi. Tüm orkestra bundan memnun olmuştu. Hem o harika kız ile bir daha çalmanın zevkini yaşayacaklardı hemde akşama kadar dinlenme fırsatları olacaktı. Gerçekten bu kız hem yetenekli hem akıllı hemde alicenaptı.
          Pınar ikinci provayı gene birbirlerini alkışlarla bitirmiş ve odasına dinlenmeye çekilmişti. Orada kendisine ayrılan bir divanda sevgilisinin koynunda dinlenmeye başladı. Bir iki saatlik kestirme ikisine de iyi gelmişti. Sadettin hoca kapıyı çalarak yanlarına geldi.
           '' Evet büyük gece için hazır mıyız bakalım''
           '' Evet hocam hazırız''
           Tamam o zaman.
           Pınar önce gece giyeceği elbisesini giydi. Cevherde kendisine verilen smokini giydi smokinin kuruğu ile çok komik görünüyordu. Pınar zor tuttu kendini.
           '' Gül gül rahat bırak kendini''
           '' Aşkımmm çok komik ama''
           '' Aslında öyle be '' ikisi de kahkahayı kopardılar. Giyinme işleri bitince makyöz kız selam vererek gene içeri girdi Pınarın makyajını tazeledi. Artık büyük saat gelmişti ağır ağır konser salnuna doğru yürümeye başladılar. Konser başkanı Cevher'i loca ya davet etti Pınar bunu nazikçe ret etti o yanımda kalacak  yoksa çalmam, çalamam anlamında tercüman eşliğinde konuştular Salon başkanı İtalyanca peki  anlamına gelen ''bene '' diyerek hemen konser alanında küçük bir düzenleme yaptı. Artık her şey hazırdı. Salon tıka basa doluydu. Pınar ve Cevher sahneye çıkar çıkmaz deklanşör ve  sesleri ve flaşlar ortalığı kapladı. Cevher oturacağı yere geçti Pınar seyirciye ve orkestrayaselam vererek yerini aldı kemanını çıkardı artık her şey bitmiş müziğin konuşma vakti gelmişti. Şef tahtasına vurdu ellerini havaya kaldırdı Pınar'a baktı Pınar hazırım anlamında başıyla işaret verdi şef orkestraya döndü ve müzik başladı. Pınar sevdiği adama bakıp '' Senin için aşkım'' dedi