27 Aralık 2015 Pazar

ADI AŞK BÖLÜM 2 PART 6


                  Büyükbaba caddeye çıkmış.Otobüs durağına gelmiş.Konağa  gidecek belediye otobüsünü bekleme başlamıştı.Yaşlılığın en büyük avantajlarından biriydi belediye otobüsleri.Birincisi altmış beş yaş kartı vardı. Buda belediyeye bağlı bütün otobüs, tren, gemi gibi seyahat araçlarını bedava kullanabilirsin demekti.Çok geçmeden İnönü-Konak yazan otobüs bomboş şekilde gelmiş. Büyükbaba kartını göstererek otobüse binmiş.Orta kapıya yakın bir yerde ki koltuğa kurulmuş.Otobüste Konağa gitmek için durağından ayrılıp bir sonraki duraktaki yolcularına doğru yola koyulmuştu.
                  Yaklaşık otuz dakika içinde büyükbaba Konakta Diş Hastanesinin önünde Kemeraltının girişindeki otobüs durağında otobüsten indi.Kamburla buluşacağı Çınar sinemasının kafeteryasına doğru yola koyuldu. Çınar Sineması eski adıyla SSK bloklarında olduğundan zeminin biraz üstündeydi. Basamakları çıktı. YKM  alışveriş mağazasının dibinde olan Çınar Sinemasının giriş katında bulunan kafeteryaya girdi. Kambur kafeteryaya daha erken gelmişti anlaşılan. Bir masada oturup çayını yudumlamaya başlamıştı bile. Kambur da onu görmüş elini kaldırarak büyükbabaya buradayım gel demek istemiş. Büyükbaba da elini kaldırarak tamam gördüm geliyorumla karşılık vermişti.
                  Büyükbaba masaya  geldiğinde iki eski dost birbirlerine sarıldılar.
                  '' Vay Cik cik yaşlanmışsın sen lan''
                  '' Şuna bak ya dinime küfreden müslüman olsa bari.Sen en son ne zaman aynaya baktın lan kambur.''
                 Büyükbabanın arkadaşları arasındaki lakabı cik cikti. Bu lakabı ona arkadaşları takmışlardı ama sadece kendi aralarında iken kullanırlardı. Büyükbabaya cik cik  demelerinin nedeni onun yaralı bir kuş olduğunu düşündüklerinden di.
                 Kamburun lakabı ona en çok uyan lakap olduğu için verilmişti.Kimin ne derdi varsa kambura gider anlatır, yardım ister. Kambur da arkadaşından gelen her derdi, her yardımı sanki kendi derdi kendi problemiymiş gibi yüklenir. Arkadaşına yardımcı olmaya çalışırdı. Tüm arkadaşlarının yükünü sırtına alıp taşımaya çalışmasından ötürü ona kambur demişlerdi. Asıl adı Mehmet ti.
                 Eskiden baya yakışıklı bir gençti.Ama yaş yetmişe gelip dayanınca ne gençlikten eser kalıyordu ne yakışıklılıktan. Kamburda öyleydi. Kafa da saç maç kalmamıştı.O yüzden oda arada sırada usturaya vurdururdu saçlarını.Başının üstünde de sürekli Ecevit şapkası denilen şapkalardan birini bulundururdu.Eski polis emeklisiydi. Polisken ona Fırtına Mehmet derlerdi.Gözünü budaktan sakınmayan.Doğru bildiğinden vazgeçmeyen.Sonu ölüm bile olsa yolundan dönmeyen bir tipti Fırtına Mehmet.Arkadaşlarının deyimi ile Kambur..Emekli olması bile bir mucizeydi. İki üç defa Azrail'e yediği kurşunlara rağmen çalım atmayı başarmış bir adamdı.Kambur.
                  ''Dökül bakalım Cevher efendi.Beni özlediğin için çağırmadın herhalde buraya.Nedir sorun''
                  Büyükbaba  Bütün olan biteni bildiği kadar anlatmaya başlamıştı kambura. Kambur büyükbabayı dikkatle dinlerken Garsona İki çay daha getirmesini işaret etmiş.Çaylar gelince garson yanlarından çekilene kadar susmuş.Sonra biri anlatmaya diğeri dinlemeye devam etmişlerdi. Büyükbaba  tüm bildiklerini anlattıktan sonra.
                  Kambur
                  '' Tamam anladığım kadarı ile sen benden hem kızlara göz kulak olmamı.Hemde bu genci ve her neye karıştıysa onu bulmamı istiyorsun ''
                  '' Evet senle konuşmanın en iyi yanı da bu biliyormusun. Leb demeden Lebron James dediğimi anlaman.''
                  '' Yahu o leblebi değilmiydi''
                  '' Eskiden öyleymiş.Şimdi ki nesil böyle diyor'' Gülüştüler...
                  Kambur çayından bir yudum aldı.
                  ''Öncelikle kızların korunması işini halledelim.''
                  Telefonunu aldı rehberden bir ismin üstüne gelince arama butonuna dokundu.Karşıdan telefonun açılınca. Kambur konuşmaya başladı.
                  ''Tufan. İsmaili de ara size bir işim var. İki saat içinde benim evde olun tamam mı koçum.''
                  Kambur konuşması bitince telefonu kapattı.
                  '' Evet Cevher Efendi ilk kısmı hallettik sayılır.Bu iki genç işlerinin uzmanlarıdırlar.. Kızlar onların  varlıklarını bile anlamazlar. Pazartesinden itibaren kızlarını yakın koruma ve takibe aldırırım.Senin ev aynı yerde değil mi''
                 '' Evet Mehmet anı yerde Hatay Nokta durağında 230. sokakta''
                 '' Pazartesi gün ışımadan benim çocuklarla evn oraya geliriz.Onlara korumaları gereken kızları gösteririm.Herhalde arkadaşları da durağa gelirler. Önerdi değil mi ? araştıracağımız çocuk''
                 '' Evet Mehmet Öner ismi''
                 '' Onuda görmüş oluruz.Bakalım Öner efendi nereye ve kimlere bulaşmış''
                 '' Kambur şimdi söyleyeceğime kızacaksın ama ben gene de söyleyeyim. Şimdi sende çocuklarda masraf yapacaksınız.Yanlış anlama lütfen bilirim sen almazsın da hiç değilse o gençlerin masrafına katkıda bulunayım''
                 '' Olur Cevher yardımcı ol.Çocuklar baya bir masraf ve zaman harcayacaklar.Üstelik neyle karşılaşacaklarını da bilmiyorlar.Küçük bir maddi destek  fena olmaz onlar için.Mesela bir milyon ver çocuklara yeter''
                 Büyükbabanın aklına sıfırlar atılmadan önceki bir milyon gelmişti.
                 '' Ha ha ha ne demek Mehmet  vermesine vereyim bir milyonu da az değil mi ? Hiç değilse yüz milyon verseydim kişi başı''
                Kambur arkadaşının paraları karıştırdığını anladı gülerek
                '' Yahu Cevher sen gene gittin paraların bol sıfırlı olduğu günlere''
                Büyükbaba kendini toparlamış kafasındaki sıfırları silince kendinden istenen paranın büyüklüğü gözünün önünde canlanmış gayri ihtiyari
                '' Oha, Çüşşş lan Mehmet sen kafayımı kırdın.Ne arar bende o kadar para. Olsa inan düşünmeden verirdim de yok anasını sattığımın parası o kadar bende''
                Kambur
               '' Biliyorum olmadığını,ama bulacaksın başka yolu yok''
               '' İyide Mehmet nereden bulacağım o kadar parayı. Bankamı soyayım.Hadi hoş soydum bankayı bankada o kadar para çıkacağını nereden bileyim''
              Kambur
              '' Banka soymana gerek yok Cevher başka yolları da var''
              Büyükbaba iyice şaşırmıştı.
              '' Neymiş o yllar söyle de bilelim ve yapalım Mehmet efendi''
              Kambur şiddetle gülmeye başladı.
             '' Yıl başı geliyor Cevher yılbaşı. Git bir çeyrek bilet al kendine''
             Büyükbaba Kamburun ona takldığını ancak anlayabilmişti.
             '' Alem adamsın ulen Kambur sen. Bende ciddi ciddi bir şeyler konuşuyoruz sandım burada.''
             '' Hele şükür anlayabildin. Yaşlılık sana pek yaramamış jetonların paslanmış, paslanmış''
             Büyükbaba  yanıtını hemen yapıştırdı.
             '' Paslanacak tabi artık jetonlu ankesörlü telefon mu kaldı. Herkesin elinde kocaman cep telefonu var. Parası olanın da olmayanın da üstelik. Hala işlek yerlerde ankesörlü telefonlar var ama onlar da kartla çalışıyor jetonla değil. Doğal olarak bizdeki jetonlar da pas tutacak,kullanılacak yerleri olmadığından''
            '' İkisi de gülmeye başladılar.
            Büyükbaba Kamburdan izin istedi.
            '' Mehmet bana müsade evde misafirlerim var. Fazla oyalanmadan eve geçeyim''
           '' Hayırdır tanıdık mı Cevher''
           '' Yok yok sen tanımazsın Pınarın annesi ve babası''
           '' Hayırdır olayı duydular da ondan mı geldiler yoksa''
           '' Hayır kızlarını görmeye geldiler. Bende kalacaklar. İstedikleri zamanda evlerine dönerler.İsterlerse bende de kalabilirler. Ben olmaz demem sevdim onları.Hele annesi çok cana yakın.Tıpkı''
           Büyükbaba sustu.Kambur anlamıştı.
           '' Tıpkı onun gibi değil mi. Ulen ne aşkmış seninki de be, bitmedi gitti''
           '' Bazı aşklar bitmek için değil.bitmemek için yaşanır be Mehmet''
           '' Seninki de o sen bittin ama aşkın bitmedi.''
           Büyükbaba gözünde oluşan yaşı sildi.
           '' Hadi işimize bakalım Mehmet çok işimiz var çokkk''
           '' Tamam ben en kısa zamanda edindiğim bilgileri sana getiririm''
           '' Olur Mehmet buluşmamız gerekirse burada buluşuruz''
           Büyükbaba garsona gelmesi için işaret etti. Garson gelirken.
           '' Kusura bakma garsonu çağırdım ama sen daha oturacaksan''
           '' Yok ben de kalkacağım zaten iyi yaptın '' dedi Büyükbabaının sözünü tamamlamasını beklemeden.
           Garson geldi hesabı istediler. Garson az sonra masanın hesabını getirdi Büyükbaba Kamburdan önce davranıp hesabı ödedi.Vedalaşıp görüşme dilekleriyle kendi yollarına gitmek için yola koyuldular.
           Büyükbaba eve döndüğünde kızları bilgisayar başında buldu. Büyükbaba gelirken üç beş erzak ta almıştı. Kızlar büyükbabanın ellerindeki poşetleri görünce koşup, büyükbabanın ellerindeki poşetleri alıp mutfağa bıraktılar.
           Büyükbaba sessizce
           '' Uyuyorlar mı''
           '' Evet büyükbaba uyuyorlar daha'' dedi Zülal
           ''Tamam hadi siz bilgisayalarınızın başına bende gazetemi okuyayım bari''
           Büyükbaba eskiden beri düzenli Cumhuriyet gazetesi okurdu. Uğur Mumcu dan beri asla bu huyundan vazgeçmemişti.  Yakın zaman da yaşamını yitiren Hasan Pulur ,Can Dündar. Ataol Behramoğlu, Şükran Soner Selin Ongun beğendiği köşe yazarlarından bir kaçı idi ve onları düzenli okumaya gayret ederdi
           Büyükbaba gazetesine kızlar ise bilgisayarlarına dalmıştı. Sessizlik salonun tek hakimiydi. Gazetenin bir sayfasından diğer sayfasına geçerken çıkardığı ses olmasa yerde yürüyen karıncanın bile sesi duyulabilirdi içeride.
           Saat dörde geliyordu Melis Hanım uyandığında. Saate baktı bayağıdır uyuyorlardı. Yanında yatan kocasını dürttü.
            '' Kalk bey kalk akam olmuş''
            Nurettin bey gözlerini açtı. Karısının sözü üzerine hemen saatine baktı.
            '' Haklısın vallah geç olmuş.Hadi kalkalım''
            Yataktan kalktılar Nurettin bey lavaboya giderken Melis hanımda yatağı topladı. Az sonra Salonda buluşmuşlardı. Büyükbaba
            '' Dinlenebildiniz mi çocuklarım''
            Nurettin bey
            '' Aslanlar gibi uyumuş kalmışız Cevher baba''
            '' Sevindim.Karnınız aç mı değilse kızlar birer kahve yapsın da içelim.''
            Nurettin beyde Melis hanımda
            '' Kahve fena olmaz'' deyince Pınar bilgisayar başından kalkıp
            '' Ben hazırlarım kahvelerinizi herkes orta şekerli içiyor değil mi''
            '' Evet'' Yanıtını alınca Pınar mutfağa kahveleri yapmaya gitti.Zülal de bilgisayarını kapatmış yanlarına gelmişti. Büyükbaba Nurettin beye dönüp.
            '' Tavla oynamayı severmisin evlat''
            ''  Evet severim Cevher baba''
            '' İyi o zaman bir parti oynamaya ne dersin''
            '' İyi olur oynayalım. Yalnız bakın ev sahibi, yaşlı maşlı demem yenerim ona göre ''
            Büyükbaba
           '' Becerebiliyorsan, elinden geleni ardına koyma. Zülalll Getir şu tavlayı kızım Nurettin amcanın bir hesabını keseyim''
           Zülal tavlayı almaya giderken Nurettin beye takılmadan edemedi
          '' Yandın sen Nurettin amca.Dedemin bileğini büken olmadı daha''
          Nurettin bey Zülale bakıp gülerek
          '' Her şeyin bir iki vardır kızım. Bugünde o ilk gerçekleşecek o zaman''
         Melis hanım kocasının yanına gelerek
         '' Benim kocamında hiç yenildiğini görmedim Zülal kızım'' dedi gülerek
         Büyükbaba
         '' Anlaşıldı çetin cevizle karşı karşıyayım ama sende öyle evlat.Cevizlerden biri kırılacak bakalım kimin ki olacak o kırılan ceviz ''
        Pınar kahveleri Zülal de tavlayı getirmiş hepsi masayı kaplamışlar.Bir yandan kahvelerini içerken diğer yandan da büyükbaba ile Nurettin beyin tavla kapışmasını seyrediyorlardı. Ortalıkta sadece tavla deyimleri konuşuluyordu artık
        '' Penci se severler güzeli genç ise''
        '' Du bara dur bağırma''
        '' Dü şeş sen bittin git koltuğuna yerleş''
        Tavla kıran kırana geçmiş ve cevizlerden biri kırılmıştı.Nurettin bey beş dört yenilmişti büyükbabaya. Tavlayı koltuğunun altına aldı. Büyükbabanın elini sıkarak.
        '' Ustaymışsın Cevher baba''
        ''Yok be evlat sen daha iyisin benim ki sadece şans''
        '' Akşam bir parti daha yaparız,istersen belki bu sefer de sen yenersin''
        '' Olur Cevher amca''
        Tavla kaldırılmış koltuklara yerleşilmiş ve gene koyu bir sohbete girilmişti. Konuşma alevlenmiş te alevlenmiş ülke meselelerinden ne olacak bizim takımın hallerine geçilmiş. En son konu kızlara gelip dayanmıştı. Pınar da Zülal de heyecanla bu konunun ne zaman konuşulacağını bekliyorlardı. Nihayet o bekledikleri an gelmişti. Heyecandan put kesilip konuşulanları can kulağı ile dinliyorlardı.
         Büyükbaba
         '' Nurettin bey oğlum gördün işte yalnız yaşayan yaşlı bir adamım. Tek zevkim kızlarım ve onların varlığı.Bu evin neşe kaynağı onlar.Evi ev yapan içinde yaşayanlardır derler.Benim evimi de ev yapan bu güzel kızlarım. Onlarsız ne kendimi nede bu evin halini düşünmek bile istemiyorum. Hem şimdi sizleri de tanıdım bu ikinci büyük kazancım''
         Nurettin bey araya girdi
         '' Bizim de öyle Cevher baba''
         '' Teşekkür ederim evlat. Burası artık sizinde eviniz. Ne zaman isterseniz kapım ardına kadar açıktır size. Ben ve kızlarım sizleri ağırlamaktan, sizlerin yanımızda olmanızdan onur ve gurur duyarız''
         '' Cevher baba'' dedi bir an düşünmek için sustu. Çok akıllıca izin istemişti büyükbaba.  Nurettin bey zaten çoktan olur onayını vermişti içinden Büyükbabayı tanımaya başladıktan sonra. Eşi de kendi de çok huzurlu bir evdeydiler ve bu huzuru kendi kızlarında da görüyorlardı ve onu ondan almaya hakları yoktu.
          Nurettin bey kısa süren suskunluğun ardından konuşmasına devam etti
         '' Cevher baba izin veririm vermesine ama bir şartla ''
         Büyükbaba
         '' Buyur evlat seni dinliyorum neyse o şartın seve seve kabulümüz değil mi kızlarım''
         Kızlar da evet anlamında başlarını sallamışlardı zaten heyecandan konuşacak mecalleri bile kalmamıştı ki konuşabilsinler sadece dinleyebiliyorlardı.
        Nurettin bey devam etti.
        '' Şartım şu Cevher baba. Beni ve eşimi de kendi evladınız sayarsanız seve seve Pınarın burada kalmasına izin veririm''
         Büyükbaba sustu hafifçe oturduğu koltuktan kalktı. Kollarını Nurettin beye uzattı.
        '' Evladım'' dedi sımsıkı sarıldı
        Az sonra bu sarılmaya Melis hanım ve kızlarda katılmıştı. Ortada bir yün topağı oluşturmuşlardı
Sadece büyük babanın sesi duyuluyordu.
        '' Evlatlarım''
        Ortalığı sevinç gözyaşı kaplamıştı. Koltuklarına mutlu ve kocaman bir aile olarak döndüler.
        Zülal
        ''Keşke annemle babamda burada olsaydı'' dedi
        Büyükbaba
       '' Bir gün onlar da burada olur kızım üzülme sen''
       Nurettin bey
       '' Cevher amca senin çocuklarda İstanbul da değil mi.''
       Sadece Zülalin babası İstanbul'da  Kızım yurt dışında İngiltere de yaşıyor onu  yazın görebiliyorum sadece. İki torunumda orada var ve gözlerimde tütüyorlar. Birde Zülalin  küçük kardeşi var tabi oda üniversiteye hazırlanıyor bu sene. Bakarsınız seneye o da gelir yanıma okumaya''
        '' Cevher baba bana oğlunun telefon numarasını verebilirmisin. İstanbul'da onu  bulur nasipse ailecek görüşürüz''
        '' Tabi evlat çok sevinirim.''
        Büyükbaba oğlunun telefon numarasını Nurettin beye verdi. Nurettin bey numarayı telefonuna kaydetti
        '' Anıl dı değil mi ismi. ''
        '' Evet evlat oğlumun ismi Anıl''
        '' İstanbul'a döner dönmez arayacağım Anılı Cevher baba''
        '' Tamam evlat nasılsa buradasınız yarın telefonda tanıştırırım sizi''
        '' İyi olur Cevher babacığım''
        Pınar sevinçten uçuyor gibiydi. İzin alınmış alınmakla kalmamış büyük bir aile olmuşlardı.Zülal de  Pınardan aşağı kalmıyordu, mutluluk konusunda. Sevinç ve sevgi dolu gözlerle yeni oluşan büyük aileyi seyrediyorlardı.
       

     
     
     
                   
               
                         

ADI AŞK BÖLÜM 2 PART 5



               Bütün gece uyku tutmamıştı Pınarı.Yatağında bir o yana bir bu yana dönüp durmuş olan bitene bir anlam yükleyerek, kafasındaki sorulara bir yanıt bulmaya çalışıyordu.Beyninin bir yanında Öneri ve onun neye bulaşıp bulaşmadığını. Diğer yanında ise Anne ve babasının yapmakta olduğu yolculuğu düşünüyordu.Önce ailesinin kazasız belasız gelmelerini diliyordu.Sonrasında da Burada Zülalin ve büyükbabanın yanında kalmasına izin vermelerini umuyordu.
               Zülal Pınarın uyuyamadığını anlamış.Yatağından kalkıp Pınarın başucuna gelmişti.
               ''Canım uyuyamadığının farkındayım''
               ''Özür dilerim Zülal seni de istemeden rahatsız ettim''
               ''Hayır Pınar bende uyuyamadım. Bugün normal bir gün olmadı.Az yana kay''
               Pınar küçük yatağında yan dönerek az yana kaydı.Zülal de Pınarın yanına sığıştı.
              '' Canım her şey çok güzel olacak.Ben buna inanıyorum.Annen ve baban sağ salim İzmir'e gelecekler ve burada kalmana izin verecekler.Öner de o sorunu neyse halledecek ve senin yanına gelip, her şeyi anlatacak. Sende korkulacak bir şey olmadığını anlayacaksın''
              ''İnşallah Zülal''
              ''Annenler şu anda nerededirler acaba''
              ''Saat kaç''
              ''03.25''
              '' Saat tam kaçta çıktıklarını bilmiyorum canım ama Balıkesire yaklaşmışlardır diye tahmin ediyorum.Arasam mı acaba Zülal''
             ''Bilmem telaşlandırmayalım''
             ''Galiba haklısın.Ama aklımda onlarda.''
             '' Tamam hadi ara o zaman.Nerede olduklarını merak ettik dersin''
             Pınar telefonuna sarıldı.Babasının numarasını çevirdi.Babası anlamış gibi Telefonunu açıp
            '' Kızım Balıkesir'e yaklaşmak üzereyiz.Annen arabada uyuyor.Dört saat kadar sonra yanınızdayız inşallah''
            '' Tamam babacığım merak ettikte''
            '' Geliyoruz kızım geliyoruz''
            '' Peki babacım dikkatli olun ama tamam mı''
            ''Tamam prensesim tamam. Araba kullanıyorum kızım kapatmam lazım telefonu.Sabaha görüşürüz''
            '' Görüşürüz babacığım, byyy''
            ''Byyy kızım''
            Pınar telefonu kapattı.
            ''Doğru tahmin etmişim. Balıkesir'e gelmek üzerelermiş.''
            Zülal ''Hadi bizde biraz uyuyalım'' diyerek yataktan kalkıp kendi yatağına gitmeye çalıştı.Pınar Zülal'in elinden tutup.
            '' Gitme.Beraber yatalım bu gece''
            '' Tamam fıstığım tamam''
            İki arkadaş birbirlerine sarılıp uyumaya çalıştılar.
            Uyuyup uyumadıklarını anlamamışlardı ki
            '' Zülalllll ''diye bağıran büyükbabanın sesi ile ikisi de gözlerini açmış,Zülal büyükbabanın yanına Pınar ise bir an önce mutfağa gidebilmek için yataktan fırlamaya çalışmışlar. Ama aynı yatakta uyuduklarını unuttuklarından, Kendilerini  birdenbire yerde bulmuşlardı .İkisi aynı anda kalkmak isterken birbirlerine takılmış ve yataktan aşağıya düşmüşlerdi.Odayı şen kahkahaları kapladı. Birbirlerinin elini tutarak ayağa kalktılar ama hala Kahkahalarla gülüyorlardı.
           Sırayla lavaboyu kullandıktan sonra.Zülal büyükbabanın yanına.Pınarda mutfağa gidip çayı koymuş ve ardından Büyükbabayı dinlemek için salona geçmişti.Az sonra büyükbaba kemanıyla  konuşmaya başlamış ve ortam gene büyülü bir havaya bürünmüştü. Büyükbabanın konseri bitmiş.Ayna gene titizlikle örtülmüş ve yeni bir güne hoş geldin denilmişti.
           Büyük baba Hemen kendi odasının boşaltılmasını ve Pınarın anne ve babası için hazırlanmasını istedi.Kızlar derhal işbaşı yaptılar. Büyükbabanın gardırobundan bazı eşyalar Salona getirildi. Yatağın çarşafı değiştirildi.Odanın tozu alındı ve havalanması için camı açıldı.İki arkadaş o kadar uyumlu ve hızlı çalışmışlardı ki işleri kısa zaman da bitmişti,Büyükbaba salonda oturuyor kızları seyrediyordu.Televizyonu açıp haberleri dinlemeye başladı NTV haber kanalından.Kızlar hızla kendi odalarını da topladılar.Mutfağa geçiyorlardı ki Pınarın telefonu çaldı.
           ''Babamlarrrr'' dedi telefona bakmadan Pınar
           '' Geldiler '' diye de ekledi Zülal.
           Pınar telefonu cebinden aldı.Yanılmamıştı arayan babası idi . Konuşmak için telefonu açtı.
          '' Alo babacığım geldiniz mi''
          '' Kızım geldik Nokta durağında caddedeyiz ''
          '' Neresinde baba söyleyin sizi alalım ''
          '' Bebeğim Mc Donaldsın yanındayız karşımızda da Migros var''
          '' Tamam baba geliyorum ayrılmayın oradan''
          Pınar telefon konuşmasını dinleyen büyükbabaya dönüp
          '' Geldiler büyükbaba geldiler'' dedi heyecanla ve ekledi
          '' Caddedelermiş büyükbaba ben gidip alıp geleyim'' dedi
         Zülal
          '' Bende geliyorum beraber gidelim''
          Büyükbaba
          '' Hadi çabucak gidip gelin''
          Zülal le Pınar odalarına geçip üstlerini değiştirdiler.Sonra Pınarın ailesini almak için evden çıkıp gittiler.
          On onbeş dakika sonra kapı açılmış. Misafirler çantaları ile içeri girmişlerdi. Büyükbaba onları kapının önünde ayakta karşılamıştı. Elini uzatarak
          '' Hoş geldiniz Nurettin bey oğlum'' dedi
          '' Hoş bulduk Cevher bey amca''
          Büyükbaba sonra elini Pınarın annesine uzatıp
          '' Sende hoş geldin Melis kızım''
          Melis Büyükbabanın uzattığı eli sıkarken.İçinde tanımsız bir huzur oluşmuştu.Gözleri bir an büyükbabanın gözleriyle buluşmuştu. Büyükbabada aynı huzuru duymuştu Melis hanımın elini sıkarken. Melis hanım.
         '' Hoş buldum Cevher amca''
         '' Hadi durmayın kapının önünde geçin içeriye . Yoldan geldiniz yorgunsunuzdur''
         Nurettin bey ve Melis hanım içeri geçince Büyükbaba
         ''Pınar hadi kızım annenlere kalacakları odayı göster. Önce eşyalarını  yerleştirsinler. Sonra da isterseniz bir duş alırsınız.''
         Sonra torunu Zülale dönüp.
         ''Zülal kızım sende banyoyu hazırla misafirlerimize.Yol yorgunluğunun en güzel ilacıdır güzel bir duş''
         Pınar anne ve babasının yerleşmesi için onları büyükbabanın odasına götürdü.Nurettin bey bu odanın büyükbabanın odası olduğunu anladığı  için itiraz etmeyi düşündüyse de  hemen vazgeçti.Yaşlı adamı kararından döndüremeyeceğini çoktan anlamıştı. Çaresiz odaya yerleşmeye başladılar.
         Melis Hanım
         '' Aşkım nasıl buldun büyükbabayı''
         '' İyi birine benziyor sence''
         '' Aşkım inanmayacaksın ama sanki evime gelmiş gibiyim''
         '' Yok artık''
         '' Yeminle aşkım. Burada ve büyükbaba da beni etkileyen bir şey var.Anlatamıyorum sana ve inan canım nedenini bilemiyorum ''
         Nurettin bey güldü.
         '' Hatunnn kızınla bana kızının burada kalmasına hemen onay vereyim diye kumpas kurmadınız değil mi? ''
         '' Yapma aşkım yaaaa '
         ''Hadi çıkalım. Sen duş alacakmısın''
         '' Zülal banyoyu hazırladı almasak ayıp olur bey''
         '' İyi o zaman önce sen al bende büyükbabanın yanına geçeyim''
         '' Bey geçerken paketleri unutma burada''
         '' İyi hatırlattın aşkım ya.Unutuyordum valla''
         Pınar kapının dışında anne ve babasını bekliyordu. Annesinin elinde havlu ve şampuanıyla çıktığını görünce annesinin duşa gireceğini anladı.Duş alacağı yeri annesine göstererek.
         '' Duş orası anne ''
         ''Tamam kızım''
         Pınar babasının elindeki paketleri görmüştü.
         '' Baba o paketler bize mi''
         '' Evet kızım''
         Elindeki paketlerden birini kızına uzatarak
         '' Bu senin ki''
         ''Teşekkür ederim babacığım'' dedi sevinçle.
         '' İçeride hep beraber açarız''
         '' Nasıl isterseniz kızım ''
        Kızıyla kol kola salona geçtiler. Onların salona girdiklerini gören büyükbaba ve Zülal koltuklarından kalktılar.Büyükbaba
         '' Tekrar hoş geldiniz. Buyurun nerede isterseniz orada oturun lütfen ''
         '' Hoş bulduk efendim'' dedi elindeki paketlerden birini büyükbabaya uzattı.
         '' Kabul buyurursanız beni de, eşimi de çok mutlu edersiniz Cevher amcacığım''
         Büyükbaba kendisine uzatılan paketi alırken
         '' Ne gerek vardı Nurettin bey oğlum zahmete girmişsiniz.En güzel hediye evimi şereflendiren sizlersiniz. Çok teşekkür ederim''
         Nurettin bey Zülale dönüp
         '' Buda senin güzel kızım''
         Zülal kendisine uzatılan paketi alırken
         '' Çok teşekkür ederim Nurettin amca''
         Kızlar sevinçle birbirlerine baktılar. Pınar ve Zülal büyük üçlü koltuğa. Büyükbaba ve Nurettin beyde birbirlerine yakın olan tekli koltuklara oturdular. İkili koltuk doğal olarak anneye kalmıştı. Zülal paketleri toplamış anne gelince açmak üzere masanın üstüne bırakmıştı.                                                 Büyükbaba
          '' Umarım yolculuğunuz güzel ve rahat geçmiştir Nurettin oğlum''
          '' Sağol Cevher amca evet güzel ve rahat geçti şükür.''
          '' Önce beni kırmayıp burada kalmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Büyük teşekkürü sonra vereceğim ama''
          Nurettin bey büyükbabanın ne dediğini anlamış. Hafifçe bir gülümsemeyle karşılık vermişti.
          Büyükbaba
          ''Soframız hazır Nurettin bey oğlum,Sende duşunu al. Sonra kahvaltımızı yaparız olur mu ''
          '' Elbette Cevher amca''
          Az sonra Pınarın annesi Melis hanım duşunu almış.Üstünü değiştirmiş yanlarına gelmişti.
          Hoş geldin beş gittin faslından sonra Melis hanım eşine dönüp gülümseyerek.
          '' Hadi bey sende duşunu al da şu duş merasimi bitsin''
          Nurettin bey Ne yapıyorsun sen hanım bakışını eşine yaparak. Biraz utangaç biraz mahcup izin istedi.
          '' Hemen geliyorum efendim. izniniz olursa''
          '' Sözü bile olmaz Nurettin bey oğlum.İzin senin''
          Nurettin bey banyoya duşa girmek için kendilerine hazırlanan odaya geçerken.Odadakiler kendi aralarında muhabbete başlamışlardı bile.
          Nurettin bey duşunu alıp.Üstünü değiştirmiş salona gelmişti ki.Eşinin pırıl pırıl olmuş gözlerine bakarak. Onun burada ne kadar mutlu olduğunu hemen anlamış bir o kadar da şaşırmıştı. Eşi genelde ilk gittikleri yerde önce soğuk durur sonra ortama alışınca yavaş yavaş açılır.O açılma gerçekleştiğinde de herkesi kendine hayran bıraktırır ve orayı tamamı ile hakimiyetine alırdı. Burada ise tam tersiydi. Sanki büyükbabanın sihrine kapılmış gibiydi. Büyükbaba Nurettin beyin geldiğini görünce
           '' Gel gel evlat''
           Nurettin bey büyükbabanın samimiyetinden etkilenmişti.Konuşma ilerledikçe.Nurettin beyde Büyükbabanın etkisi altına girmiş. Ortamı neşeli, hoş bir sohbet kaplamıştı. Kahvaltıyı falan unutmuşlardı hepsi. Kendini toparlayan büyükbaba oldu.
            '' Tüh ya bendeki akıla bak.Siz yoldan geldiniz. Size kahvaltı yaptırıp, Karnınızı doyurup sizleri dinlendireceğime burada lafa tutuyorum.Hadi kızlar sofrayı tekrar hazırlayın bakalım siz.Hem mutfak bize  yetmez buraya taşıyın''
            '' Tamam büyükbaba'' dedi Zülal Başıyla Pınara işaret etti.Pınar zaten çoktan kalmıştı beraber mutfağa yönelirken Melis Hanım.
            '' Ben de yardım edeyim bari kızlara '' dedi
            Büyükbaba
            '' Sen otur kızım.Küçük kızlarım halleder hepsini'' deyip Melis Hanımı durdurdu.
            Pınar ile Zülal salondaki masayı bir güzel hazırlayıp.Çoktandır hazır olan  çaycı makinesinin de içinde azalan suyu tamamlayıp masaya getirmişlerdi. Hep beraber masaya oturup bir güzel kahvaltılarını yaptılar. Yüzlerinde ki mutluluk her hallerinden belliydi.Kahvaltı yapılmış kızlar masayı toplayıp mutfağa geçmişlerdi. Bulaşıklar bulaşık makinesine yerleştirilmiş Kahvaltılıklar buzdolabına geri konmuştu.Zülal Pınara baktı.
           '' Tamam bu iş, bence sen, bundan sonra, kesinlikle bizdesin''
           Pınar
           '' Bence de kardeşim bence de''
           Mutluluktan ikisi de uykusuzluklarını unutmuşlardı. Birbirlerine sevinçle sarıldılar.Sonra içeri geçtiler. İçeridekiler o kadar derin ve güzel sohbete dalmışlardı ki onların gelip üçlü koltuğa oturduklarını fark etmemişlerdi bile.Kızların ikisi de bu durumdan aşırı memnun olduklarından. Ses çıkarmayıp birbirlerine bakıp,gözlerini kırptılar.
          İki saate yakın konuşmuşlardı. Bıraksalar sabaha kadar da sürerdi herhalde.Ama Pınarın ailesi hem yoldan yeni gelmiş hemde büyükbabanın dışarıda buluşması gereken bir arkadaşı vardı.
          Kambur...
          Büyükbaba saate baktı. Buluşma vakti iyice yaklaşmıştı. Ancak giderdi kamburun yanına. Nurettin bey ve Melis hanıma
          '' Evlatlarım siz yoldan geldiniz,Yorgunsunuzdur. İsterseniz dinlenin biraz.Benim de dışarıda az bir işim var onu halledeyim''
          Gözlerini masadan alınıp sehpanın üzerine konan paketlere çevirip.
          ''Sonra gelip hep beraber paketlerimizi açarız''
          Nurettin bey Büyükbabanın konuşmasının ardından yorgunluğunu hissetmeye başlamıştı. Sohbet o kadar güzeldi ki. Nurettin beyde Melis hanımda yorgunluklarını unutmuşlardı. Ama büyükbaba haklıydı.
          '' Haklısın Cevher amca siz söyleyince yorgunluk aklımıza geldi.Galiba biraz dinlensek iyi olur. Sonra dediğinizi yaparız siz gelince''
          Büyükbaba Zülale dönüp
          '' Bugün Cumartesi bilgisayarları çıkar yerinden.Yoksa sessiz durmazsınız siz.''
          Zülal dolaptan iki adet laptop bilgisayarı  çıkardı.Birini kendine,diğerini de Pınara verdi Nurettin beyle Melis hanım da izin isteyip dinlenmek için odalarına çekilirken. Büyükbaba Kambur ile olan buluşması için evden ayrıldı...
         
       
       

   
             

25 Aralık 2015 Cuma

ADI AŞK BÖLÜM 2 PART 4

                  Sevginin gücünü bilmek için
                                                Sevgiyi bilmek gerekir...
                                                                                        Yüksel ŞEKER

                          Cevher hızla ve heyecanla eve gelmişti.Annesi bahçeyi süpürüyordu.
                          '' Anne anne diye sevinçle seslendi.''
                          '' Ne var Cevher ne oldu''
                          Cevher çantasını açtı,Defterin arasına koyduğu öğretmeninin verdiği izin kağıdını çıkardı.Annesine verdi.
                          Anne şaşkın.
                          '' Ne bu''
                          Cevher bir anlık heyecanla annesinin okuma yazma bilmediğini unutmuştu.Hemen açıklamaya başladı.
                         '' İzin kağıdı anne''
                         '' Ne izin kağıdı oğlum''
                         '' Anne bugün okulun basketbol takımına seçildim.Öğretmenim bu kağıdı verdi.Siz izin verirseniz.Hafta da iki gün okul bahçesinde çalışma yapacakmışız''
                        '' Basketbol ne ki oğul''
                        ''Yaa anne iki tane direk var karşılıklı ve birbirinden uzak olan,O direklerin üstünde bir fileden yapılma bir sepet var,İki takım oluyorsun.Bir tane de top var.İşte sen o topu o direğin üstündeki fileden geçirmeye çalışıyorsun. Kendi takım arkadaşlarınla tabi.Diğer takım da seni engellemeye çalışıyor.Kim fazla o fileden topu geçirirse maçı o kazanıyor.''
                        '' Bir şey anlamadım ya neyse.Ama baban hayatta izin vermez''
                        '' Neden anne ya''
                        '' Öyle boş şeylerle vakit harcamanı istemez. Hem berber Kamille konuşmuş.Hafta sonları ve okuldan çıktıktan sonra onun yanına gidip meslek öğrenecekmişsin''
                       '' Anne yaaaa ben basketbol oynamak istiyorum. Berber çırağı olmak değil''
                       '' Ben anlamam baban senin okuldan gelince üstünü değiştirip.Berber Kamilin yanına gitmeni tembihledi bana. Paçan sıkıyorsa gitme.''
                       Cevher annesine ne derse desin onu ikna edemeyeceğini biliyordu.Annesinin adı Şerife idi. Şerife hanım çok küçükken daha onaltı yaşında Cevherin babasıyla evlendirilmiş.Zayıf.kısa boylu,yeşil gözlü,hamarat tam bir Arnavut kızıydı. Altı kardeştiler, beşi kız biri erkek. Kızlardan en büyüğü Türkiye ye gelmemiş Yugoslavya da kalmış.Diğerleri Türkiye ye göç etmişler. Ve o zaman küçük olan bu sahil şehrine yerleşmişler.Babasıyla da burada görücü usulü tanışmış ve iki aile arasında anlaşıp. daha çocuk denilecek yaşta bunları evlendirmişler. Tam beş çocuk yapmışlardı.Üç erkek,iki kız. Cevher sondan ikincisiydi.
                       Babasının ismi ise Hakkı idi Hakkı bey  hemen hemen her akşam içer.Kendi çalışmaz çocuklarını çalıştırır onların getirdikleri parayla da akşamları bir güzel içkisini içer, Her akşam sarhoş olurdu.O da Cevherin annesi gibi Arnavuttu. Küçük yaşta anne babasını kaybettiğinden onu amcaları büyütmüş.Amcaları da ondan bir an evvel kurtulmak ister gibi küçücük yaşta ona bir kız bulup,Onu apar topar  evlendirmişler. Cevherin babası annesinden bir yaş büyüktü o da kısa boylu sayılırdı. Kumral saçları, açık ela gözleri ve çapkınlığıyla ün salmıştı.Ne eşini nede çocuklarını dövmekten asla sakınmazdı.Ona göre otorite dayaktan geçiyordu. Sevginin gücünü anlamak için sevgiyi bilmek gerekti ve o  sevgiyi hiç bilmiyordu. Çünkü sevgi görüp görmediğini anlayabilecek bir sevgi yaşamamıştı. Hayat ona çok küçük yaşta aile geçindirme sorumluluğunu vermiş ve o bu sorumluluk altında ezilmiş altından kalkamamış.Kendini sekse ve içkiye vermiş.Bu yüzden hiç bir baltaya da sap olamamış cinsten bir adam olup çıkmıştı. Hayata '' Hey bak ben adamım'' demenin bu şekilde yaşamak olduğuna inandırmıştı kendini.
                       Cevher babasının istediğini yapmaz i se akşam bir güzel dayak yiyeceğini biliyordu.Babasının en ufak bir affı olmazdı. Yasakları vardı babasının. Kazara birini çiğne sonu dayak yemek olurdu. Hatta bazen kayışla.sopayla döverdi. Artık babasından korkmuyordu da onun dayağına daha küçücük yaşta alışmıştı.Canı yanmıyordu artık. Kösele gibi olmuştu sanki derisi. Dayak yiyor ama yediği dayaktan canı yanmıyor. Sadece ağlıyordu.Biliyordu eğer ağlamaz sa daha çok dayak yerdi.Evde herkes dayağa öyle alışmıştı ki sanki evin eğlencesi o olmuştu. Evin bir büyüğü bir küçüğünü bile dövmekten geri kalmıyordu.Evde dayak yemeyen bir tek kişi en küçük olanlarıydı. Oda daha küçük olduğundan dayak yemiyordu hele bir altı yaşına gelsin oda er geç dayakla tanışacaktı.
                      Cevher daha küçük yaşta büyük yemin etmiş.
                      '' Allah'ım eğer büyür, evlenir ve birde çocuğum olursa.Onu asla dövmiyeceğim'' demişti. Ve bu yeminine ileride kardeşi dayak yeme yaşına geldiğinde uymaya başlayacaktı ve asla ona vurmayacaktı.
                      Hayal kurmasına bile izni yoktu bu evde.O basketbol oynamayı istemiş. Bu isteğinin ona verilmeyeceğini daha annesinin ilk tepkisinden anlamış olmanın üzüntüsüyle.Berber Kamilin yanına ağlıya ağlıya gitmişti.
                      Berber Kamil babacan bir adamdı.Mahallenin tek berberiydi.üstelik sadece berberi değil sanki doktoruydu. Yeri gelir sünnetçi olur erkek çocukların pipilerinin ucunu keser,Yeri gelir dişçi olur insanların dişini çekerdi.O da onlar gibi Yugoslav Arnavutuydu. Çevrede çok sevilen bir adamdı.Cevherin ağlamaktan kızarmış gözlerle geldiğini görünce.
                      '' Hele sen geç şu sandalyeye otur bakalım Cevher efendi'' demiş
                      Elindeki müşterinin sakal tıraşı bitince,Cevhere dönmüş.
                      '' Hoş geldin evlat, Yeni çırağım sen olacaksın bundan sonra.Baban meslek öğrenesin diye seni bana gönderdi Eti senin kemiği benim Kamil usta dedi.Anladın değil mi bundan sonra senin etin benim kemiğin babanınmış.'' dedi kahkahayı bastı
                     '' Az kalsın babana Süleyman emmi sen yanlış yere geldin. Ben berberim. Kasap Hasan ileride diyecektim''
                     Cevher de bu takılmaya gülmüştü. Galiba ben bu adamı seveceğim diye düşünmeye başlamıştı. Berber Kamil ona hemen bir beyaz önlük vermiş
                    ''Önce bunu bir giy de millet burada çalıştığını anlasın.Sonra şurayı bir temizle işin bittiğinde de,karşı ki kahveden iki çay söyle. Şöyle karşılıklı bir çay içelim seninle.''
                    Cevher şaşırmıştı.
                   '' Nasıl yani Kamil amca karşılıklı mı içeceğiz''
                   '' Evet ne var bunda. Karşılıklı içeceğiz tabi ki. Siz evde çayı hiç karşılıklı içmezmisiniz.''
                   Cevher bu soru karşısında sustu.Biz de çay sadece misafir geldiğinde ve sabah kahvaltıda içilir ve Kahvaltı sofrası babaya ayrı onlara ayrı kurulur. Misafir geldiğinde ise sadece büyükler çay içer,onlar hizmet ederlerdi.Söyleyemedi bunları.Söyleyemedi hayatında ilk defa kahvaltı haricinde çay içeceğini. Hele bu çayı bir büyükle karşılıklı içeceğini, Bırak söylemeyi düşünmeyi bile hayal  edemiyordu ki daha önceleri.
                   Cevher  Kamil amcasının dediğini hemen yapmış,Ortalığı bir güzel temizleyip.sevinçle mutlulukla ve gülerek karşıdaki kahveye geçip.Kahveciye seslenmişti.
                    '' Abi karşıya Kamil amcanın oraya iki çay'' dedi beklemeye başladı.Kahveci ona dönüp.
                    '' Tamam sen ne bekliyorsun, git ben çayları getiririm birazdan''
                    Aman Allah'ım ne oluyordu böyle. Hayatında bir ilki daha yaşayacaktı Cevher. İlk defa kendi getirmediği,kendi taşımadığı ve kendi doldurmadığı bir çay içecekti. Gerçi sabah kahvaltısında çayı en büyük ablası yer sofrasına getirirdi ama çayı herkes kendi doldururdu. O yüzden o sayılmazdı.
                    Cevher berber dükkanına geri döndü. Ustasının karşısına geçti.
                    '' O getirecekmiş ustam'' dedi
                    Kamil usta gülmüştü bu söze.Elinde yontulmaya hazır bir çocuk olduğunu anlamıştı ve ona ne şekil verirsen ver o o şekil olmaya hazırdı.
                    '' Gel bakalım yanıma evlat''
                     Cevher ustasının yanına gitti
                    '' Buyur usta''
                    Berber kamil amaca yandaki sandalyeye oturmasını söyledi ve sorularına başladı
                   '' Adını biliyorum.Peki yaşın kaç''
                   Cevher '' Dokuz Kamil amca''
                   '' O zaman üçüncü sınıfa mı gidiyorsun''
                   '' Evet Kamil amca''
                   '' Hangisine''
                   '' Mimar Sinan İlk Okuluna Kamil amca.''
                   '' Hani şu Zeytinlikte Yahudi mezarlığının karşısında olan okula yani''
                   '' Evet Kamil amca''
                   O arada çaylar gelmiş ve kahveci onu bir daha şaşırtmıştı.
                   '' Kaç şeker çırak efendi''
                   ''İki kaşık abi''
                   '' İki kaşık mı'' Kamil usta da kahveci de bu yanıttan sonra kahkahayı bastılar
                   Cevher utanmış.kıpkırmızı olmuştu.Nerede hata yapmıştı acaba diye düşünmeye başlamıştı ki  Kahveci
                   '' Yahu Kamil usta sen bu çocuğu bakkala göndersen. Git bana iki kilo elektrik al desen alır gelir. Hele birde arka mahalledeki camiye göndersen git bana minare gölgesi getir desen onuda getirmeye gider''
                     Cevher kendisiyle dalga geçildiğini anlamıştı, anlamıştı da Ne demek istediğini anlamamıştı kahvecinin.Başını hafifçe önüne eğdi.Ağlamamak için zor tutuyordu kendini. Bunu hak edecek ne yapmıştı ki.Sadece iki kaşık şeker istemişti.
                     Kamil usta Cevherin üzüldüğünü anlamış. Kahveciye göz kırpıp Cevherin üzüntüsünü hafifletmek için kahveciye sert çıkışmış ve ''iki şeker koy tabağına'' deyip kahveciyi göndermişti.
                    Cevher çay tabağına baktı,Tabağın yanında duran şeylerin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
                    Kamil usta'' At kesme şekerlerini çayın içine evlat'' deyince kesme şekerle de tanışmış oldu.Kesme şekerini çaya atıp bir güzel karıştırıp içmeye başlamıştı. Kamil ustada sorularına devam etmeye.
                   ''Evet evlat nerede kalmıştık. Ha okulda.derslerin nasıl bakim''
                   '' Hepsi beş Kamil amca''
                   '' Aferin sana''
                   '' Eeeee büyüyünce ne olmak istiyorsun bakayım sen dedi''
                   Cevher sustu Öğretmen diyemedi.Çünkü babası buraya onu meslek öğrensin diye göndermişti. Yanlış bir şey söylese hem Kamil amcasını üzer hem de babasının kulağına giderse bir tomar dayak yerdi.''
                    Kısık sesle yanıt verdi
                    '' Berber'' dedi
                    Kamil usta.Hay Allah dercesine kafasını sallayıp.
                   '' Yalan söyleme bana.senin her halinden belli berber olmak istemediğin''
                   Cevher yemin billah etmeye hazırlanıyordu ki Kamil usta.
                   '' Bak evlat seni anladım.Sen çok iyi yürekli bir çocuksun. Beni üzmek istemediğin için bu yalanı söylediğini anladım ve seni afettim,Üstelik babandan korktuğundan da bu yalanı söylediğini biliyorum'' dedi ve ekledi
                   '' Şimdi  doğru söyle bana bakalım söz aramızda kalacak''
                   Cevherin aklına Osman hocası gelmişti onu ilk gördüğünde karar vermişti ileride beden eğitimi öğretmeni olacaktı.
                   '' Beden eğitimi öğretmeni Kamil usta''
                   '' Vay'' dedi Kamil usta
                   '' Sen mesleğini bırak o mesleğin branşını bile belirlemişsin. Bu çok,çok güzel''dedi sonra
                   '' Peki sen spor yapıyormusun'' diye de ekledi.
                   Cevherin içinde evet diye yalan söylemek geçti ama bu sefer kendini engelledi.
                   '' Şey Kamil amca bugün okul takımına seçildim.Öğretmenim babamdan izin almam için eve kağıt gönderdi.Babam izin verirse oynarım yoksa oynayamam''
                   ''Oooo senin işin zor be evlat.Babanı tanırım o asla buna izin vermez.Senin çalışıp eve para götürmeni bekler ki daha rahat içkisini içebilsin''
                    '' Biliyorum Kamil amca''
                    '' Şimdi anladım neden gözlerin kan çanağı geldiğini buraya''
                    Cevher gene utanmıştı
                    '' Özür dilerim babama söyleme olur mu Kamil amca''
                    Kamil usta gülümseyerek
                    '' Elbette evlat elbette burası iş yeri bak sana ilk dersim bu olsun.Burada olup biten konuşulan her şey burada kalır anlaştık mı.Asla eve taşınmaz evde anlatılmaz''
                    Cevher buna çok sevinmişti.Demek ki burası onun ayrı bir dünyası olacaktı bundan sonra.
                    '' Elbette Kamil amaca söz sana''
                    '' Cevher sen çok gitmek istiyormusun basketbol öğrenmeye''
                    '' Evet Kamil amca''
                    Kamil usta şöyle bir düşündü sonra
                    '' Hadi koş evine git o kağıdı bana getir o zaman'' dedi
                    '' Neden Kamil amca''
                    '' Sen git getir hele bir''
                    Cevher ustasının elindeki çay bardağını da alıp kendi bardağıyla birlikte dışarı çıkarıp bıraktıktan sonra. Koşarak eve gidip.Annesinin şaşkın bakışları arasında onunla hiç konuşmadan içeri girdi. Kağıdı bir güzel cebine koyduğu gibi evden fırladı.Çıkarken de annesine
                    Onu berber Kamil amcanın  gönderdiğini de söylemeyi unutmadı ki akşam yanlış anlaşılıp babasından dayak yemesin.
                     Berber dükkanına döndü. Kamil amcasına kağıdı verdi.Kamil usta kağıdı açıp bir güzel okudu.
                      '' Hımmm demek hafta da iki gün ve bir aylığına yani ha'' dedi ve kağıdın altına Cevherin babasının ismini yazıp imzaladı.
                     '' Bu aramızda sır olacak tamam mı''
                     '' Tamam Kamil amca da ya ben okulda spor yaparken babam buraya gelir, benim burada olmadığımı görürse ne olacak''
                     '' Babanın pek geleceğini sanmam ama olur da gelirse, geldiği saate göre yalan söylerim. Hem zaten bir aymış.Yani kazanıp kazanamayacağın bile belli değil daha.Kazanamazsan sorun yok gelir devam edersin ama kazanırsan o zaman bir çaresine bakarız.
                     '' Yani Kamil amca ben burada çalışıyor görüneceğim ama hafta da iki gün sen bana spor yapmam için izin vereceksin öyle mi''
                     '' Aynen öyle evlat ama yalnız iki saatliğine. Antremanın bitti mi doğru buraya geleceksin. Anlaştık mı''
                      Cevher sevinçten havalara uçuyordu.
                      '' Anlaştık Kamil amca anlaştık. Söz sizi hiç üzmeyeceğim bu konuda''
                      '' Biliyorum evlat biliyorum'' deyip Cevherin başını okşadı.Cevher bir ilki daha yaşamış ve hayatında ilk defa başı okşanmıştı. Bugün çok çok güzel bir gündü.
                      Cevher olanca dikkati ve hızlılığı ile çalışmaya başlamış.Ustasının bir dediğini ikiletmemeye çabalıyordu, Kamil usta da memnun kalmıştı onun çalışmasından ve azminden. Müşteriler gelip gitmiş akşam olmuştu iyice.Eve gitme zamanı gelmişti.
                      Kamil usta
                      '' Cevher senin spor ayakkabın var mı ''
                      Cevher ayağındaki ayakkabıyı gösterip
                      '' Sadece bu var Kamil amca bu spor ayakkabısı mı''
                      Bu cevap Kamil ustayı gene güldürmüştü.
                     '' Gel benle'' dedi
                     Beraber dükkandan,dükkanın kapısın kapatıp çıkmışlardı.Kamil usta önde Cevher ona öğretildiği gibi Kamil ustanın iki üç adım arkasından yürüyordu.Kamil usta Cevherin yanına gelmesini onunla beraber yürümesini söyledi. Cevher  gene şaşırmıştı. Nasıl bir adamdı böyle ustası. Onunla karşılıklı çay içiyor,onunla konuşuyor ve yetmezmiş gibi birde yanında yürümesini, söylüyordu. Cevher hiç bunlara alışık değildi.Birileri çıkıp Kamil ustasının başka bir dünyadan geldiğini söyleseler onlara inanırdı,Tüm bu olanlar karşısında.Ustasının sözünü gene ikiletmedi hızlanıp yanına geldi.
                    Kamil usta Cevherin yanına gelmesiyle elini onun omuzuna atmış ve bir kez daha küçük Cevheri şaşırtmıştı. Ustasının bu hareketi onun yürüyüşünü bile değiştirmişti.Artık daha kendine güvenli, daha sağlam daha dik yürüyordu ustasının yanında. Bir ayakkabıcının önünde durdular.Kamil usta ona burada beklemesini söyleyip içeri girdi. İçeride ki adamla bir şeyler konuşmaya başladılar.Kamil usta konuşmanın sonunda Cevhere dönüp içeri çağırmıştı.Cevher olan biten karşısında iyice şaşırmış. Olan bitene bir anlam yüklemeye çalışıyordu.İçeri girdi.ustası onun girmesiyle beraber ona dönmüş ve tekrar çıkıp girmesini istemişti.Cevher tekrar çıkıp girmiş ama gene içeri kabul edilmemiş dışarı çıkarılmıştı ustası tarafından. Ne oluyordu ya neden hem içeri çağırıyor hemde içeri girer girmez dışarı gönderiliyordu yeniden girmesi için. Üç dört sefer aynı olayı yaşayınca Kamil usta onunla beraber dışarı çıktı ve Cevhere
                   '' Ders iki sana dedi.Asla bir yere girerken selam vermeyi unutma üstelik bu iş yeri ise selamın ardından hayırlı işler demeyi de unutma.Olur mu''
                   Cevher mahcup
                  '' Elbette Kamil ustam elbette unutmam''
                  '' Tamam hadi gir bakalım içeri şimdi nasıl girecekmişsin bir göreyim'' dedi ve ekledi                           '' Gülümsemeyi de unutma haaaa ''
                  Cevher kendine öğretildiği gibi yaptı ayakkabıcıya girerken.
                  '' Selamın Aleyküm Hayırlı işler Bol kazançlar Ayakkabıcı amca'' ve gülümsemeyi unutmamıştı. Kamil ustası da içeri girerken
                  '' Selamın Aleyküm Hayırlı işler Metin Bey.Hayırlı ve bol kazançların olsun'' dedi ve ekledi
                 '' Bizim gence bir spor ayakkabısı lazım.Geleceğin büyük basketbolcusu olacak ona göre ayakkabı ver'' dedi
                 Cevher şaşkınlıkLa
                '' Kamil amcaaaaa '' diyecek oldu
                Kamil usta ona bir sus işareti yaptıktan sonra.
               '' Yokk öyle bedava değil Cevher efendi çalışacak sen ödeyeceksin, bu ayakkabının parasını.Ben babanla anlaştığımız paraya haftada elli kuruş zam yaptım'' dedi
               Ayakkabıcı ayağıma bakıp Pırıl pırıl bir spor ayakkabısı getirmişti. Hayatında ilk defa böyle bir ayakkabısı da olacaktı ve bunu o ödeyecekti.
                Sıkı pazarlıklar sonunda hafta da elli kuruş ödemede anlaştılar.Ayakkabıcı ayakkabıyı kutusuna koyup verecekti ki Kamil usta onu bir torbaya koymasını rica etti. Ayakkabıcıdan çıktıkların da Cevherin ağzı kulaklarındaydı. Nasıl olmasın Harika bir gündü hem işi vardı hem sporunu yapabilecekti hemde bir spor ayakkabısı vardı artık. Kamil ustasına ne diyeceğini bilemiyordu sık sık '' Teşekkür ederim Kamil Usta Teşekkür ederim'' demekten başka.
                 Kamil usta
                '' Şimdi seni zor bir iş daha bekliyor evlat'
                '' Emret ustam seve seve yaparım. Ne yapacağım''
                Kamil usta gülerek.
               '' Yok yok bir iş yapmanı istemeyeceğim senden.Bu ayakkabıyı da iyice saklaman gerek ki yalanımız ortaya çıkmasın.Anladın mı''
               Ayakkabıyı sırtından içeri sokup aklınca bir güzel sakladı Cevher.Sırtında kocaman bir kambur oluştuğunu bile önemsemiyordu.
               '' Anladım Kamil amca anladım. Şimdi eve gizlice girer ayakkabıyı çantama koyar oradan hiç çıkarmam''
               '' Aferin evlat aferin. Hadi şimdi sen evine git. Ayakkabını sakla.Bende dükkana dönüp kepenkleri indirip evime geçeyim'' dedi
               Cevher ustasının elini öpüp
              '' Seni hiç mahçup etmeyeceğim usta.Sana söz çok çok iyi bir sporcu olacağım'' dedi
              '' Hadi bakalım hayırlısıyla inşallah'' dedi Kamil usta
              '' Doğru evine git ve babana selam söylemeyi de unutma''
              '' Unutmam ustacığım unutmam'' deyip koşturarak evinin yolunu tuttu küçük Cevher.
Annesi mutfakta yemek yapıyordu.O na
              '' Ben geldim anne'' diye seslenip hızla içeri girdi.Annesi mutfaktan bağırıyordu.
              '' Elini yüzünü yıka da öyle gir içeri''
              '' Tamam anne tamam'' deyip hızla ayakkabısını çantasına yerleştirdi. Sonra çeşmeye gidip elini yüzünü bir güzel yeşil Hamdi Dalan sabunuyla yıkayıp içeri geçti. Mutluluktan uçuyordu. Az sonra baba da gelmiş.Geldiğinde hazır olan masanın sandalyesine kurulmuş. Cebinden sarılı olan Şarap şişesini çıkarmıştı.Cevher hemen anlamıştı. Babasının parası azdı.Babası parası az olduğu zaman Pınarbaşı kırmızı şarap, Parası çoksa  otuz beşlik yeni rakı içerdi.Cevher hemen kalktı masadaki rakı bardağını babasına sormadan aldı yerine şarap bardağını getirdi.Adına şarap bardağı deniyordu evde ama bildiğin su bardağıydı. Bardak camdı ve onu sadece babası şarap içerken kullanırdı.Diğer herkes plastik bardak kullanırdı.
                '' Baba Kamil usta selam söyledi sana''
                '' Aleyküm selam demek gittin işe başladın yani''
                '' Evet baba gittim ve işe başladım''
                '' İyi iyi ala haftalığını aldın mı doğruca bana getiriyorsun tamam mı''
                '' Elbette tamam baba''
                '' Geç yerine otur birazdan ağabeyinle ablaların gelir yemek yersiniz'' dedi ve bardağına şarabını doldurmaya başladı. Cevher de ileride duran yer minderine çöktü. Abisi ile ablalarının gelmesini bekledi.
                 Cevher mutluluğunu  kimseye belli etmemeye  çalışıyordu. İçinden gülümsemek geliyor gülümsemesine engel olamıyacağını anlayınca  da başını bacaklarının dizlerinin arasına sokuyor gülümsemesi geçinceye kadar öyle duruyordu.Babasına basketbol seçmelerini söylememişti bile.
gizli kapaklı iş yapmanın ayrı bir zevki de vardı ve o bu zevki yaşıyordu. Biliyordu ki babasına söylese hayatta basketbol oynamasına babası izin vermezdi.
                 Cevher sabah olmasını iple çekiyordu. Öğretmenine izin kağıdını verecek ve spora, basketbol öğrenmeye başlayacaktı.Akşam iyice çökmüş herkes geldikten sonra sofra kurulup yemekler yenmiş ve herkes bir köşeye çekilip oturmuştu. Baba sadece en büyük olan ağabeyleriyle konuşurdu oda bir kaç kelime. Sonrası baba sızıncaya kadar kocaman bir sessizlik.Baba sızınca kardeşler birbirleriyle konuşmaya başlar sonra herkes aynı odada yer yataklarına geçer Sabah işe gidecekler işe  okula gidecekler okula gidebilmek için uyurdu.
                 Sabah olmuş Cevher hızla okula gitmiş izin kağıdını Beden eğitimi öğretmenine vermiş ve bu gizli kaçamaklı bir ay sürecek yeni hayatına başlamıştı.Cevher o bir ay içinde çok yorulsa da asla yorulduğunu belli etmemiş Kamil ustasının bir dediğini ikiletmemiş hafta sonu aldığı paranın elli kuruşunu parasını alır almaz ayakkabıcıya koşup vermiş. Geri kalanını da babasına vermişti.
                 Büyükbaba yerinden doğruldu.
                 ''Hadi bakalım kızlar bana bir su getirin,dilim damağıma yapıştı anlatmaktan''
                 Zülal hızla kalkıp bir bardak suyu getirmişti Hemde özellikle cam bardakta. Büyükbabasının hayatını dinlemek çok güzeldi ve hiç böyle bir yaşantının içinden gelebileceğini düşünmemişti.Zülal dedesinin suyu içip bitirmesin ayakta bekledi. Büyükbaba suyunu içip bardağı Zülale geri  uzatırken
               '' Su gibi Aziz ol güzel prensesim'' dedi
               '' Sğol büyükbabcığım''
               Zülal bardağı masaya koydu ve hemen dedesinin yanına dibine yerleşti.Pınar da Heyecan içinde bekliyordu.ilk soru Pınardan geldi.
                '' Ne yaptın büyükbaba kazandın mı, yakalanmadın mı hiç,Sonra ne oldu hadi ne olur anlat.''
                Büyükbaba ayağa kalktı saate baktı saat 22.30 olmuştu ile. Kızlara dönüp Pınara
                '' Yarın annenle baban gelecek o yüzden herkes yatağına sabah yapacak çok işimiz var.Sonra gene anlatırım.Şimdi herkes uyumaya bakalım tay tay''
                 Kızların ikisi birden
                 '' Yaaa büyükbaba hiç değilse kazanıp kazanamadığını söylesen bari''
                 Büyükbaba Ağır ağır yatağına yürürken.
                 '' Yarınnnnn'' diye seslendi ve odasının kapısını açıp içeriye girdi.
                 Kızlar birbirlerine baktılar. Zülal
                '' Yapacak bir şey yok anlatmayacak bu akşam hadi bizde yatalım'' dedi onlarda kendi odasına salonun ışığını söndürüp Büyükbabalarına
                 '' İyi geceler büyükbabacığım '' diye seslenip uyumak üzere girdiler. en son duydukları büyükbabanın sesi idi
                 ''İyi geceler çocuklarım''

   
         
                         
                 
               

24 Aralık 2015 Perşembe

ADI AŞK BÖLÜM 2 PART 3


İnsanların ailesi genelde sandıklarından daha büyüktür
                                        Bu büyüklüğü yaşanan ve yaşanacak olan olaylar belirler...
                                                                                                       
                                                                                                                       Yüksel ŞEKER

                    Zülal büyükbabaya okulda olup bitenleri. Önerin verdiği tepkiyi olabildiğince detaylarıyla beraber anlatmış. Büyükbaba torununu hiç ses çıkarmadan dinlemişti. Zülal konuşmasını bitirince. Pınara dönüp.
                     '' Sevgili yavrucuğum. Belli ki arkadaşın yanlış bir şeylere bulaşmış. Ama neye bulaştığını bilemezsek nasıl yardımcı olabileceğimizi de bilemeyiz. Lakin adamların sana gelip o şekilde davranmaları pek hayra alamet bir durum olmadığını gösteriyor. Sanırsam  adamların bahsettiği o küçük sorunu halletse bile,asıl halletmesi gereken meseleyi halletmesi çok zor olacak gibi me geliyor.örneğin diyelim kumar sorunu var ve borç yaptı ve iki günü  kaldı. Borcunu ödeyecek parayı bulur ve öder küçük mesele ortadan kalkar ama asıl büyük mesele ortada duruyordur.Kumar oynama hastalığı.Asıl halledilmesi gereken odur yavrucuğum'' Pınar da Zülal de büyükbabayı can kulağı ile dinliyorlardı.
                    Pınar göz yaşlarını bir peçete kullanarak sildikten sonra. Büyükbabaya
                    '' Haklısın büyük babacığım. Bende Öner'e Eğer benle bir gelecek düşünüyorsa önce küçük meseleyi halletmesini sonra büyük meseleyi anlatması gerektiğini vurgulayan bir söz söyledim ve o dediklerimi yapana kadar da onunla görüşmeyeceğimi de belirttim. Eğer bir geleceğimiz olacaksa bu hem sırlar içinde olmamalı hemde evimize girdiğimizde huzurumuz olmalı. Eğer bu huzuru sağlamak için önceden bir savaşım vermemiz gerekiyorsa, o savaşı beraberce vermeliyiz.''
                    Zülal '' Biz her aşamasında yanındayız Pınarcığım. Bir savaş verilmesi gerekiyorsa bunu hep beraber vereceğiz.Asla yalnız olmayacaksın''
                    Pınar ''Biliyorum kardeşim biliyorum ve inan bu en büyük kazancım ve gücüm.Sizi çok seviyorum''
                    Büyük baba '' Kızlarım asla yalnız değilsiniz. Belki çok yaşlıyım ama hep yanınızda olacağım. Şimdilik Önerin atacağı adımları beklemekle beraber bizde kendi küçük önlemlerimizi alacağız her olasılığa karşın ''
                    Zülal '' Ne yapacağız büyükbaba ''
                    '' Sen önce şu telefonu'' masanın üstünde duran telefonunu  Zülale göstererek ''ver bana bakayım''  Zülal büyük babasına telefonu verdi. Büyük babanın ne yapacağını merak ediyorlardı ikisi de. Büyükbaba  telefonu eline aldı.Telefonun rehberinde bir isim aramaya başladı.
                    '' Ha ! Buldum'' dedi ve bulduğu ismi aramak için arama butonuna dokundu. Çok geçmeden telefonun karşıdan açıldığını anladı kızlar. İkisi de merak içinde olan biteni bir filim gibi izliyorlardı.
                     Büyük baba '' Kambur benim Cevher. Yarın seninle buluşmamız lazım. ''
                     Kızlar bütün dikkatleriyle büyükbabaya bakıyorlardı. Telefonda hoşbeş sohbetlerini dinliyorlardı, Büyük baba ile  kamburun. Kambur büyük olasılıkla lakabı idi  kimdi acaba bu kambur dediği büyük babanın. Konuşmaları randevu saati ve yeri hakkında konuştuktan sonra.Yarın görüşürüz temennileriyle son buldu.
                     Kızlar büyük babaya soran gözlerle bakıyorlardı. Ondan bir açıklama bekliyorlardı ki Büyük baba konuşmaya başladı.
                     '' Kambur benim çok eski bir dostumdur. Bakın dost diyorum. Yani benimle ölüme bile gözünü kırpmadan gelebilecek kadar hem sağlam hem sadık bir arkadaşımdır. Şimdi diyeceksiniz ki Büyükbaba zaten bir ayağınız çukurda yaşadığınız kadar da yaşadınız zaten. Bu saatten sonra elbette gelir senle ölüme'' Bunu gülerek söylemişti.
                     Kızlar hem bu küçük latifeye gülmüşler hemde
                     '' Aaa  yapma büyük babaaaaaa olur mu hiç öyle şey''
                     Büyük baba ''Şaka kızlarım şaka İnsanın dışı yaşlanıyor içi değil. Tamam halk dilinde yaş yetmiş iş bitmiş derler ya ehhhh yani pek yanlış olmasa da o söz hala yapabileceğimiz şeylerde var yani. Yarın kamburla bir görüşelim bakalım neler yapabileceğiz bu sorun hakkında. Yalnız siz de bu süreç içerisinde asla yalnız bir şeyler yapmayın ve asla yalnız dolaşmayın tamam mı kızlarım. Çünkü ne olduklarını bilmesem de  bu adamlar yalnız ortamlarda dolaşan insanları daha çok severler. anlaştık mı ? ''
                     ''Tabi ki anlaştık büyük baba'' dedi Zülalle Pınar.
                     '' Eh o zaman hadi sofraya. Mutfakta yemekler hazır bizi bekliyor''
                     Zülal '' Perihan abla geldiydi değil mi bugün''
                     '' Evet'' dedi büyük baba
                     ''Desene büyük baba bugün ziyafet var''
                     Pınar merakla
                     '' Perihan abla kim ''
                     ''Büyük babamın eski bir arkadaşının kızı.Sağolsun gelir büyük babamın hem ev temizliğini yapar hemde iki üç çeşit yemek hazırlayıp akşamları biz yiyelim diye dolaba koyar''
                     '' Anladım demek ki gerçekten ziyafet var bu akşam desene ''
                     Büyük baba alınmış gibi yapıp
                     '' Tamam tamam siz benim yaptıklarımı beğenmiyorsunuz demek ki hem bundan sonra yapmak yok hemde bu akşam bir şey anlatmak yok hadi bakalım ''
                    Kızların ikisi birden
                    '' Büyükbabaaaaaaaaaaaaa''
                    Mutfağa girene kadar gülüştüler.Bankonun önünde üç çeşit yemek duruyordu üçü de sıcak olduğundan dolaba konulmamıştı.
                    Zülal '' Bakalım Perihan abla bizlere neler hazırlamış'' deyip ilk tencerenin kapağını açtı
                    '' Ooooo kuru fasulye,'' öbürünü açtı
                    ''  Aman tanrım musakka'' üçüncüyü açmadan tahminde bulundu
                    '' Buda dolmadır mutlaka'' dedi ve açtı yanılmamıştı
                    Büyük baba '' Hadi bakalım kızlar karar sizin hangisini yemeğe başlıyacağız'' kuru fasulye de karar kıldılar. Dolapta pilavları da vardı üstelik. Zülal buzdolabından pilavı çıkarıp ocağın üstüne ısıtmak için koydu.Az biraz da su atmıştı içine ısınırken dibine yapışmasın diye.Sofrayı kurmuş pilavı ısıtmış afiyetle bir güzel karınlarını doyurmuşlardı.
                    Büyük baba '' Kızlar bu akşam kahveleri kim yapıyor bakalım''
                    Pınar '' Ben yaparım büyük baba,burada mı içeriz yoksa içeridemi''
                    ''Kızım ben içeride içmeyi tercih ederim ne de olsa yaşlıyım koltukta oturmak sandalyede oturmaktan daha rahat geliyor bana''
                   ''Tamam büyük baba siz geçin içeri o zaman ben kahveleri hazırlayıp geliyorum''
                   Zülal '' Bende yardım edeyim mi sana''dedi
                   Pınar '' Sağol canım hadi sende büyük baba ile içeri geç ben iki dakika sonra yanınızdayım''
                   Zülal ''Tamam tatlım'' deyip büyük babası ile salona geçip koltuklardan birinde oturdu. Az sonra pınar kahveleri hazırlamış yanlarına getirmişti. Önce büyük babaya verdi kahvesini sonra Zülale kendi de boştaki koltuğa oturup kahvesini içmeye başlamıştı.
                   Büyük baba '' Annen baban yarın mı geliyor kızım''
                   '' Evet büyük baba nasipse yarın geliyorlar''
                   '' Ara bir ara onları olur mu. Kaçta yola çıkıyorlar bir öğren. Biz de ona göre hazırlığımız yapalım. Kalacaklar değil mi burada ''
                   '' Evet büyükbaba  kalacaklar büyük olasılıkla. Babam şimdiden kalacakları oteli ayarlamıştır zaten ''
                   '' Olur mu hiç öyle şey burada kalırlar hep beraber bir şekilde sığışırız eve ''
                   '' Büyük babam çok tatlısın ama ne annem ne de babam burada kalmayı sizi rahatsız etmemek için istemezler.Gündüz gelirler ama akşam mutlaka bir otele giderler''
                   '' Olsun kızım sen gene de ara bir sor büyükbaba böyle istiyor de ''
                   '' Peki büyük baba ben kabul etmeyeceklerine inanıyorum ama gene de arayıp söyleyeyim'' dedi telefonunu cebinden çıkardı ve babasını aradı. Telefon bir iki çaldıktan sonra karşı taraftan kapatılmış sonra Pınarın telefonu çalmaya başlamıştı.Arayan babasıydı.
                   Pınar telefonunu açtı
                  '' Babammm nasılsın. Annem nasıl.Kaçta yola çıkıyorsunuz. Kaçta burada olursunuz''
                  Baba telefonun öbür ucundan...
                  '' Dur deli kızım dur hele bir nefes al ne bu acelen bohçasını hazırlayıp kaçmaya hazırlanan kız gibi hele bir yavaşla tane tane sor''
                  '' Babaaaaa nerden bulursun bu tasvirleri''
                  ''Annen iyi ilk soruna yanıtım.Hazırlık yapıyor yol için.Bende şükür iyiyim erkek olmanın avantajını yapıp koltuğumda oturup sigaramı tüttürüp televizyon seyrediyorum. İkincisine geleyim Allah nasip ederse 23.30 la 01.00 arasında bir saatte yola çıkarız. Yarın sabahta sekiz dokuz gibi otelimizde oluruz''
                  '' Bende onun için aradım zaten babacığım. Büyükbabam sizlerin de burada kalmasını istiyor''
                 '' Sağolsun güzel kızım sen Cevher amcaya teşekkürlerimizi ilet ama biz otelimizde kalalım.Böylece fazla rahatsız etmemiş oluruz tamam mı güzel kızım.''
                 Büyük baba Pınara  doğru elini uzatıp.
                 '' Kızım  ver telefonu bana babanla ben konuşayım''
                 Pınar başıyla olur işaretini yapıp babasına
                 '' Baba büyük baba seninle konuşmak istiyor''
                 Baba eli mahkum
                '' Peki ver bakalım''
                Pınar elindeki telefonu büyükbabaya uzatıp  
                '' Buyur büyükbabacığım''
                Büyük baba telefonu Pınardan alırken
               '' Nurettin di değil mi babanın ismi '' diye kısık sesle sordu
               '' Pınardan da kısık sesle ''Evet'' yanıtını alınca telefonu kulağına götürüp.
               '' Hayırlı akşamlar Nurettin oğlum ben Cevher amcan''
               '' Cevher amca  belki sizi hiç görmedik.Hiç görüşmemiz nasip olmadı bugüne kadar ama torunun Zülalle her geldiğimizde görüştük. Her görüşmemizde kulağınızı bolca çınlattık.gerek Zülal gerekse kızım Pınar özellikle sizde kaldığı günden itibaren sizi anlata anlata bitiremediler. Gıyabınızda sizi iyice tanıdık ve inanın çok sevdik.''
               '' Biraz abartmışlar size yaşlı adamın biriyim.Kızlarını seven yaşlı buruşuk suratlı asabi adamın tekiyim işte ''
               Gülüştüler
              '' Eminim hepimize taş çıkartırsın sen Cevher amca. Ne yaşlanması o buruşuklar tecrübe Cevher amca tecrübe''
              Kocasının telefondaki gülüşmelerini Melis hanımda duymuş,kocasının yanına gelmiş sessizce konuşmaları takip etmeye çalışıyordu. Kocasının Zülalin büyükbabasıyla konuştuğunu anlamıştı.
              '' Büyür Cevher amca sizi dinliyorum''
              Büyük baba
              '' Bak evlat,evlat dememi yanlış anlama samimiyetimden öyle diyorum kendi oğluma da evlat derim. Seni de öyle gördüğüm için söylüyorum''
             '' Biliyorum Cevher amca eşimde bende sizi babamız gibi görmeye başladık zaten daha görmeden''
             Büyük baba aradığı kozu bulmuştu hemen yanıtı yapıştırdı.
             '' Eh madem ki sizde öyle görüyorsunuz. Bilirsiniz bizim örf ve adetlerimizde Babalara hayır denilmez. O yüzden şimdi söyleyeceğim şeyde sizde ki hayır düşüncesini de kabul etmiyorum bilmiş ol''
             '' Ama Cevher amca''
             '' Aması maması yok Madem ki ben babayım sözümü dinleyeceksiniz o kadar. Yarın sabah direk buraya geliyorsunuz ve gidene kadar burada kalıyorsunuz.Yok öyle Otel motel madem geliyorsunuz yirmi dört saatiniz bize ait olmalı hep beraber olmalıyız.''
           '' Cevher amca sizin içinde zor olacak.En uygunu bizim otelde kalmamız söz geç saatlere kadar beraber oluruz.Sadece yatmamız gerektiği zaman otelimize döneriz'
            Büyükbaba
            '' İtiraz kabul etmiyorum ve yarın sizi burada bekliyorum.Şimdi telefonunu kızınıza veriyorum adresi size versin. Burada kalacağız büyük bir aile gibi.'' deyip karşıdan yanıt beklemeden Pınara telefonu uzatıp
            '' Babana buranın adresini ver güzel kızım'' dedi
            Pınar  Telefonu mahcup şekilde aldı.
            '' Alo Baba ''
            '' Efendim kızım''
            '' Adresi vereyim mi''
            '' Büyük baba Arnavut'tu değil mi kızım''
            Pınar gülerek
            '' Evet babacığım''
            ''Belli zaten belli tuttu Arnavut damarı. Ver kızım sen adresi. Başka çare bırakmadı bize.'' Nurettin bey olur mu öyle şey gibi bakan eşine kafasını aşağıya eğip ne yapalım orada kalacağız anlamında işaret yaptıktan sonra Kızının verdiği adresi bir güzel not etti.
            '' Tamam prensesim yarın sabah orada görüşürüz o zaman''
            Pınar '' Hepimiz hayırlı yolculuklar diliyoruz babacığım dikkatli gelin olurmu'
            '' Sağolun kızım herkese iyi akşamlar dileğimi ilet.Allah kaza bela vermezse yarın sabah yanınızdayız inşallah.''
            '' İnşallah babacığım.Sizi çok seviyorum.İyi akşamlar diyoruz buradan da size hep beraber ve yarın görüşmek umuduyla diyoruz'' deyip telefonu kapattı.
             '' Büyük baba sizin içinde zor olacak ama bu''
             Büyük baba parmağını dudağına götürüp
             '' Şşşşşş sus bu konuşma bitmiştir'' dedi kestirip attı
             Zülal de
            '' Dedem diye demiyorum ama o bir karar verdi mi ona Nuh dedirtir Peygamber dedirtemezsin''
            Bu söz üzerine  hep beraber gülüştüler.
            Zülal büyük babaya dönüp.
            '' Yoooo yok öyle kaçmaya çalışmak bizi başka şeylerle oyalamaya çalşmak''
            '' Anlamadım prensesim ne kaçmaya çalışması ne atlatmayaçalışması''
            '' Eh yani büyükbaba nede olsa senin torununum insan dedesini tanımaz mı.Anlatmamak için elinden gelen her oyalamayı yapıyorsun ama boşuna''
            Pınara baktı ve ekledi
            '' Eveeet biz dinlemeye hazırız.Değil mi Pınar''
            '' Kesinlikle hazırız ve anlatmanı bekliyoruz büyükbabacğım''
            Büyük baba
            '' Tühhhh ya bende unutursunuz sanmış sevinmiştim'' dedi gülerek. Sonra kanepeye yanına çağırdı ve kaldığı yerden anlatmaya başladı....
                               
   

23 Aralık 2015 Çarşamba

ADI AŞK 2.BÖLÜM PART 2

Bazen yanlışı doğrudan çıkardın mı
                                        Elinde kocaman bir yalnızlık kalır.
                                                                       İşte o zaman anlarsın ki
                                                                                                AŞK EN BÜYÜK YIKICI OLABİLİR.
 
                                                                                                                                         Yüksel ŞEKER

                      İki arkadaş sanki sözleşmişler gibi aynı anda kalkmışlardı.Günlerden Cumaydı yarın Pınarın anne ve babası gelecek ve Pınarın Zülaller de kalma durumu netleşecekti. İkisi de yarının her şeyiyle güzel geçmesini diliyorlardı. Birbirlerine görünmez bir bağ ile bağlanmışlardı. Ama bugün Cuma idi ve yapılması gereken şeyler vardı.
                      İki arkadaş hemen görev bölümünü yaptılar.Pınar mutfağa ,Zülal de salona yöneldi. Az sonra günün başladığını belirten sesi de duydular.
                      ''Zülalllll''
                     Pınar büyükbabanın sesini duyunca.Gayri ihtiyari mutfaktaki duvar saatine baktı.Saat 06.30 du. Büyükbaba gene saatini şaşırmamıştı.Üstelik dün akşamdan alkollüydü.Pınar masayı hazırlamış.Çayı demlemiş ve büyükbabanın muhteşem konserini dinlemek için salondaki yerini almıştı.
                    Zülal de büyükbabasını hazırlamış.Aynanın karşısına getirip,Kemanını büyükbabanın ellerine tutuşturmuş.Pınarın yanına oturmuş.Büyük babayı dinlemeye hazırlanmıştı. Büyükbaba her sabahki gibi.muhteşem bir konser vermiş ve konserini gene gözyaşı içinde bitirmişti.
                    Az sonra kahvaltı masasında.kahvaltılarını yapıyorlarken.Pınar dayanamayıp kafasında ki soruyu sordu.Büyük babayı daha iyi tanımak istiyordu.
                    '' Büyükbaba keman çalmayı nerede öğrendin.''
                    Büyük baba yanıt vermemiş.Susmayı tercih etmişti.Sadece başını öne eğmiş ve tarif edilemez bir acı yaşamaya başlamıştı.Bu acıyı  Zülal de Pınar da hissetmiş ve Pınar o soruyu sorduğuna da soracağına da çoktan pişman olmuştu.Hay dili kopsaydı da o soruyu sormasaydı.
                  Pınar ''Özür dilerim büyükbaba,özür dilerim''
                  İki arkadaş masadan kalkıp büyükbabaya sarılmış,onun yaşadığı acıyı paylaşmaya çalışmışlardı.Bazı acılar yalnız yaşanmalıydı ve büyükbabanın acısı da sadece ona aitti.O paylaşmak istemedikçe. Büyükbaba kendini toparlanmış görünerek.
                  ''Hadi kızlar kahvaltınızı bitirin,sonra doğruca okulunuza bakalım'' dedi
                  Kızlar da kahvaltı yapma isteği falan kalmamıştı ama büyükbabayı daha fazla üzmemek için sandalyelerine dönüp zorla da olsa bir kaç lokma bir şeyler atıştırıp
                  ''Elhamdülillah'' diyerek masadan kalmışlardı.
                  Büyükbaba ''Kızlar siz masaya dokunmayın.Ben kaldırırım.Üstelik ben daha doymadım. Siz hazırlanıp okulunuza gidin bakalım.''
                   Az sonra kızlar okula gitmek için hazırlanmışlardı. Büyükbabanın yanaklarına bırakacakları ruj izini düşünmeden büyükbabanın biri bir yanağından diğeri öbür yanağından öpüp,bıraktıkları ruj izini elleriyle hafifçe sildikten sonra
                  ''Hayırlı Cumalar Büyükbabacığım'' deyip okulun yolunu tutmak için kapıyı açtılar.Kapıda onları Timur'lar bekliyordu sanki. Karşı karşıya kalmışlardı.
                   Timur '' Büyükbbaya hayırlı Cumalar demeye geldik'' dedi ve ekledi
                   '' Size de hayırlı Cumalar bayanlar''
                   Zülal le Pınar kenara çekilip onların içeri girmelerine izin verirken önce onların dileklerine yanıt vermiş ''sizlere de hayırlı cumalar beyler'' dedikten sonra Zülal büyükbasına da seslenip ''Büyükbaba Timurlar seni ziyarete gelmişler'' diye uyarmayı da ihmal etmedi.
                  Timurlar içeri Zülaller dışarı çıkmıştı.Pınar Zülale dönüp.
                  ''Bugün kendimi hiç affetmeyeceğim Büyükbabamı üzdüm'' dedi
                  Zülal boşta olan elini Pınarın omuzuna koyup.
                  '' Üzülme Pınarcığım inan bir zamanlar bende yapmıştım bunu.Dedem tam bir sır küpü ve o izin vermedikçe biz bu küpün içini göremeyiz. Ve inan nerede yada kimden öğrendiğini bende çok merak ediyorum.Çünkü onun eski bir sporcu olduğunu Spor ile ilgili eğitim aldığını.Hatta zamanında Beden eğitimi öğretmenliğini de yaptığını ve sonra birden her şeyi bıraktığını ama bunu neden yaptığını bilmiyorum.Babam la annemi de çok zorladım.Dedem  öyle bir susmuş ki bu suskunluğunu ne oğlu ne de kızı çözememiş.Herhalde neden bu kadar sustuğunu sadece rahmetli babaannem biliyordur''
               Pınar ''Bakarsın büyükbaba anlattıkça bizde o küpün içine girer O büyük sırrı çözeriz ve nasıl bu kadar güzel çalabildiğini hep beraber anlarız''
               ''İnşallah Pınar inşallah. O güne kadar sabırla beklemekten başka yapacağımız şey yok''
               Caddeye çıkmışlardı Muratla Öner her zaman ki gibi durakta onları bekliyorlardı.Kızların yanlarına gelip.Kızların ellerinde ki yükten kurtulmalarını sağlamayı unutmamışlardı.''Günaydın hayırlı cumalar'' söylevini yapıp hoş geldin faslını bitirdikten sonra zorla da olsa  bir otobüse inip okullarının önünde otobüsten inmişler. Akşam gene Takıntı cafe de buluşmak üzere Fakültelerine yönelmişlerdi.
                Kızlar hep yaptıkları gibi ders aralarında buluşuyor.Gerek dersle ilgili,gerek büyükbabayla ilgili gerekse  sevdikleriyle ilgili sohbetlerini ediyor ders vakti gelince derslerine dönüyorlar dı.
                Zülalin dersi erkenden bitmiş Takıntı cafe de hem sevgilisini hemde Pınarları beklemeye başlamıştı.Aklı gayri ihtiyari hem büyükbabasında hemde anne ve babasındaydı.Keşke bu hafta sonu onlarda gelse diye düşünüyordu.Çok özlemişti onları.Elini çantasına attı cep telefonunu çıkardı.Annesinin numarasını çevirdi.Madem göremiyordu hiç değilse seslerini duyardı.Telefonu bir iki çaldıktan sonra kapandı.Annesi de babası da hep böyle yapıyorlardı Zülal çaldırdığı zaman yanıt vermiyor,telefonu kapatıyor sonra kendileri dönüyorlardı.Gene öyle olmuş Annesi Zülali aramış ve derin güzel bir sohbete başlamışlardı.
               Garson yanına geldiğinde.Telefonla konuştuğunu işaret etmiş eliyle sonra söylerim sen sonra gel işaretini yapıp garsonu nazikçe geri göndermiş Annesiyle sohbetine devam etmişti.
               Pınarın da dersi bitmiş,Biran önce cafe ye gitmek için acele ediyordu.Fakültenin kapısından çıkınca dün akşam Önerin yanında gördüğü iki adamı biraz ötede birbirleriyle konuşuyorlarken gördü. Dün akşam onların yaptığı gibi yapıp yanlarından onları görmemiş gibi yapıp geçecekti ki.İçlerinden kirli sakallı olan Pınarı görmüş.
               '' Bir dakika bakarmısın'' diye Pınara seslenmişti
               Pınar '' Buyurun ne vardı''
               Kirli sakallı olan
               '' Bugün bütün gün telefonla Öneri aradık ulaşamadık.Telefonumuzu açmadı.''
               ''Derste olduğunuz anlara denk gelmişsinizdir.Şimdi ya cafe dedir yada cafeye gelmek üzeredir oraya bakın'' dedi
              '' Gerek yok'' dedi adam '' Biz söleyeceğimizi sana söyleyelim sen ona iletirsin''
             Pınar hem şaşırmış,hem de biraz ürkmüştü.Madem arkadaşlarıydı. Öner öyle demişti. Neden Önerin yanına gitmiyorlar da,Önere söyleyeceklerini ona söylemeye kalkıyorlardı.Sakinliğini korumaya çalışarak.
              ''Peki söyleyin o zaman. Ben Önere iletirim''
              Uzun saçlı iri yarı olan sözü devraldı.
              '' Bak bacı Önere deki. Biz aradığımız zaman mutlaka telefonumuzu açsın.Birde deki iki günü kaldı.Şu meseleyi halletsin.Yoksa ikinize de yazık olur''
              Pınar sinirlenmiş
             ''Ne diyorsun sen be'' diye bağıracaktı ki sözleri gırtlağında yapıştı kaldı.Adamlar arkalarını dönüp uzaklaşmış.Az ötede duran arabalarına binip gitmişlerdi bile.
              Pınarın eli ayağı boşalmış gibi oldu.Olduğu yere çöktü kaldı.Ne oluyordu öyle? Kimdi bu adamalar ? Öner nasıl bir şeye bulaşmıştı ? kafasının içinde bu sorular dönüp duruyordu.Yüzü kıpkırmızı olmuştu.Onun yere çöktüğünü gören diğer öğrenciler koşuşmuş.Pınarı kaldırmaya çalışıyorlardı.Yardıma gelenler
              ''İyimisin? Ambulans çağıralım mı?'' diye soruyorlardı.
              ''Pınar elleriyle gerek yok anlamında işaret yaptıktan sonra.
              '' Teşekkür ederim Biraz başım döndü sadece geçti. Sağolun şimdi iyiyim.'' dedi
              Onların yardımıyla ayağa kalktı.Tekrar teşekkür ederek hızla ve sinirle oradan ayrıldı.Bir an önce Önerin yanına gitmeli ve ne olduğunu öğrenmeliydi.
              Pınar Takıntı cafeye vardığında Zülal'in telefonla konuştuğunu gördü.Sessizce karşısına oturdu.Zülalin konuşmalarından Annesiyle konuştuğunu anlamıştı.Pınar Zülale annesine selamını söylemesini istemiş Zülal de başıyla onayladıktan sonra.Pınarın isteğini yere getirmişti. Zülal Pınarın kıpkırmızı olduğunu geldiği anda anlamış ve onu çok sinirli görmüştü.Telefon konuşmasını bitirmesi gerektiğini ve arkadaşının ona ihtiyacı olduğunu anlamış.Hemen annesine sonra görüşürüz Anneciğim deyip telefonu kapamış.Merakla Pınara dönmüştü.
               ''Ne oldu sana böyle kuzum.nedir bu halin''
               Pınar sinirle buraya gelirken yaşadıklarını Zülale anlattı.Zülal de şaşırmıştı.Gene de Önere kötü bir şey yakıştıramıyorlardı.Pınara dönüp.
               '' Pınarcığım korkulacak bir şey olduğunu sanmıyorum.Birazdan Öner gelir durumu sorar öğreniriz.Ama bak canım bir daha söylüyorum.Öner kötü bir şey yapabilecek çocuk değil.Ben buna inanıyorum''
               '' İnşallah Zülalciğim. Ben de Önerin kötü bir şeylere bulaştığına inanmak istemiyorum.Ama neden adamlar gelsin bizi tehdit eder gibi konuşsunlar ki''
                ''Bilemiyorum Pınarım,birazdan öğreniriz ama. Neredeyse gelirler''
                Zülal garsona iki çay getirmesini söyleyip.Erkek arkadaşlarını beklemeye başlamışlardı.Önce Murat ardından da İyi akşamlar diyerek Öner de masaya geldiler.Öner de Muratta kızlardaki değişikliği fark etmişler.Ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.Onlar da garsona birer çay söyleyip çaylarını yudumlamaya başladılar.
                Pınar '' Senden bir açıklama bekliyorum Öner''
                Öner şaşkın ''Ne açıklaması hayatım.Ne oluyor bir açıklarmısın önce''
                Pınar sinirli konuşmaya başladı
                '' Ben dün akşam bura da seni birileriyle oturuyor görmüştüm ya,Hani sen onlar için arkadaşım onlar beni görmeye gelmişlerdi demiştin ya''
                 Öner '' Evet öyle demiştim''
                 '' Senin o iki arkadaşın var ya o iki arkadaşın.Bugün ben okuldan çıkarken önümü kestiler ve sana iletmem için mesaj bıraktılar''
                Öner kıpkırmızı olmuştu ve oldukça sinirlenmişti.
                '' Sana bir şey yapmadılar ya Hay anasın avradını si.... lerim''
                Masadaki herkes bir şok daha yaşıyordu. Bugüne kadar Önerin hiç böyle konuştuğunu duymamışlardı.
                Murat '' Öner lütfen ağzını bozma.Önce kimlerle oturduğuna bak sonra bize neler döndüğünü ve neler olduğunu anlat lütfen'' sonra Pınara dönüp
               ''Ne dediler sana Pınar''
               Pınar '' Önere onlar aradığında telefonlarını mutlaka açmasını söylememi ve iki günü kaldığını o küçük meseleyi halletmesini yoksa ikimize de yazık olacağını söylediler.Benim yanıt vermemi bile beklemeden arabalarına binip gittiler.''
               Şimdi üçü de Önere dönmüş bir açıklama bekliyorlardı.
               '' Özür dilerim aşkım.Bunları yaşamanı istemezdim.Ama bana güven. Halledemiyeceğim bir sorun değil.Ben bunu halleder.Bu yaptıklarının hesabını da onlara sorarım''
               Pınar ''Neyi halledersin Öner.Ne oluyor? Neyle karşı karşıyayız? Neden anlatmıyorsun bize.''
               ''Lütfen bana güvenin.Zamanı geldiğinde anlatacağım size.Söz veriyorum ama inan aşkım sana bir şey olmasına asla izin vermem. Onu bırak sana zarar verecek bir şeyler yapmam.''
               Zülal '' Öner sen söylediğine inanıyormusun yaaa. Adamlar  Pınarı açıkça tehdit etmişler ve sen açıklama ya zahmet bile etmiyorsun.Madem öyle diyorsun.Bu adamları bizden özellikle Pınardan uzak tut''
               Pınar  sinirle ''Peki Öner senin dediğin gibi olsun''sonra Zülale dönüp.
               '' Hadi Zülal kalk biz gidelim'' Önere dönüp
               '' Sende o sorunun neyse hallet Öner.Sonra benim yanıma gel tabi ne olduğunu anlatacaksan öyle gel.O güne kadar senle görüşmeyeceğim.''
               Sinirle masadan kalktı.Murat Önere '' Sen ne yaptın arkadaş ya der gibi bakıp.Kızlarla beraber masadan kalktı.geride
               '' Hassiktir yaa''diye söylenen Öneri bırakarak.
               Kimse konuşmuyordu.Ortalığı derin bir sessizlik kaplamış,Otobüse binip evlerinin oraya gelinceye kadar hiç biri konuşmamışlardı. Sanki biri gelmiş her şeyin güzel olmasını sağlayan sihirli değneği ellerinden almıştı. Zülalin evlerinin önüne geldiklerinde sessizliği Murat bozdu.
               '' Ben Önere güveniyorum iki gün içinde o sorun neyse halledecek ve sonra bize her şeyi anlatmak için gelecektir.Bizler de boşuna sinirlenip kaygılandığımızı anlayacağız''
               Pınar '' Umarım dediğin gibi olur Murat.Hadi iyi akşamlar sana'' deyip Zülal le Muradı baş başa bıraktı. Murat sevgilisinin elini tutup dudaklarına götürdükten sonra
                '' Öner halledecektir aşkım göreceksin''
                Zülal '' Biliyorum aşkım halledeceğini de Pınar la arasında oluşan bu durumu nasıl halledecek onu bilmiyorum.Çok büyük bir duvar yıktı.Şimdi o duvarı örmek eskisinden çok ama çok daha zor olacak''
                '' Biliyorum aşkım.Umarım hallederler'' dedi Murat
               Pınar '' Biliyormusun dedem ne der''
               '' Ne der aşkım''
               ''Aşk arada imtihan ister der galiba onun ne demek istediğini  şimdi daha iyi anladım''
.              Murat'' Vay gerçekten güzel ve doğru söz aşkım. Bakalım bizim imtihanımız nasıl olacak.Umarım altından kalkamıyacağımız sorular sormaz bize''
              Zülal ''Umarım aşkım. Hadi iyi akşamlar. Sende evine git bende Pınarın yanına döneyim.Şuan her zamankinden çok ihtiyacı var bana.''
              '' Haklısın aşkım.Hadi hayırlı akşamlar ve Pınara söyle lütfen .Her şey güzel olacak''de
              Zülal Murattan ayrılmış içeri girmişti.Kapının eşiğinde Pınar onu bekliyordu.Zülal kapıyı yavaşça kapattı.Arkadaşına kollarını açtı.Pınar kendini Zülalin kollarına bırakmış Hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı.Zülal arkadaşını teselli etmeye çalışıyordu.
              '' Geçecek hayatım.Bunlar da geçecek' ve inanıyorum her şey güzel olacak''
              Büyükbaba kapının ardındaki ağlaşmaları duymuş.Ne olduğunu anlamak için kapının oraya gelmiş.Kızların birbirlerine sarıldığını Pınarın Hüngür hüngür Zülalin ise sessizce göz yaşı döktüğünü görmüştü. Onların yanına yaklaştı ve olanca yumuşak sesiyle.
             '' Hadi geçin içeriye bakayım öncelikle.Yuvanıza geldiniz burada kimseye kötü bir şey olamaz.'' deyip kızları kanepeye oturtmuş kendide karşılarına geçip.
             '' Benim güzel kızlarımı üzüp ağlamalarına neden olan şey nedir anlatın bakalım bir büyükbabanıza'' dedi
             Pınarın ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuş konuşacak mecali kalmamıştı. Zülal devreye girdi.
            Büyükbaba bugün okulda.......