27 Ocak 2016 Çarşamba

HAYAT BİR TİCARETTİR YAZI DİZİSİ 1. BÖLÜM

             Hayat;Ana rahminden dünyaya geldiğimiz andan başlayarak,ölünceye kadar sürecek zamanın kendimiz tarafından kullanılacak sürenin tamamıdır...
             Bu süreç içerisinde pek çok şeyi kendimiz tercih ederiz. İstemimiz dışında olan şeyler. Anne, baba,kardeş,ırk,dil v.b. hariç. Örneğin işimizi kendimiz seçeriz ya da öyle olduğunu sanır, başka birinin bizim için yapacağımız işi seçmesini seyreder ve onun seçtiği işi yaparız. Ama yaşamımızın genel kaidesi bu yaşam süreci içinde olabilecek en güzel şeyleri yaşamak istememizdir. Bu isteklerimiz, her ne kadar kişiden kişiye değişse de; Daha çok para kazanmak ve daha düzgün bir hayat hepimizin isteyeceği şeylerden biridir. Peki bunun için neler yaparız.
            Bu istemimizi gerçekleştirmek için bize bir gelir sağlayacak işe sahip olmamız gerekir.Bu işte de kimimiz iş veren olur, kimimiz çalışan,kimimiz memur.Bu seçimler sonucunda ortaya çıkan birde gelir dağılımı sonucu oluşan seviyeler var. Bu seviyeleri de kazanılan para miktarı  belirler.Çok zengin,zengin,orta halli,dar gelirli.ve geliri olmayan. Bu seviyeler 1700 lü yıllarda İngiltere'de başlayan sanayi devriminin sonuçlarından biridir.
          Marks '' Ekonomik gücü elinde bulunduranlar ile ekonomik gücü olmayanlar sürekli bir çatışma halinde olacaklardır'' demiş. O yıllardaki sanayi gelişmelerin ardından. Her ne kadar pek çok kişi günümüzde bile bu fikre karşı çıksa da doğruluğunu asla tartışmayacak insanlardan biriyim.
           İrdeleyelim. Gelişen teknolojiler sonucu pek çok şey şekil değiştirse de bu savaş günümüzde sürüp gidiyor aynı Ülkelerin birbirleri ile savaşı gibi.Ülkeler savaşı. soğuk savaş ve sıcak savaş olarak ikiye ayıracağımız gibi ekonomik savaşı da bölümlere ayırabiliriz.
          Soğuk ekonomik savaş :  Ben bu savaşa ''pasta savaşı'' diyorum. Neden mi? Nedenini şöyle açıklayayım... Bir büyük pasta düşünün ve bir de  bu pastayı paylaşacak olan biz insanları. Bu büyük pastanın en büyük dilimini ekonomik olarak en güçlü olanlar alır sonra bu pasta ekonomik kazançlara göre azalır. Soğuk savaş dediğim kısım işte bu paylaşımda başlar. En büyük payı alanlar ellerindeki payı başkaları ile paylaşmak istemeyeceklerdir. Bu yüzden gerek kanunlarla gerekse caydırma sistemleri ile  bu pay için gelecek yeni insanları durdurmak isterler. Bu caydırmada en çok kullanılan iletişim sistemlerinin yayın birimleridir. Bu pasta dilimine ortak olmak isteyenler öncelikle bu engeli aşmak zorundadırlar. Peki bu caydırma sistemlerin bazıları nelerdir.
         1- Zirve tek kişiliktir yalanı : Bu en çok duyduğumuz sözlerden biridir. Çoğumuz fark etmesek de pek çoğumuzu durdurur. Oysa zirve tek kişilik falan değildir. Herkese açıktır ve gerekli savaşımı verirsen sende oraya ortak olabilirsin. Buranın bir sınırı da yoktur. Her gelen kendi pastasını getirir ama mutlaka öbürlerinin pastalarından da birazını alır.
        Peki bu savaşım kolaymıdır ? Hayır hiç değildir. Pastanın en büyük pay sahipleri seni durduracak her yolu denerler. Bir örnek ile açıklayalım. 2000 li  yıllara ilk girdiğimiz zaman Galatasaray Futbol takımı kendi ülke standartlarında çok büyük bir başarı elde etti. Avrupa'nın en büyük üç kupasından ikisini kazandı. Bu kazanım kimine göre şans diye adlandırılır. Ama bu başarı çok kolay kazanılmadı. Yıllarca beraber oynayan sporcuların emekleri sayesinde o başarı kazanıldı.           Bakın o süreç sonunda  pastanın pay sahipleri ne yaptı. Bir takımı yenemiyorsan onu dağıtacaksın prensibini uyguladılar. Galatasaray kulübünü incelediler ve nasıl dağıtacaklarını belirlediler. Belirledikleri en iyi oyuncularına kapıyı açtılar onlara cazip ve asla hayır diyemeyecekleri şeyleri sunarak,o kişileri bünyelerine aldılar.Böylece yılların birlikteliğini bozdular ve Galatasaray'ı bir daha o başarıyı yakalayamayacak seviyeye getirdiler. Aldıkları oyuncuları da kullanmayarak pasifize ettiler.Böylece pastadaki paylarını korumaya başardılar.
       Kısaca özetlersek zirveye çıkmak için harcanan emekten başka. O zirvede kalabilmek için ayrı bir emek harcamak gerekir diyebiliriz. Peki bu zirveye nasıl çıkılır...
       Onuda bir sonraki yazımızda irdeleyelim... Görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın

                                                                                                                    Yüksel ŞEKER
          

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder