24 Şubat 2016 Çarşamba

ADI AŞK BÖLÜM 5 PART 2

                   Saat 10.30 u bulmuştu Atatürk hava limanında işlemlerin bitip çantalarını alıp dışarıya çıkmaya hazır olduklarında. Hava alanının çıkış kapılarının orada onları aileleri bekliyordu.
                   Zülal '' Anne, Baba ''diye bağırarak ikisininde boynuna sarıldı.Pınarda aynı şekilde anne ve babası ile hasret gideriyordu. Sarılmalar bittikten sonra. İlk konuşan Zülal'in babası Anıl olmuştu.
                   '' Şuradaki kafeteryaya oturalım biraz isterseniz.Birer çay falan içeriz sonra evleriize döneriz. Olur mu?''
                  Nurettin bey '' Olur tabi neden olmasın''
                  Zülal ile Pınar birbirlerine baktılar. Onların bu birbirleri ile bakışmaları annelerininde gözünden kaçmamıştı.
                  Sıla '' Acele etmeyin beyler bu kızların bize söylemek istedikleri bir şeyler var sanıyorsam''
                 Melis '' Evet bence de  sizi dinliyoruz kızlar''
                 Zülal '' Evet haklısınız var. Sizlerle konuşmalıyız. Ama burada değil. Hem uzun hemde burası pahalı''
                 Anıl '' Bu kızlar büyümüşler be Nurettin bak bizim ekonomimizi de düşünüyorlar artık.'' Gülüştüler.Anıl devam etti.'' Bizim ev buraya daha yakın hem anlatacakları uzunmuş da.Bir kaç saat sonra bizim oğlanında okulu bitecek.Onu da evde yalnız bırakmamış oluruz. Tabi sizce de uygunsa''
                Nurettin '' Mantıklı''
                Anıl '' Hadi o zaman bize geçelim. Siz bizi takip edersiniz olur mu. Ama gene de biz yoğun trafikte birbirimizi kaybetmemiz olasılığına karşı önlemimizi alalım. Benim kız sizin arabada sizin kızda bizim arabada giderse. Trafikte birbirimizi kaybetsek bile evde buluşuruz''
                Nurettin '' Bak buda mantıklı'' Gülüşmeler arttı.
                Hep beraber arabalarına doğru yürüdüler.Bir saat sonra Bakırköy de Zülalin ailesinin yaşadığı evde buluşmuşlardı. Hemde o yoğun İstanbul trafiğinde birbirlerini hiç kaybetmeden.İçeri girdiler.
                Sıla '' Buyurun Hoş geldiniz.Sizler salona geçin isterseniz. Bende birer Türk kahvesi yapayım.Sonra çayı da hazırlayıp sizlere katılırım.''
                Melis '' Dur dur bende sana yardım edeyim ki işlerimiz çabuk bitsin. Bu kızların bize ne anlatacaklarını bir an evvel dinleyebilelim''
               Anıl Nurettin bey ve kızlar salona geçmiş oturmuşlardı. Az sonra ellrinde kahveler ile annelerde yanlarına gelmişti. Kahveleri içmeye başladılar
               Anıl '' Evet kızlar sizi dinliyoruz. Neymiş şu bize anlatacaklarınız.
               Zülal '' Babacığım bizim bugün buraya gelmemizin nedeni büyük babam''
               '' Nasıl yani. Babam mı gelmenizi istedi''
               '' Hayır o istemedi. onun geldiğimizden bile haberi yok.''
               '' Yok mu. Siz evden babamın haberi olmadan nasıl çıktınız''
               '' Büyük baba evde değil ki''
                '' Değil mi ? Nerede''
                '' Büyük babam Ankara'da''
                '' Ne işi var babamın Ankara'da''
                '' Bir arkadaşı ile gittiler işleri varmış''
                '' Kiminle gittiler ki''
                '' Mehmet amcayla''
                '' Kambur lakaplı Mehmet amcayla mı''
                '' Evet baba sende tanıyorsun demek Mehmet amcayı''
                '' Elbette tanıyorum İzmir emniyetinin göz bebeği o. Geçen televizyonda gördük Maliye bakanına karşı yapılan bir operasyondaydı''
                '' Neyse babacığım biz bizim kısmımıza geçelim.''
                '' Tamam anlatın bakalım''
                Pınar sözü Zülal'den devir aldı.
                '' Anıl amca siz bilmezsiniz de ilk kısımları annemle babam biliyor.'' Hepsi birden tüm dikkatleri ile Pınar'ı dinlemeye başladılar.
                '' Annem ile babam büyük baba ile kalmam izin verdikleri günün akşamı okul çıkışı büyük babanın evine gittik. Zülal beni büyük baba ile tanıştıracağı anda büyük baba beni görür görmez bayıldı. Hatta Zülal o hastane akşamında sizinle de konuşmuştu Anıl amca''
                '' Evet anımsadım ona bir şey oldu diye korkmuştuk biz de evde''
                '' Tahmin edebiliyorum. Büyük babanın bayılmasının nedeni benim büyük babanın bir zamanlar çok sevdiği bir kadına çok benziyor olmammış''
                Melis Hanım '' Çok mu benziyormuşsun''
                '' Evet anne çok benziyorum. Büyük babanın öbür evine gittik''
                Şaşırma sırası Anıl ve Sıla'daydı.
                Anıl '' Öbür evimi?''
                Zülal '' Evet baba öbür evi. Bizde yeni öğrendik. Hatta o apartmanda ondan başka iki dairesi daha varmış''
                 '' Vay kirli çıkı babama bak sen ya. Hiç haberimiz yok. Neyse bakalım daha neler öğreneceğiz siz devam edin bakalım''
                Pınar '' Evde büyük babanın aşkının resimleri vardı.''
               Cep telefonunu çıkardı. Çektiği resimleri gösterdi.
               Melis Hanım '' Aman tanrım bu resimdekiler tıpkı sen''
               '' Evet anne tıpkı ben.Ben başka kime benziyorum anne''
               '' Anneme''
               Nurettin bey '' Gerçekten mi''
              '' Evet tatlım. Ben annemi anımsamıyorum hiç ama Anne annem Pınar'ı her gördüğünde ağlardı. Nedenini sorduğumda. Pınar'ı her gördüğünde kızımı görüyorum onda talihsiz kızımı diyordu''
              Sıla '' O kadar çok mu benziyormuş Melis''
              '' Evet Sıla o yüzden benim kızımın adını da Pınar koyduk''
              '' Peki babamın sevdiği kadının ismi neymiş''
              Zülal '' Büyük babamın aşkını ismi de Pınar imiş anne''
              '' Aman tanrım yoksa ''
              '' Bilmiyoruz anne. Pınar ile biz onun için buraya geldik''
              Melis hanım titremeye başlamıştı. Onun bu hali hepsinin dikkatini çekmiş hemen başına doluşmuşlar Melis hanımı sakinleştirmeye çalışıyorlardı.
              '' Anneciğim lütfen lütfen anne sakin ol. Henüz  hiç bir şey belli değil. Hem bak onun soy adı Tekin imiş bizimki  Tekin değil ki''
               Pınar'ın bu konuşması Melis hanımı biraz olsun sakinleştirmişti.Titremeleri geçmiş normale dönmüştü.
               Pınar '' Evet anne soy adı Tekin imiş senin kızlık soy adın Yıldırım değil miydi?''
               '' Evet kızım Yıldırım dı''
               '' Yani benim büyük annem olma olasılığı yok ama biz kim olduğunu merak ediyoruz. Onun için buradayız''
               '' İstanbul'da mı yaşıyormuş''
               '' Evet anne soy isimlerimiz hariç Birde İzmir'de doğup büyümesi hariç diğer her şey büyük anne anneme benziyor''
               '' Nasıl yani kızım''
               '' Anneciğim Büyük babanın aşkı olan Pınar' da tıpkı hem benim hemde büyük büyük annem gibi keman çalıyormuş. Üstelik anne ve babasının isimleri de büyük büyük annem ve büyük  büyük babamın isimleri ile aynıymış''
               Nurettin Bey '' Yok artık bu kadar benzerliğe de pes yani''
               Anıl '' Şu an bende şoktayım. Bu kadar benzerlik hayret yani. Üstelik benim bunlardan hiç haberim yok. Nasıl bir olayın içindesiniz siz kızlar.Babam böyle bir şeyi neden sır gibi saklamış ki''
               Zülal '' Babacığım işte bizde onları öğrenmek için buraya geldik''
               '' Peki devam edin siz bakalım''
               Zülal '' Büyük babamın aşkı olan Pınar çok iyi keman çaldığı için İzmir'deki okulunun müzik öğretmeni Müziğini daha ilerletsin diye onu buraya İstanbul'a kendi hocasına göndermiş.
               '' Hangi konservatuvarmış o''
               '' Babacığım o zaman zaten bir tane konservatuvar varmış. Şu anda İstanbul üniversitesine bağlı olan maçka da bulunan konservatuvara''
               '' Sizde oraya gidip araştırma yapmak istediniz öyle mi''
               '' Evet babacığım''
               '' Bugün cumartesi ama. Açık mıdır ki orası''
               '' Birileri mutlaka vardır baba''
                Sıla '' Ya insanların çift yaratıldığını duymuştum da bu kadar benzeyenini hiç duymamıştım. Melis senin annen nerede okumuş ki''
                '' Hayatım inan bana benim annem hakkında bildiklerim çok az. Ne zaman anne anneme sorsam bilgi almaya kalksam nenem hep ağlar konuşamazdı. Dedem ise o konuda tam bir ketum du''
                '' Hayatım sen hiç merak edip araştırmadın mı peki''
                Nurettin bey '' Araştırmaz olur mu Sıla. Hatta pek çok araştırmayı beraber yaptık. Doğduğu yeri. Okuduğu okulları. her şeyi araştırdık.Hatta Melis'in büyük anne ve babası vefatettikten bir süre sonra onların yaşadığı evde de bir araştırma yaptık. Ama ne bir resim nede başka bir şey bulamadık''
               '' Nasıl yani ya ya baban Melis''
               '' Hele onu hiç sormayın o tam bir sır. Onun ne ismini ne de soy ismini biliyoruz''
               '' Nasıl yani ya''
               '' Ben büyük annemle büyük babamın soy adını taşıyorum. Kimliğim de onunların üstüne çıkmış''
               '' Yani sen. Büyük anne ve büyük babanın kızı olarak mı görülüyorsun''
               '' Evet hayatım. Öyle''
               '' Nasıl bir şeydir bu ya. İlginç. Neden böyle bir şey yapmışlar ki''
               '' Bilmiyorum tatlım benim bildiğim annemden bir iki gün sonrada babamında öldüğü ve naaşının memleketine gönderildiği''
               Anıl '' Adını falan söylemedikleri gibi memleketini de söylememişlerdir o zaman''
               '' Aynen öyle Anıl''
               '' Vay canına ne kadar gizemli ailelerimiz varmış. Sizinki ayrı bizimki ayrı. Şuraya bak ya çok bilinmeyenli denklem gibi''
              Nurettin bey '' Aynen öyle Anıl''
              Anıl ''O zaman yapılacak belli Bayanlar siz burada Oğulcanı bekleyin biz bir Maçka'ya gidip gelelim''
               Sıla '' Olmaz öyle şey hep beraber gideceğiz. Bizi burada meraktan çatlatmaya mı niyetlendiniz siz ''
               '' Peki o zaman oğlan gelsin hep beraber gideriz''
               '' Tamam öyle yaparız. Hadi bakalım kızlar şu çayları da siz getirin. Fırının içinde kurabiye falan da var siz geleceksiniz diye bir şeyler hazırlamıştım''
               Zülal ve Pınar söylenenleri yapmak için koltuklarından kalktılar. Çay demlenmiş hatta içindeki su bile kaynamaktan azalmıştı. Birer bardak çay doldurduktan sonra çaydanlığa su takviyesi yapıp tekrar kaynatmaya koydular. Kurabiyeleri de birer tabağa yerleştirdikten sonra salona döndüler.
               Saat bire doğru Oğulcan okuldan dönmüş ablasını görünce koşup boynuna atılmış onu öpücüklere boğmuştu. Zülal de kardeşine karşılık veriyor özlem gideriyorlardı.
              Sıla '' Karnın aç mı oğlum''
              '' Evet anne''
              '' İyi yoldan bir şeyler alırız sana kurabiyelerle bana yetmez diyorsan tabi''
              '' Hayırdır anne bir yere mi gidiyoruz?''
              '' Evet oğlum bir yere gidiyoruz''
              '' Nereye Nurettin amcaların evine mi''
              '' Hayır oğlum Maçka'ya''
              '' Hayırdır anne''
              '' Bir yere bakıp geleceğiz oğlum''
              '' Ben gelmesem''
              '' Evde yalnızmı kalacaksın''
              '' Evet anne koskocaman adam oldum artık hem bir an önce derslerimi de bitiririm''
              Anıl '' Gelince yaparsın oğlum hadi toparlanalım bakalım''
              '' Babaa lütfen ben evde kalayım''
              '' Olmaz evlat bizimle geliyorsun''
              '' Peki tamam. O zaman ben ablamın ve Pınar ablamın arasında otururum''
              Nurettin Bey '' Tamam tamam öyle oturursun. Hadi kalkalım''
              Hep beraber arabalarına bindiler Nurettin bey kızlar ile Oğulcan'ı Anıl ise eşi Sıla ve Melis hanımı arabasına almış Maçka'nın yoluna koyulmuşlardı. Uzunca sayılacak bir şehir içi yolculuktan sonra. Konservatuvarın bulunduğu yere gelmiş kapıdaki güvenlikten izin almaya çalışıyorlardı. Şanslarına Konservatuva müdürü okuldaydı. ve iyi bir insandı. Onları dinlemeyi kabul etti. Hep beraber içeri müdür beyin odasına girdiler.
               Müdür orta boylu kır saçlı hafif toplu nazik bir adamdı.Gelenleri odasına davet etti.
               '' Buyurun lütfen benim ismim Alaaddin. Size nasıl yardımcı olabilirim''
               Anıl tek tek herkesi tanıştırdıktan sonra.
               '' Müdür bey biz eski bir öğrenciniz hakkında bilgi almaya geldik''
               '' Özür dilerim Anıl bey ama bu bilgiyi akrabası falan değilseniz veremem size''
               '' Bakın müdür bey ben size kısaca anlatayım o zaman. Aradığımız isim Pınar Tekin sizin ilk öğrencilerinizden olmalı pardon yanlış söyledim konservatuvarın ilk öğrencilerinden biri olmalı''
               Anıl kısaca olan biteni anlattı. Müdür beyin de ilgisini çekmişti konu
               '' Hadi o zaman sizinle arşiv odasına bir inelim bakalım bir şeyler bulabilecek miyiz?''
               Hep beraber arşiv odasına indiler. Arşiv odası alfabetik sıraya ve yıllara göre düzenlenmişti.                Müdür bey ''Kaç yılında olabilir  Pınar anımın buraya gelişi''
               Anıl '' 1960 yada 61 olabilir diye gelirken hesaplamıştım ama''
               '' Tamam önce 1960 yılının kayıtlarına bakalım o zaman sonra 1961 yılına bakarız''
               1960 yılının evrakları  içinde bir şey bulamamışlardı. 1961 yılının evrakları içinde p harfinin bulunduğu bölümde Pınar tekin isminde bir dosya buldular. Üstelik diğer dosyaların içinde en kalın olanı idi.
               Müdür bey'' Sanırım bulduk Herhalde budur. Hadi yukarı çıkalım masamızda çaylarımızı içerken rahat rahat inceleriz''
                Nurettin bey '' Tamam Alladdin bey çıkalım odanıza''
                Hepsi heyecan içinde yukarı çıktılar Müdür bey görevlilerden yeni çaygetirmelerini istedi ''taze demleyin lütfen konuklarımıza'' diyerek odaya girdiler
                 Hepsinin gözü dosyada idi Müdür bey toplantı masasına aldı hepsini. Dosyayı ortaya koyup açtı.
                 '' Bakalım neler varmış içinde.''
                 En başta keman çalan genç bir bayanın resmi vardı. Müdür bey resmi eline aldı sonra Pınar'a baktı. Şaşırmıştı
                 '' Aman tanrım bu ne benzerlik''
                 Hemen diğer evraklara bakmaya başladı.
                 ''Pınar Tekin Saadettin hocamızın öğrencisi imiş Anne adı Elif baba adı Çetinmiş 1961 yılında okulumuza İzmir kız lisesinden burslu öğrenci olarak gelmiş Bunlar onun kayıt evrakları. Şurada bir defter var onu bir açalım bakalım neler varmış içinde''
                 Müdür bey defteri eline aldı.
                 '' Ama bu Saadettin beyin defteri. Burada ne arıyor ki''
                 Melis Hanım '' Açrmısınız lütfen''
                Müdür bey defteri açtı ilk sayfasında.yazılanları okumaya başladı
                ''Pınar Tekin ve Cevher Yurdakul hakkında yakınlarının okuması için bu defter hazırlanmıştır.'' Başını kaldırdı soran gözler ile
                '' Cevher Yurdakul''
                Anıl '' Benim babam müdür bey''
                '' Babanız mı?''
                '' Evet müdür bey babam''
                ''Açalım bakalım başka neler bulacağız''
                İkinci sayfadan itibaren Saadettin beyin yazdıklarını okumaya başladı müdür bey. Okudukları içinde Pınar'ın çok usta bir kemancı olduğunu eşi benzeri bulunmayan bir yetenek olduğunu Cevher ile yaşadığı büyük aşkı tek tek döküyor bazı anılarını anlatıyordu. Bir yere gelince Pınar'ın velisi ile yaptıkları konuşmayı yazıyordu.
                 '' Çetin beyle ve eşi Elif hanımla açık yüreklilikle konuştum bu iki genç birbirlerinden ayrı kalırsa yaşayamazlar  diye Özellikle Pınar zaten büyük bir hastalığı aşkı sayesinde atlatmış ama vücudu narin kalmıştı. Onu hayatta tutan tek şey Cevher oğluma duyduğu aşktı. Oğlum diyorum çünkü ikisi de Pırlanta gibi çocuklardı. Ve birbirlerine böyle tutkulu seven kimseyi tanımamıştım. Pınar dünyanın en büyük sahnesine çıktığında bile sevdiği adama bakıp.Senin için der çalmasına öyle başlardı.''
                  Çaylar gelmiş Müdür bey okumasına ara vermişti. Müdür beyde merak ediyordu artık çaylarını içerken göz ucuyla diğer yazdıklarına da göz geçiriyordu Sadettin müdürün. Sonra birden durdu çayını bıraktı.
                 '' Burayı mutlaka dinlemelisiniz'' dedi
                 Herkes çayını masaya bırakmış Bütün dikkatlerini Müdür beye vermişlerdi. Müdür bey okumaya başladı.
                '' Burada ilginç şeler yaşanmaya başladı. Çetin bey bir gün yanıma geldi. Yanında o dönemin bakanlarından Maliye bakanı Mesut beyde vardı Bana bir evrak bıraktı. Evrakı açtığımda şaşkına döndüm Çetin beye dönüp neden böyle bir şey yaptığını sordum. Öyle olması gerekiyordu dedi lütfen kızımın kayıtlarını buna göre düzenleyin artık dedi. üphelenmiştim ama yapacak bir şeyim yoktu Pınarın tüm evraklarını Pınar Yıldırım olarak değiştirdim''
               Hepsi birden şaşkınlığa düşmüşer kulaklarına inanamıyorlardı.
               Melis Hanım '' Ne ne diyrsunuz siz bir daha okurmusunuz lütfen sonunu soy ismi ne diye değiştirilmiş''
               '' Yıldırım diye değiştirilmiş''
               '' Aman Allah'ım ne oluyor böyle'' der demez yere yığıldı.
               Herkes şok içindeydi Pınar bir yanda annesine yardım etmeye onu ayılmaya çalışıyor bir yandan da kendi kendine söyleniyordu.
               '' Yani yani Cevher baba benim büyük babam olabilir mi''
               Yarım saatlik bir uğraşmadan sonra Melis Hanım kendine geldi.
              Nurettin Bey '' Hayatım hastaneye gidelim mi''
              '' Yok yok iyiyim ben tamam iyiyim lütfen devam edelim müdür bey''
               Sıla '' Gel hayatım sen bana yaslan iyice''
              Anıl'' Lütfen devam edebilirmiyiz aşka neler yazıyor. Neden bu evrak Tekin adına kayıtlı kalmış o zaman''
               Müdür bey '' Bende merak ettim dosya Pınar Yıldırım olarak bulunmalıydı arşivde. Okuyalım bakalım''
               Müdür bey okumaya devam etti.
               '' Çetin Beyden şüphelenmiştim o eski kayıtları yok etmemi istiyordu. Bende yok ediyormuş gibi yapıp bu evrakları sakladım.''
               '' Demek ki aşağıda birde Pınar Yıldırım diye bir ayrı dosya daha var''
               Pınar '' öyle görünüyor müdür bey okumaya devam edermisiniz lütfen''
               Anıl '' İsterseniz biraz da ben okuyabilirim''
               ''Buyurun siz devam edin''
               Anıl defteri aldı okumaya başladı.Okuduğu ilk yapraklarda gene Cevher ve Pınar'ın aşklarından ve orak anılarından bahsediliyordu Sadettin Müdürün yazdıklarında. İlerleyen sayfalara geldiğinde konu değişmeye başlamıştı.Anıl oraları okumaya başladı.
               ''Çetin beyde müthiş değişiklikler gözlemliyorum gittikçe zenginleşiyordu. Pınar da da değişiklikler vardı. Cevher yanında yokken konuşmuyordu bile derin bir suskunluğa girmişti. Gittikçe çöküyordu. Tüm çabalarıma rağmen konuşmayı başaramıyordum.Artık keman bile çalmıyordu Cevher yanında yokken. Ne olduğunu merak ediyordum Kuşkularımı Çetin beyi yanıma çağırarak anlattım bana bir sorun olmadığını söyledi durdu. Ama vardı ve bunu çözemiyordum. Bir akşam Pınar kemanını yanına aldı Ben Cevher'in yanına gidiyorum bu akşam onunla kalacağım müdür bey kemanımı da ondan almaya geldim akşam çalışırım onun yanında dedi . Bu Pınarı okulda son görüşümdü. Ertesi gün okula gelmemişti merak ettim ailesine gittim Pınar'ı bana göstermediler yurt dışına gittiğini söylediler. Hızla Cevher'in yanına gittim. Oda bitkin düşmüştü evine geldiğimde Pınar'ın kemanı elinde Neden neden diye ağlıyordu. Ne olduğunu sordum. Akşam Pınar yanıma geldi içmek istediğini söyledi onun çok sevdiği şaraptan vardı onu içtik ve hayatımızda ilk defa birbirimizin olduk meğer bu veda gecemiz imiş Sabah kalktığımda bu notu buldum Elindeki notu bana uzatarak devam etti. Gitmişti bir daha dönmemek üzere hemde. Çılgın gibi oldum evlerine gittim Pınarın benle görüşmek istemediğini onun Avrupa'ya gittiğini söylediler. Yalan söylüyorlardı bana Saadettin baba yalan söylüyorlardı bana neden yalan söylediler bana Pınar'ım nerede. Yapabilecek bir varmıydı  yokmuydu bilmiyorum Çaresizce duruyordum Ona söylediğim tek şey onu bulacağız oğlum ve nedenini öğreneceğiz dedim. Aylarca araştırmaya başladık Dünyanın dört bir yanındaki eş dost tanıdık herkesten yardım istedim. Bir gün bir haber  geldi bana Roma dan İtalya dan onu görmüş olabileceklerine dair hemen oraya gittik ama nafile tüm çabalarımız sonuçsuz kaldı. Taki bir gün onun vefat haberini alana kadar. Tam bir yıla yakın aman geçmişti onların ayrılıklarının üzerinden Cevher ile beraber gittik. Annesi perişandı Çetin bey ayakta durmaya çalışıyordu. Çetin beyin yakasına yapıştım Ne yaptın sen ne yaptın ben size demedim mi bu kız bu çocuktan ayrılır ise ölür yaşayamaz diye. Annesi Cevher'e sarılmış ağlıyordu Affet beni oğlum affet sana söyleyeceklerim var diyordu Çetin bey sus kadın diye bağırdı susmuş sadece ağlıyordu. Kocasına bakıp Ne yaptın sen bey ne yaptın diye ağlıyordu. O gün Cevher kendi elleri ile sevdiği kadını toprağa verdi bekle beni diyordu geleceğim yanına çok sürmez diyordu. Korktum hayatına son verecek diye onu bir hastaneye kaldırdım. Orada dengesiz hareketlerini gördükleri için bakırköy ruh ve sinir hastanesine yatırdılar İlaçlarla iğnelerle yaşatmaya çalışıyorlardı. İki insan gözümün önünde yok olmak üzereydi. Eski arkadaşı Mehmet her gün ziyaretine geliyordu ama Cevher de en ufak bir düzelme belirtisi yoktu.Taki iki yıl sonra genç bir bayan gelene kadar ismi Oya idi Cevher ile ilgileniyor onu hayata döndürmeye çalışıyordu Aylarca Cevher ile uğraştı. Cevher'i en sonunda hayata döndürdü. Bir gün ona neden bu kadar Cevher ile çok uğraştığını sordum Bana bir mektup verdi Ben Cevhere aşık olmuştum ama o bunu bilmiyordu çünkü gözü Pınar'dan başkasını görmüyordu. Bir gün Pınar yanıma geldi Tanınmayacak haldeydi çökmüştü ölmek üzereydi bana bu mektubu verdi okumadan evvel ona iyi bakacağıma da söz verdirtti gitti sonra ölüm haberini aldım. Mektubunda Cevher ile ne yapıp edip evlenmemi ve onu hayatta tutmamı istiyordu. Bende iyice düşündüm yapabilirmiydim sevdiğim adamın başkasını sevdiğini bile bile onu kabul edebilirmiydim ama bir söz vermiştim ve Cevheri gerçekten seviyordum''
                 Anıl durdu okumayı bıraktı
                 ''Demek ki annemle böyle tanıştılar. Şuraya bak ya neler yaşamışlar ve bunların hiç birinden zerre kadar haberimiz yok''
                  Nurettin bey  '' Hiç bebekten falan bahsedilmiyor. Pınar'ın başkası ile evlendiğine dair de bir belirti yok. Ayrıldıktan yaklaşık bir sene sonra vefat ettiyse o bir seneyi sen bahışladın ona büyük olasılıkla aşkım''
                 '' Yani beni dünyaya getirebilmek için mi yaşamış''
                 Sıla '' Kalan son gücünü sana saklamış belli gücü yetseymiş senin için daha da yaşarmış ama yetmemiş''
                  Odadaki herkes ağlıyordu.
                  Anıl '' Sen Melis sen şimdi benim kardeşim mi oluyorsun''
                  Melis '' Galiba evet Anıl ben senin ablan oluyorum büyük olasılıkla''
                  Pınar  '' O zaman Zülal ile bende kuzen mi oluyoruz''          
                  Sıla '' Galiba evet''
                  Melis '' Şimdi sıra geldi bunun nedenini bulmaya. Yarın sabahtan büyük annemin evini alan talan ediyoruz. Mutlaka bir yerlerde gözden kaçırdığımız bir şeyler var.
                  Nurettin bey '' Kesinlikle var anladığım kadarı ile Büyük annen pişmanmış mutlaka bir yerlerde bir şeyler bırakmıştır ve bizde onu bulacağız. Teşekkürler Müdür bey çok teşekkürler''
                  Müdür bey ''Böyle trajik bir olayın böyle güzel sonuçlar vermesi sevindirici. Hayat değiş mi neler yaşatıyor insana. Buyurun isterseniz hepsi sizde kalabilir. Nede olsa aşağıda bir Pınar evrakı daha var''
                Melis '' Çok teşekkür ederim çok iyi olur. Bu yaşımdan sonra babamı buldum kardeşimi buldum Neden büyük babaya kanım ısındı şimdi anlıyorum o benim babam mış babam''
                Nurettin bey '' Tamam hayatım tamam dikkat et kendine sana bir şey olmasın''
                Melis koltuğundan kalktı Anıl'ın anına geldi birbirlerine sıkı sıkı sarıldılar. Melis göz yaşlarına boğulmuş ağlıyordu.
                '' Umarım bu yaşananlar baban hakkında düşüncelerini değiştirmemiştir Anıl''
                '' Olur mu abla aksine çok çok daha yüceldi gözümde ve bana bir abla verdi daha ne isterim ki şimdi üç kardeş olduk. Simay'a da haber vermemiz ve anlatmamız lazım ama önce babama anlatmalıyız her şeyi. Pazartesi İzmir'e uçuyoruz o zaman varmısınız''
                Nurettin bey''Elbette varız eşim babasını bulmuş Kızım dedesini onları o kadar uzak tutamam artık''
                Pınar '' Zülal bizde senle kardeş olduk sayılır artık Kuzenlik bana göre değil Sen benim kardeşimsin Sahi dedeni paylaşabilecekmisin  benimle''
                Zülal Pınar'a sarılarak
                '' Delimisin sen. elbette elbette''
               Anıl '' Müdür bey her şey için çok çok teşekkür ederiz. Hakkınızı helal ediniz lütfen''
               '' Sözü ble olmaz böyle güzel bir kavuşmaya neden olduğum için mutluyum bile. Açıkçası bunu evde eşimle paylaşmak için sabırsızlanıyorum bile''
               Gülüştüler müdürün bu konuşmasından sonra . Artık oraya veda etmenin zamanı gelmişti. Büyük babanın gizeminin bir ayağı çözülmüştü. Geriye nedenleri kalıyordu onuda ailecek çözeceklerdi.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder