3 Şubat 2016 Çarşamba

ADI AŞK BÖLÜM 4 PART 5

          Cevher İstanbul'a aklı İzmir'de kalarak dönmüş.Hasretini mektuplara dökmeye başlamıştı. Pınar'a mektup yazmadığı tek bir gün.Özlemediği tek bir saniye yoktu. Pınar'ında Cevher den ayrı bir tarafı yoktu. Her hafta birbirlerine yedi tane, içi buram buram hasret ve aşk kokan ve o gün yaşadıkları her şeyi anlatan mektuplar göndererek.İçlerindeki aşkın ve özlemin acısını hafifletmeye çalışıyorlardı. Mektupları hep AŞKIM  la başlıyor özlemleri ve sevgilerini anlatan cümlelerle devam ediyor ve bazen şiirlerle süsleniyordu. Cevher bir mektubunda
           Seni görmedikten sonra  her gündüz benim için gece
           Gecelerse parlak gün,rüyalar seni bana getirdikçe.
yazıyor karşılığında Pınar
            Gecenin bir anında düşlesek birbirimizi
            Hayal etsek birlikte olacağımız geceyi
            Sonra bir defa daha,bir defa daha
            Sevsek aşık olsak yeniden birbirimize
            Ve ben çıkıp gelebilsem yanına
            Ya da sen gelebilsen ne güzel olurdu değil mi ? diye bir şiirle yanıt veriyordu.
            Mektupları o kadar ünlenmişti ki Cevherin mektuplarının geldiği günün akşamı. Cevherin kaldığı oda da cevherin yatağının etrafı doluyor. Cevherden gelen mektupları okumasını istiyorlardı. Pınar'ın durumu da farklı değildi.Mektupların geldiği günün sabahı. Hülya da Hayriye de zamk gibi yapışıyorlardı Pınar'a '' Ne yazmış ne yazmış ne olur söyle bize'' Ama ikisi de sadece birbirlerine yazdıkları şiirleri okuyorlardı. Şiir paylaşılabilirdi ama geri kalan her şey onlarındı. Özelleriydi ve kimse ile paylaşılamaz sadece yaşanırdı.
            Aşkları aile sınırlarını aşmış Pınar'ın okuduğu İzmir Kız lisesine ve Cevherin okuduğu Galatasaray lisesine  taşınmış. Onların aşkını duymayan bilmeyen kalmamıştı.Cevher'in yarattığı özlem Pınar'ın keman çalmasına öyle bir yansımıştı ki. Pınar kemanını çalmaya başladığında. Kemanın telleriyle beraber hem kendisi ağlıyor, hemde onu dinleyenleri ağlatıyordu. Pınar'ın müzik öğretmeni Pınar'ın bu yeteneğini keşfetmiş ve bir gün Pınar'ı yanına çağırarak.
            '' Kızım sende Allah vergisi bir yetenek var. Biliyorum Basketbol'uda seviyorsun. Ama gel sen beni dinle bu yeteneğini değerlendirelim ''
           Pınar '' Hocam basketbol yıl içinde Cevheri görebileceğim tek şey.Grup maçlarında olmasa bile Türkiye şampiyonasında bir arada olabiliyoruz. Onu elimden kaybetmeye niyetim yok''
           '' Kızım Cevher İstanbul'da  okumuyor mu''
           '' Evet hocam ''
           '' Tamam işte bende İstanbul'daki devlet orkestrası konservatuvarında olan hocama senden ve yeteneğinden bahis eden bir mektup yazarak gönderdim''
           '' İstanbul da''
           '' Evet kızım İstanbul da''
           '' Peki hocam ne yazdınız ''
           '' Seni mutlaka dinlemesi gerektiğini ''
           '' Cevap geldi mi hocam ''
           Müzik öğretmeni Elindeki mektubu hafiften sallayıp göstererek
           '' Geldi ''
           '' Ne diyor peki hocam ''
           '' Al sen oku ''
           Pınar öğretmeninin elindeki mektubu kapar gibi alır ve okumaya başlar.
           '' Beni dinleyecek hocam.Beni dinleyecek ''
           '' Evet kızım seni dinleyecek ve seni yeterli bulursa özel bursla İstanbul devlet orkestrası  bünyesinde İstanbul da okumanı ve sanatını değerlendirmeni sağlayacak ''
           '' Yani hocam eğer beğenirse bende İstanbul'a mı gideceğim''
           '' Evet tabi ailen onaylarsa''
           '' Ailem onaylar Hocanız da beğenirse İstanbul'a gideceğim hocam İstanbul'a değil mi?''
           '' Evet kızım aynen öyle ''
           '' Bu da demek oluyor ki eğer gidersem Cevheri her gün görme şansım olacak. Harika bu''
           '' Hey aşk hey, sen nelere kadirsin.Ben kıza hayatının en önemli fırsatını sunuyorum. O ise sevdiği çocuğa yakın olacağını düşünüp seviniyor''
           '' Hocam benim dünyamda Cevher'den önemli hiç bir şey yok ''
           '' Ya onun kızım ya onun''
           '' İzmir'e gelmek istemediği bir saniye bile yok hocam.''
           '' Niye gelmiyor öyleyse ''
           '' Hocam buraya gelse de Üniversite bitmeden evlenemeyeceğiz. Eğer şu durumda buraya okumaya gelirse geleceğimizi ertelemek zorunda kalabiliriz. Kabul etsek de etmesek de ileride beraber olmak istiyorsak para kazanmamız lazım ve Cevher orada kazandığı her kuruşu İş bankasında ortak açtığımız hesaba yatırıyor. Bende buradan takviye yapıyorum. Takviye diyorum ama o yüz lira ayırabiliyorsa ben bir lira ayırabiliyorum''
           '' Vay canına siz her şeyi planlıyorsunuz yani ''
           '' Evet hocam daha doğrusu Cevher planlıyor ben onaylıyorum. Bir evimiz olsun istiyoruz hocam küçücük de olsa bir evimiz olsun. Hani olursa birde bahçesi olsun istiyoruz.Çocuklarımızı oynarken seyredebileceğimiz bir bahçesi olsun.Birlikte yaşlanabileceğimiz bir evimiz olsun istiyoruz hocam''
           '' İnşallah dilediğiniz gibi olur kızım.''
           '' İnşallah hocam inşallah. Biliyormusunuz hocam siz bana cenneti sunuyorsunuz şimdi''
           '' O kadar da değil kızım ''
           '' O kadar hocam o kadar. Cevher'in olduğu her yer benim için cennet.Bunu ona bugün hemen yazmalıyım ve acilen göndermeliyim.''
           '' Dur aşık kızım dur. Hele bir yarın anne babanla konuşalım belki kabul etmeyecekler''
           '' Edecekler hocam edecekler''
           '' Kesin diyorsun yani''
           '' Evet hocam hem benle ailemde gelecek bakın görürsünüz''
           '' Neden bu kadar emin konuşuyorsun''
           '' Babam İstanbul'dan çok ciddi iş teklifi aldı. O konu da karar veremiyordu. Ablam üniversite için İstanbul'a geçiş yapabiliyordu ama benim hem okulum hemde sporum onları düşündürüyordu.''
           '' Şimdi o engelde kalkmış olabilir diyorsun ''
           '' Evet hocam öyle. Tabi hocanız da benim keman çalmamı beğenirse ''
           '' İşte kızım bende ona eminim. Hocamı iyi tanırım seni kesinlikle beğenecek''
           '' O yüzden hocam bu akşam ailemle konuşup.Her şeyi Cevhere yazmalıyım''
           '' Peki aşık kızım benim. Ailen kabul ederse önümüzdeki hafta çarşamba gününden sonra Hocam seni İstanbul'da bekliyor olacak''
           Pınar sevinçten mutluluktan deliye dönmüş gibiydi. Hocasına sıkı sıkı sarılıyor teşekkürler ediyordu. Cevher çok sevinecekti bu habere.
           Pınar akşamı zor etmişti. Eve uçar gibi gitmiş ailesine haber vermişti. Ailesi onay verince Pınar hemen kağıt kaleme sarılmış Cevhere mektup yazmaya olan biten her şeyi tek kelime değil tek harf bile atlamadan yazmış.Ertesi sabah postaya verilmek üzere yazdığı mektubu zarflamış hazırlamıştı. Pınar'ın babası ertesi gün müzik öğretmeni ile görüşmüş ve Pınar'a İstanbul vizesi alınmıştı.Perşembe günü Pınar İstanbul'a gidiyordu. Pınar'ın müzik hocası mektup geç ulaşabilir diye Hocasına telgraf çekmiş iki gün sonrada o telgrafın ''tamam bekliyorum'' diye yanıtı gelmişti.
           Pınarın salı sabahı postaya verdiği mektup. Tam bir hafta sonra Cevherin eline ulaşmıştı.Cevher mektup eline ulaştığında korkmuştu. Çünkü mektup alma günü değildi ve gelen tek mektuptu. Tasarruf yapmak için her gün mektup yazıyor ama bunları duruma göre ya hafta da bir gün tek büyük bir zarfın içine koyup gönderiyorlar yada haftada iki gün bu yazılan mektupların kalınlığına göre değişiyordu.
            Cevher akşamı bekleyemedi mektup eline geçer geçmez açıp okumaya başladı. Okuması bitince deli gibi zıplamaya başladı. Eğer mektup doğru ise iki gün sonra sevdiği kız İstanbul'a geliyordu. Sevinç naraları atıyor. Yerinde duramıyordu. Okul bahçesinde herkes ona bakıyordu. Cevher bağırıyordu.
            '' Geliyor geliyor''
            Onun bu deli gibi hoplayıp zıplamasının haberi Doğan hocaya kadar gitmiş.Doğan hoca hızla bahçeye çıkıp Cevherin yanına gelmişti.
            '' Evlat dur bir sakin ol''
            '' Olamam hocam olamam geliyor ''
            '' Kim geliyor oğlum''
            '' O geliyor hocam.Pınar geliyor''
            '' Pınar mı geliyor. Ziyaretine mi geliyor buraya''
            '' Yok hocam olursa sürekli kalmaya geliyor buraya ''
            '' Nasıl yani oğlum''
            Cevher elindeki mektubu okuması için hocasına verdi. Doğan öğretmen mektubu bir çırpıda okudu.
            '' Evlat galiba geliyorlar, gel benimle ''
            Doğan öğretmen Cevher ile birlikte hızla müdürün odasına gitti.Müdür Doğan öğretmen ile Cevher'i karşısında görünce
             '' Hayırdır Doğan hocam Bu zıpırın neden hoplayıp zıplayıp deliler gibi bağırıyormuş bahçede''
             '' Anlatırım müdür bey de önce sizden telefonu kullanma izni isteyeceğim ''
             '' Hayırdır Doğan hocam''
             '' İzmir'i aramamız lazım hocam İzmir Kız Lisesini''
             '' Çok önemli herhalde''
             '' Evet müdür bey çok önemli''
             '' İyi arayın bakalım''
             Doğan hoca telefonu aldı Bir iki çevirdikten sonra beklemeye başladı. Az sonra karşıdan telefon açılmıştı.
             '' Alo santral İzmir ile görüşmek istiyorum. İzmir Kız Lisesi Müzik öğretmeni ile acil  olarak hemde . Ben Galatasaray lisesinden Beden eğitimi öğretmeni Doğan Güzelköylü''
            '' Kaydınız alındı efendim en kısa sürede bağlantınız sağlanacaktır''
            Artık beklemekten başka yapacak bir şeyleri yoktur. Ders zamanı gelmiş Müdür Cevher'e
            '' Sen sınıfına git oğlum''
            Cevher Doğan hocasına yardım ister gibi bakmış. Doğan hoca okul müdürüne
            '' Müdür bey izniniz olursa burada kalsın.Şu an derse gitse de aklı burada kalacağından ders falan dinleyemez bu eşek herif ''
            '' Tamam kalsın o zaman ben ders öğretmenine haber gönderteyim de bilgisi olsun Cevher'in burada olduğundan''
            Cevher ''Teşekkür ederim hocam ikinize de ''
            Telefon çalmaya başlamıştı. Müdür bey telefonu açtı.
            '' Alo Doğan Güzelköylü''
            '' Bir saniye veriyorum''
            '' Doğan öğretmenim buyurun'' Müdür bey telefonu Doğan öğretmene uzattı.Doğan bey telefonu eline aldı.
            '' Alo ''
            '' Doğan Güzelköylü''
            '' Evet benim''
            '' İzmir hazır buyurun görüşün''
            '' Teşekkür ederim''
            '' Bağlıyorum''
            Santral memuresi aradan çıkmıştı.
            Doğan Öğretmen '' Alo Ben Galatasaray lisesinden Beden eğitimi öğretmeni Doğan Güzelköylü kiminle görüşüyorum acaba''
              Karşıdaki ses '' Ben İzmir Kız Lisesi Müzik Öğretmeni Leyla Batur. Buyurun Doğan öğretmenim size nasıl yardımcı olabilirim''
              '' Leyla Öğretmenim Ben Cevherin hem okul hem takım basketbol öğretmeniyim. Şimdi Cevherin eline kızımız Pınar'ın mektubu geçti. Sizi onun için rahatsız ettim''
              '' Ciddi olamazsınız Doğan Öğretmenim''
              '' Evet çok ciddiyim. Pınar kızımız geliyor mu İstanbul'a''
              '' Aman Tanrım inanamıyorum ya. Evet geliyor Doğan öğretmenim Çarşamba akşamı saat sekiz otobüsüne bilet alındı.Nasipse Perşembe günü orada olurlar''
              '' Harika çok teşekkür ederim''
              '' Rica ederim siz bile bu habere bu kadar sevindiğinize göre. Özür dilerim Cevherin bir sesini duyabilirmiyim''
              '' Elbette Leyla öğretmenim,elbette''
              Doğan hoca telefonu Cevher'e uzatır.
              '' Al bakalım Leyla Öğretmen sesini duymak istiyor''
              Cevher telefonu çekinerek eline alır.
              '' Alo Leyla öğretmenim''
              '' Sen Cevher olmalısın Pınar'ın Cevher'i''
              Cevher telefonun ucunda kıpkırmızı olmuştur. Zorla konuşmaya çalışarak
              '' Şey evet efendim''
              '' Çok sevindin habere galiba''
              '' Öğretmenim siz bana Cennetimi gönderiyorsunuz nasıl sevinmem''
              '' Bu kadarına da pes yani''
              '' Anlamadım öğretmenim''
              '' Oda cennetine gideceği için seviniyor burada. Dur bir saniye bekle''
              Cevher kısa bir süre bekler karşısındaki telefonda ince bir ses duyar
              '' Alo''
              Cevher kulaklarına inanamaz telefonun öbür ucundaki Pınar'dır
              '' Alo Pınar'ım Aşkım senmisin''
              '' Evet cennet yüzlüm benim''
              ''Aman Allahım sensin sen. Sesini bile öyle özlemişim ki''
              '' Ben de bir tanem perşembe günü oradayım Aşkım nasipse.''
              '' Otogarda bekliyor olacağım aşkım''
              Santral araya girer. Lütfen kısa kesin bekleyenler var. Bir dakika içinde bağlantıyı sonlandıracağım''
               Cevher '' Aşkım seni seviyorum. Perşembe gününü sabırsızlıkla bekleyeceğim.''
               '' Bende seni çok ama çok seviyorum aşkım Perşembe günü geleceğim Ve nasipse kendimi oradaki hocama beğendirip hep yanında olmak için çalışacağım sevgilim''
               '' Sen zaten hep yanımdasın Ahu gözlüm.''
               '' Sende benim''
               Santral araya girer
               '' Görüşme sonlandırılmıştır''
               Cevher telefonu yerine koyar. Hem müdür bey hem Doğan hoca Cevher'e bakmaktadır.
               '' Şey hocam özür dilerim Sizlerin burada olduğunuzu unuttum''
               Müdür bey'' Yalnız sen unutsan neyse Sevdiğin kızda unuttu okul müdürünün odasından görüştüğünüzü''
              '' Özür dilerim hocam ama''
              Müdür bey '' Tamam tamam anladık aşıksınız ve dünyada sadece ikiniz için varsınız değil mi hadi geç bakalım sınıfına''
             Cevher başını öne eğmiştir.
             '' Evet öğretmenim o benim tek dünyam''
             Doğan Öğretmen Cevherin omuzuna elini koyarak..
             '' Bunu her iki okulda biliyor artık oğlum hadi şimdi doğru sınıfına''
             '' Tamam öğretmenim sağ olun''
             Müdür bey de Doğan öğretmende başlarını sevgi ile salladılar bu onların bir şey değil deme şekli olmuştu...  
             Büyük baba '' Kızlar biriniz bir bardak su getirirmisiniz''
             Zülal büyük babasına  bir bardak su getirmek için kalkar. Bu kalkmanın büyük babanın  bu gece anlatımını bitirdiğinin de işareti olduğunu biliyordur. Gene de suyu getirip büyük babasının içmesini bekledikten sonra  şansını dener.
             '' Dede Perşembe günü buluşmaları nasıl gerçekleşmiş. Anlatsana ne olur '' bu soru Pınar'dan da destek görmüştü.
             '' Evet büyük baba ne olur anlat.''
             Büyük baba '' Bu gecelik bu kadar hanımlar hem yorucu ve üzücü bir gün geçirdik.Hem de yarın yapılacak bir sürü işimiz var,okulunuz var hadi bakalım doğru odanız küçük hanımlar''
             Zülal '' Dede ya tıpkı televizyondaki diziler gibisin en güzel en heyecenlı olacak yerde kesiyorsun''
             '' Hayatta öyle değil mi kızım en güzel olması gereken şeyleri birden bire en güzel yerinde kesmiyor mu''
             Zülal son yaşananları şöyle bir aklından geçirince büyük babasına hak vermek zorunda kalmıştı.
             '' Haklısın büyük baba. Umarım hayatın bir bildiği vardır''
             '' Elbette var kızım da. Biz insanlar bunun neler olduğunu bilmiyoruz. Hani derler ya. Sen geleceğin ile ilgili planlar yaparken Gökteki kıs kıs gülmeye başlarmış. Biz insanların durumu da bu işte. Sen ne plan yaparsan yap hep yukarıdakinin planına uymak zorunda kalıyorsun''
             Pınar '' Haklısın büyük baba umarım bundan sonra bizler için güzel şeyler yazmıştır''
             '' Umarım kızım. Ha unutmadan yarın sabah Perihan ablanız gelecek eşyalarınızı falan ona göre ayarlayın.''
            Zülal '' Tamam büyük babam.Bizden bir istediğin yoksa odamıza çekilebilirmiyiz''
            '' Elbette kızım hadi size iyi istirahatler. Bende biraz daha oturup sonra yamaya giderim''
            '' Peki büyük babacığım. Hadi iyi geceler  tatlı uykular sana ''
            Pınar '' İyi geceler büyük baba''
            '' İyi geceler kızlarım''
            Zülal ve Pınar odalarına çekilmişler yataklarına uzanmışlardır.
           '' Zülal''
           '' Efendim Pınar''
           '' Şöyle bir düşünüyorum da Timur olmasa, ben bu gün burada olmayabilirdim. Çocuk resmen benim hayatımı kurtarmak için kendi hayatını riske attı ''
           Zülal sessizce arkadaşını dinliyordu. Şimdi düşünme bunları dese ne kadar saçma bir şey söylemiş olacağını biliyordu. Susmak ve dinlemek en iyisi olabilirdi.Pınar devam eti konuşmasına.
          '' Beni sevdiğini sandığım adam hem kendine hem bana hemde çevreme zarar veriyormuş meğer. Kendi hayatından olduğu yetmiyormuş gibi bu sabah benim de hayatıma son verdiriyordu. Timur olmasa bu sabah gerçekleşecekti. Şimdi ben evimde sıcak yatağımda Timur benim yüzümden beni koruyacak diye yediği kurşunlarla belki de acı içinde hastane yatağında yatıyor''
           '' Pınar kendine haksızlık etme. Evet Timur seni korumak için o kurşunları yedi ama bu senin suçun yada hatadan dolayı olmadı.Bütün bunlara sebep Öner'di bu işin tek suçlusu var oda Öner kendini suçlayıp durma lütfen ''
           '' Yapamıyorum Zülal nasıl gözlerim bu gerçekleri fark edemedi. Nasıl Önerin bana duyduğunun aşk olduğunu anlayamadım ''
           '' Anlayamazsın çünkü sen ona aşıktın ama oda o kadar usta bir oyuncuymuş ki bizler dışarıdan baktığımız halde onu aşkının sahte olduğunu anlayamadık''
           '' Evet çok profesyonelmiş çok''
           '' Layığını buldu diyeceğim de. Keşke öyle olmasaydı. Keşke ölmeseydi.''
           '' Bunun takdirini biz belirleyemiyoruz Zülal aynı büyük babanın dediği gibi. Takdir Allah'ın o neye uygun gördüyse o oldu. Öner'in ölmesi gerekiyormuş öldü. Ailesinin yerinde olmak istemezdim''
           '' Evet o konuda haklıında . Senin de ciğerin yandı. sende bende çok üzüldük''
           '' Haklısın Zülal de bizim üzülmelerimiz işin gerçek yüzünü anlayıncaya kadar sürdü.Ya ailesi ne yapacak yaşadıkları her süreç içinde artık oğulları olmayacak. Dayanılır bir acı değil anne baba için''
           '' Allah sabrını verecektir ailesine Pınar böyle düşünmekten başka yapabilecek bir şeyimiz yok''
           '' Haklısın Allah'ım sabrını versin onlara''
           '' Amin''
           '' Yarın okuldan çıktık mı direk hastaneye geçelim diyorum Zülal ne dersin.''
           '' Tamam tamam öyle yapalım da''
           '' Da mı o ne neden da yı vurgulayarak söyledin''
           '' Pınar hani diyordum sabah okula gitmeden Perihan ablayı biraz sıkıştırsak mı''
           '' Ne konuda anlamadım''
           '' Ne konuda olacak büyük babam konusunda''
           '' Sıkıştıralım sıkıştırmasına da o ne bilecek ki''
           '' Perihan ablanın annesi Büyük babamın eski arkadaşlarından biriymiş. Belki büyük baba ile ilgili bir kaç şey anlatmıştır kızına ''
           '' Öyle mi bunu bilmiyordum. O zaman yarın sabah onu kesin sıkıştırmamız lazım. Ya büyük baba ne olacak ''
           '' Unutuyorsun Pınar Perihan ablanın geleceği gün Büyük babam evi erken terk eder''
           '' Öyle de gene de bizden sonra çıkar''
           '' Sabah senin ilk derslerin nasıl''
           '' Ha sen ilk dersleri asalım diyorsun''
           '' Aynen öyle Pınar. Evden çıkarız sonra bir yerde büyük babanın evden çıkmasını bekleriz. Perihan abla eve girdimi de bizde defterimizi falan unuttuk bahanesi ile içeri gireriz''
           '' O zaman dua edelimde Perihan abla geç kalmasın''
           '' Kalmaz kalmaz buraya geleceği sabah saat sekizde mutlaka burada oluyor''
           '' Tamam o zaman öyle yaparız da. Dışarıda korumalar var bizi öyle bir yerde tutmazlar. O yüzden diyorum ki ülal biz sabah okul yerine saat sekize kadar hastaneye Timur'un yanına gidelim''
           '' Haklısın en güzeli o saat sekizde hastaneden okula gidiyoruz diye çıkarız.Sonra eyvah defteri unutmuşuz diye kısa bir yaygara yapar eve döner Perihan ablayı sıkıştırırız''
           '' Harika bir plan oldu Zülal Perihan abla bekle sabah biz geliyoruz''
           '' Yavaş kız yavaş büyük baba duyacak şimdi''
           '' Duymamıştır değil mi''
           '' İnşallah duymamıştır. Sabah anlarız artık. Hadi yatalım artık''
           '' Uyuyabilirsek tabi hadi tatlı uykular Zülal ''
           '' Sana da tatlım''
           İki arkadaş konuşmayı kesip uyumaya çalıştılar. Epey bir süre tavanda oluşan ışık yansıma hareketlerini izleyerek zamanlarını geçirseler de sonunda uykuya yenik düşmüşler uyumaya başlamışlardı....




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder