8 Şubat 2016 Pazartesi

ADI AŞK BÖLÜM 4 PART 6

                    Büyük babanın evinde  gün  her zaman ki gibi sabah 06.30 da başlamıştı. Büyük babanın müzik ziyafetinden sonra kahvaltı yapılmış. Pınar ve Zülal planları gereği evden çıkıp soluğu hastanede Timur'un yanında almışlardı.
                     Hastaneye vardıklarında Timur ve refakatçisi Nazım uyanmış sohbet ediyorlardı. Kapının önünde de bir polis nöbet tutuyordu. Önce nöbet tutan polise günaydın dedikten sonra içeri girdiler.
                    Pınar '' Günaydın millet ''
                    Zülal '' Günaydın ey ahali''
                   Timur ve Nazım gelenleri görünce yüzlerinde gülümseme oluştu.
                   '' Günaydın güzellikler bakıyorum sabah sabah keyfiniz yerinde. Allah keyfinizi bozdurmasın''
                   Pınar'da Zülal' de gülüşerek '' aminnnn cümlemizin'' dediler
                   Nazım '' Günaydın arkadaşlar hoş geldiniz''
                   Zülal '' Hoş bulduk Nazım nasılsın,hastamız nasıl''
                   '' ikimizde iyiyiz akşam erkenden uyuduk. Yapacak fazla bir şey olmayınca insan, zamanı uyuyarak değerlendiriyormuş''
                   '' İyi yapmışsınız'' dedi Pınar Timurun yatağının kenarına oturarak. Sonra üzgün bir ses tonu ile Timur'a dönüp
                   '' İyisin değil mi ? Acıyor mu yaraların''
                   Timur sevgi dolu gözlerini Pınar'a çevirip gülümseyerek
                   '' Gerçekten iyiyim hatta izin verseler kalkıp okula gideceğim''
                   '' Yok artı o kadar da değil yani'' dedi Zülal
                   '' Vallah o kadar iyiyim ama izin vermezler. Sahi siz neden okulda değilsiniz de buradasınız''
                   Pınar '' Seni görmeden okula gitmek istemedik'' Sonra kızgın bir ifade takınıp.''kötü mü ettik''
                   Timur '' Kendi adıma sorun yok çok sevindim bile gelmenize.Nazım içinde öyledir''
                   Nazım devreye girerek '' Kesinlikle benim içinde öyle''
                   Timur Nazımın konuşmasından sonra kendi yarım bıraktığu konuşmasına devam etti
                   '' Ama dün zaten okulunuza gidemediniz,bugün de derslerinizden olmayayın diye sordum''
                  '' Yok yok'' dedi Pınar O yüzünde oluşturduğu sahte kızgınlığı yok ederek. '' ilk derslerimiz boştu onu fırsat bilip geldik. Birazdan gideriz ''
                 '' İyi tamam o zaman benim yüzümden derslerinizden geri kalmanızı istemem''
                 '' Yok ya'' dedi Pınar gene kızgın surat ifadesini takınarak
                 '' Yok ya sen kalk benim yüzümden vurul. Ben sen vuruldun diye bir iki gün okula  gidemeyeyim diye sen üzül kendine sorun yap. Yok öyle bir şey Timur beyefendi yok anladın mı beni. Gerekirse sen iyileşene kadar bir hafta bir ay okula gitmem.''
                 '' Tamam tamam kızma geri aldım sözümü''
                 '' Hah şöyle aferin sana''
                 Hep beraber gülüşmeye başladılar.
                 Zülal ''Hadi Pınar saat dokuza geliyor anca gideriz okula. Akşam okuldan sonra gene geleceğiz nasılsa. Bu adamın bizden kurtulmasına izin vermek yok bundan sonra''
                 '' Kurtulmak isteyen kim ki. Geç kalmayın akşama bak burada bekliyor olacağım sizi''
                Pınar gülümseyerek '' Hımmmm bak sen, Merak etme geç kalmayız Timur bey. Akşama özel bir isteğiniz var mı bizden''
                Timur Pınara baktı içinden '' evet var... sen'' diye geçirdi ama dışından. '' Sağ olun kızlar siz gelin yeter. Burada her şeyimizi karşılıyorlar zaten''
                '' Tamam'' dedi Pınar '' Fazla geç kalmayız akşama. Hadi bize müsaade şimdi okula gitmemiz lazım'' Sonra Nazım'a dönerek
                '' Sen bugün okula gidemeyeceksin galiba''
                '' Sorun değil Pınar. Kardeşime bir gün değil bir ayım feda olsun.''
                İki arkadaş Nazım'ın bu sözünden sonra ellerini yumruk yapıp birbirleri ile tokuşturdular.
                Timur '' Kardeşim benim''
                Nazım '' Kardeşim benim.''
                Zülal gülerek '' Hadi kız gidelim biz bunların erkek egoları tavan yaptı''
                Pınar '' Haklısın kız hadi gidelim baş başa bırakalım bunları egoları yere çakılmadan'' ortalığı gene gülme sesleri kaplamıştı. Kapıda nöbet tutan polis bile bu gülmeler katılmıştı.
                 Timur '' Hadi bakalım bayanlar doğru okulunuza. Geç kalacaksınız yoksa. Akşam görüşürüz burada.Nasılsa bir yere gidebileceğim yok''
                 Pınar '' Tamam biz kaçtık o zaman.Akşama görüşürüz. Bayyyy''
                 Zülal elini havaya kaldırıp sallayarak '' Bayyy akşama görüşürüz''
                 Nazım ve Timur'da onlara el sallayarak karşılık verdiler.
                 Pınar ve Zülal Timur'un yanından çıkıp.Hastanenin bahçesine inmişlerdi.
                 Pınar '' Büyük baba çıkmışmıdır evden''
                 '' Bilmiyorum ama büyük olasılıkla çıkmıştır''
                 '' Telefon etsek mi büyük babaya Zülal''
                 '' Edelim edelimde ne diyeceğiz büyük babama''
                 '' Timur'un yanına gidip gitmediğini sorarız''
                 '' Ya tabi tabi Büyük babam nasılsa bu sabah buraya uğradığımızı öğrenecek. Yalanımız ortaya hemen çıkar sonra ne diyeceğiz büyük babama''
                 '' Haklısın O zaman plana sadık kalacağız demek ki Büyük baba evde olursa aynı bahaneyi ona da söyleriz. Perihan ablayı sıkıştırmadan odamızdan bir defter alır çıkar okula gideriz''
                '' Aynen öyle  ''
                '' İyi o zaman  hadi şuradan bir taksiye binelim''
                İki arkadaş eve gidebilmek için taksiye bindiler.
                Aslında ikisi de korkularının yersiz olduğunu bilmiyorlardı. O sabah kızlar evden çıktıktan sonra büyük baba Kamburu telefonundan aramış olaylardan bilgi almak istemişti. Kambur görüşmek ve ona bilgi vermek için büyük babayı  yanına çağırmış. Büyük baba da kamburun yanına gitmek için hazırlıklarını yapmış Saat sekize doğru eve gelen Perihan hanıma evi teslim edip. Kamburun yanına bir an önce gidebilmek için yola koyulmuştu.
                Zülal ile Pınar evin önünde taksiden inmiş. Biraz çekinerek  biraz da büyük babaya yakalanma korkusundan kapıyı yavaş ve sessizce açmışlardı. Perihan hanım kapının açıldığını duyunca sigarasını kül tablasına koymuş '' Kim o '' diye seslenerek mutfaktan dışarı kimin geldiğini görmek için çıkmıştı.
               Zülal '' Biziz Perihan abla biz''
               Perihan hanım gelenlerin evin kızları olduğunu anlayınca.
               '' Hayırdır kızlar''
               '' Hayır abla hayır. Defterimi unutmuşum da onu almaya geldim. Dedem çıktımı''
               '' Evet ben gelince o hemen çıktı''
               Pınar '' Güzel'' diye vurgulayarak ve sözü uzatarak konuştu.
               Perihan hanım Pınarın bu imalı konuşmasından ortalıkta bir şeyler döndüğünü anlamıştı.
               '' Demek güzel'' Pınarın yaptığı gibi yaparak
               '' Dökülün bakalım  sizde başka bir şeyler var.''
               Zülal '' Perihan abla haklısın var. Sana güvenebilirmiyiz''
              '' Ya kızım sizin gibi üniversite okumuyoruz diye aptal da değiliz. Nasılsa güvensenizde anlatacaksınız güvenmeseniz de bırakın şimdi bu boş şeyleri de saadete gelin siz saadete''
             Pınar '' Abla ya sana bir iki şey sormak istiyoruz büyük baba hakkında''
             Perihan hanım şaşırarak kızlara baktı.
             '' Bana soracaksınız siz. Allah Allah'' Zülale bakarak.'' Kızım sen onun torunu değilmisin. Senin bilmediğin de benim bilebileceğim ne olabilir ki''
             Zülal '' Perihan abla böyle düşünmekte haklısın ama belki diyoruz bizim bilmediğimiz bir şeyleri biliyor olabilirsin''
             '' Peki öyle olsun.Ben sanmıyorum ama siz gene de bir sorun bakalım''
             Zülal '' Perihan abla dedem bize geçmişini anlatıyor. O kadar çok bilmediğimiz şey varmış ki onun hakkında şaşkına döndük''
             '' Neymiş onlar mesela'' diye sordu şaşkınlığını gizleyemeden Perihan hanım
             '' Mesela büyük babamın eski ve büyük bir aşkı varmış Pınar isminde''
             '' Eeee olabilir gayet normal bir şey bu''
             '' Evet evet normal de O sevdiği Pınar' a çok benziyormuş. Büyük babam Pınar'ı görünce şok geçirdi bayıldı hastaneye kaldırdık''
             '' Ciddimisin sen'' Sonra Pınar' a dönüp '' Dur kız sana bir alıcı gözüyle bakayım''
             '' Büyük baban gerçekten zevk sahibiymiş.''
             Pınar '' Teşekkür ederim bunu bir iltifat olarak alıyorum. Yalnız sorun bu kadarla bitmiyor Perihan abla''
              Perihan hanım merakla '' Bak şimdi iyice meraklandım Geçin bakalım  mutfağa bunu oturarak detaylı olarak bir konuşalım''
              Hep beraber mutfağa geçtiler.Sandalyelere oturduktan sonra. Perihan hanım üç bardak çay doldurdu masaya getirdi. Cebinden sigara paketini çıkardı kızlara ikram etmek amacı ile uzattı           ''içermisiniz kızlar'' kızlardan hayır yanıtını alınca '' Umarım benim içmemde sakınca yoktur'' deyip paketin içinden bir tane sigara çıkarıp dudağına götürdü çakmağını da çıkarıp sigarasını yaktıktan sonra derin bir nefes çeki dumanını yavaş yavaş dışarı saldı.Çayını yanına çekip
              '' Sizi dinliyorum şimdi ''
              Zülal  anlatmaya başladı. '' Büyük babamın  o büyük aşkı ile Pınarın büyük annesinin ortak noktaları çok. Mesela ikisi de keman çalıyorlarmış ve ikisinin de anne baba isimleri aynıymış''
             Perihan hanım '' Kız sakın senin büyük annen olmasın bu ''
             Pınar '' Evet bizde bundan şüphelendik ama benim bildiğim büyük annem İzmir de hiç yaşamamış. Büyük babam onunla ilk okuldan beri arkadaşmış. Aşkları ta o zamandan başlamış''
             Perihan hanım '' Hadi ya bak sen bilmiyordum bende. Annem hayatta olsaydı o biliyor olurdu herhalde de Oda hakkın rahmetine kavuşalı çok oldu''
             Pınar '' Mutlaka öyledir. Başın sağ olsun''
             Zülal '' Başın sağ olsun abla.''
             Perihan hanım '' Sağ olun kızlar teşekkür ederim teşekkür ederim de ben bu konuda nasıl yardımcı olabilirim size onu bilmiyorum''
             Zülal '' Ya abla hani sen evi ters düz edip temizliğini yapıyorsun ya. Belki bir yerlerde bununla ilgili bir şey görmüşsündür diye düşündük ''
             '' Hayır kızlar hiç görmedim ne bu evde ne öbür evde''
             Şaşırma sırası kızlardaydı.
             '' Öbür ev mi ?''
             '' Evet öür ev''
             Zülal '' Nasıl yani büyük babamın bu evden başka bir evi daha mı var''
            Şaşkınlık sırası Perihan hanımdaydı.
             '' Siz o evi bilmiyormusunuz''
             Zülal '' Yok bilmiyoruz Perihan abla. Nerede bu ev''
            '' Aşağıda Mithatpaşa caddesi  yalı durağında Pınar apartmanı''
            Zülal '' Pınar apartmanı mı'' şaşkınlığı tavan yapmıştı.
            Perihan hanım '' Şimdi anladım apartmanın isminin neden Pınar olduğunu''
            Zülal '' Apartman büyük babanın mı''
            '' Hayır kızım değil. Bildiğim kadarı ile büyük baban zamanında oradan bir ev almış. Sonra zamanı gelince O ev için bir müteahhit ile anlaşmış. Üç daire karşılığı orayı müteahhite satmış. Anlaşılan o ki isim şartı da koymuş''
            Zülal '' Bak görüyormusun Perihan abla bilmediğimiz neler varmış''
            '' Hayret ama neden bunu sizden saklasın ki''
            '' Bilmem mutlaka dedemin bildiği bir şey vardır. Sen bunları nereden biliyorsun Perihan abla''
            '' Nereden bileceğim kızım Büyük babanın oradaki evinin temizliğinide ben yapıyorum''
            '' Yani diyorsun ki. Oradaki evlerinden biri boş öylemi ''
            '' Tam anlamıyla boş sayılmaz içi eski sayılabilecek eşyalarla dolu''
            '' İçi eşya dolu hemde'' Zülalin şaşkınlığı üst seviyeye çıkmıştı.
            '' Büyük babam sen ne sır dolu biriymişsin ya. Perihan abla o evi anlatsana biraz.''
            '' Neyini anlatayım kızım evin ev işte bildiğin ev''
            '' Perihan abla büyük babam o evi bizden gizlediğine göre mutlaka bizim bilmemizi istemediği geçmişi ile alakalıdır. Mesela duvarında hiç resim falan yok mu''
             '' Hayır yok kızım. Yalnız bir odasını hiç bilmiyorum bende''
             '' Nasıl yani Perihan abla''
             '' O oda sürekli kilitlidir ve benim oraya girmem yasaktır. Anahtarı hep üstündedir''
             Pınar ile  Zülal birbirlerine baktılar.
             '' O odaya girmeliyiz Pınar bir şekilde.O odada ne varsa var bence sorularımızın yanıtı o odada''
             '' Ben de öyle düşünüyorum Zülal  de nasıl gireceğiz baksana kapısı sürekli kapalıymış''
             '' Bir yolunu buluruz elbette Pınar. Bu arada sende bir annen le babanın ağzını yoklasan diyorum belki oradan bir şeyler çıkarıp buluruz. Bende bizimkileri bir yoklayayım hem annemleri hemde halamı ''
              '' Evet yoklayalım bakalım.Ne bulacağız. Perihan abla sende o apartmanın anahtarları vardır''
              '' Elbette var''
              '' Bize verirmisin çoğaltalım''
              '' Elbette veririm ama bana acilen geri vermeniz lazım iki gün sonra orayı temizlemeye gideceğim''
              Zülal '' Tamam abla sen bize hem senin ev adresini hemde büyük babanın evinin adresini ve tarifini yaz.Sakıncası yoksa cep telefon numaranı da verirsen sevinirim''
              '' Tamam kızım ver kağıt kalem yazayım hepsini''
              Perihan hanım Zülal'in istediği tüm bilgileri kendi telefon numarası ile Zülal'in ona verdiği kağıda yazdı. Evin anahtarlarını verirken de uyarmayı ihmal etmedi..
             '' Bakın kızlar oraya gittiğinizde ortalığı fazla dağıtmayın ve anahtarımı getirmeyi unutmayın sakın''
             Zülal'' Merak etme abla seni zor durumda bırakacak bir şey yapmayız. Sağ ol yardımın için''
             '' Valla işin aslı bende merak ettim bu kadar sırrın nereye varacağını. Ben burayıda temizlerken etrafı biraz daha dikkatli inceleyeyim bakalım''
             Pınar '' Aha içeride bir dedektifimiz de var artık'' dedi gülerek. Diğerleri de bu gülüşmeye katılmışlardı. Bu gülüşmeleri Zülal'in çalan telefonu kesti. Arayan Murat'tı Zülal telefonunu açtı
             '' Nerede kaldınız. Çok merak ettim sizi, korktum. Durakta bekledim durdum sizi. Bir ara eve gelmeye kalktım size bakmaya. Sonra acele etme vardır elbet bir açıklamaları dedim. Bekledim bak saat kaç oldu ne aradın.ne sordun ''
             Zülal eliyle başına vurdu. Nasıl unutmuştu Murat'ı ''Tam bir geri zekalıyım ben'' dedi içinden
            '' Aşkım özür dilerim. Ne söylesen haklısın. Birazdan okula geliyoruz. Hepsini anlatacağım sana söz. Ne olur fazla kızma bana''
            '' Canım sana kızdığım doğru ama bu kızgınlığım bu son yaşananların da tetiklediği aşırı meraktan kaynaklanıyor. Başına bir şey gelmesinden korktum''
            '' Haklısın aşkım.Sana söz bu son hatam olacak bu konuda. Özür dilerim. Bir daha asla habersiz kalmayacaksın. Kendimi sana affettireceğim ''
            '' Kesinlikle öyle yapman  lazım.  Neredesiniz siz ''
            '' Evdeyiz tatlım. Birazdan çıkıp okula geliyoruz. Akşama her şeyi anlatacağım sana''
            '' Unutma gene ama''
            '' Unutmam,unutmam. Görüşürüz okulda hayatım. Hadi. bayyy''
            '' Görüşürüz aşkım''
            Zülal telefonu kapattı. Kendisine merakla bakan Pınar'a dönüp.
            '' İki sivri akıllıyız bizde ha her şeyi planla aklınca ama en önemli şeyi unut. Murat'ı''
            '' Haklısın ya.Nasıl unuttuk biz onu''
            '' Eşek kafalıyız da ondan''
            '' Büyük babaya öyle bir kilitlenmişiz ki Adamı unuttuk. Kızdı mı çok.''
            '' Kızmaktan çok korkmuş merak etmiş gibiydi ses tonu''
            '' Yaşadıklarımızı düşününce haklıda''
            Perihan hanım merakla
            '' Kızlar kötü bir şeyler mi oluyor''
            Pınar '' Evet abla. Hemde çok kötü''
           '' Anlatırmısınız  bana da. Belki benim de bir yardımım dokunur''
           '' Abla söz sana anahtarları teslim etmek için geldiğimizde. Kısaca anlatırız''
           '' Ayy merak ettim iyice şimdi''
           Pınar Zülal'e dönüp
           '' Hadi Zülal çıkalım geç kalacağız okula''
           '' Tamam Pınar hadi çıkalım. Abla görüşürüz. Allah'a emanetsin''
           '' Siz de kızlar sizde. Unutmayın anlatacaksınız bana ama''
           Zülal '' Anlatırız Perihan abla. Hadi biz kaçtık''
           Zülal ile Pınar evden çıktıkları anda Büyük baba da Kamburun yanına gitmiş. Kamburun ofisinde kahvelerini içiyorlar. Kamburdan dün yaşananlar hakkında bilgi alıyordu.
            Kambur '' Çocuklara ateş edip Timur'un yaralanmasına neden olan aracı Bizim çocuklar sıkıştırmışlar. Aralarında silahlı bir çatışma yaşanmış. Tayfun ve sıkıştıran ekiplere  diğer ekiplerde yetişip destek verince adamlar silahlarını atıp teslim olmuşlar''
             '' Senin çocuklardan yaralanan falan yoktur inşallah''
             '' Hayır yok''
             '' Bak buna sevindim''
             '' Sağol. Adamları buraya sorguya getirip beni beklemeye başlamışlar. Bende sizden ayrılıp buraya geldim Tayfun ile beraber ayrı ayrı odalarda  sorguya çektik ikisini de''
            '' Sonuç bunlarda dark web'ten kiralanan kiralık katillerden çıktılar. Kiralayan belli değil. Aslında beli biliyoruz da kanıt yok şimdilik elimizde.''
            '' Yani sen diyorsun ki''
            '' Evet aynen öyle ben bunu maliye bakanının yaptırdığını sanıyorum''
            '' Peki onun durumu ne şu anda''
            '' Biz bütün belgeleri incelenmesi ve bakanın hem istifa ettirilmesi hemde millet vekilliği düşürülmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdik''
            '' Kısaca Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkacak kararı bekleyeceğiz diyorsun yani''
            '' Aynen öyle Cevher''
            '' Ya orada aklanırsa''
            '' Umarım öyle olmazda ama olursa iki sonuç karşımıza çıkar. Biri bakana dokunamayız. Diğeri de işin içinde daha büyükleri de var demek olabilir''
            '' Yani başbakan ve cumhur başkanından başka kim maliye bakanından büyük olabilir ki ''
            '' Parti içinden başka milletvekilleride olabilir işin içinde illede ondan büyükleride olması gerekmiyor''
            '' İyi de ya diğerleri de varsa nasıl savaşacağız onlarla. Hiç adil olmayan bir savaş olacak bizimkisi''
            '' Aynen öyle. Kazanma şansımızın olmadığı bir savaş olacak.''
            '' Bu demektir ki öyle olmaması için dua etmekten başka seçeneğimiz yok''
           '' Aynen öyle Cevher. Biz basından tanıdık  yada cesur insanlar bulmalı ve bu duruma hazırlıklı olmalıyız. Hiç değilse kamu desteğini alırsak kolay dokunamazlar bize''
            '' Ah ulen eşek sıpası ne işler açtın başımıza. Kendi hayatından olduğun yetmiyor gibi pek çok insanın geleceği ile de oynadın.''
            '' Girdik artık bu yola Cevher Allah sonumuzu hayır etsin''
            '' Amin. Bakanı izliyormusunuz bari''
            '' Şu anda yurt dışında olduğunu biliyoruz. İnterpol'den  resmi yardım istedik. Onlar da sadece izleyebileceklerini ama dokunamayacaklarını söylediler''
            '' Biz dokunamıyoruz adamlar nasıl dokunsun. Desene şuna başımızdaki bela baya canımızı yakacak.''
             '' Umarım yakmaz. Şu an Türkiye Büyük Millet Meclisini beklemekten ve korumalarımızı yapmaktan başka seçeneğimiz yok''
            '' Aynen öyle. Bu bakan şu an hangi ülkede biliyormusun''
            '' Almanya da. Neden sordun Cevher. Sakın aklından bir delilik geçirme''
            '' Yok yahu sadece sordum. Sence gelir mi ülkeye''
            '' Türkiye Büyük Millet Meclisinde aklanıncaya kadar geleceğini sanmıyorum''
            '' İşimiz zor desene''
            '' Zor olsa neyse de biz olanaksıza aşık atmaya çabalıyoruz. Tek şansımız var oda Türkiye Büyük Millet Meclisi''
            '' Peki yapabileceğimiz bir şey yok görünen o. Bu yakalananlardan başka bir şey çıkar mı''
            '' Sorgulamadan hayır. Siber bölüm arkadaşlarımız FBİ ile iletişimdeler''
            '' FBİ mi o neden''
            '' Deep web'i en yakından takip eden kurum o.Bizden daha tecrübeli ve olanak açısından bizden daha donanımlılar''
            '' Çıksa ne olacak ki. Eğer bakan çıkarsa sıfıra sıfır elde var sıfır olacağız''
            '' Evet ama elimizde Amerika kozu da olacak''
            '' Bak bu da doğru'' sonra elini başına götürüp saçlarını kaşıyarak devam etti büyük baba
            ''Bu iş sınırlarımızı aşacak gibi duruyor galiba''
            '' Evet bir umudum da o Cevher. Uluslar arası bir skandala izin vermeme umudu''
            '' Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi Maliye bakanını aklarsa ben bu işi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşırım Mehmet''
             '' Aslına bakarsan bende öyle düşündüğümden, hazırlıklarımı da ona göre yapıyorum. Dosyalar hazırlamaya başladım bile. Bize tek gereken cesur bir avukat bulmak olacak''
             '' O kısmı kolay var öyle bir avukatımız''
             '' O zaman her parkurda savaşmaya hazır sayılırız''
             '' Kesinlikle öyle Mehmet kesinlikle öyle. Ben sonuna kadar gideceğim bu işin.''
             '' Asla yalnız olmayacaksın arkadaşım''
             '' Biliyorum Mehmet biliyorum''
             Mehmet baş komiser şöyle bir eskilere gitti geldi.
             '' Hala unutmadım Cevher''
             '' Neyi lan''
             '' Üniversite bahçesinde yaşadığımız o olayı''
             '' Ne yaşamıştık ki''
             '' Bırak bu unuttum ayaklarını''
             '' Unutmadım unutmadım ama aynının daha büyüğünüde sen otogarda yapmıştın üstelik beni sadece tanıyordun.Arkadaşın bile değildim. Bunu da unutmadım. Bense bir arkadaşıma arka çıktım hepsi o''
              '' Cevher küçümseme sen dayak yer dururdun. Er geç anlaşılırdı gerçekler. Ama ben orada öldürülebilirdim''
              '' Bence abartıyorsun Mehmet''
              '' Abartmıyorum gerçekten öyleydi''
              '' Neyse ikimiz de yapmamız gerekenleri yaptık Mehmet hepsi bu''
              '' Bu sefer ki değişik ama Cevher biliyormusun''
              '' Ne gibi. Bu sefer ikimizde cephede en ön saftayız.''
              '' Evet aynen öyle. Bu olayda ikimizde göt altındayız''
              '' Oğlum senin gibi terbiyeli bir adama yakışıyor mu bu''
              Büyük baba gülümsedi.
              ''Ben çıkıyorum Cevher.''
              '' Hastaneye mi''
              '' Evet öyle ama önce avukatıma bir uğrayacağım''
              '' Bu işler için mi''
              '' Evet ama başka şeyleri de halletmem lazım''
              '' Neymiş o Cevher''
              '' Pınarın evi ile ilgili işler var''
              '' Pınar ile senin evinin demek istedin herhalde''
              '' Hem Pınarın  hemde benim olan evin işleri var evet haklısın''
              '' Hayırdır Cevher''
              '' Neyse Mehmet sonra konuşuruz bunları da. Hadi ben kaçtım. Sen gelecekmisin hastaneye''
              '' Evet gelirim Cevher''
              '' Tamam o zaman orada görüşürüz. Hadi Allah'a emanetsin''
              '' Sende Cevher Hastanede görüşürüz.''
              Büyük baba Kamburun yanında ayrıldı. Kambur hala düşünceli idi
              '' Ne yapmaya niyetlendi bu yaşlı bunak acaba. Neyse ben şimdi işime odaklanayım.Nasılsa ortaya çıkar balığın kokusu''
               
         
               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder