13 Şubat 2016 Cumartesi

ADI AŞK BÖLÜM 4 PART 7

              Zülal ve Pınar okul çıkışı Murat ile her zaman beraber takıldıkları kafe de buluşmuşlardı
              Murat '' Hayırdır Zülal bu sabah durağa neden gelmediniz. Hadi onu geçtim neden gelemeyeceğinizi bana bildirmedin.''
              '' Ne söylesen haklısın  biraz gizli saklı dedektiflik yapalım dedik. Açıkça yapmaya çalışırken de işin heyecanından sana haber vermeyi unuttuk. Özür dilerim''
             '' Hayırdır ne dedektifliği bu.Sakın Öner ile ilgili bir şeyler bulduk onun peşinden kendi başımıza gidiyoruz falan demeyin bana''
             '' Yok aşkım Öner'le alakası yok yaptığımız araştırmanın''
             '' Bak şimdi merak ettim. Ne haltlar karıştırıyorsunuz siz''
             '' Aşkım büyük baba ile ilgili küçük bir araştırma yaptık ''
             '' Büyük baban ile ilgili mi?'' Murat'ın şaşkınlığı had safha ya ulaşmıştı.
             '' Allah Allah büyük babanın neyini araştırıyorsunuz araştırıyorsunuz . Senin deden değil mi neden ona sorma gereği duymuyorsunuz.''
             '' Tatlım bak sana kısaca anlatayım ki neyi araştırdığımızı anla. Büyük baba geçmişinde yaşadığı bir aşk hikayesini anlatıyor bize''
             '' Eee ne var bunda. Gayet normal''
             '' Evet normal normal olmasına da. Büyük babanın o zaman aşık olduğu kızın da adı Pınar ve bizim Pınar'ın tıpa tıp benzeriymiş. Bizim Pınar da anne annesinin benzeri.Üstelik ismi de Pınar''
             '' Ha şimdi anladım siz Büyük babanın Pınar'ı Pıanr'ın anne annesi mi diye araştırma yapıyorsunuz ''
              '' Akıllı sevgilim benim. Nasıl da anladı hemen''
              '' Dalga mı geçiyorsun benimle yoksa sen Zülal. Ne o öyle kinayeli kinayeli konuşmak'' Murat bunları gülerek söylemişti.
              Zülal gülümseyerek '' Yakışıklı sevgilim benim hemencecik de üstüne alınırmış''
              Pınar '' Murat pek çok ortak nokta daha var''
              '' Ne imiş o ortak noktalar''
              '' Büyük babanın Pınar'ı keman çalıyormuş örneğin.Üstelik anne baba isimleri de aynı''
              '' Vay canına Büyük baba senin anne annenle mi büyük aşk yaşamış''
              '' İşte biz de bunu bulmaya çalışıyoruz.''
              '' Ama kolay değil mi bunu bulmak. Senin büyük anne'nin yaşadığı yerler soy isimleri ne bileyim ortak bir geçmiş alanları vardır''
             '' İşte orada ayrılıyoruz. Benim anne annem benim bildiğim kadarı ile İzmir de hiç yaşamamış. Soy ismi de farklı. Ama şimdiye kadar büyük babanın anlattığı pek çok şeyde Benim anne annem ile bire bir örtüşüyor''
             '' Yani siz iki dedektif şunu diyorsunuz anladığım kadarıyla''
             Zülal '' Ne diyormuşuz sevgilim''
             '' Büyük babanın aşkı olan Pınar Bizim Pınar'ın anne annesi mi Yoksa büyük bir tesadüf mü bu tüm benzerlikler.''
             '' Aynen öyle aşkısı''
             '' Eğer oysa ortada büyük bir sır var demektir.Pınar anne annesi ile ilgili ya hiç bir şey bilmiyordur. Ya da Pınar'a anne annesi ile ilgili yanlış bilgiler verdiler.''
            Pınar '' Aynen öyle Murat. Her iki durumda da ortada oluşan bir giz bir sır var. Benim anne annem büyük babanın aşkı ise neden bana yanlış bilgi verdiler.''
            '' Bunu ailen le konuştun mu. Nede olsa senin annenin annesi. En doğru bilgiyi alacağın yer de orası.''
            '' Evet onu da yapacağız ama Annem de annesi ile pek fazla yaşamamış''
            '' Nasıl yani ''
            '' Annem dünyaya geldikten kısa bir süre sonra,Anne annem yakalandığı ölümcül hastalıktan kurtulamamış. vefat etmiş''
            '' Büyük baban''
            '' O anne mi bile görememiş. Anne annem hamileyken vefat etmiş.Anne mi baba annesi ile büyük babası büyütmüş''
            '' Üzüldüm annen adına.Yani senin bilgi alabileceğin tek kişi annen kaldı demek ki''
            '' Evet öyle annem ile konuşacağım ama büyük olasılıkla bana söyledikleinden başka bir sonuç elde edebileceğimi sanmıyorum''
            '' Yani şunu demek istiyorsun. Ortada bir gizem bir sır var ise bu ondan da gizlenmiş olabilir''
            ''Aynen öyle bizde bu araştırmayı Zülal'in büyük babası üzerinden yapıyoruz.Bir şey bulursak ancak oradan buluruz diye düşünüyoruz''
            '' Evet galiba öyle. Eee ne buldunuz şimdiye kadar anlatın bakalım''
            Zülal cebinden anahtarları çıkarttı.
            '' Bunu''
            '' Anahtar mı''
            '' Evet anahtar ama alalade bir anahtar değil''
            '' Ev anahtarı bu her hangi bir dolabın falan olsa derim ki orada belgeler resimler falan var''
            '' Evet ev anahtarı ama bu büyük babanın bizim bilmediğimiz evinin anahtarı''
            '' Yani senin dedenin sizin bilmediğiniz bir evi daha mı varmış''
            '' Sadece bir olsa neyse''
            '' Nasıl yani ya başka evleride mi varmış''
            '' Evet sıkı dur Aşkım''
            '' Mithat paşa caddesi yalı durağında Pınar apartmanında üç dairesi varmış.İkisinde kiracı oturuyormuş. Biri boşmuş''
           '' Siz bunu ne zaman ve nereden öğrendiniz''
           ''  Bu sabah bizim eve temizliğe gelen Perihan abladan öğrendik''
           '' O nereden biliyormuş''
           '' Bak şimdi geri alacağım az önce söylediğimi''
           '' Neyi geri alacaksın sevgilim ya''
           '' Sana akıllı sevgilim demiştim ya onu. Ya Murat bizim eve temizliğe geliyor demedim mi ben sana. Doğal olarak oradaki eve de o gidiyormuş. Bizde anahtarları ondan aldık ''
           '' O zaman önce bunu çoğaltmak lazım ki oraya gidip rahat rahat araştırmamızı yapalım''
           '' Araştırmamızı diyorsun yani''
           '' Evet aynen öyle beni bu işten uzak tutmayı düşünmediniz her halde değil mi? ''
           '' Aslında hiç bir şey düşünmedik bu konuda. Ama senin de olman fena olmaz aşkım ya''
           '' Büyük baba iki evi kiraya verdiği halde birini kiraya vermemişse bunun bir nedeni olmalı. Sizin Perihan abla özel bir şey söylemedi mi ev hakkında. Pınar'a benzeyen bir resim falan görmemiş mi evde''
           Pınar '' Hayır bana benzeyen bir resim falan görmemiş görmemesine de. Evde onun temizlik yapmak için bile olsa hiç girmediği sürekli kilitli olan bir oda varmış''
           Zülal '' Ne varsa o evde ve o kilitli odada var''
           Murat '' Evet kesinlikle haklısınız. Ne varsa o odada var. O odaya bir şekilde girmeliyiz''
           Zülal '' Bir çilingir bulup açtırmamız sonrada aynı şekilde kapattırmamız lazım''
           '' Evet aşkım haklısın ve bunu tanıdık bir çilingire yaptırmak lazım. Yoksa ne diyeceğiz adama açtığın gibi kapa diyemeyiz. Ve benim bu işi yapabilecek bir tanıdığım var''
           '' Bak işte bu güzel haber''
           Pınar '' Sadece güzel haber değil harika bu harika. Hadi kalkalım buradan önce bir anahtarcıya gidelim. Sonra hastaneye Timur'un yanına. Ha birde Perihan ablanın evine uğramak var tabi. Anahtarlarını vermek için''  
            Murat '' Ana caddede bir anahtarcı biliyorum orada hemen çoğaltır sonra bir taksiye biner önce Perihan ablanıza uğrar anahtarlarını veririz oradan da hastaneye geçeriz''
            Zülal '' Hadi o zaman işimiz çok Murat hesabı iste hayatım''
            '' Çoktan istedim bile ''
            Zülal gülerek '' Ben boşuna demiyorum benim akıllı aşkım diye''
            Gülüşerek hesabı ödeyip kafe den işlerini yapmak üzere çıktılar.
            Bir saat kadar sonra Hastanede Timur'un yanına gelmişlerdi. Kambur büyük baba ve diğer arkadaşlarının yanında tanımadıkları üç kişi daha vardı. Selam verip içeriye girdiler.Meraklı gözlerle içeriye bakıyorlar yeni gelenlerin kim olduğunu anlamaya çalışıyorlardı..
            Timur '' Ha anne bak kadro şimdi tamamlandı. Tanıştırayım sizleri'' Tek tek göstererek. '' Annem, Babam ve kız kardeşim Tülay. Anneciğim babacığım'' Zülal'i göstererek
             '' Büyük babanın torunu Zülal'' Pınarı göstererek '' Pınar''
             Büyük baba devreye girdi. '' Torunum Pınar''
            '' Ha evet özür dilerim Manevi torunu diyeyim o zaman Büyük baba. Büyük babanın manevi torunu Pınar'' Sonra Murat'ı göstererek Bu yakışıklı kardeşimde Murat.''
            Zülal Pınar ve Murat üçü de Timur'un anne ve babasının ellerini öperek öperek hoş geldiniz kısmını tamamladılar. Tülay ile tokalaştıktan sonra odanın bir köşesine çekildiler.Pınar biraz huzursuzdu nede olsa oğulları onu korurken vurulmuştu. Büyük babaya ve Kambura bakıyordu. Onlardan yardım istiyor gibiydi. Büyük baba bunu anlamıştı.
            Büyük baba '' İşte sizin kahraman oğlunuz benim bu güzel torunumun hayatını kurtarırken yaralandı'' derken kollarından birini  Pınar'ın omuzuna koydu
            Pınar başı öne eğik
            '' Özür dilerim efendim oğlunuz'' sözünü bitiremeden Timur'un babası araya girdi.
            '' Kızım özür dileyecek bir şey yok. Yolda da burada da bize her şeyi anlattılar. Senin bir suçun olmadığını biliyoruz. Oğlum sadece yapması gerekeni yapmış. Hem senin  hem de oğlumuzun kurtulduğuna sevindiğimiz kadar. Oğlumuz la da gururlandık''
            '' Baba deme öyle kim olsa aynını yapardı''
            Pınar '' Hadi oradan sende senin yaptığını yapabilecek insan az bulunur bir kerem. Burada kaonuşabiliyorsam bu senin sayende''
            '' Pınar abartma bence ben hala aynı düşüncedeyim hiç değilse bu odada bulunan herkes bunu seve seve yapardı''
            Zülal '' Haklısın sizin hepinizde o güzel yürekten var. Sen onu bunu bırak nasılsın iyimisin onu söyle bize''
            '' Koçlar gibiyim doktorlar salsa şimdi evime giderim''
            Kambur '' Tabi tabi sen iki gün daha burada misafirsin. Sonra evine de gidersin okuluna da''
            Büyük baba '' Evet aynen öyle. O süreç içinde de annenler sizin evde Tülay kızımda bizim evde ablaları ile kalır. Sonra bir çaresine bakarız''
            Zülal '' Senin öbür evde kalırlar'' diyecekti ki son anda zorla da olsa tuttu kendini yoksa daha ilk günden her şeyi ortaya dökecekti.
            '' Elbette harika olur büyük baba bu''
            Timur'un annesi '' Size de yük olacağız''
            '' Büyük baba '' O nasıl söz Fatma Hanım lafı bile edilmez. Siz başımızın tacısınız.''
            '' Teşekkür ederim''
           '' Sizi bir daha buradan göndermek yok zaten. Önce güzel kızımızın okul nakil işini halledelim. Sonrasına da uygun bir şeyler ayarlarız değil mi Mehmet efendi ''
           Kambur'' Kesinlikle haklısın Cevher efendi. Yarın ilk iş Tülay kızımızın okul nakil işini halletmek olacak.''
           Büyük baba '' Burada fazla kalabalık olduk. Bu gece kim kalıyor bakalım bura da''
           Fatma Hanım '' Ben kalacağım tabi ki''
           '' Yok bu gece siz olmaz Fatma Hanım yoldan geldiniz. Önce bir eve geçelim yerleşin yarın gece siz kalırsınız.''
           Osman '' O zaman bu gece nöbet benim''
           Timur '' Aslında kimsenin kalmasına gerek yok. Nasılsa kalkabiliyorum artık''
           Kambur '' Olsun oğlum sen mümkün olduğu kadar kalkmamaya özen göster ki buradan çabuk çıkabilesin. Arkadaşın yanında kalsın''
           Büyük baba '' Hadi bakalım o zaman bizler çıkalım eve gidelim. Osman size yemek gönderteceğim oğlum tamam mı''
           Osman '' Gerek yok Cevher amca buradan idare ederiz''
            '' Yok öyle şey ben gönderteceğim dedim mi göndertirim''
            '' Peki Cevher amca. Teşekkürler''
            '' Teşekkürlük bir şey yok hadi bakalım toparlanalım. Çocuklar siz Hasan beylerin eşyalarını da alın bir bakalım. Çıkıp evimize gidelim. Yolcularımızda bir güzel dinlensinler.''
            Fatma Hanım '' Ha güzel oğlum varmı istediğin bir şey yarın yapıp getireyim sana''
            Timur '' Annem yorulmana gerek yok. Hastaneden çıktım mı yaparsın nasılsa bol bol''
            Büyük baba '' Varsa söyle oğlum yapar getiririz''
            '' Aslında var anne ya senin kuru fasulyeni özledim''
            Büyük baba '' Ha onu bir süre daha özlemeye devam edeceksin o zaman şimdilik gaz yaptığı için yasak ''
            '' O zaman yok.Gidin  dinlenin annem''
            '' Tamam yakışıklı oğlum Hadi Allah'a emanetsin''
            Hep beraber hastane odasından çıkılıp taksilere binerek evin yolunu tuttular. Yolda büyük baba telefon ile yemek siparişinide verdi.Evin önüne geldiklerinde
            Büyük baba '' Hasan bey çocuklar eşyalarınızı çıkarsınlar'' Sonra çocuklara dönerek '' Sizler de eşyaları çıkarttıktan sonra hemen aşağıya inin oldu mu çocuklarım''
            Nazım '' Tamam Cevher amca''
            Büyük baba '' Biliyorum Nazım sende yorgunsun ama idare edeceksin artık''
            '' Yok yok yorgun değilim Cevher amca sorun yok''
            '' Peki öyle diyorsan öyle olsun. Hasan bey biz yemekleri hazırlayana kadar sizde duşunuzu falan alır yerleşebildiğiniz kadar yerleşirsiniz. Kalanı sonra halledersiniz.''
            '' Peki Cevher bey amca her şey için çok çok teşekkür ederim''
            '' Teşekkürlük bir şey yok artık biz kocaman bir aileyiz burada''
            '' Haklısın Hasan bey amca kocaan bir aileyiz burada''
            '' Hadi çocuklar kapın bakalım eşyaları sonra doğruca aşağıya''
            Kambur '' Her şey hallolduğuna göre bana izin verin. Ev halkı beni bekler''
            '' Mehmet kalsaydın yemekten sonra giderdin''
            '' Sağ ol Cevher başka sefere inşallah ben eve kaçayım beni bekliyorlardır''
            '' Nasıl uygun gördüysen can dostum''
            '' Hadi sağlıcakla kalın. Yarın görüşürüz Cevher ''
            '' İnşallah Mehmet inşallah''
            Kambur evinin yolunu tutarken gençler de eşyaları yukarı çıkarmak için valizleri ellerine aldılar. Büyük baba eve girer girmez büyük koltuğa kendini attı.
            '' Kızlar Tülay kızımı nerede yatıracağız''
            Zülal '' Ben burada yatarım büyük baba Tülay da benim yatağımda yatar. Hem bakarsın yorgundur sabah erkenden rahatsız etmemiş oluruz burada''
            '' Anladım... Tamam bu gecelik böyle olsun yarın bir çaresine bakarız''
            Pınar '' Zülal ben burada yatayım istersen''
            Zülal '' Pınarım bence bunu fazla uzatmayalım. kara verildibu konu da''
            '' Hadi o zaman şu üstümüzdekileir millet gelmeden değiştirelim. Duşu gece alırız artık''
            '' Evet haklısın büyük baba bize izin''
            '' Tamam kızlarım ben biraz dinleneceğim burada''
            Kızlar odalarına girmişlerdi kap çalındığında Büyük baba kapıyı açtı gelen Nazım Mustafa ve Murat'tı. Hep beraber salona geçtiler az sonra kızlar da aralarındaydı.Saat 18.30 olmuştu Büyük baba yemekleri 19.30 da getirmelerini istemişti.Saat 19.15 te Hasan beylerde duşlarını almış üç beş eşyalarını yerleştirdikten sonra aşağıya inmişlerdi. Sohbet artık dokuz kişilikti ve konu Timur du.
Saat 19.35 te kapının zili çalındı gelen yemekler alındı.Masa düzeni hazırlanıp yemekler yenildi içildi.
           Hasan bey kırk beş yaşında esmer bıyıklı orta boylu bir insandı Öyle kilolu da sayılmazdı seksen kilo ya vardı ya yoktu.. Tok bir sesi vardı. Fatma hanım ise kırk iki yaşında 165 cm boylarında zayıf kumral güzeli sayılacak narin yapıda ama son derece güçlü bir kadındı. Tülay Esmer güzeli 14 yaşında cıvıl cıvıl kahverengi gözleriyle hayat dolu gencecik bir kızdı. Orta okul son sınıf öğrencisiydi.
           Saat 22.00 ye kadar sohbet devam etmiş o saatten sonra herkes dinleneceği yere gitmek üzere
Büyük babanın evinde ayrılmışlardı. Murat bir taksi çağırmış evine öyle ulaşmaya çalışacaktı. Az sonra büyük babanın evinde üç kız ve büyük baba kaldılar.
            Zülal '' Tülay ablam hadi gel seninde yatacağın yeri göstereyim Eğer yorgunsan yat dinlen biz biraz daha otururuz büyük babamla''
            '' Tamam abla ama bende yorgun değilim sizle biraz daha oturabilirmiyim''
            Zülal büyük babaya baktı sonra
            '' Elbette ablam elbette oturabilirsin''
            '' Teşekkür ederim''
            '' Hadi o zaman yatacaın yeri gör eşyalarınıda yerleştirelim sonra üstünü değiştiri gelirsin oldu mu ablam ''
            '' Tamam ablam oley yaşasın''
            Hepsi birden gülüştüler.
            '' Büyük babam bende kahveni yapayım. Zülal'' diye seslendi içeri
            '' Büyük babaya kahvesini yapıyorum siz de bir şeyler içermisiniz''
            '' Canım dolapta süt olacak Tülaya bol sütlü sıcak çikolata yap'' Tülay'a dönüp
            '' İçersin değil mi''
            Tülay başını olumlu şekilde sallayıp.
            '' Hı hım içerim abla. Hiç içmedim daha önce biliyormusun''
            '' O zaman bol bol beraberce içeriz'' Sonra Pınar' a seslenip '' Bende sıcak çikolata içerim'' dedi Tülay'a göz kırparak.Sessizce gülüştüler.
            '' Tülay'cığım bu gece bu yatakta yatacaksın. Eşyalarını şu dolaba da yerleştirebilirsin. Ben salona geçiyorum sonra işin bitince sende gelirsin oldu mu ablam''
            '' Tamam abla'' deyip Zülal'in yanağına sıcacık bir öpücük kondurdu. Zülal' de Tülay'ın yanağına bir buse kondurduktan sonra odadan çıkıp salona geçti.
             Pınar sıcak çıkolataları büyük babanın kahvesi ile birlikte hazırlamış salona getirmişti. Pınar içeri seslendi.
            '' Tülay hadi ablam çikolatan hazır soğutmadan gel iç''
            Tülay neşe içinde hızla yanlarına geldi Büyük babanın yanına oturdu. Pınar sıcak çikolatasını uzattı Tülay'a Tülay keyifle aldı sıcak çikolatasını ve aynı keyif ile içmeye başladı.
            Zülal de Pınar da gözlerini büyük babaya dikmişlerdi. Büyük baba kızlarının gözlerinden ne istediklerini anlamıştı.
            '' Anlaşıldı akşam oldu mu sizden kurtuluş yok demek ki''
            Tülay şaşkın şaşkın ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Pınar.
            ''Ablam büyük babamız bize gençlik yıllarını anlatıyor.Sen şimdi hiç dinlemediğin için anlamayabilirsin ama biz dinlemeden duramayız anlayacağın bu evde iki şeye alışacaksın''
            '' Onlar ne abla''
            '' Biri akşam olunca büyük babanın anlatımına ikincisi ise sabah olunca büyük babanın keman çalmasına ''
            '' Ciddimisiniz sabah sabah keman  ha harika olur bu''
            '' Evet kesinlikle harika oluyor''
            Zülal '' O zaman ilk akşam dinletine hoş geldin diyelim.''
            Hepsi büyük babaya iyice yaklaştılar. Büyük baba kahvesinden bir yudum aldı. Önce derin bir şekilde düşünmceye daldı sonra usul usul anlatmaya başladı...        
           
           
                 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder