20 Aralık 2015 Pazar

ADI AŞK BÖLÜM 1 PART 6

        Hayatta ki en büyük kazancınız
                                                         seçtiğiniz arkadaşlarınızdır.

                                                                                                    Yüksel ŞEKER

               Sevgililer otobüse bindikleri gibi soluğu Pınarın bayramyeri durağından konağa inen varyantta bulunan Zübeyde hanım kredi ve yurtlar kurumu,kız öğrenci yurdunda almışlardı.
                Pınar Muratla Önere aşağıda beklemelerini Onların yurda girmesinin yasak olduğunu,Kendisinin Zülalle önce yurdun Müdiresine çıkıp,Müdire Hanımla görüştükten sonra.Pınarın odasından bir iki parça eşya alıp hemen döneceklerini söyledi.
                Murat la Öner tamam dercesine başlarını sallayıp
                ''Sizi burada bekliyoruz.Siz çıkıp işlerinizi halledin'' dediler.
                Zülalle Pınar yurdun kapısından girip,Müdire hanımım bulunduğu odaya gitmek için,üst kata çıkacak merdivenleri tırmanmaya başladılar.Müdire hanımın odası,bir üst katta,katın en sağında o katın en büyük odasıydı ve kapını üstünde kocaman  Müdür tabelası bulunuyordu.Kapının önlerine gelince Pınar nazikçe kapıyı tıklattı.İçeriden ''Girin'' sesini duyunca kapıyı açtı Zülalle beraber içeri girdiler.
               Önce Pınar sonra da Zülal
               ''İyi akşamlar Müdire Hanım'' dediler
               Müdire Hanım da olanca şefkatli sesiyle.Masasından kalkıp önlerine geldi ve Pınara
               ''İyi akşamlar güzel kızım''Sonra Zülale dönüp
               ''Sana da iyi akşamlar kızım'' dedi
              Müdire hanım ellili yaşlarında,hafif topluca olsa da her haliyle bakımlı,sempatik anaç bir kadındı.Yurttaki kızların yanlarında olmayan anneleri gibiydi.Kurallara uyulmasını seven bir yapısı vardı.Asla bu konuda taviz vermez ama bunu kimseyi fazla kırmadan sevgi ile yapmaya çalışırdı.Yurttaki kızların hem biraz çekindiği hemde çok sevdikleri biriydi.Yeri geldi mi kimin ne sorunu varsa ilgiyle dinler ya o konuyla ilgili fikrini söyler yada kendisinin yapması gereken bir şey olduğuna inandı mı.Üşenmez ve mutlaka yapardı.Adı Aysel idi.O,yurtta kalan kızların deyimiyle hepsinin Aysel anneleriydi ve ona Müdire hanımdan çok Aysel anne diye seslenir onunla isimle konuşmaları gerektiği zaman mutlaka Aysel anne diye konuşurlardı.
              Pınar ''Aysel anne''
              Zülali gösterip.
              '' Tanıştırayım  Aysel anne.Okuldan arkadaşım hatta arkadaşımdan öte kardeşim ablam diyecek kadar çok sevdiğim Zülal''
             Zülal Müdire hanıma biraz daha yanaşıp elini uzattı
             '' Merhaba efendim'' dedi
             Müdire hanım kendisine uzatılan eli havada karşılayıp
            '' Merhaba güzel kızım''dedi.
            Zülal müdire hanımın elini nazikçe öpüp alnına götürdükten sonra bir adım geriye gidip Pınarın yanına geçti
            Pınar ''Aysel anne babam sizi aramış sanıyorum''
            Müdüre Hanım '' Evet kızım baban beni aradı.Durumu bana bir güzel anlatıp senin için hafta sonuna kadar izin vermemi istedi.Senin o süreç içinde çok sevdiğin bir arkadaşında misafir kalacağını söyledi''
            ''Evet Aysel anne Zülalle bizde onun için beraber geldik zaten.Sizinde yanında kalacağım arkadaşımı görmenizi istedim''
             '' Sağol kızım bu nazik ve güzel hareketin için teşekkür ederim.Hadi oturun biraz konuşalım bakalım''
             '' Şey Aysel anne biz şimdi oturmasak.Aşağıda bizi bekleyen arkadaşlarımız var.İznin olursa biz birkaç eşyayı alıp,Zülallere geçmek istiyoruz.Arkadaşlarımızda eşyalarımızı taşımamızda  yardımcı olmak amacıyla bizle beraber buraya kadar geldiler.''
               ''Peki kızım,Nasıl isterseniz''
               Pınar bir kağıda bir şeyler yazıp Müdüre Hanıma uzattı
               '' Aysel anne bu Zülalin Büyükbabasının ev telefon numarası  ve Büyükbabanın cep telefon numarası.Sizde de bulunmasını istedim''
               Müdüre Hanım Pınarın ne demek istediğini hem anlamış hemde bu kadar güzel düşünmesine sevinmişti,Bir kez daha yurtta ne kadar çok sevilip sayıldığını hissetmesine neden olduğu için Pınarın yanına gelip Pınarın ve Zülalin yanaklarından öpüp
              '' Teşekkür ederim güzel kızım'' demeyi ihmal etmemişti.
              '' Bir saniye kızlar'' dedi masasına gitti masanın altında duran zile bastı.Az sonra kısa boylu hani tabiri caizse Adile Naşit benzeri tombul yanaklı,sevecen yüzlü hem kızların hem de yurdun bakıcısı olduğu her halinden anlaşılan bir kadın  kapıyı çalarak içeri girdi.Odada bulunanlara bakarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
              ''Buyurun Müdüre Hanımcığım''
              Müdire Hanım gelen bayana nazikçe
              '' Hatice Hanım Pınar kızımız hafta sonuna kadar'' Zülali göstererek
              '' Zülal di değil mi'' diye sordu Zülale
              '' Evet efendim Zülal doğru söylediniz''dedi kibarca Zülal de
              Müdire hanım Hatice Hanıma dönerek sözlerini tamamladı
              ''Zülal kızımızda kalacak.Pınarın ailesininde onayı ve bilgisi dahilinde.Seninde haberin olsun. Olur ya hafta sonu ben olmadan gelirse, kapıyı açmamazlık yapmayasın''
              '' Elbette Müdüre Hanım elbette açarım.Kuzumu dışarda bırakacak değilim ya''
              Bu samimi ve içten yapılan konuşma üzerine dördü de gülüştüler.
              Kızlar Müdire Hanımdan izin isteyip Pınarın kaldığı odaya doğru yöneldiler.Pınar bir üst katta bulunan öğrenci yatak odalarından birinde kalıyordu.Oda numarası 205 idi ve o odada iki bayan arkadaşı daha kalıyordu.İçeri girmeden kapıyı çalmayı ihmal etmedi Pınar.Kızlar odadaki masa da oturmuş hem çaylarını içiyor hemde derslerin çalışıyorlardı.Kapının çalınmasıyla başlarını kaldırmış.Odaya kimin girdiğine bakmışlar dı.Pınar'ın yanında bir arkadaşı ile geldiklerini görünce
             ''Bizim Pınar hanımda en nihayet teşrif ettiler'' dedi
             '' Arkadaş kim''diyede sormayı ihmal etmedi.
             Konuşan yurdun en sert denilebilecek kızıydı.adı Aylin di.Sert erkeğe benzeyen bir yüze sahipti,kısa küt kesilmiş saçları ile hani şu herkesin dilinde olan Erkek Fatma tabiri tam onun için söylenmiş bir yakıştırmaydı sanki.Aylin sert mizaçlı,sözünü lafını sakınmayan,Argo konuşmaktan da çekinmeyen ve sık sık küfür eden, Ege üniversitesi Kimya fakültesi üçüncü sınıfında okuyan kumral Kahve renkli gözlü kızdı.Yanında ders çalışan Zeynep te onun tam tersi bir mizaça sahipti.Zayıf ve narin bir görüntüsü altında konuşurken sesi bile zor duyulan esmer ela gözlü Ekonomi üniversitesinde mali müşavir olmak için okuyan.Hanım hanımcık çıtkırıldım Ayşe denilebilecek bir kızdı.
           Pınar '' Merhaba arkadaşlar'' Zülali göstererek
           ''Sizi Zülalle tanıştırayım'' dedi Önce Aylin le sonra Zeynep le tanıştırdı
           ''Arkadaşlar ben bir süre Zülaller de kalacağım'' demesiyle Aylin küfrü bastı
           '' Has siktir''
           Pınar Aylin'e şöyle bir bakıp geçti.Alışmıştı artık onun küfürlü kelimelerine.Nerdeyse iki yıldır aynı odayı paylaşıyorlardı.Aylinin kaba saba bir görüntüsü vardı ama harbi kızdı.Asla arkadaşlarını satmaz gerekirse onlarla ölüme bile gidebilirdi ve bunu Pınar çok iyi biliyordu.
           Zeynep ''Sonra geleceksin ama değil mi'' dedi
           ''Bilmiyorum Zeynepciğim bu hafta sonu belli olacak.Annemle babamda gelecekler ondan sonra hep beraber ne olacağına karar vereceğiz'' deyince Aylin gene küfrü bastı
           ''İki kere has siktir'' Zeynebe dönüp
           '' Anla artık ham salak kız Pınar da gidici buralardan.Eeee normal tabi sıkıldı bizden gidecek''
           ''Aşk olsun Aylin gitsem bile sizi unutacağımı mı sandınız.Kaç zamandır sizlerle  aynı odayı dertlerimizi,sırlarımızı arkadaşlığımız paylaşıyoruz burada,Öyle bir çırpıda silinip atılacak şeyler mi bunlar.Gitsem bile sık sık sizlerin yanına geliriz hemde Zülalle beraber''
           Zülal '' İnanın kızlar sizi ilk defa görüyorum ama Pınar sizi bana öyle anlattı ki sokakta görsem sizleri tanıyabileceğimi söyleyebilirim.''
           Zeynep '' Seni de burada anlata anlata bitiremezdi zaten.Bizde tanırdık seni yolda görsek değil- mi Aylin''
           ''Anaaa kıza bak gördü fıstık gibi kızı dili çözüldü bu şapşalın''
          Zülal biraz ağır bulsa da bu sözü diğer ikisinin hiç alınmadığını anlayınca sessiz kalmayı ve onların gülmesine ortak olmayı tercih etti.
            Aylin '' Ne zaman gideceksin,hemen mi''
            ''Evet hemen'' dedi
            '' Erkek arkadaşlarımız aşağıda bizleri bekliyor'' deyince iki kızda hışımla masadan kalkıp pencereye koştular. Aşağıya bakınca Aşağıda bekleyen iki genci gördüler.Aylin dayanamadı...
            '' Ufffff kızlar kapmışsınız yakışıklıları.Helal olsun size beee.Kız Pınar var mı bunların onlar kadar yakışıklı arkadaşı,akrabası,kardeşi ha varmı.Varsa tanıştırın onlarla bizi de''
            Hep beraber gülüştüler.Zeynep
            '' Bakmayın siz buna erkeksizlik kafasına vurdu herhalde''
           Bu sefer herkes şaşmıştı.Zeynep kendini aşmıştı. Pınar lafı patlattı
           '' Bak Aylin bak en sonunda Zeynebi de ne yaptın ettin kendine benzettin''
           Aylin koltuklarını kabartarak
          '' Herhalde yani,ne zannettin sen beni.Aha şuraya yazıyorum bir iki aya kalmaz benden daha iyi küfretmezse bu kız,adiyim lan ben adiyim''
           Kahkahaları odayı kaplamıştı.
           Pınar '' Sohbete doyum olmaz kızlar aşağıdakiler ağaç olmadan evdeki büyükbaba da telaşlanmadan biz yola çıkalım''
           Aylin '' Haklısın hadi sana yardımcı olalım''
           Hep beraber bir çantaya Pınarın ayarladığı eşyalarını doldurdular.Birbirlerine sarılıp vedalaştılar.
            Aylin '' Bana bak kızım olur da orada kalacak olursan,sakın bizi unutma.Çık gel özletme kendini.Yok eğer gelmezsen Anam avradım olsun gelir seni bulur bir güzel döverim''
           Pınar Ayline tekrar sarıldı. Aylininde sevgisini gösterme yolu buydu işte,Gözleri doldu
          '' Sus kız ağlatacaksın şimdi beni.Elbette gelirim. Söz gelmezsem dövme hakkın sende saklıdır''
          '' Allaha emanetsiniz'' diyerek arkadaşlarından Zülalle beraber ayrıldı Pınar
          Hızla aşağıya indiler.Dışarıda onları bekleyen Muratla Öner onların kapıdan çıktıklarını görünce
          Murat '' Bizde yatıya kalacaksınız sandık sizi,bizi burada unutup''
          Zülal Murat'a elini uzatıp
          '' Kusura bakmayın aşkım ya '' deyip sevgiyle elini tuttu.
         Murat Zülalin elini tuatan elini yavaşça dudağına götürdü ve yumuşacık bir öpücük kondurup
         '' Şaka yaptım aşkım,Sen geleceğim de ben bir ömür beklerim seni''
         Zülal Muradı kendine çekip sımsıkı sarıldı
         '' Aşkımsın sen benim'' dediği anda Zülalin telefonu çalmaya başladı.Zülal telefona bakmadan arayanın büyükbabası olduğunu tahmin etmişti.Geç kaldığı için merak etmişti.Kendine kızdı haber vermediği için ama ona sürpriz yapmak istiyordu. Telefonu açtı.
         '' Dedeceiğim yoldayım merak etme şarzım az kaldığı için arayamadım seni.Birazdan gelirim.Şarzım bitmek üzere'' dedi ve bilerek telefonunu tamamen kapattı.
           Arkadaşlarına dönüp
          '' Akşam ona sürpriz yapmak istiyorum,Hem biliyormusunuz.Bugün onun doğum günü''
          Öner '' Oooo O zaman öyle eli boş gidilmez eve''
          Pınar '' Haklısın aşkım hadi gidip büyükbabaya bir şeyler alalım. Mesela yeni bir keman''
          Zülal Pınarın sözünü keserek
          '' Güzel düşünüyorsun canımda Hayatta kullanmaz başka keman.Anemlerde çok güzel bir keman almışlardı gene bir doğum gününde ona.Ogün dedemin çok mutlu olacağını sanırken.Hayatımız boyunca hiç görmediğimiz kadar sinirli olmuş.Kemanı derhal geri götürmelerini istemişti.O gün annemin ne kadar gözyaşı döktüğünü anlatamam size''
          ''İlginç'' dedi Murat
          '' Demek ki büyükbaban için aşırı bir değeri aşırı bir önemi var o kemanın.Neden öyle davrandığını veya o kemanın ne özelliği olduğunu anladınız mı,Deden hiç anlatmadı mı bu konuda sana bir şey Zülal''
           ''Yok asla anlatmaz.Korkarım bu gizem onunla beraber mezara gidecek''
           Hepsi susmuş.Kafalarının içinde kendilerine göre bir senaryo yaşıyorlardı bu konu üzerine. Sessizliği Zülal bozdu
           ''Hadi acele edelim''
           Bunun üzerine Murat hemen bir taksi çevirdi.Ellerindeki çantaları arabanın bagajına koyup.Kendisi arabanın önüne diğerleri de arka koltuğa yerleştiler.Murat şöföre yüzünü çevirerek
           '' Hatay nokta durağı na'' dedi ve ekledi
           '' Yalnız üç yolda açık bir Pastane ve açık bir mağaza bulursak  bir şeyler alacağız.Sakıncası olmaz değil mi'' diye sordu
           Taksici '' Ne sorunu sayın abim,elbette olur''  dedi arabanın gaz pedalına dokunup yola koyuldu.
           Önce Üçyol  beton yolda bulunan Hale pastanesinden küçük krokanlı bir pasta aldılar.Sonra az ötede açık buldukları bir gömlekçinin önünde durup içeri girip. XXL beden açık kahve renkli kareleri olan Bej renkli bir gömlek alıp bir güzel paket yaptılar
          Zülal alış verişe erkek arkadaşları ile çıktığına pişman olmuştu.Bütün hepsinin paralarını onlar karşılamıştı. Onlara dönüp
         '' Bakın her şeyi siz karşılıyorsunuz bu olmaz.Sizde sonuçta öğrencisiniz.Hiç değilse bırakın Çiçeği kendi paramla alayım olur mu?''
         Murat '' Tamam aşkımda biz hem ailemizden destek görüyor hemde kendi kazançlarımızı kazanıyoruz biliyorsun''
         '' Biliyorum aşkımda bırakın dedeme bir hediyeyi de kendi paramla alayım''
         Öner ''tamam tamam çiçekleri sen al''
         Arabaya binip bir çiçekçinin önünde durdular.
         Zülal Muratla arabadan indiler çiçekçiye girip Bir çiçeği güzelce buket yaptırdılar. Buketi alıp arabaya döndüler Öner çiçeğe bakıp ''
         ''Bu çiçeğin adı ne ilk defa görüyorum''
         ''Melisa çiçeği'' dedi Zülal ''Dedemin en sevdiği çiçek''
         Öner ''Biliyormusun Zülal çok ilginç bir deden var''
         ''Biliyorum Öner onu o yapan da o özellikleri zaten.Kimse onun gibi olamaz''
         Taksi tekrar yola koyulmuş Murat Reis camisinin önünden geçip Askeri hastanenin altından Necati bey ilk okulunun önüne gelmiş evin önünde gelmeden biraz yukarıda taksinin bedelini bahşişiyle beraber ödeyip,bagajda ki eşyalarını da alarak taksiden inmişlerdi.
         Ayrılma zamanıydı artık
         Zülal ''Hadi siz de gelin'' dediyse de ikisi de
         '' Bugün özel bir gün ve siz bunu doya doya yaşayın,Başka bir gün  bizde geliriz diye nazikçe bu teklifi ret ettiler''
         Vedalaşıp evlerinin yollarını tuttular.
          Zülal evin içine girince büyükbabasına seslendi.
          '' Büyükbaba ben geldim''
          İçeriden büyükbabanın sesi duyuldu.
          '' Hoş geldin Prensesim. Ben salondayım''
          Zülal içeri girerken Pınara sessiz olmasını söylemişti.O yüzden Pınar hiç sesini çıkarmıyordu.Ellerindeki eşyaları mutfağa bırakıp.Sadece müzik aletleri ve aldığı çieçek ellerinde sessizce salona girdiler.
          Büyük baba onlara arkası dönük salonda aynanın karşısına bir masa çekip oturmuş,Masasını da mezelerle donatmış Bardağına rakısını da doldurmuş ufak ufak demleniyordu.İkisi de anlamıştı büyükbabanın ne yaptığını.Aynanın perdesi alınmış itina ile katlanıp yandaki boş koltuğa konulmuştu. Ayna da ne görüyorsa artık onunla oturmuş içkisini yudumluyordu.Büyük baba bunu yılda iki kere yapardı. Biri doğum gününde diğeri  Temmuz ayının on beşinde.Hiç sektirmeden düzenli olarak yaptığı şeylerden biriydi bu büyükbabanın.
          Zülal ''Dedeciğim bak sana kimi getirdim'' diye dedesine seslendi
          Büyükbaba heyecanla arkasını döndü.Zülalin Yanında duran Pınarı ellerinde en sevdiği çiçekle dururken gördü.Sevinçle yerinden kalktı.
         ''Hoş geldiniz kızlarım hoş geldiniz'' sonra merakla torunu Zülalin gözlerine dikti açıklama bekliyordu.
          '' Evet büyükbabacığım anne,babası Pınarın bizle kalmasına izin verdiler''
         Büyükbaba seviçten çılgına dönmüş gibiydi.
         ''Teşekkür ederim ailene teşekkür ederim.ikinci bayramımı yaşattılar bana.''
         Zülal le Pınar büyükbabanın ellerinden öptüler.Pınar çiçeği Büyükbabasına uzatıp bu size'' dedi
        Büyükbaba çiçeği özenle aldı.önce göğsüne bastırdı.sonra burnuna götürdü.Derin bir koklamanın ardından.
         'Teşekkür ederim kızım beni çok mutlu ettiniz. Rabbim de hep sizleri mesut bahtiyar etsin''
         ''Hadi geçin yorulmuşsunuzdur önce biraz dinlenin.Yemeğiniz buzdolabında.Bir şeyler atıştırın sonra masama gelip bize katılın dedi.Dolapta sizin içinde içecek bir şeyler var.
          Zülal le Pınar denilenleri yapmış buzdolabında kendileri için buluna Tuborg gold biralarını da alıp iki sandalye çekip masaya büyükbabanın biri sağına diğeri soluna geçip oturmuşlardı.Biralarını bir bardağa doldurup, Büyükbabayla beraber havaya kaldırmış.
          ''Şerefe''diyerek önce bardakları birbirleriyle tokuşturmuş.Sonra dudaklarına içmek için götürmüşlerdi. üçü de çok mutluydular.
           Zülal masadan kalkıp mutfağa koyduğu gömleği almış dedesinin yanına geri dönmüştü.
           '' Nice yıllara dedeciğim,sağlıkla huzurla mutlulukla'' demiş gömleği dedesine uzatmıştı''
           Büyükbaba '' Allahım sen ne büyüksün şimdi iki güzel torunum oldu ve ne güzel mutluluktur ki ikisi de yanımda''
           Kızlar sandalyelerinden kalkıp Büyük babanın iki yanağını bölüşerek ruj izlerine boğdular...
           Saat epeyce ilerlemişti Zülal Büyükbabasına dönüp.Büyük babanın hafifte alkollü olmasını da kullanarak
             '' Sözün vardı Büyükbaba Pınar da yanımızdayken anlatacaktın bize.Bugünden daha güzel bir gün olurmu anlatmak için.Ne dersin ha büyükbaba''
             '' Peki öyle olsun madem ki o kadar çok öğrenmek istiyorsunuz.Size anlatacağım ama önce şu masayı kanepeye doğru taşıyalım orada otururuz.Uzun bir hikaye olacak çünkü''
             Zülal le pınar hemen denileni yaptılar. Büyükbaba kanepenin ortasına oturmuş elindeki rakı bardağını kafasına fondip yapıp içmiş.Derin bir nefes alarak
             '' Hazırmısınız dinlemeye''
             İkisi de heyecan içinde anlatılacakları bekliyorlardı hazır ne demek.Özellikle Zülal çoktan hazırdı ve bugünü iple çekiyordu.Kafasının içindeki senaryo hep babaannesiyle ilgili oluşturduğu idi.ve dinlemek için çoook beklemişti.Hazır ne demekti hamhazırdı hamhazır''
             '' Evet büyükbaba ikimizde hazırız ve can kulağı ile seni dinliyoruz''demekle yetindi
             Büyükbaba derin bir nefes daha çekip anlatmaya başladı...
             '' Bundan çok çok uzun yıllar önceydi......

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder