25 Aralık 2015 Cuma

ADI AŞK BÖLÜM 2 PART 4

                  Sevginin gücünü bilmek için
                                                Sevgiyi bilmek gerekir...
                                                                                        Yüksel ŞEKER

                          Cevher hızla ve heyecanla eve gelmişti.Annesi bahçeyi süpürüyordu.
                          '' Anne anne diye sevinçle seslendi.''
                          '' Ne var Cevher ne oldu''
                          Cevher çantasını açtı,Defterin arasına koyduğu öğretmeninin verdiği izin kağıdını çıkardı.Annesine verdi.
                          Anne şaşkın.
                          '' Ne bu''
                          Cevher bir anlık heyecanla annesinin okuma yazma bilmediğini unutmuştu.Hemen açıklamaya başladı.
                         '' İzin kağıdı anne''
                         '' Ne izin kağıdı oğlum''
                         '' Anne bugün okulun basketbol takımına seçildim.Öğretmenim bu kağıdı verdi.Siz izin verirseniz.Hafta da iki gün okul bahçesinde çalışma yapacakmışız''
                        '' Basketbol ne ki oğul''
                        ''Yaa anne iki tane direk var karşılıklı ve birbirinden uzak olan,O direklerin üstünde bir fileden yapılma bir sepet var,İki takım oluyorsun.Bir tane de top var.İşte sen o topu o direğin üstündeki fileden geçirmeye çalışıyorsun. Kendi takım arkadaşlarınla tabi.Diğer takım da seni engellemeye çalışıyor.Kim fazla o fileden topu geçirirse maçı o kazanıyor.''
                        '' Bir şey anlamadım ya neyse.Ama baban hayatta izin vermez''
                        '' Neden anne ya''
                        '' Öyle boş şeylerle vakit harcamanı istemez. Hem berber Kamille konuşmuş.Hafta sonları ve okuldan çıktıktan sonra onun yanına gidip meslek öğrenecekmişsin''
                       '' Anne yaaaa ben basketbol oynamak istiyorum. Berber çırağı olmak değil''
                       '' Ben anlamam baban senin okuldan gelince üstünü değiştirip.Berber Kamilin yanına gitmeni tembihledi bana. Paçan sıkıyorsa gitme.''
                       Cevher annesine ne derse desin onu ikna edemeyeceğini biliyordu.Annesinin adı Şerife idi. Şerife hanım çok küçükken daha onaltı yaşında Cevherin babasıyla evlendirilmiş.Zayıf.kısa boylu,yeşil gözlü,hamarat tam bir Arnavut kızıydı. Altı kardeştiler, beşi kız biri erkek. Kızlardan en büyüğü Türkiye ye gelmemiş Yugoslavya da kalmış.Diğerleri Türkiye ye göç etmişler. Ve o zaman küçük olan bu sahil şehrine yerleşmişler.Babasıyla da burada görücü usulü tanışmış ve iki aile arasında anlaşıp. daha çocuk denilecek yaşta bunları evlendirmişler. Tam beş çocuk yapmışlardı.Üç erkek,iki kız. Cevher sondan ikincisiydi.
                       Babasının ismi ise Hakkı idi Hakkı bey  hemen hemen her akşam içer.Kendi çalışmaz çocuklarını çalıştırır onların getirdikleri parayla da akşamları bir güzel içkisini içer, Her akşam sarhoş olurdu.O da Cevherin annesi gibi Arnavuttu. Küçük yaşta anne babasını kaybettiğinden onu amcaları büyütmüş.Amcaları da ondan bir an evvel kurtulmak ister gibi küçücük yaşta ona bir kız bulup,Onu apar topar  evlendirmişler. Cevherin babası annesinden bir yaş büyüktü o da kısa boylu sayılırdı. Kumral saçları, açık ela gözleri ve çapkınlığıyla ün salmıştı.Ne eşini nede çocuklarını dövmekten asla sakınmazdı.Ona göre otorite dayaktan geçiyordu. Sevginin gücünü anlamak için sevgiyi bilmek gerekti ve o  sevgiyi hiç bilmiyordu. Çünkü sevgi görüp görmediğini anlayabilecek bir sevgi yaşamamıştı. Hayat ona çok küçük yaşta aile geçindirme sorumluluğunu vermiş ve o bu sorumluluk altında ezilmiş altından kalkamamış.Kendini sekse ve içkiye vermiş.Bu yüzden hiç bir baltaya da sap olamamış cinsten bir adam olup çıkmıştı. Hayata '' Hey bak ben adamım'' demenin bu şekilde yaşamak olduğuna inandırmıştı kendini.
                       Cevher babasının istediğini yapmaz i se akşam bir güzel dayak yiyeceğini biliyordu.Babasının en ufak bir affı olmazdı. Yasakları vardı babasının. Kazara birini çiğne sonu dayak yemek olurdu. Hatta bazen kayışla.sopayla döverdi. Artık babasından korkmuyordu da onun dayağına daha küçücük yaşta alışmıştı.Canı yanmıyordu artık. Kösele gibi olmuştu sanki derisi. Dayak yiyor ama yediği dayaktan canı yanmıyor. Sadece ağlıyordu.Biliyordu eğer ağlamaz sa daha çok dayak yerdi.Evde herkes dayağa öyle alışmıştı ki sanki evin eğlencesi o olmuştu. Evin bir büyüğü bir küçüğünü bile dövmekten geri kalmıyordu.Evde dayak yemeyen bir tek kişi en küçük olanlarıydı. Oda daha küçük olduğundan dayak yemiyordu hele bir altı yaşına gelsin oda er geç dayakla tanışacaktı.
                      Cevher daha küçük yaşta büyük yemin etmiş.
                      '' Allah'ım eğer büyür, evlenir ve birde çocuğum olursa.Onu asla dövmiyeceğim'' demişti. Ve bu yeminine ileride kardeşi dayak yeme yaşına geldiğinde uymaya başlayacaktı ve asla ona vurmayacaktı.
                      Hayal kurmasına bile izni yoktu bu evde.O basketbol oynamayı istemiş. Bu isteğinin ona verilmeyeceğini daha annesinin ilk tepkisinden anlamış olmanın üzüntüsüyle.Berber Kamilin yanına ağlıya ağlıya gitmişti.
                      Berber Kamil babacan bir adamdı.Mahallenin tek berberiydi.üstelik sadece berberi değil sanki doktoruydu. Yeri gelir sünnetçi olur erkek çocukların pipilerinin ucunu keser,Yeri gelir dişçi olur insanların dişini çekerdi.O da onlar gibi Yugoslav Arnavutuydu. Çevrede çok sevilen bir adamdı.Cevherin ağlamaktan kızarmış gözlerle geldiğini görünce.
                      '' Hele sen geç şu sandalyeye otur bakalım Cevher efendi'' demiş
                      Elindeki müşterinin sakal tıraşı bitince,Cevhere dönmüş.
                      '' Hoş geldin evlat, Yeni çırağım sen olacaksın bundan sonra.Baban meslek öğrenesin diye seni bana gönderdi Eti senin kemiği benim Kamil usta dedi.Anladın değil mi bundan sonra senin etin benim kemiğin babanınmış.'' dedi kahkahayı bastı
                     '' Az kalsın babana Süleyman emmi sen yanlış yere geldin. Ben berberim. Kasap Hasan ileride diyecektim''
                     Cevher de bu takılmaya gülmüştü. Galiba ben bu adamı seveceğim diye düşünmeye başlamıştı. Berber Kamil ona hemen bir beyaz önlük vermiş
                    ''Önce bunu bir giy de millet burada çalıştığını anlasın.Sonra şurayı bir temizle işin bittiğinde de,karşı ki kahveden iki çay söyle. Şöyle karşılıklı bir çay içelim seninle.''
                    Cevher şaşırmıştı.
                   '' Nasıl yani Kamil amca karşılıklı mı içeceğiz''
                   '' Evet ne var bunda. Karşılıklı içeceğiz tabi ki. Siz evde çayı hiç karşılıklı içmezmisiniz.''
                   Cevher bu soru karşısında sustu.Biz de çay sadece misafir geldiğinde ve sabah kahvaltıda içilir ve Kahvaltı sofrası babaya ayrı onlara ayrı kurulur. Misafir geldiğinde ise sadece büyükler çay içer,onlar hizmet ederlerdi.Söyleyemedi bunları.Söyleyemedi hayatında ilk defa kahvaltı haricinde çay içeceğini. Hele bu çayı bir büyükle karşılıklı içeceğini, Bırak söylemeyi düşünmeyi bile hayal  edemiyordu ki daha önceleri.
                   Cevher  Kamil amcasının dediğini hemen yapmış,Ortalığı bir güzel temizleyip.sevinçle mutlulukla ve gülerek karşıdaki kahveye geçip.Kahveciye seslenmişti.
                    '' Abi karşıya Kamil amcanın oraya iki çay'' dedi beklemeye başladı.Kahveci ona dönüp.
                    '' Tamam sen ne bekliyorsun, git ben çayları getiririm birazdan''
                    Aman Allah'ım ne oluyordu böyle. Hayatında bir ilki daha yaşayacaktı Cevher. İlk defa kendi getirmediği,kendi taşımadığı ve kendi doldurmadığı bir çay içecekti. Gerçi sabah kahvaltısında çayı en büyük ablası yer sofrasına getirirdi ama çayı herkes kendi doldururdu. O yüzden o sayılmazdı.
                    Cevher berber dükkanına geri döndü. Ustasının karşısına geçti.
                    '' O getirecekmiş ustam'' dedi
                    Kamil usta gülmüştü bu söze.Elinde yontulmaya hazır bir çocuk olduğunu anlamıştı ve ona ne şekil verirsen ver o o şekil olmaya hazırdı.
                    '' Gel bakalım yanıma evlat''
                     Cevher ustasının yanına gitti
                    '' Buyur usta''
                    Berber kamil amaca yandaki sandalyeye oturmasını söyledi ve sorularına başladı
                   '' Adını biliyorum.Peki yaşın kaç''
                   Cevher '' Dokuz Kamil amca''
                   '' O zaman üçüncü sınıfa mı gidiyorsun''
                   '' Evet Kamil amca''
                   '' Hangisine''
                   '' Mimar Sinan İlk Okuluna Kamil amca.''
                   '' Hani şu Zeytinlikte Yahudi mezarlığının karşısında olan okula yani''
                   '' Evet Kamil amca''
                   O arada çaylar gelmiş ve kahveci onu bir daha şaşırtmıştı.
                   '' Kaç şeker çırak efendi''
                   ''İki kaşık abi''
                   '' İki kaşık mı'' Kamil usta da kahveci de bu yanıttan sonra kahkahayı bastılar
                   Cevher utanmış.kıpkırmızı olmuştu.Nerede hata yapmıştı acaba diye düşünmeye başlamıştı ki  Kahveci
                   '' Yahu Kamil usta sen bu çocuğu bakkala göndersen. Git bana iki kilo elektrik al desen alır gelir. Hele birde arka mahalledeki camiye göndersen git bana minare gölgesi getir desen onuda getirmeye gider''
                     Cevher kendisiyle dalga geçildiğini anlamıştı, anlamıştı da Ne demek istediğini anlamamıştı kahvecinin.Başını hafifçe önüne eğdi.Ağlamamak için zor tutuyordu kendini. Bunu hak edecek ne yapmıştı ki.Sadece iki kaşık şeker istemişti.
                     Kamil usta Cevherin üzüldüğünü anlamış. Kahveciye göz kırpıp Cevherin üzüntüsünü hafifletmek için kahveciye sert çıkışmış ve ''iki şeker koy tabağına'' deyip kahveciyi göndermişti.
                    Cevher çay tabağına baktı,Tabağın yanında duran şeylerin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
                    Kamil usta'' At kesme şekerlerini çayın içine evlat'' deyince kesme şekerle de tanışmış oldu.Kesme şekerini çaya atıp bir güzel karıştırıp içmeye başlamıştı. Kamil ustada sorularına devam etmeye.
                   ''Evet evlat nerede kalmıştık. Ha okulda.derslerin nasıl bakim''
                   '' Hepsi beş Kamil amca''
                   '' Aferin sana''
                   '' Eeeee büyüyünce ne olmak istiyorsun bakayım sen dedi''
                   Cevher sustu Öğretmen diyemedi.Çünkü babası buraya onu meslek öğrensin diye göndermişti. Yanlış bir şey söylese hem Kamil amcasını üzer hem de babasının kulağına giderse bir tomar dayak yerdi.''
                    Kısık sesle yanıt verdi
                    '' Berber'' dedi
                    Kamil usta.Hay Allah dercesine kafasını sallayıp.
                   '' Yalan söyleme bana.senin her halinden belli berber olmak istemediğin''
                   Cevher yemin billah etmeye hazırlanıyordu ki Kamil usta.
                   '' Bak evlat seni anladım.Sen çok iyi yürekli bir çocuksun. Beni üzmek istemediğin için bu yalanı söylediğini anladım ve seni afettim,Üstelik babandan korktuğundan da bu yalanı söylediğini biliyorum'' dedi ve ekledi
                   '' Şimdi  doğru söyle bana bakalım söz aramızda kalacak''
                   Cevherin aklına Osman hocası gelmişti onu ilk gördüğünde karar vermişti ileride beden eğitimi öğretmeni olacaktı.
                   '' Beden eğitimi öğretmeni Kamil usta''
                   '' Vay'' dedi Kamil usta
                   '' Sen mesleğini bırak o mesleğin branşını bile belirlemişsin. Bu çok,çok güzel''dedi sonra
                   '' Peki sen spor yapıyormusun'' diye de ekledi.
                   Cevherin içinde evet diye yalan söylemek geçti ama bu sefer kendini engelledi.
                   '' Şey Kamil amca bugün okul takımına seçildim.Öğretmenim babamdan izin almam için eve kağıt gönderdi.Babam izin verirse oynarım yoksa oynayamam''
                   ''Oooo senin işin zor be evlat.Babanı tanırım o asla buna izin vermez.Senin çalışıp eve para götürmeni bekler ki daha rahat içkisini içebilsin''
                    '' Biliyorum Kamil amca''
                    '' Şimdi anladım neden gözlerin kan çanağı geldiğini buraya''
                    Cevher gene utanmıştı
                    '' Özür dilerim babama söyleme olur mu Kamil amca''
                    Kamil usta gülümseyerek
                    '' Elbette evlat elbette burası iş yeri bak sana ilk dersim bu olsun.Burada olup biten konuşulan her şey burada kalır anlaştık mı.Asla eve taşınmaz evde anlatılmaz''
                    Cevher buna çok sevinmişti.Demek ki burası onun ayrı bir dünyası olacaktı bundan sonra.
                    '' Elbette Kamil amaca söz sana''
                    '' Cevher sen çok gitmek istiyormusun basketbol öğrenmeye''
                    '' Evet Kamil amca''
                    Kamil usta şöyle bir düşündü sonra
                    '' Hadi koş evine git o kağıdı bana getir o zaman'' dedi
                    '' Neden Kamil amca''
                    '' Sen git getir hele bir''
                    Cevher ustasının elindeki çay bardağını da alıp kendi bardağıyla birlikte dışarı çıkarıp bıraktıktan sonra. Koşarak eve gidip.Annesinin şaşkın bakışları arasında onunla hiç konuşmadan içeri girdi. Kağıdı bir güzel cebine koyduğu gibi evden fırladı.Çıkarken de annesine
                    Onu berber Kamil amcanın  gönderdiğini de söylemeyi unutmadı ki akşam yanlış anlaşılıp babasından dayak yemesin.
                     Berber dükkanına döndü. Kamil amcasına kağıdı verdi.Kamil usta kağıdı açıp bir güzel okudu.
                      '' Hımmm demek hafta da iki gün ve bir aylığına yani ha'' dedi ve kağıdın altına Cevherin babasının ismini yazıp imzaladı.
                     '' Bu aramızda sır olacak tamam mı''
                     '' Tamam Kamil amca da ya ben okulda spor yaparken babam buraya gelir, benim burada olmadığımı görürse ne olacak''
                     '' Babanın pek geleceğini sanmam ama olur da gelirse, geldiği saate göre yalan söylerim. Hem zaten bir aymış.Yani kazanıp kazanamayacağın bile belli değil daha.Kazanamazsan sorun yok gelir devam edersin ama kazanırsan o zaman bir çaresine bakarız.
                     '' Yani Kamil amca ben burada çalışıyor görüneceğim ama hafta da iki gün sen bana spor yapmam için izin vereceksin öyle mi''
                     '' Aynen öyle evlat ama yalnız iki saatliğine. Antremanın bitti mi doğru buraya geleceksin. Anlaştık mı''
                      Cevher sevinçten havalara uçuyordu.
                      '' Anlaştık Kamil amca anlaştık. Söz sizi hiç üzmeyeceğim bu konuda''
                      '' Biliyorum evlat biliyorum'' deyip Cevherin başını okşadı.Cevher bir ilki daha yaşamış ve hayatında ilk defa başı okşanmıştı. Bugün çok çok güzel bir gündü.
                      Cevher olanca dikkati ve hızlılığı ile çalışmaya başlamış.Ustasının bir dediğini ikiletmemeye çabalıyordu, Kamil usta da memnun kalmıştı onun çalışmasından ve azminden. Müşteriler gelip gitmiş akşam olmuştu iyice.Eve gitme zamanı gelmişti.
                      Kamil usta
                      '' Cevher senin spor ayakkabın var mı ''
                      Cevher ayağındaki ayakkabıyı gösterip
                      '' Sadece bu var Kamil amca bu spor ayakkabısı mı''
                      Bu cevap Kamil ustayı gene güldürmüştü.
                     '' Gel benle'' dedi
                     Beraber dükkandan,dükkanın kapısın kapatıp çıkmışlardı.Kamil usta önde Cevher ona öğretildiği gibi Kamil ustanın iki üç adım arkasından yürüyordu.Kamil usta Cevherin yanına gelmesini onunla beraber yürümesini söyledi. Cevher  gene şaşırmıştı. Nasıl bir adamdı böyle ustası. Onunla karşılıklı çay içiyor,onunla konuşuyor ve yetmezmiş gibi birde yanında yürümesini, söylüyordu. Cevher hiç bunlara alışık değildi.Birileri çıkıp Kamil ustasının başka bir dünyadan geldiğini söyleseler onlara inanırdı,Tüm bu olanlar karşısında.Ustasının sözünü gene ikiletmedi hızlanıp yanına geldi.
                    Kamil usta Cevherin yanına gelmesiyle elini onun omuzuna atmış ve bir kez daha küçük Cevheri şaşırtmıştı. Ustasının bu hareketi onun yürüyüşünü bile değiştirmişti.Artık daha kendine güvenli, daha sağlam daha dik yürüyordu ustasının yanında. Bir ayakkabıcının önünde durdular.Kamil usta ona burada beklemesini söyleyip içeri girdi. İçeride ki adamla bir şeyler konuşmaya başladılar.Kamil usta konuşmanın sonunda Cevhere dönüp içeri çağırmıştı.Cevher olan biten karşısında iyice şaşırmış. Olan bitene bir anlam yüklemeye çalışıyordu.İçeri girdi.ustası onun girmesiyle beraber ona dönmüş ve tekrar çıkıp girmesini istemişti.Cevher tekrar çıkıp girmiş ama gene içeri kabul edilmemiş dışarı çıkarılmıştı ustası tarafından. Ne oluyordu ya neden hem içeri çağırıyor hemde içeri girer girmez dışarı gönderiliyordu yeniden girmesi için. Üç dört sefer aynı olayı yaşayınca Kamil usta onunla beraber dışarı çıktı ve Cevhere
                   '' Ders iki sana dedi.Asla bir yere girerken selam vermeyi unutma üstelik bu iş yeri ise selamın ardından hayırlı işler demeyi de unutma.Olur mu''
                   Cevher mahcup
                  '' Elbette Kamil ustam elbette unutmam''
                  '' Tamam hadi gir bakalım içeri şimdi nasıl girecekmişsin bir göreyim'' dedi ve ekledi                           '' Gülümsemeyi de unutma haaaa ''
                  Cevher kendine öğretildiği gibi yaptı ayakkabıcıya girerken.
                  '' Selamın Aleyküm Hayırlı işler Bol kazançlar Ayakkabıcı amca'' ve gülümsemeyi unutmamıştı. Kamil ustası da içeri girerken
                  '' Selamın Aleyküm Hayırlı işler Metin Bey.Hayırlı ve bol kazançların olsun'' dedi ve ekledi
                 '' Bizim gence bir spor ayakkabısı lazım.Geleceğin büyük basketbolcusu olacak ona göre ayakkabı ver'' dedi
                 Cevher şaşkınlıkLa
                '' Kamil amcaaaaa '' diyecek oldu
                Kamil usta ona bir sus işareti yaptıktan sonra.
               '' Yokk öyle bedava değil Cevher efendi çalışacak sen ödeyeceksin, bu ayakkabının parasını.Ben babanla anlaştığımız paraya haftada elli kuruş zam yaptım'' dedi
               Ayakkabıcı ayağıma bakıp Pırıl pırıl bir spor ayakkabısı getirmişti. Hayatında ilk defa böyle bir ayakkabısı da olacaktı ve bunu o ödeyecekti.
                Sıkı pazarlıklar sonunda hafta da elli kuruş ödemede anlaştılar.Ayakkabıcı ayakkabıyı kutusuna koyup verecekti ki Kamil usta onu bir torbaya koymasını rica etti. Ayakkabıcıdan çıktıkların da Cevherin ağzı kulaklarındaydı. Nasıl olmasın Harika bir gündü hem işi vardı hem sporunu yapabilecekti hemde bir spor ayakkabısı vardı artık. Kamil ustasına ne diyeceğini bilemiyordu sık sık '' Teşekkür ederim Kamil Usta Teşekkür ederim'' demekten başka.
                 Kamil usta
                '' Şimdi seni zor bir iş daha bekliyor evlat'
                '' Emret ustam seve seve yaparım. Ne yapacağım''
                Kamil usta gülerek.
               '' Yok yok bir iş yapmanı istemeyeceğim senden.Bu ayakkabıyı da iyice saklaman gerek ki yalanımız ortaya çıkmasın.Anladın mı''
               Ayakkabıyı sırtından içeri sokup aklınca bir güzel sakladı Cevher.Sırtında kocaman bir kambur oluştuğunu bile önemsemiyordu.
               '' Anladım Kamil amca anladım. Şimdi eve gizlice girer ayakkabıyı çantama koyar oradan hiç çıkarmam''
               '' Aferin evlat aferin. Hadi şimdi sen evine git. Ayakkabını sakla.Bende dükkana dönüp kepenkleri indirip evime geçeyim'' dedi
               Cevher ustasının elini öpüp
              '' Seni hiç mahçup etmeyeceğim usta.Sana söz çok çok iyi bir sporcu olacağım'' dedi
              '' Hadi bakalım hayırlısıyla inşallah'' dedi Kamil usta
              '' Doğru evine git ve babana selam söylemeyi de unutma''
              '' Unutmam ustacığım unutmam'' deyip koşturarak evinin yolunu tuttu küçük Cevher.
Annesi mutfakta yemek yapıyordu.O na
              '' Ben geldim anne'' diye seslenip hızla içeri girdi.Annesi mutfaktan bağırıyordu.
              '' Elini yüzünü yıka da öyle gir içeri''
              '' Tamam anne tamam'' deyip hızla ayakkabısını çantasına yerleştirdi. Sonra çeşmeye gidip elini yüzünü bir güzel yeşil Hamdi Dalan sabunuyla yıkayıp içeri geçti. Mutluluktan uçuyordu. Az sonra baba da gelmiş.Geldiğinde hazır olan masanın sandalyesine kurulmuş. Cebinden sarılı olan Şarap şişesini çıkarmıştı.Cevher hemen anlamıştı. Babasının parası azdı.Babası parası az olduğu zaman Pınarbaşı kırmızı şarap, Parası çoksa  otuz beşlik yeni rakı içerdi.Cevher hemen kalktı masadaki rakı bardağını babasına sormadan aldı yerine şarap bardağını getirdi.Adına şarap bardağı deniyordu evde ama bildiğin su bardağıydı. Bardak camdı ve onu sadece babası şarap içerken kullanırdı.Diğer herkes plastik bardak kullanırdı.
                '' Baba Kamil usta selam söyledi sana''
                '' Aleyküm selam demek gittin işe başladın yani''
                '' Evet baba gittim ve işe başladım''
                '' İyi iyi ala haftalığını aldın mı doğruca bana getiriyorsun tamam mı''
                '' Elbette tamam baba''
                '' Geç yerine otur birazdan ağabeyinle ablaların gelir yemek yersiniz'' dedi ve bardağına şarabını doldurmaya başladı. Cevher de ileride duran yer minderine çöktü. Abisi ile ablalarının gelmesini bekledi.
                 Cevher mutluluğunu  kimseye belli etmemeye  çalışıyordu. İçinden gülümsemek geliyor gülümsemesine engel olamıyacağını anlayınca  da başını bacaklarının dizlerinin arasına sokuyor gülümsemesi geçinceye kadar öyle duruyordu.Babasına basketbol seçmelerini söylememişti bile.
gizli kapaklı iş yapmanın ayrı bir zevki de vardı ve o bu zevki yaşıyordu. Biliyordu ki babasına söylese hayatta basketbol oynamasına babası izin vermezdi.
                 Cevher sabah olmasını iple çekiyordu. Öğretmenine izin kağıdını verecek ve spora, basketbol öğrenmeye başlayacaktı.Akşam iyice çökmüş herkes geldikten sonra sofra kurulup yemekler yenmiş ve herkes bir köşeye çekilip oturmuştu. Baba sadece en büyük olan ağabeyleriyle konuşurdu oda bir kaç kelime. Sonrası baba sızıncaya kadar kocaman bir sessizlik.Baba sızınca kardeşler birbirleriyle konuşmaya başlar sonra herkes aynı odada yer yataklarına geçer Sabah işe gidecekler işe  okula gidecekler okula gidebilmek için uyurdu.
                 Sabah olmuş Cevher hızla okula gitmiş izin kağıdını Beden eğitimi öğretmenine vermiş ve bu gizli kaçamaklı bir ay sürecek yeni hayatına başlamıştı.Cevher o bir ay içinde çok yorulsa da asla yorulduğunu belli etmemiş Kamil ustasının bir dediğini ikiletmemiş hafta sonu aldığı paranın elli kuruşunu parasını alır almaz ayakkabıcıya koşup vermiş. Geri kalanını da babasına vermişti.
                 Büyükbaba yerinden doğruldu.
                 ''Hadi bakalım kızlar bana bir su getirin,dilim damağıma yapıştı anlatmaktan''
                 Zülal hızla kalkıp bir bardak suyu getirmişti Hemde özellikle cam bardakta. Büyükbabasının hayatını dinlemek çok güzeldi ve hiç böyle bir yaşantının içinden gelebileceğini düşünmemişti.Zülal dedesinin suyu içip bitirmesin ayakta bekledi. Büyükbaba suyunu içip bardağı Zülale geri  uzatırken
               '' Su gibi Aziz ol güzel prensesim'' dedi
               '' Sğol büyükbabcığım''
               Zülal bardağı masaya koydu ve hemen dedesinin yanına dibine yerleşti.Pınar da Heyecan içinde bekliyordu.ilk soru Pınardan geldi.
                '' Ne yaptın büyükbaba kazandın mı, yakalanmadın mı hiç,Sonra ne oldu hadi ne olur anlat.''
                Büyükbaba ayağa kalktı saate baktı saat 22.30 olmuştu ile. Kızlara dönüp Pınara
                '' Yarın annenle baban gelecek o yüzden herkes yatağına sabah yapacak çok işimiz var.Sonra gene anlatırım.Şimdi herkes uyumaya bakalım tay tay''
                 Kızların ikisi birden
                 '' Yaaa büyükbaba hiç değilse kazanıp kazanamadığını söylesen bari''
                 Büyükbaba Ağır ağır yatağına yürürken.
                 '' Yarınnnnn'' diye seslendi ve odasının kapısını açıp içeriye girdi.
                 Kızlar birbirlerine baktılar. Zülal
                '' Yapacak bir şey yok anlatmayacak bu akşam hadi bizde yatalım'' dedi onlarda kendi odasına salonun ışığını söndürüp Büyükbabalarına
                 '' İyi geceler büyükbabacığım '' diye seslenip uyumak üzere girdiler. en son duydukları büyükbabanın sesi idi
                 ''İyi geceler çocuklarım''

   
         
                         
                 
               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder