16 Aralık 2015 Çarşamba

ADI AŞK BÖLÜM 1 PART 2

Devamı....
   
          Mutfakta onları Zülal'in önceden hazırladığı kahvaltı masası bekliyordu.Dede torun,sessizce masaya oturdular.ilk sessizliği büyükbaba bozdu
        '' Okula geç kalmıyorsun değil mi? kızım''
        '' Yok büyük baba daha iki saatim var''
        '' Paran var mı ? Peki''
        '' Dedeeeeeeee Annemler daha dün gönderdi biliyorsun.''
        ''Sen gençsin kızım.Arkadaşlarınla gezersin,bir cafe de falan oturursunuz.sinemaya falan gidersiniz.Ne bileyim gençlerin yapacağı pek çok şey var artık.Eeee bunların hepside para.'' biraz sustu ve ekledi
        '' Ve sen para istemezsin''
         Zülal büyükbabasının tombiş yanaklarını mıncıklayarak
        '' Oyyy kıyamazmış torununa.Söz dedem ihtiyacım olduğunda isterim senden''
        '' Unutma ha,yaşlandık diye öyle kolay kolay unutacağımı da sanma sakın''
Gülüştüler ikisi de sonra afiyetle masalarındaki yiyecekleri çayla beraber bir güzel midelerine indirmeye başladılar
         '' Dede bir şey sorabilirmiyim''
         ''Kahvaltını bitir öyle''
         '' Elhamdülillah dede doydum ben''
         '' Peki sor o zaman''
         '' Bu akşam okuldan bir arkadaşım akşam bizde kalmaya gelebilirmi''
         '' Sen uygun görüyorsan elbette kızım''
         '' Dede inan sende çok seveceksin onu.Üstelik oda senin gibi keman çalıyor.Çok tatlı şeker gibi bir kız''
         Büyük baba gülümsedi
        '' O zaman anlaşalım seninle,olur mu ? ''
        '' Ne gibi Dede''
        '' Akşam ders çalışmanız bittimi küçük bir konser isterim sizden''
        ''Dedemmmm aşkımsın sen.Seni çok seviyorum.Seve seve'' dedi
        Zülal 9 eylül üniversitesi konservatuar bölümü ikinci sınıf öğrencisiydi.Tam bir gitar aşığı
ve usta bir müzisyen kadar iyi çalma yeteneğine sahipti.Kendisi bu yeteneğini dedesinden aldığını sanıyordu.Hayalinde bir gün dedesiyle çalmak vardı ama dedesi bir türlü yanaşmıyor ve yalnız çalmaya devam ediyordu. Zülal buna bir anlam veremiyor ama büyük babasını da o kadar çok seviyordu ki,bu sevgi,dedesinin üstüne gidip onu kırmaktan,üzmekten korkmasına neden oluyor du.
O yüzden fazla üstünde durmuyor içinden '' Bel ki bir gün,neden olmasın'' diyor du
        Kahvaltı bitmiş,masa toplanmış Zülal'in okula gitme zamanı gelmişti. Büyük babasının yanaklarından kocaman bir öpücük almayı ihmal etmedi evden çıkarken.
        Zülal'in Büyük babasıyla kaldığı ev İzmir'in Konak ilçesinin  Hatay semtinde Nokta durağı 230. sokakta Necatibey ilk okulunun karşısında iki oda bir salondan oluşan doksan metrekarelik eski ama sağlam bir evdi.En güzel yanı iki katlı olması ve üst katta da gene Dokuz eylül üniversitesinin konservatuar bölümünde ve aynı üniversitenin Tıp fakültesinde okuyan toplam dört öğrencinin kalıyor olmasıydı.Bu da hem dedesinin hemde kendisinin müzikal çalışmaları yapmalarını kolaylaştırıyordu.Hatta bazen yukarıdaki sesler kendi sesleriyle karışıyor dışarıya kötü ahenksiz sesler yayılıyor,bunu farkettiklerinde de  sanki sözleşmişler gibi aynı şeyi çalmaya başlıyorlardı.Mahalleli işte o zaman tam bir müzik ziyafeti yaşıyordu.Hem de canlı canlı
         Zülal  okuluna varmış,Bahçede onu bekleyen arkadaşının yanında soluğu almıştı
        '' Merhaba Pınar''
        Pınar sevinç ve neşe dolu olarak Zülale döndü
       '' Merhaba Zülal'' iki arkadaş birbirleriyle hemen kuçaklaşmış ve sanki yıllardır birbirlerini görmemişler gibi mutluluk dolu,içten ve oldukça samimi olmuştu bu kucaklaşma
       ''Konuştun mu senin ihtiyarla'' Pınar Zülalle bu şekilde takılmayı severdi ama asla aşırıya gitmeden,kırmadan üzmeden.Çünkü gerçekten Zülali hem çok seviyor hemde aşırı değer veriyordu.
Sanki okul arkadaşı değil de  kendi canından biri gibi görüyordu onu.
        Pınar  Zülale kısmen de olsa benzeyen bir yapıya sahipti.Uzun sarı saçları boncuk gibi masmavi gözleri,uzun ince parmakları ve selvi gibi boyuyla Zülal le birlikte okulun en güzel kızlarından biriydi.O kadar güzel ve ulaşılmaz görünüyorlardı ki Okulun en yakışıklı erkekleri bile onlarla konuşmaya çekiniyorlardı.Onları tanıyan da onlardan asla vazgeçemiyorlar dı.Sınırları çok iyi belirliyor ve bundan asla taviz vermiyorlardı.Hareketlerinde yapmacık bir şey asla görülmezdi,Sözleri samimi,içten ve dürüstçe olurdu hep.Üstelik karşılarındakilerin birinin cıvımaya başladıklarını anladıkları an.Bunu ona hemen hissettirir ve durmasını sağlarlardı.
       Her ikisininde çıktıkları gençler vardı.Zülal'in erkek arkadaşının adı Murat,Pınarın ise Öner di
Her ikisi de yakışıklı ve temiz çocuklardı.Birbirlerini saf ve temiz bir aşk ile seviyorlardı Murat Dokuz eylül üniversitesi tıp fakültesi beşinci sınıf öğrencisi.Öner ise Dokuz eylül üniversitesi Fizyoloji ana bilim dalı son sınıf öğrencisiydi. Okuldaki birlikteliklerine gıpta ile biraz da kıskanılarak bakılır ve kampüs içindeki pek çok öğrenci ve  öğretmen tarafından bilinirdi.Okul çıkışlarında mutlaka dördü bir yerde buluşur bir saat kadar sohbet ederler sonra ikişerli olarak evlerinin yollarını tutarlar,erkekler sevdikleri kızları evlerinin yakınına bırakır ve evlerine öyle dönerlerdi.
      Bu akşam da derslerin bitimi öyle olmuştu bu sefer bir cafeye oturmaktansa bahçede toplanmışlar ve bunu kızlar istemişlerdi.Pınar bir an evvel Zülalin evine gidip o Zülalin öve öve bitiremediği büyük babayı görmeye can atıyordu.Açıkçası hiçte erkek arkadaşlarıyla zaman geçirmeye hevesli değil di bugün.Bir an evvel Zülalin evinde olmak istiyor ve büyük babayı çok merak ediyordu.Öner bunu anlamıştı hafiften şakayla karışık dokundurmadan da duramadı Pınar'a
   '' Zülalin dedesini görünce beni boşamazsın değil mi ? ''
   '' Valla onu bilmem Öner Zülal'in anlattığı gibiyse pabucun her an dama atılabilir''
Hepsi gülüştüler Murat
   '' Öner bunlar var ya bunlar şimdi o eve giderler üçü bir araya gelir ne şarkılar çalarlar düşünebiliyon mu?''
    '' He valla Murat bu gece orda olmak vardı,o ziyafet kaçmaz arkadaş kaçmaz,sahi kızlar bizi de davet etsenize''
     '' Yaaaa işin yoksa dedem hepimizi sokağa koysun sonra''
     '' Hem dedemin olduğu yerde biz başka erkeğe bakmayız bi kerem''
     Gülüşmelerle otobüs durağına geldiklerini bile fark etmemişlerdi Az sonra İnönü caddesinden gidecek olan otobüs gelmiş hep beraber otobüse binmişlerdi.Gene tıklım tıklım doluydu otobüs. Zar zor da olsa binmişlerdi.Erkekler kızların,daha rahat hareket etmeleri için bir çeşit koruma kalkanı oluşturmuşlardı,Otobüsün içinde. Otobüs kapı merdivenine kadar dolmuştu.Artık durakları es geçiyor sadece inecek yolcu varsa onları da durağı geçince bırakıyordu. Çok geçmeden önce Fahrettin Altay meydanına,oradan Poligon durağına ve Susuz dede durağına gelmişlerdi bile Hakim evleri durağını geçmiş.İnecekleri Nokta durağında dördü birden inmişlerdi.
       Caddenin karşılarına geçmiş 230 sokağın başında durmuşlardı.Artık ayrılık vakti gelmişti birbirlerinden Pınarın heyecanı her halinden belli oluyordu.Bir an önce Zülalin evine gidip dedesini görmek ve onunla tanışmak istiyordu.Öner bunu anlamıştı tabi diğerleride
     ''Gelde kıskanma yav arkadaş benle buluşacağı zaman bile bu kadar heyecan yapmıyor bu kız''
     '' Yapma Öner ya Aşk olsun senle buluşacağımız anıda iple çekmediğimi mi sanıyorsun''
     '' Tabi tabi '' muzipçe gülümseyip
     '' İnanmaz olurmuyum hiç ''
     Dördü birden kahkahayı basmışlardı bu söz üzerine.
     ''Hadi kızlar siz dedenizin yanına,bizde Öner'le evimizin oluna gidelim artık''
     Sevgililer önce birbirlerine sarılıp.İyi akşamlar dileklerini ve birbirlerine en içten ve samimi sözlerini kulaklarına fısıldadıktan sonra gözlerinin içleri parlayarak birbirlerinden ayrıldılar Zülal le Pınar dedesinin evinin yolunu tutarken Murat la Öner de onların arkalarından bakıyorlardı Genç kızlar arkalarını dönüp son birkez onlara baktılar ve dudaklarından sessiz ve anlaşılır bir sözcük
göndermeyi unutmadılar birbirlerine
     '' Seni seviyorum''
     Dördü birden aynı anda söylemişlerdi bu sözü.Kızlar önlerine dönüp kol kola girdiler Erkekler ise arkalarını dönüp,kollarını birbirlerinin omuzuna koyup gözden kayboldular. Dördü de mutluydular hemde öyle böyle değil oldukça fazla..
      Az sonra iki arkadaş kapının önündeydiler Zülal anahtarlarını çıkartıp önce dış kapıyı ardından da evin kapısını açıp  Pınarı içeri davet etti Pınar heyecandan titremesini engelleyemiyordu gören elindeki kemanı düşürecek sanırdı.Ürkek bir tavşan gibi içeri süzüldü Zülal le birlikte Zülal Pınara dönüp
      ''Dedem dinleniyordur içeride odasında gel biz salona geçelim eşyalarımızı bırakalım.Sonra dedem de bize katılır nasılsa.Benim geldiğimi hemen anlar ve bana seslenir'' dediği anda içeriden büyük babasının tatlı yumuşak sesi geldi
      '' Zülal hoş geldiniz kızım''
      '' Hoş bulduk Büyük baba yardıma geleyim mi''
      '' Yok yok kızım siz üstünüzü başınızı hazırlayın ben aranıza gelirim siz hazır olduğunuzda''
Zülal'le Pınar salona müzik aletlerini bırakıp gece yatacakları odaya geçip üstlerini değiştirdiler.Dedesine seslenmeden önce Zülal
      ''Mutfağa gidip bir şeyler hazırlayalım sonra sesleniriz dedeme'' dedi
      '' Tamam tamam daha iyi olur Zülal''
      İkisi birden mutfağa girdiklerinde gözlerine inanamadılar yemekler hazırlanmış sofra kurulmuş nerdeyse kuş sütü bile vardı.İki arkadaş birbirlerinin gözlerinin içine şaşkınlıkla bakmışlardı. Evet Zülal eve geldiğinde genelde sofra hazır olurdu ama masa asla böyle çiçeklerle falan süslenmezdi ve genelde sofrayı eve temizliğe gelen kadın üstün körü hazırlar bırakırdı. Ama bugün bambaşkaydı her şey mükemmele yakındı.
    '' Dedeeeee Seni çok seviyorum''
     ''Ne kadar zahmet etmişsiniz'' dedi
      Ve sustu bir an Pınar Zülale dönüp adı neydi diye boş boş baktı. Ne kadar aptalcaydı hiç Zülalin dedesinin adını sormak aklına gelmemişti.Zülal de hiç söyleme gereği duymamıştı bugüne kadar,Dedesinin adını başkasına. Çünkü buna gerek olmamış Pınar o dört sene de ve gelen tek misafir olmuş,başka kimseyi evde ağırlamamıştı.
       Zülal Pınarı anlamış hemen yanıtı sessizce vermişti
       ''Cevher''
      Aldığı isimle sözünü tamamlamış oldu Pınar da
       '' Cevher baba''
      İkisi de şaşırmışlardı Pınar amca demek isterken ağzından Cevher baba kelimesi çıkmıştı.İki arkadaş tatlı tatlı gülüştüler birbirlerine Zülal
     '' Dede biz hazırız salona geçiyoruz'' diye seslendi büyük babasına
     '' Tamam Prensesim bende hemen geliyorum'' dedi büyük baba
      Yatağından doğruldu geceliğini yavaşça bu sefer kendi giydi ve ağır adımlarla odasından çıkıp salona yöneldi İki genç kız büyük babaya arkaları dönük duruyorlardı daha doğrusu henüz oturmamışlardı oturacakları yere doğru gidiyorlardı.Büyük baba arkalarından seslendi.
    '' Hoş geldiniz genç hanımlar evime huzur ve mutluluk getirdiniz güzelliğinizle'' diye seslenince ikisi de arkalarından gelen sese dönmüşlerdi sevinçle
    '' Hoş geldik dünya tatlısı dedecim.Sana arkadaşım Pınarı getirdim'' dedi Zülal
    Pınarda arkasını dönmüş ''Hoş bulduk Cevher amca'' diyecekti ki
    Büyük baba Pınarı görür görmez elleri ayakları titremeye başlamış ve dizlerinin üstüne düşmüştü Kızlar korkuyla büyük babanın yanına koşmuşlar onu tutmaya çalışıyorlardı.Büyük baba zangır zangır titriyordu ağzından son bir kelime çıktı zar zor duyulan bir kelime bir isim ama ikisi de anlamıştı bunu
    '' Pınar'' dedi ve kızların son duyduğu kelime bu olmuş.dede bayılmıştı....    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder