6 Nisan 2016 Çarşamba

ŞEKER ADAMCA HİKAYELER

Bir hikayeye ne dersiniz, sımsıcak buram buram aşk, buram buram sevgi, buram buram sıcaklık hissedeceğiniz, hafiften de olsa gözlerinizden yaş akıtacak ve bende böyle isterim diyeceğiniz bir hikaye ..istermisiniz ne dediğinizi duymama olanak yok ama ben peki dediğinizi kabul ediyorum ve başlıyorum .....
Hadi buyurun okumaya biraz uzun olacak ama bir solukta okuyacaksınız....
Kırk yıldır evliydiler. Evlendiklerinden beri İzmir'de çok eski bir evin çatı katında oturuyorlardı. Bir zamanlar üçer beşer çıktıkları merdivenleri şimdi arada bir dinlenerek çıkabiliyorlardı. Bu evde üç çocuk yetiştirmiş, onları evlendirmiş ve en sonunda da yapayalnız kalmışlardı. Ayda yılda bir çocukları ziyaretlerine gelirlerse dünyalar onların oluyordu. Odalara yayılan torunların gülüşleri, demlenen çayın kokusu, annenin meşhur cevizli keki, kolonya, şeker, sohbet, anılar, evin köşesine yığılmış ilaç kokularını unutturuyordu onlara. Duvarlarda onlarca irili ufaklı fotoğraflar vardı. İnsanlar yaşlandıkça anıları ve fotoğrafları çoğalır ya onların evinde de duvarları bir sarmaşık gibi kaplayan çerçeveler unutulmayan, unutulmak istenmeyen anılar ve insanlar demekti. Çocuklar birkaç saat durup gittiklerinde, tekrar birbirlerinin yaralarını sarar gibi yalnızlıklarına derman olmaya devam ediyorlardı. Onların ki öyle bir aşktı ki, kırk yıldır her gece el ele uyuyorlardı. Adam kadını ''nefesimin sebebi'', kadın ise kocasını ''aynam'' diye severdi. Yaşlılık insanın kendisini ''keşkeler'' ile hırpaladığı zamandır. Yarım kalmış ne varsa acıtır insanın huzurunu. Geriye dönmek için geçtir, ileriye gitmek içinse vakit yoktur. Öyle kalır insan. durur...
Adam son aylarda iyice unutkan olmuştu. eşinin ısrarıyla bir doktora gittiler. Doktor yapılan testlerden sonra adamın alzheimer hastası olduğunu, ayrıca iç organlarında da bir takım sorunlara rastladığını söyledi. Kadın ayna'sının koluna girdi ve hiç konuşmadan eve döndüler. Adam unutuyor, kadın sabırla unuttuklarını ona hatırlatmaya çalışıyordu. Aradan aylar geçtikçe adamın durumu daha da kötüleşti. Hatta kırık yıllık eşinin ismini, evli olduğunu bile unutmaya başladı. Yürüyemez, kendi işlerini halledemez olmuştu. kadın ona duvardaki resimleri gösterip anıları anlatıyordu sürekli. Çocuklar da gelmez olmuşlardı. Sitem eden annelerine ''yahu anne nasıl olsa bizi hatırlamıyor. gelsek ne anlamı var ki'' diyorlardı. Komşularının da yardımları olmasa alışverişe bile gidemez durumdalardı. Bir gece adam iyice kötüleşti. Kadın adamın elini tuttu yine. ''kırk yıldır böyleyiz aynam benim'' dedi. '' keşke bir kırk yıl daha elin elimde olsa''. Adamın gözlerinden bir çift yaş süzülüp yastığa düştü. ''ben...'' diyebildi ve acı içinde yutkundu. ''ben seni yalnız bırakıyorum. özür dilerim nefesimin sebebi...Fakat bu benim hastalığımın en güzel yanı neydi biliyor musun?'. Kadın şaşkınlıkla '' neydi cancağızım?'' diye sordu. ''her defasında seninle yeniden tanışmaktı...'' dedi. Güldüler. yağmaya başlayan yağmurun damlaları camlara vuruyor, odanın ortasında yanan mumun alevi kendi gölgesiyle dans ediyordu. Adam kadının elini dudaklarına götürüp üç kere öptü. ''nefesimin sebebi, sizi tanıdığıma sevindim'' dedi ve gözlerini yumdu. Kadın yerinden kalktı ve adamın alnında öptü. ''aynam kırıldı...Bırak hayat kanayayım'' dedi. mum söndü. Kadın adamın yanına uzandı ve elini tutup. ''iyi geceler...'' dedi.

Sevgi var oldukça yaşam güzelleşir,sevgiyi yaşatan yaşatacak olanlarda bizleriz hayatınızdan sevgi hiç eksik olmasın sevgiyle kalın

HOŞÇAKALIN

Yüksel ŞEKER


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder